Mustafa Kemal Atatürk'ün sofrasının vazgeçilmez isimlerinden merhum yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1935 yılının Ocak ayında İstanbul'da bulunduğu bir sırada eski dostu Vasıf Çınar'la karşılaştı.
Yakup Kadri, Çınar'ın halindeki telaş ve endişeye şaşırmıştı; Ankara siyasetinin kaygan zeminini iyi bilen Çınar, kolay kolay evhamlanacak bir kişi değildi.
Eski dostu Yakup Kadri'ye bir gece önce Gazi Paşa'nın masasında yaşananları anlattıkça Yakup Kadri tebessümle dostunu teskin ediyordu.
Atatürk'ün sofrasında gündemi işgal eden konu, ayda hepi topu 800 adet satabilen Kadro Dergisi'nin yayınlarıydı. Dergi, yayın hayatına başladığı günden beri durumdan rahatsız olan CHP Genel Sekreteri Recep Peker hedefindeydi.
Peker'e göre Cumhuriyet'i kuran iradenin ideolojisi anlatılacaksa onu da ancak CHP yapabilirdi. Moskova menşeili aydınlara düşen bir vazife söz konusu olamazdı.
Recep Peker'in tüm muhalefetine rağmen Kadro Dergisi, Mustafa Kemal'in onayı ve İsmet İnönü'nün desteğiyle yayın hayatına 23 Ocak 1932 yılında başlamıştı.
Oysa Peker'in özgürlük anlayışı, kişiler ve gruplar makbul sınırlar içerisinde kaldığı müddetçe geçerliydi ve kendisini Kemalizm'e adasa bile kontrol dışı aydınların fikirleri rejim için bir tehdit demekti.
Peker, özgürlük anlayışını Ülkü Dergisi'ne yazdığı yazıda şu sözlerle dile getirecekti:
Mesut memleketimizde bazı deliler; 'Boğuluyoruz, yaşadığımız memleketin havasındaki tazyik bizi öldürüyor, hürriyet isteriz!' diyor. İnanarak söylüyorum ki, içinde yaşadığımız 'düzene uygunluk şartı' ile bugün Türkiye'de mevcut hürriyetten daha genişi, daha üstünü, dünyanın hiçbir yerinde yoktur!
Vasıf Çınar'ın Yakup Kadri'ye telaşla anlattığı hadise ise "Zoraki Diplomat" eserinde şöyle anlatılacaktı:
'Geçen akşam Saray'da idim. Sofrada senin aleyhine epeyce şiddetli bir yaylım ateşine şahit oldum' demiş ve ilave etmişti. 'Güya, sen, çıkardığın Kadro mecmuasında iktisadi siyasetimizi baltalayan ve hatta Parti Umumi Kâtibinin iddiasına göre rejimin temellerini sarsan (!) neşriyatta bulunuyormuşsun. Bu böyle giderseymiş, Ticaret Vekili tuttuğu yolda emniyetle ilerleyemezmiş.
Öte yandan, Cumhuriyet Halk Partisi de hizipleşmek tehlikelerine maruz kalırmış. Sofra kalabalıktı. Biri durdu, öbürü söyledi Yalnız İsmet Paşa ile Şükrü Kaya söze karışmıyorlar, önlerine bakıyorlardı. Gazi, birden bire öyle bir parladı ve Dâhiliye Vekiline: 'Bu işi ne vakit halledeceksin?' diye öyle bir şiddetle çıkıştı ki, senden şikâyet edenlerin bile nutku tutuldu.
Şükrü Kaya, başı hâlâ önüne eğik mırıldanıyordu: 'Başvekile söyleyin, Paşam; Başvekile…' Bunun üzerine Gazi, ne yaptı bilir misin? İsmet Paşa'ya döndü: 'Bak, senin üstüne atıyorlar bunun mesuliyetini…' dedi. Sonra kendi kendine söylenir gibi: 'Gerçi hakları da var ya… Kadro'ya makale bile yazdı. Fikren ve kalben onlarla beraberdir.' sözlerini fısıldadı. İsmet Paşa, işitmemezlikten geldi.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör ve Burhan Asaf Belge gibi önemli isimlerin çıkardığı ve Kemalist düşünceyi daha iyi anlatmayı amaçlayan Kadro Dergisi, artık bizzat Kemalizm'in hedefi haline gelmişti.
İsmet İnönü, yazdığı bir yazıyla Kadro Dergisi'ne destek olmuştu. Devletin iki numaralı ismi İsmet Paşa, bilhassa tüccar olan vekillerin İş Bankası eliyle şişirme bir burjuva takımı ve tekelleşme meydana getirmesine karşıydı.
Bu sebeple Kadro Hareketi'nin fikirlerini destekliyordu; ama bu, Atatürk'ü karşısına alacağı anlamına gelmiyordu.
Yakup Kadri, Vasıf Çınar'dan duyduğu bu haber sonrası endişeye kapılmadı, hatta arkadaşını teskin etti; çünkü benzeri bir taarruzu daha önce de yaşamış; ama Gazi Paşa o vakitler kendisini korumuştu.
Yine benzer bir durum cereyan edeceğine inanıyordu.
Dergi yayın hayatına yeni başladığı aylarda CHP Genel Sekreteri Recep Peker, Asaf Bey'in yazdığı ve 'Yüzük Hikâyesi' olarak anılacak bir makale sonrası harekete geçmiş, Merkez Bankası üyelerini de yanına alarak soluğu Gazi Paşa'nın yanında almıştı.
CHP Genel Sekreteri Peker, Kadrocuların zararlı faaliyetlerinin durdurulması için Paşa'nın biran evvel harekete geçmesini istiyordu.
Yakup Kadri; bu, ilk taarruzu yine yakın arkadaşı Falih Rıfkı vasıtasıyla öğrenecekti.
Falih Rıfkı, Gazi Paşa'nın huzurundan ayrılır ayrılmaz yakın arkadaşı Yakup Kadri'yi arayarak şunları söyleyecekti:
Dün akşam Çankaya'ya Parti İçtimai Divanını andıran gayet ciddi bir toplantı oldu. Umumi Kâtip yanında birkaç Merkez Bankası azasıyla beraber Kadro'da çıkan bir yazıyı saatlerce münakaşa ettiler ve senin hakkında mutlaka bir disiplin kararı verilmesini talep ettiler.
Bugün sanırım akşama doğru partiden ultimatonumsu bir tebliğ alacaksın. Bizzat Gazi tarafından dikte edilmiş bu tebliğde 'Ya vaziyetini tasrih et, ya partiden çekil!' denilmektedir. Vakit kaybetmeden hemen gaziyi görürsen iyi edersin.
Haberi alan Kadro Dergisi'nin imtiyaz sahibi yazarı Yakup Kadri hemen saraya gitti. Onu, geldiğinde, Paşa'nın başyaveri Celal Üner karşıladı.
Durumdan haberdar olan Celal Bey kendisini bir şekilde huzura alacağını ama Gazi Paşa'nın sabaha karşı uyuduğunu ve ancak uyandığında bunu yapabileceğini Yakup Kadri'ye iletti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yakup Kadri, Gazi Paşa uykudan uyanana kadar hemen yakındaki Ruşen Eşref'in evine gitti. Saatler, hatta dakikalar yavaşlamış, Yakup Kadri, Başyaver Celal Bey'den gelecek telefonu bekliyordu.
Yakup Kadri, Gazi Paşa'dan telefon bekelerken bir anda Ruşen Eşref'in evinin bahçesine dolan araç konvoyu ile şaşkına dönmüştü.
Gazi Hazretleri uyandığında Yakup Kadri'nin geldiğini öğrenince bizzat kendisi onun bulunduğu yere gitmeyi tercih etmişti.
Paşa aracından iner inmez Yakup Kadri'ye şöyle dedi:
Yakup Kadri, beni görmek istemişsin, işte geldim. Söyle bakalım.
Yakup Kadri, üzerindeki şaşkınlığı attıktan hemen sonra Paşa'ya durumu şu sözlerle arz etti:
Maruzatım gayet kısa ve basit olacaktır. Biliyorsunuz, birkaç aydan beri 'Kadro' adıyla bir mecmua çıkarmaktayım. Bu mecmuanın güttüğü hedef inkılabın fikir cephesini kurmaya ve Halk Partisi'nin prensiplerini bu cepheden tefsir ve tedvine çalışmaktı.
Fakat görüyorum ki, maksadım yanlış anlaşılmakta ve bu yüzden zatı devletinizi de boş yere üzen birtakım münakaşalara yol açılmaktadır. Onun için Kadro'yu müsaadenizle derhal kapamağa karar verdiğimi arz etmek istiyorum…
"Hayır" dedi Paşa; "Mecmuanı kapamayacaksın. Ancak dün akşam bahis mevzuu olan herhangi bir iltibaslı yazı gözüme ilişti mi, senden ve arkadaşlarından rica edeceğim; bana gelip o yazıyla ne demek istenildiğini anlatacaksınız."
Paşa'nın hoş görülü tavrına rağmen Kemalist düşüncenin ilke ve prensiplerini anlatmak üzere yola çıkan Kadro Dergisi'nin başı beladan kurtulmayacaktı.
Genel Sekreter Recep Peker'in muhalefetine İş Bankası'nın kurucusu Celal Bayar'ın destek vermesi, sürecin seyrini değiştiren en önemli faktör oldu.
Bayar, Atatürk'ün yükselen prensiydi ve Gazi Paşa onun eleştirilerini son derece ciddiye alıyordu. Bayar'ın da Kadro Dergisi'ne karşı cephe almasıyla beraber Ülkü Dergisi çevresinde toplanan Kadro karşıtı muhalefet istediğini kısa süre içinde alacaktı.
Kadro Dergisi'nin işlevi ve tasfiyesi
Kadro Dergisi'nin önemli yazarlarından Şevket Süreyya Aydemir, derginin temel işlevini "Şeflerin yanlarında, onların yaptıklarını izah edecek ideolojiyi oluşturacak fikir adamlarının olması gerektiği, bu olmazsa şeflerin yaptıklarının ortadan kalkabileceği…" şeklinde açıklıyordu.
Siyasi iradenin ise bu dergiye yönelik farklı tutumları vardı. Atatürk, Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyimi sonrasında CHP'deki denetim boşluğunu görmüş ve dengeleyecek çözümler arıyordu.
Kadro Dergisi gibi rejime yakın kişilerin teorik eleştirilerini faydalı olarak görüyordu. Başvekil İsmet İnönü ise Kadro Hareketi'ne en büyük desteği sağlayan siyasi olarak öne çıkıyordu.
İsmet Paşa'nın Kadro Dergisi aracılığıyla en büyük beklentisi iş dünyası ve politika arasında bir balans oluşturmak ve tekelleşmenin önüne geçmekti.
CHP'nin resmi ideoloğu olarak hareket eden Umumi Kâtip (Genel Sekreter) ki CHP'nin Altı Ok'unun mimarlarından birisi olarak kabul edilen Recep Peker ise böyle bir dergiyi son derece sakıncalı buluyordu.
Bazı çevreler Recep Peker'in endişelerinin nedeni olarak Kadro Dergisi'nin yazarlarının önemli isimlerinin geçmişte Moskova ile kurdukları yakınlık olarak açıklıyordu.
Bu bilgi yanlış da sayılmazdı; çünkü Şevket Süreyya Aydemir komünistlikten 10 yıl hapis cezası almıştı.
Kadro'nun önemli bir diğer ismi İsmail Hüsrev ise gençlik yıllarında Tıp Eğitimi gerekçesiyle Moskova'ya gitmişti.
Yine Vedat Nedim Tör, Almanya'da bulunduğu sıralarda Engels ve Lenin neşriyatları üzerine yoğun bir çalışma yaptığı biliniyordu.
Tüm bu gerekçelerle bir Kemalist hareket olan Kadro, diğer Kemalist yayınlarının hedefi ve nefret nesnesine dönüşmüştü.
23 Ocak 1932 tarihinde yayın hayatına başlayan Kadro Dergisi yine bir ocak ayında, 1935 yılında kapandı.
Atatürk, her zaman değer verdiği Yakup Kadri'nin incitilmemesi için ise sıra dışı bir yöntem bulmuştu.
Dışişleri ile hiçbir tecrübesi ve birikimi bulunmayan eski dostunu Tiran'a elçi olarak atayacaktı. Üstelik bu karar atama yapıldıktan birkaç gün sonra Yakup Kadri'ye bildirildi.
Yakup Kadri, haberi çetrefilli bir şekilde almasını sitemli bir şekilde şöyle anlatacaktı:
Yalnız anlayamadığım bir şey varsa o da bencileyin bir adamcağıza 'Seni filan yere elçi göndermeğe, hatta seni bir müddet buradan uzaklaştırmaya karar verdik' demek için devlet reisinden Dâhiliye vekiline kadar en ileriki iktidar erkânının rol aldığı böyle kaçamaklı bir tertibe neden lüzum görülmüş olmasıydı.
Milli mücadelenin ilk yıllarından beri her emrine nasıl seve seve itaat ettiğimi bilen Gazi, beni yanına çağırıp da, 'Artık bu Kadro dedikodusundan bıktım, usandım. Ya neşriyatını tatil et; yahut da dışarıda bir vazife alarak çık git' diyemez miydi?(Zoraki Diplomat)
Ankara'nın puslu havasında uzun yıllar büyük bir tecessüsle tartışılan siyasi dedikoduların başında 'Kadro Dergisi neden kapatıldı?' tartışmaları süregeldi.
Derginin yazı işleri müdürü Vedat Nedim kapanma gerekçesini şöyle açıklayacaktı:
Fakat ne yazık ki, bizi saran bu yeni ideolojideki samimiyetimize bir türlü CHP'nin Recep Peker, Necip Ali gibi fikri idarecilerini inandıramadık... Kadro Hareketi'nin Kemalist bir ideolojik sistem halinde gelişmesinden gocunanlar ve onu kendi özel çıkarları için bir tehlike kaynağı sananlar, uydurdukları çeşitli dedikoduların bir sonuç vermediğini görünce imtiyaz sahibimiz Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu Arnavutluk'a elçi tayin ettirerek, bizi Çankaya ile bağlantımızdan yoksun bırakmayı denediler.
Siyasi hayatımızdaki tuhaf cereyanlardan birisi olan Kadro Dergisi, kapanırken okurlarına şöyle seslenecekti:
Okuyucularımıza;
Arkadaşımız ve imtiyaz sahibimiz Yakup Kadri Bey'in bir ecnebi memlekette hükümetimizi temsil vazifesi ile aramızdan ayrılması üzerine bir müddet için tatil edecektir.
Bu tatil hiçbir zaman bitmedi ve Kadro Dergisi bir daha açılamadı.
* Daha Ayrıntılı bir okuma için;
Yakup Kadri'nin "Zoraki Diplomat" eseri; Oğuzhan Atilla İlhan'ın "Cumhuriyet İdeolojisinin Oluşmasında Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi'nin Rolü" çalışması ve Ayşe Sert'in "Türkiye Cumhuriyetinde Bir Yayın Etrafında Toplanan Aydın Hareketi: Kadrocular ve Kadro Dergisi" isimli çalışmalar incelenebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish