Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) eski başkanı Haşim Kılıç, Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal etmesini değerlendirirken "YSK İstanbul seçimini iptal etmekle Anayasa’nın 79. maddesinin kendisine verdiği 'hakemlik' görevini yerine getirmemiştir. Verdiği kararın gerekçesi kamu vicdanını sükûnete kavuşturmamıştır" ifadelerini kullandı.
Karar gazetesinden Elif Çakır'ın konuştuğu Kılıç, yargının yüz yıllık geçmişinde siyasi içerikli davalarda sicilinin hiç de iyi olmadığını savunarak, parti kapatma davaları, başörtüsü yasağı, 367 kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şiir okumasından dolayı siyaset yasağı alması, Balyoz ve Ergenekon gibi davaları buna örnek gösterdi.
"Gül'ün açıklaması, 'saygıyı hak eden insan' refleksi"
“Kimlik değerleri üzerinden yürütülen siyasetler toplumu siyasallaştırdı ve kutuplaştırdı. Yargı kurumları da buna paralel olarak siyasallaştı. Sayın Gül yargının bağımsız ve tarafsız olmamasından dolayı 367 kararında çektiği acıyı YSK’nın iptal kararında da hissettiğini ifade ediyor" diyen Kılıç, "Kararların ağırlığı farklı olabilir. Ancak, kendisine yapılan haksızlığın bugün başka birine yapılmış olmasından acı duyması, saygıyı hak eden insani bir refleks olarak değerlendirilmelidir" şeklinde konuştu.
"Suç duyurusu, kendi suçluluğunu ikrardan başka bir şey değildir"
Kılıç''ın, YSK'nın "iptal" kararıyla ilgili değerlendirmesi şu şekilde:
“YSK İstanbul seçimini iptal etmekle Anayasa’nın 79. Maddesinin kendisine verdiği “hakemlik” görevini yerine getirmemiştir. Verdiği kararın gerekçesi kamu vicdanını sükûnete kavuşturmamıştır. YSK’nın il ve ilçe seçim kurulları hakkında suç duyurusunda bulunması esasen YSK’nın kendisinin suçluluğun ikrarından başka bir şey değildir. Çünkü seçimin sağlığından sorumlu YSK’dır."
"Karar, gelecekte yapılacak seçimlerin güvenliğiyle ilgili kaygılara ivme kazandırdı"
"YSK görevini ihmal etmekle kalmamış milyonlarca insanın seçme hakkını kullanılmaz duruma sokmuştur. Karardan çıkan sonuç:
Birincisi yargı organlarının tarafsızlık ve bağımsızlık sorununun ağırlaşarak devam ettiğini göstermektedir. İkincisi ise çok ciddi bir ‘seçim güvenliği’ sorununun ortaya çıktığını göstermiştir. Gelecekte yapılacak seçimlerin güvenliği ile ilgili endişe ve kaygılara ivme kazandırmıştır.”
Independent Türkçe