General Hüseyin Kanani Moghadam, Kasım Süleymani'nin yılın başındaki ölüm haberinden birkaç saat sonra, ABD'nin İran Devrim Muhafızları komutanına düzenlediği suikastın intikamı için birçok teklif geldiğini söylemişti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Süleymani'nin Devrim Muhafızları'ndaki selefi, cinayetten bir ay sonra bu yıl Tahran'daki evinde bana "Birçok ülkeden gruplar benimle temasa geçti. İran, Suriye, Yemen, Afganistan, Kuzey Afrika ve Asya'nın diğer bölgelerinden. Hepsi şehit Süleymani'yi onurlandırmak için ölümünün intikamını almak istediklerini söylüyordu" demişti.
"Ama onlara hiçbir şey yapmamalarını, olacakları ve siyasi sonuçları görmek için beklemelerini söyledim. Ayrıca, askeri düzeyde ABD kuvvetleri yüksek alarm seviyesindeydi. Düşmanınız tamamen hazırlıklıyken ve bir saldırı beklerken onunla savaşmazsın. Düşmanın oyununu onun kurallarıyla oynamak istemezsin, beklersin" diye eklemişti.
Süleymani'nin ve beraberinde İran'ın uzun süredir müttefiki konumundaki Iraklı milis gücü Halk Seferberlik Güçleri'ne (Haşdi Şabi -çn.) bağlı Kataib Hizbullah'ın lideri Ebu Mehdi el Mühendis'in öldürülmesini, İran liderliğinin tekrarlanan intikam yeminleri izledi.
Bilinen tek büyük misilleme eylemi, Irak'ta Anbar'daki Ayn el Esad hava üssüne düzenlenen füze saldırısı oldu. İran'ın saldırı gerçekleşmeden önce Irak hükümetini uyardığına, Iraklıların da bu bilgiyi Washington'a aktardığına inanılıyor. Hiçbir ABD hizmet personeli ölmezken, bir kısmının çeşitli derecelerde beyin hasarı aldığı söyleniyor.
Moghadam, ülkenin askeri ve siyasi hiyerarşisiyle bağları olan ve o dönem ihtiyat çağrısı yapan tek üst düzey kişi değildi. Konuştuğum birkaç başka kişi de, gördükleri üzere Donald Trump'ın istediği çatışmanın tırmandırılması tuzağına düşülmemesinin acil ihtiyaç olduğunu vurgulamıştı.
Sokaklarda İran'ın karşılık vermesini talep eden devasa yürüyüşler vardı. Ancak yetkililerin söylediğine göre, Devrim Muhafızları yaklaşan füze zannederek bir Ukrayna yolcu uçağını düşürdüğünde, bu yürüyüşleri yaygın sokak gösterileri takip etti. Tahran'da konuştuğum sıradan insanlar karşı karşıya oldukları tüm sıkıntıların yanına bir de savaş istemezken, intikam çağrıları da zayıfladı.
Büyük ölçekte bir askeri eyleme karşı görüş bildirenler için zaman çok önemli bir faktördü. Süleymani ocakta öldürülmüştü, ABD başkanlık seçimleriyse kasımda gerçekleşecekti. Bazı üst düzey yetkililerin işaret ettiği üzere mantıklı olan beklemek ve Trump'ın kaybetmesini ummaktı. O zaman İsrailliler ve Suudiler adına oluşturduğu mevcut tehdit ortadan kalkacaktı.
İran'ın İsraillilerce öldürüldüğünü iddia ettiği nükleer bilimci Muhsin Fahrizade cinayeti sonrasında, aynı yetkililerin bazılarıyla konuştum. Trump'ın ayrılıp Joe Biden'ın görevi devralacağı zamana kadar bir süre daha sabır gösterilmesi için ısrar etmekle meşgullerdi.
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney cinayetin arkasında olanların "koşulsuz olarak cezalandırılması" gerektiğini ilan ederken, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani "İran ulusu ve ülkede görevli yetkililer cinayete zamanında yanıt verme noktasında cesur ve kararlı" dedi. Ancak Ruhani "İran ulusunun Siyonistlerin tuzağına düşmeyecek kadar akıllı olduğunu ve kaos yaratacaklarını düşündüklerini" de sözlerine ekledi.
Fahrizade cinayeti, Mike Pompeo'nun İsrail ve Suudi Arabistan duraklarını da içeren Ortadoğu ziyaretinden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Görüşmelerin ana konularından biri İran'la mücadeleydi.
Görevden ayrılacak ABD Dışişleri Bakanının herhangi bir suikast planına ortak olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Ancak Trump'ın İran'a saldırmak istediğini ve Pompeo, Mike Pence ve Genelkurmay Başkanı General Mark Milley tarafından vazgeçirildiğini biliyoruz. Görevden alınan Savunma Bakanı Mark Esper'in yerine şahin bir isim olarak getirilen Christopher Miller bile buna karşı çıktı. Trump'ın İran'ı nükleer programını "gizlediği" için hâlâ cezalandırmaya çalıştığı ve diğer seçenekleri sorduğu anlaşılıyor: Fahrizade suikastı kesinlikle böyle bir seçenek olurdu.
Cinayetin sadece İran'in nükleer programının durdurulmasıyla ilgili olduğuna inanmak için çok az neden var. Amaç, şiddetli bir misillemeyi kışkırtmak ve devamında Biden yönetiminin Amerika'yı yeninden Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) nükleer anlaşmasına çekmek için İran'la görüşmelere başlamasını zorlaştırmak umuduyla askeri bir yanıt verilmesi olabilir.
Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (IISS) mensubu eski ABD'li diplomat Mark Fitzpatrick'in yazdığı üzere, "ABD Başkanı Donald Trump, 2015 İran nükleer anlaşmasını sonlandırma sözünü 4 yıl önce vermişti... Şimdi görevdeki son haftalarında, İsrail'in 27 Kasım'da nükleer bilimci Muhsin Fahrizade'ye yönelik suikastı üzerinden öldürücü darbe indirilmiş olabilir. Gelecek Joe Biden yönetiminde JCPOA'nun yeniden tesisi olasılığı daha da endişe verici hale geldi".
Peki bu cinayet, JCPOA'ya gerçekten son darbeyi indirdi mi? Ya da bu hususta İran'ın nükleer programına büyük bir darbe mi vurdu?
Öncelikle nükleer programı ele alalım. Trump, geniş Mossad bağlantıları olan İsrailli gazeteci Yossi Melman'ın, Fahrizade'nin ölümünün "İran açısından büyük bir psikolojik ve profesyonel darbe" olduğunu belirttiği yazısını retweetledi. Ancak Melman, alıntılanan Haaretz makalesine, "Moraline vurulan darbeye karşın İran, suikasta uğrayan Fahrizade kadar yetenekli bir nükleer bilimci bulacaktır" diye devam ediyordu.
Bu, İran'ın nükleer programına dahil olanların şiddetli ölümlerle karşılaştığı ilk olay değil. Sadece iki yıllık bir süreçte, 2010 ve 2012 arasında, Mesud Alimuhammedi, Mecid Şaihirani, Dariuş Rızainecad ve Mustafa Roşan olmak üzere 4 bilim insanı öldürülürken, bir diğer bilim insanı Feridun Abbasi de cinayet girişiminden kurtulmuştu. Tüm saldırılar İsraillilere atfedildi. İsrail, bu tür iddialar hakkında yorum yapmama yönünde bir siyaset izliyor.
Ancak bu cinayetler İran'ın nükleer programını sona erdirmedi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya göre, İranlıların tüm suikastlara karşın nükleer cephanelik edinme yolunda olması nedeniyle İran'a karşı eyleme geçilmesi bir zorunluluk.
JCPOA, tam olarak İran'ın bomba edinmesini engellemek için uzatmalı müzakereler sonrasında titizlikle oluşturulmuştu. Fahrizade suikastı, nükleer anlaşmaya itiraz eden İran'daki şahinlere anlaşmada kalmaya karşı daha çok koz sunabilir. Ancak Trump'ın eylemleri şahinleri çoktan güçlendirdi.
4 yıl önce reformcuların ezici zafer kazandığı İran'daki meclis, yani parlamento seçimlerinin haberlerini, bir yıl sonra da JCPOA'yı imzalayan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin tekrar seçildiği haberini yaptım. Bu büyük destek, nükleer anlaşmanın getireceği dış dünyaya açılma yönündeki ekonomik ve toplumsal umuda ve beklentilere dayanıyordu.
Trump'ın ABD'yi JCPOA'dan çıkardıktan sonra sert yaptırımlar uygulamasıyla bunların hepsi yıkıldı. Şahinler bu yıl şubattaki son meclis seçimlerinde ezici bir zafer elde ederek Tahran'daki tüm sandalyeleri ve ülke genelinde çoğunluğu kazandı. Geçmişte reformcuları destekleyen konuştuğum çok sayıda insan, bu sefer oy verme zahmetine girmedi.
Bir önceki seçimdeki yüzde 62'ye kıyasla sadece yüzde 42 civarında kalan seçime katılım, 1979 devriminden bu yana kaydedilen en düşük orandaydı. Bu oran, seçmenlerin daha önce reformcuların iktidara gelmesini sağladığı şehirlerde yüzde 25'e kadar düştü.
Biden yönetiminin gelişi, ABD'nin JCPOA'ya derhal yeniden girmesi anlamına gelmeyecek. İran'ın uranyum stoku gibi hususlarda yapılması gereken çok fazla görüşme olacak ancak anlaşmanın tekrar rayına oturması muhtemel.
Eski Birleşik Krallık Ortadoğu Bakanı Alistair Burt, eski İsveç Başbakanı Carl Bildt, Almanya'nın eski ABD Büyükelçisi Wolfgang Ischinger, Fransa'nın eski ABD Büyükelçisi Jean-David Levitte, eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana ve eski Polonya Dışişleri Bakanı Andrzej Olechowski'yi içeren önde gelen Avrupalı diplomatlar grubu, hem İran hem de yeni ABD yönetimi için bir yol haritası çağrısında bulundu. Bu, önemli ve çok faydalı bir adım olacaktır.
Grup, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin koordinasyonunda hazırlanan bir bildiride JCPOA imzacıları Britanya, Fransa ve Almanya'nın Biden göreve başlamadan önce kurulacak bir ortak komisyon üzerinde çalışmasını ve Biden'ın Beyaz Saray'daki görevine başlamasıyla birlikte Washington ile Tahran'ın uyum sağlayacağı bir yol çizilmesine yardımcı olmasını öneriyor.
Muhsin Fahrizade'nin öldürülmesi ABD ve İran arasındaki uzlaşma şansını yok etmeyecek. Ancak iki ülkenin müzakere masasına dönmesini istemeyenlerce nasıl ölümcül eylemler gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. Ayrıca Süleymani'nin intikamını almak isteyen İran müttefiki bazı grupların bu kez kontrol edilemeyebileceği tehlikesi de söz konusu.
Yaşananlar gösteriyor ki, Trump'ın gitmesine ve yerini Biden'ın devralmasına 7 hafta kalmışken zaman artık hayati öneme sahip.
* Kim Sengupta'nın makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Muhsin Fahrizade cinayeti ABD-İran ilişkilerinde yumuşama ihtimalini yok etmeyecek ama zaman çok önemli
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent