İklim Haber ve KONDA tarafından Türkiye çapında 3 bin 431 kişi ile yüz yüze gerçekleştirilen, ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2020’ araştırması yapıldı.
Buna göre araştırmaya katılanların yüzde 51.5’i iklim krizini salgından daha büyük bir tehlike olarak görürken ‘iklim krizi de ciddi ama o kadar acil bir mesele değil’ yanıtını verenlerin oranı yüzde 42 oldu.
İklim krizinin varlığını kabul etmeyenler ise yüzde 6.5’te kaldı.
Her 10 kişiden 7'si endişeli
Araştırma aynı zamanda, iklim değişikliğinin Türkiye’de her 10 kişiden yedisinin endişelendiği bir konu olduğunu gözler önüne serdi.
Görüşülen kişilerin yüzde 14.7’si çok endişeli olduğunu ifade ederken, yüzde 54.6’sı ise endişeli olduğunu belirtti.
"Türkiye iklim değişikliğine karşı ne yapmalı" sorusuna ise katılımcıların yüzde 75.7’si ‘Yeşil alanları korumalı’ şeklinde yanıt verirken, ‘Ulaşımdan kaynaklı karbondioksiti azaltmalı’ diyenler yüzde 38.5, ‘Binalarda enerji verimliliğini artırmalı’ diyenler ise yüzde 30.4 oranına ulaştı.
"Termik santralları kapatmalı" yanıtını verenlerin oranının yüzde 23.1’i bulması ise dikkat çekti.
"Uluslararası anlaşmalara uymalı" seçeneği de yüzde 15.6 oranını buldu.
2019 en fazla afetin yaşandığı yıl olarak kayıtlata geçti
Araştırmanın sonuçlarını yorumlayan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Yüksek iklim değişikliği farkındalığının yanı sıra katılımcıların yüzde 85’i son yıllarda aşırı hava olaylarının arttığını belirtiyor. MGM verilerine göre, 1990’lı yılların ortasından itibaren aşırı hava olayları sürekli artmış ve 2019 yılı 935 olay ile en fazla afetin yaşandığı yıl olarak kayda geçmiş. Sel ve aşırı yağışlar gibi sık rastlanan afetlere artık köyden kente kadar her kesimi yakından ilgilendiriyor ve olumsuz olarak etkiliyor” yorumunda bulundu.
Virüs kadar tehlikeli
Bu yılki araştırmayı toplum pandemi içinde yaşarken yaptıklarını ifade eden KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “İklim değişikliğinden çevre kirliliğine, temiz içme suyundan petrole ve madenlere, doğal kaynakların azalmasından hayvan ve bitki türlerinin azalışına dek bir dizi sorun insanlığın yerküreye hoyrat davranışının bir sonucu. Başka nedenlerin yanı sıra insanların doğaya müdahalesinin, doğal yaşamın ekolojik dengesini bozmasının, bu tür küresel salgınlara yol açacağı öngörülüyordu. İklim bilimcilerse iklim değişikliğinin de en az salgın kadar, hatta daha da büyük tahribata yol açacağını öngörüyorlar. Makul bir ses tonuyla ama toplumun ihtiyaç ve taleplerini, duygularını da dikkate alan, geleceği gösteren yeni bir söyleme geçmemizin zamanı gelmiştir” diye konuştu.
İklim krizinin küresel ekonomiye olan olumsuz etkilerinin ürkütücü boyutlara ulaştığını söyleyen Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Erinç Yeldan, “Küresel toplam işgücü arzının 3.6 milyar kişi olduğu düşünüldüğünde, sadece ısı stresine bağlı istihdam kayıplarının küresel işsizlik oranında yüzde 1’e yakın bir artışa neden olduğunu hesaplayabiliriz. Bu kaybın küresel ekonomiye maliyeti ise 280 milyar dolar olarak hesaplanıyor ve bunun 2030’da 2.4 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor” dedi.
Independent Türkçe