Paris Anlaşması hedefleriyle ülkelerin planlanan kömür, petrol ve doğalgaz üretimi arasındaki açığı değerlendiren ilk rapor olan ve Birleşmiş Milletler’le önde gelen araştırma kuruluşları tarafından hazırlanan “Üretim Açığı Raporu” yayımlandı.
Ülkelerin fosil yakıt üretimine yönelik plan ve tahminlerini değerlendiren rapora göre, dünya şu anda, küresel ısınmayı 1,5 ila 2 dereceyle sınırlandırma hedefine uyumlu miktardan çok daha fazla kömür, petrol ve doğalgaz üretme yolunda ilerliyor. Bu nedenle oluşacak “üretim açığı” iklim hedeflerine ulaşmayı çok daha zor kılıyor.
2020 Üretim Açığı Raporu'na göre araştırmalar, dünyanın küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için üretimi yılda yüzde 6 azaltması gerektiğini gösterse de, ülkeler önümüzdeki 10 yıl içinde fosil yakıt üretimlerini artırmayı planlıyor.
İlk olarak 2019'da yayımlanan rapor, Paris Anlaşması hedefleriyle ülkelerin planladığı kömür, petrol ve gaz üretimi arasındaki boşluğu ölçüyor. Raporlar, söz konusu “üretim boşluğunun” epey büyük kaldığını tespit ediyor: Ülkeler 2030'da 1,5 derecelik sınırın gerektirdiğinin aksine iki katından fazla fosil yakıt üretmeyi planlıyor.
Stockholm Çevre Enstitüsü (ABD Merkezi) direktörü ve raporun baş yazarlarından Michael Lazarus konuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
Araştırmaya göre, ülkeler, öngörülen artış bir yana, mevcut seviyelerde fosil yakıtlar üretmeye devam ederse, ciddi iklim bozulmasıyla karşı karşıya kalacağımız açıkça ortada.
Rapor, Stockholm Çevre Enstitüsü (SEI), Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (IISD), Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI), düşünce kuruluşu E3G ve UNEP gibi önde gelen araştırma kuruluşları tarafından hazırlandı. Birçok üniversite ve araştırma kuruluşundan 50’yi aşkın araştırmacı, analiz ve değerlendirme süreçlerine katkıda bulundu.
UNEP İcra Direktörü İnger Andersen, "Bu yılki yıkıcı orman yangınları, seller ve kuraklıklar ve ortaya çıkan diğer aşırı hava olayları, iklim kriziyle neden mücadele etmemiz gerektiğini hatırlarıyor" dedi ve ekledi:
Kovid-19 salgını sonrasında ekonomileri yeniden başlatmaya çalışırken, düşük karbonlu enerjiye ve altyapıya yatırım yapmak; iş dünyası, ekonomi, sağlık ve temiz hava için iyi sonuçlar verecek.
Raporun temel bulgularından bazıları şöyle:
- 1,5 derecelik tutarlı bir yol izlemek için, dünyanın fosil yakıt üretimini 2020 ve 2030 arasında yılda yaklaşık yüzde 6 azaltması gerekecek. Ülkeler bunun yerine, 2030 yılına kadar yılda ortalama yüzde 2'lik bir artış planlıyor. Bu, 1,5 derece sınırına uygun üretimin iki katından fazla.
- 2020 ve 2030 arasında küresel kömür, petrol ve gaz üretiminin, 1,5 derece politikasıyla tutarlı olması için sırasıyla yıllık yüzde 11, yüzde 4 ve yüzde 3 oranında azalması gerekiyor.
Diğer yandan üretim açığını kapatmak için ülkelerin önünde fosil yakıt arama ve çıkarmayı kısıtlama, devlet teşviklerini durdurma ve gelecek üretim planlarını iklim hedefleriyle uyumlu kılma gibi birçok seçenek var. Rapor, bu seçenekleri ve Paris Anlaşması kapsamında uluslararası işbirliği yoluyla uygulanabilecek alternatifleri ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Raporun yazarları ayrıca fosil yakıtlardan uzaklaşma sürecinde adil bir geçişin önemini vurguluyor.
Raporun baş yazarı ve IISD'de sürdürülebilir enerji tedarikinin başındaki isim Ivetta Gerasimchuk, “Pandemiye bağlı talep şoku ve bu yıl petrol fiyatlarındaki düşüş, fosil yakıta bağımlı bölge ve toplulukların kırılganlığını bir kez daha gösterdi" dedi ve ekledi:
Bu tuzaktan çıkmanın tek yolu, bu ekonomilerin fosil yakıtların ötesinde çeşitlendirilmesidir. Ne yazık ki 2020'de birçok hükümetin fosil yakıt kullanımını ikiye katladığını ve bu kırılganlıkları daha da artırdığını gördük.
Üretim Açığı Raporları, 60’ı aşkın ülkenin Paris Anlaşması uyarınca yeni emisyon azaltma planları ve iklim taahhütlerini gösteren Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) 2020 yılına kadar güncellemeyi taahhüt etmesinden sonra geldi.
Gerasimchuk ayrıca, şu açıklamalarda bulundu:
Hükümetler kurtarma fonlarını ekonomik çeşitlendirmeye ve daha uzun vadeli ekonomik ve istihdam potansiyeli sunan temiz enerjiye geçişe yönlendirmelidir. Bu, 21. yüzyılın en zorlu girişimlerinden biri olabilir, ancak gerekli ve başarılabilir.
© The Independentturkish