Dünyanın dört bir yanından hayvan hakları alanında çalışan aktivist ve siyasiler, insan-yaban hayatı çatışması hakkında tartışmak, atölyelere katılmak ve ülkelerindeki hayvanların durumunu konuşmak üzere Hollanda'nın Eindhoven kentinde bir araya geldi.
Hollanda Hayvanları Koruma Partisi'ne (Partij voor de Dieren / PvdD) bağlı Hayvan Politikaları Vakfı (Animal Politics Foundation / APF) her yıl düzenlediği uluslararası konferansla çeşitli ülkelerde hayvanların haklarını korumak için çalışan isimlerin etkileşime girdiği bir platform yaratmayı amaçlıyor.
Bu sene 13-15 Aralık'ta Eindhoven'da düzenlenen ve 30 ülkeden 70'ten fazla kişiyi ağırlayan Dünya Hayvan Politikaları Konferansı'na ben de katılma imkanına sahip oldum.
Logos'ta bu hafta, insan-yaban hayatı çatışmasına odaklanan konferansta neler konuşulduğunu, bu çatışmanın çeşitli ülkelerde nasıl yaşandığını ve Ukrayna ve Lübnan'daki savaşların hayvanları nasıl etkilediğini ele alacağız.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Konferans kapsamında bu konu özelinde bir etkinlik düzenlenmese de Avrupa'da kurtların korunma derecesinin düşürülmesinin öne çıkan başlıklardan biri olduğunu söyleyebilirim.
APF'nin yöneticisi Marjolijn Veenstra da bu yılki temanın seçiminde süregelen tartışmaların önemli bir rol oynadığını ifade ediyor.
Avrupa Konseyi'ne bağlı Bern Sözleşmesi Komitesi bu ay aldığı kararla kurtların "sıkı korunan"dan "korunan" statüsüne düşürülmesini onaylamıştı.
Yaklaşık 100 yıl önce Avrupa'da yok olmanın eşiğine gelen kurtların sayısı son yıllarda artarken, ekinlere ve çiftlik hayvanlarına saldırmaları nedeniyle özellikle çiftçiler böyle bir düzenleme talep ediyordu.
Diğer yandan hayvan hakları savunucuları, çiftçilerin kurtları öldürmesinin önünü açtığını söyledikleri değişiklikten dolayı büyük endişe duyuyor.
Pek çok hayvan hakkı savunucusu, kurtlarla ilgili bu kararın politik gerekçelere dayandığı ve sorunu çözmeyeceğini düşünüyor.
İnsan-yaban hayatı çatışmasının çözümüne giden yol
Konferansın açılış konuşmasını yapan Dünya Doğayı Koruma Vakfı'ndan (WWF) Christiaan van der Hoeven, insan-yaban hayatı çatışmasının sonuçları ve çözüm yolları üzerinde durdu.
İnsan-yaban hayatı çatışması, hayvanların ekinleri yemesi nedeniyle gıda sorunu yaşanması veya insanları yaralayıp öldürmeleri gibi olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
Diğer yandan yaban hayvanlarının yaşam alanı kısıtlanıyor ve yiyecek bulma sıkıntısı çekiyorlar. Ayrıca bu hayvanlar insanların hedefi olurken, van der Hoeven, Asya'daki kaplan ölümlerinin neredeyse yarısının insanların öldürmesi nedeniyle gerçekleştiğini ifade ediyor.
Yaban hayatı biyoloğu, çatışmanın çözülmesi için bütün tarafların çıkarının gözetilerek meselenin ele alınması gerektiğinin altını çiziyor.
Ayrıca hiçbir zaman tamamen barış içinde bir arada yaşamanın mümkün olmadığının kabul edilmesi gerektiğini ekliyor.
Van der Hoeven hem insanların hem de hayvanların hayatını ve yaşam alanlarını korumak için uygulanan yöntemlerin sürekliliğinin önem taşıdığına da dikkat çekiyor.
Örneğin fillerin, insanların yaşam alanına girmemesi için kurulan çitler istenen sonucu verse de çitlerin kaldırılması durumunda hayvanların tekrar bölgeye gireceğini ifade ediyor.
Birlikte yaşanabilecek bir ortam yaratılmasının önemini vurgulayan van der Hoeven "Fazla hayvan yoktur, az alan vardır" ifadelerini kullanıyor.
Yaban hayatının karşılaştığı tehditler
Konferans katılımcılarıyla yaptığım görüşmelerde yabanda yaşayan hayvanların yerleşim alanlarına girmesi ve avcılığın, aktivist ve siyasiler tarafından en büyük insan-yaban hayatı çatışması sorunu olarak sayıldığını gördüm.
Zimbabve'deki Sibanye Hayvan Refahı ve Korunması Vakfı'ndan Alfred Ntando Sihwa, fil ve aslanlarla yaşanan çatışmaların ciddi bir problem yarattığını ifade ediyor.
Hayvan hakları savunucusu, aslanların insanları yediğini ve pek çok kişinin kaçak avlanma veya meyve toplamak için hayvanların yaşam alanlarına girdiğini belirtiyor.
Sihwa "Hem insan olan hem de insan olmayan hayvanlar çatışmadan etkileniyor. Hükümet çok fazla fil olduğunu söyleyerek itlaf edilmelerini istiyor" diyerek ekliyor:
Halka hayvanlarla nasıl beraber yaşanacağını öğretmemiz gerekiyor.
Japonya'daki Hayvan Partisi'nden Midori Meguro da maymun, geyik ve yaban domuzu gibi hayvanlar ekinleri yediği için avcılar tarafından öldürüldüklerini söylüyor.
Yaklaşık 10 yıldır yaban hayatı alanında çalışan Davor Marković ise Sırbistan'taki bir kuş türünün her yıl 150 bin civarında üyesinin yasadışı şekilde avlandığını belirtiyor.
Yaban hayatını korumaya yönelik yasalar olmasına karşın bunların düzgün uygulanmadığını ekleyen Marković "Burada epey büyük bir sorundan söz ediyoruz" diyor.
Konferans kapsamında yaban hayatı suçlarıyla ilgili bir atölye düzenleyen Marković, ticaret ve kaçakçılığın en ciddi sorunlardan biri olduğuna dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin 2024 raporuna göre, dünya çapında 4 bin hayvan ve bitki türü kaçakçılıktan etkileniyor. Raporda 2015-2021 döneminde yaklaşık 13 milyon parçanın ele geçirildiği saptanmıştı.
Tunus'taki aktivistler ise avlanma ve kaçakçılığın yanı sıra iklim krizinin yaban hayatı için büyük bir tehlike yarattığını ifade ediyor.
İklim için Gençlik adlı sivil toplum kuruluşundan Ahmed Elhadj Taieb, hayvanların doğal yaşam alanının yok olmasından dolayı Cezayir gibi komşu ülkelere göç ettiklerini söylüyor.
Göçmen kuş türlerinde önemli bir azalma olduğunu ifade eden çevre aktivisti, iklim değişikliğinin yanı sıra kaçak avlanmayı sorumlu tutuyor.
Hükümetin yaban hayatını korumaya yönelik önlemler alması yönünde çalıştıklarını söyleyen Taieb şöyle ekliyor:
Yaban hayatının ve her türden hayatın korunması son derece önemli. Çünkü zincir gibi bir durum sözkonusu ve bunu bir parçası kırılırsa zincirin geri kalanı ve ekosistemler de etkileniyor.
Savaş ve hayvanlar
Konferansta insan-yaban hayatı çatışmasıyla ilgili oturumların yanı sıra savaşın hayvanlar üzerindeki etkisine dair de sunumlara yer verildi.
Hayvanlara Yönelik Savaş (War on Animals) adlı oturumda Lübnan ve Ukrayna'dan aktivistler, ülkelerindeki durumu anlatarak uluslararası platformda farkındalık yaratmaya çalıştı.
Lübnanlı vegan aktivist ve gazeteci Maya Kawas, İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırılarında zayıflatılmış uranyum kullandığını öne sürerek bu radyolojik silahların toprağı, suyu ve havayı kirlettiğini ifade ediyor.
El Nahda adlı kuruluştan Kawas, silahlardan yayılan parçacıkların hayvanlarda genetik hasara ve kansere yol açtığını ifade ediyor.
Ukraynalı Olga Chevganiuk de Rusya'nın saldırıları sonucu hayvanların yaşam alanlarının yok olduğunu belirtiyor.
Sivil toplum kuruluşu UAnimals'tan Chevganiuk, savaş nedeniyle 80'e yakın hayvan türünün yok olmanın eşiğine geldiğini öne sürüyor.
Sözkonusu bölgelerdeki aktivistler, hayvanları çatışma bölgelerinden çıkarmak, başka ülkelere götürmek, barınaklar kurmak ve mama tedarik etmek gibi faaliyetler yürüterek mümkün olduğu kadar hayat kurtarmaya çalışıyor.
Konferansta başka neler konuşuldu?
Dünya çapında hayvanların haklarını korumaya yönelik çalışan kişileri güçlendirmeyi hedefleyen APF, programında bu amaca hizmet eden oturumlara da yer verdi.
PvdD'den Paul van Gent, hayvan hakları ve çevre alanındaki aktivistlerin mesajlarını daha iyi yaymasını sağlayacak yöntemler üzerine bir atölye düzenlerken, partinin milletvekillerinden Ines Kostić, siyasi arenada izlenebilecek stratejiler üzerine bir sunum yaptı.
Ayrıca Asya'dan Afrika'ya Avrupa'dan Ortadoğu'ya çeşitli yerlerden gelen katılımcılar kendi ülkelerindeki sorunlar hakkında farkındalık yaratma ve yeni stratejiler öğrenme imkanı buldu.
Portekiz'deki Pessoas-Animais-Natureza (İnsanlar-Hayvanlar-Doğa / PAN) Partisi'nden Pedro Fidalgo Marques ve Sandra Pimenta'yla yaptığım görüşmede, ülkede hayvanlarla ilgili en ciddi meselenin boğa güreşleri olduğunu söylediler. Siyasetçiler, güreşlerin yasaklanması için çalıştıklarını ekledi.
Bunun yanı sıra sokakta yaşayan kedi ve köpek popülasyonlarını kontrol altına almak için kısırlaştırma çalışmaları yürüttüklerini de belirttiler.
Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Kürdistan Hayvan Hakları Koruma Örgütü'nden Süleyman Tamer Saed ise sokak hayvanlarının öldürülmesine izin verilmesinin ülkedeki hayvanlarla ilgili en büyük sorunlardan biri olduğunu ifade ediyor.
Konferansa Türkiye'den katılan Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) ve Dört Ayaklı Şehir gibi kuruluşlar da sokak hayvanlarıyla ilgili ağustosta yürürlüğe giren yasa değişikliği ve ülkedeki hayvanların durumuyla ilgili diğer katılımcıları bilgilendirmeye çalıştı.
Sokak köpeklerinin öldürülmesinin önünü açan düzenleme, hayvan hakları savunucuları tarafından "katliam yasası" diye nitelendirilerek büyük bir tepki almaya devam ediyor.
© The Independentturkish