Pandemi yılı gitmeye hazırlanıyor, gitsin!

Kan ve ihanetle kirlenmiş bu yılı kirli bir çorap gibi atacağız. Bu yıl gitmeye hazırlanıyor, gitsin!

Fotoğraf: Pixabay

Bilgisayar insandan daha iyi. Bir cümle veya makaleyi arkalarında bir iz bırakmadan silebilir. Hafızasından ve dosyalarında tamamen atabilir.

İnsanın da bu altın değerinde yeteneğe sahip olmasını dilerdim. Hayatındaki ve anılarındaki karanlık noktaları bulup silmesi gibi bir yeteneğe.

Ne kadar uzun sürerse sürsün mütevazi kalacak bir birikimden bir yılın kaybolmasında bir sakınca yok, çünkü bu yıl unutulma mezarlığından başka bir yeri hak etmiyor.

İnsanın aklına kimi zaman yayımlanmayı hak etmeyen görüntüler gelir. Aynı şu hayal gibi; aylardır devam eden bu cinayeti işleyen katili çağırmak, bizlere kendisini cesetlerle tanıtan bu katil geldiğinde de kendisine duyduğumuz derin intikam arzumuzu kusmak için ona arka arkaya ateş etmek.


Geçmiş yıllarda bu gibi günlerde ellerimizin arasından kaçan zamana sitem ederdik. Kaçan zamanı güzel buluşmalar, dostlukla geçen saatler, geç saatlere kadar birlikte vakit geçirme ve karşılıklı hediyeler ile geçirirdik.

Zaman, sarılmalara, özlem ifadelerine, bir masada buluşmalara ve kahkahalara yetecek kadar genişti. Doğrusu normal yaşama nimetinin değerini yeterince bilmiyorduk.

Maskesiz ve dezenfektansız, yaklaşan her insandan şüphelenmeden yaşamanın değerini bilmedik. Katil ziyaretçi bizleri cehennemin eşiklerine sürüklediği zaman normal yaşamanın zevkini anladık.

Daha önce hiç böyle sürekli bir acımasızlığı deneyimlememiştik. İkinci Dünya Savaşı'nın dehşetini tatmış İngilizler, pençelerini boynumuza ve ruhumuza geçiren bu yıl ile karşılaştırıldığında savaşın daha az acımasız olduğunu söylüyorlar.

Vatanseverlik ve milli duyguların, Nazizm ve onun çirkinliği ile mücadele direncinin, hava saldırılarına hedef olan şehirlerin sakinlerine bir tür manevi tazminat sağladığını belirtiyorlar.

Ölüm taşıyan uçakların yarattığı korku ve dehşete rağmen, ya zemin katlarda ve sığınaklarda saklanarak ya da kırsal bölgelere kaçarak hava baskınlarını atlatmak mümkündü.

Zira bu kadar çok hedefe ölüm dağıtmak Führer'in uçakları için de zordu. Dahası, bombalarını yalnızca stratejik veya hassas hedefler ve alanlar için harcamak katilin çıkarınaydı.

Sıradan insanları öldürmenin hiçbir anlamı yoktu, ki mevcut katil bundan zevk alıyor.


Hitler'in Champs-Elysée Caddesi'nde küstahça ve kibirle yürüdüğünü görmenin utancını tadan Fransızlar, o günlerin acısının son nefesini vermeye hazırlanan bu yılın verdiği acıdan daha az olduğunu söylüyorlar.

O zaman muazzam bir öfke duygusu vardı. Birçoğunda direnme arzusu, bazılarında anlaşma eğilimi, aşağılama döneminin biteceği umudu vardı.

Bazı aileler direnişçileri evlerinde, odalarında saklarlardı veya tehlikeyi göze alarak saklandıkları yerlere ekmek ve yiyecek götürürlerdi.

Korku vardı ve ölmek olasıydı. Ama insanlar kendilerini bu salgının ortasında hissettikleri kadar küçük, zelil ve felç olmuş bir halde hissetmemişlerdi.


İnsanların, küresel de olsa savaşın, bir salgına göre daha az acımasız olduğunu söylemeleri kolay değil. Savaşta düşmanınız, size saldırmak için öne sürdüğü gerekçeler bellidir.

Tehlikenin geldiği yönü, nereden ateş açıldığını bilebilirsiniz. Saklanıp uzaklaşabilirsiniz. Bir yakınınızdan yardım alabilirsiniz.

Başınızı sevdiklerinizin göğsüne yaslayabilirsiniz. Annenizin gözyaşlarını silebilirsiniz. Arkadaşınızın cenazesine katılabilirsiniz.

İnsanın dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkan yakınına veda bakışı atma hakkına sahip olduğu zamana geri dönmek isteyeceği bir dönem yaşayacağımıza kim inanırdı.


Seri katil geldiğinde kapımızı çalmadı. Girmek için izin istemedi. Cinayeti işlemeden önce uyarmadı veya gerekçe sunmadı.

Hava gibi yayıldı. Yağmur gibi aktı. Ne cephaneleri ne de savunmaları umursamadan kıtalara, ülkelere, şehirlere ve köylere sızdı.


Koronadan önce kesinlikle pembe bir dünyada yaşamıyorduk. Arap basını normal günlerde bile bir acılar defteriydi, felaket günlerinden bahsetmeye bile gerek yok.

Bir önceki 10 yıl ne sıradan ne de kolay ve güzeldi. Birçok kez mesleğimi yaparken kendimi mezar kazıcısı gibi hissettim.

Arap Baharı'nı, öfkeli gençleri kan ve çamur dalgalarında boğmak için büyük bir tuzağa dönüştürmek için karanlık kişiler ile zalimlerin çıkarlarının birleştiği günlerde, çoğu zaman son anda gelen yeni bir toplu katliam haberine ilk sayfada yer bulmak için müdahale etmek zorunda kalırdım.

Şu veya bu başkentten gelen ceset haberleri altında ezilen ilk sayfalardan şikayet ederdik. Dolambaçlı yollar veya saldırılarla gençlerin meydanlardan çekilmesinin sağlanmasının ardından öldürme seviyesinin düştüğünü düşünmüştük.

Ölüm bölgesinden uzaklaştığımızı ve uzun bir tatile çıkacağımızı sanmıştık. Ama hesaplarımız yanlış çıktı. Bir anda kendimizi Kovid-19 virüsünün elleri arasında bulduk. Felaketleri ve türleri hakkında uzman olmamız gerekti.


Seri katilin dünya ekonomilerine neler yaptığını yazmak istemiyorum. Benzeri görülmemiş zararlardan ve daha fazlasının beklendiğinden bahsetmek istemiyorum.

Korona pandemisinin güçlüler kulübündeki koltuk dağılımına etkisi ve Çin'in önümüzdeki yıllarda işgal edeceği konuma değinmek istemiyorum.

Biden'ın, bazı ülkelerin, insan haklarına saygılı olduğunu söyleyemeyeceğimiz güçlerin kaygı verici yükselişiyle yüzleşmek için kurulacak geniş ittifakları yönetebilen bir ABD özleminden yararlanabilme yeteneği hakkında spekülasyon yapmak istemiyorum.  

Ayrıca pandeminin, insanların verimli ve adil, çevresel felaketlere ve gelecekteki herhangi bir salgına hazırlıklı hükümetlere, kaynakların rasyonel yönetimine, gelişmiş sağlık ve kurtarma kurumlarının inşasına duyduğu acil ihtiyacı doğruladığından bahsetmek istemiyorum.


Bütün bunları yapmak istemiyorum. Sadece baş edebileceğinden daha fazla suç işleyen bir suçlu gibi yılın hızla ayrılışını görmek için sabırsızlanıyorum.

Seri katilin insanları avlamayı bırakmasını arzu ediyorum. Gerçek muhafızları, hastaneler ve laboratuarlarda ateş hattında savaşan, hastaların öksürük sesleri ve gidenlerin sessizliğiyle boğulan dünyaya umut meşalesini taşımaya çalışan "Beyaz Ordu" mensuplarını selamlamak istiyorum.

İnsanın salgın yılına galip geldiğini görmeyi arzu ediyorum.


2020 pandemi yılıydı. Seri katilin yılı. 'Üçüncü Dünya Savaşı'nın yılı.

Gidişine üzülmüyoruz. Arkasından ne bir damla gözyaşını ne de bir mendil sallanmasını hak etmiyor.

Onun bizimkini kutlamasından sonra şimdi biz onun ölümünü kutlayacağız.

Dünya dediğimiz bu büyük hapishanede bir yıl kalabilmemize ve vakit geçirebilmemize yardımcı olan yazarlara, gazetecilere, oyunculara, müzisyenlere ve herkese teşekkür etmeyi de borç biliyoruz.

Kan ve ihanetle kirlenmiş bu yılı kirli bir çorap gibi atacağız. Bu yıl gitmeye hazırlanıyor, gitsin!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU