Birleşik Krallık'ta (BK) ve tüm dünyada medyanın Nijerya'daki durumu haberleştirmesinin bu kadar uzun sürmesi beni şaşırttı.
Birçok kişinin polisin vahşetini önemsemediğini biliyorum çünkü onları etkilemiyor ve modaya uygun da değil. Siyahiler birbirlerine bir şeyler yapıyor. Beyaz bir polisin siyahi birini vurduğu yok. Böyle olunca her nedense öfke o kadar da büyük olmuyor. Ta ki artık görmezden gelemeyene kadar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Polis 21 Ekim'de Lagos'taki protestoculara ateş açarak masum sivilleri öldürünce ve yaralayınca o an geldi. Olaydan önceki haftalarda hükümetin Özel Hırsızlıkla Mücadele Birimi'ne (SARS) karşı artan bir huzursuzluk söz konusuydu ki bu, hem sahada hem de internette büyük ilgi gören #ENDSARS (SARS'ı Kapatın) hareketine neden oldu. Yavaş yavaş dünyanın geri kalanı da onlarca yıldır olup bitenler karşısında gözlerini açtı.
Paylaşılan video ve fotoğrafların bazılarını görmek dehşet vericiydi. Fakat bunlar benim için hiç yeni değildi. Yeni olan verilen tepkiydi.
Belki bizzat protestolar da ilhamını ABD'de, İngiltere'de ve dünyada olanlardan aldı. Fakat gerçekte polis vahşeti, Nijerya'daki pek çok sorundan sadece biri. Sorunlar çok daha derinde. Halk sadece SARS'ı protesto etmiyordu. Diğer ülkelerde olup bitenleri fark ettiler ve protestoyu tüm hayal kırıklıklarını açığa çıkarmanın bir yolu olarak gördüler. Ülkeye, hükümete ve ekonomiye dair her şeye karşı. #ENDSARS esasında "kötü yönetime son verin" anlamına geliyor.
Başlangıçta kendinize SARS'ın en başta neden ortaya çıktığını sorun. Silahlı soygun, kaçırma, yağma ve cinayetlerin yüksek olduğu 1992'de birim kurulduğunda ben de Nijerya'daydım. Yaşamak için çok zor bir yerdi. İçinde bulunulması zor bir ortamdı ve böyle bir görev gücüne ihtiyaç duyulduğunun farkındaydım çünkü halk kontrolden çıkmıştı. Fakat bunun nedeni, yaşadıkları ağır yoksulluktu.
Ancak bu polisler, güvenliğini sağladıkları insanlarla aynı yoksulluk içinde yaşıyordu ve hâlâ da yaşıyorlar. Eğitilmedikleri, pek ücret almadıkları ve öylece sokağa bırakıldıkları düşünülürse, gerçekten işlerini düzgün yapmalarını bekleyemezsiniz.
Hiçbir şey değişmedi. O zamankiyle aynı problemler hâlâ aktif rol oynuyor. Hayal kırıklığına uğramış, elinde hiçbir imkanı bulunmayan gençlik bunlardan biri. Biliyorum, ben de onlardan biriydim. Ailem ben 7 yaşındayken Londra'dan Nijerya'ya taşındı. Ancak burada ben ve kardeşlerim için bir gelecek olmadığı çok çabuk anlaşıldı. Bunu kendi gözlerimle görebiliyordum. Ben 14 yaşımdayken ABD'ye gitmek için ülkeyi terk ettik.
Bunların en kötü yanı babamın zengin olmasıydı. Ülkedeki çoğu insan gibi yaşamıyorduk. Ama yine de ülkeden ayrılmak, durumdan faydalanmaya dair tek şansımızdı. Nijerya'da 200 milyon kişi yaşıyor ve yaklaşık 199 milyonu bu fırsata sahip olmayacak. Bu bozuk sistemde sonsuza kadar sıkışıp kalmış durumdalar.
Suçun bu kadar yaygın olmasının sebebi de bu. İnsanlar bu yüzden bu şekilde davranıyor. Yılda iki kez Nijerya'ya dönüyorum ve buna doğrudan tanık oluyorum. Nijerya'da havalimanındaki metal dedektörden geçerken öteki taraftaki kişinin "Benim için bir şeyin var mı?" dediğini hatırlıyorum. Ben de "Dostum, sadece metal dedektörden geçmek için sana rüşvet vermem mi gerekiyor?" dedim.
Buna yoksulluk ve açlık sebep oluyor. İnsanlar bu yüzden bu şekilde davranıyor. Kötü yola düşmemelerini bekleyemezsiniz. Ben olsam ben de öyle davranırdım. Yapmak zorunda kalırdım!
Genç işsizliğinin yüksek olduğunu görebiliyorsunuz, birçok kişinin işsiz kaldığını görebiliyorsunuz, hükümete dair şikayetleri duyabiliyorsunuz. Şu anda bahsettikleri şeyler 1970'lerde, 1980'lerde ve 1990'larda da konuşuluyordu. Hiçbir şey değişmiyor. Memnuniyetsizlik döngüsü nesilden nesile devam ediyor.
Özümüzde biz Nijeryalılar gayet iyi insanlarız. Belki de fazla iyi. Sert olabiliriz ama yıllar içinde uğraştığımız şeyleri duysanız şimdiye kadar birkaç devrim olacağını düşünürdünüz. Öyleyse, devrimin yakın zamana kadar gerçekleşmemiş olması tabiatımızı kanıtlıyor.
Ama artık bu anı yaşadığımıza göre bunu boşa harcamak büyük bir utanç olur. Şimdi, bu ülkenin geleceği olabilecek ve farklı bir sistem geliştirebilecek haklarından mahrum bırakılmış milyonlara kulak verme zamanı. Yolsuzluğun yaygın olmadığı bir sistem.
Bence ülke önce kendini beslemenin bir yolunu bulmalı. Şu an itibariyle hâlâ gıda ithal ediyoruz ve büyüyebilen, üretebilen ve bilfiil gıda ihraç edebilen bir ülke olmamız gerekiyor. Tarım ve benzeri nitelikteki alanlar benim harekete geçeceğim ilk alanlar olurdu. Evet, devasa petrol rezervlerimiz var ama fiyattaki dalgalanmalara bu kadar bağımlı olmadığımızdan emin olmamız gerekiyor. Petrol fiyatları düşünce ülke mahvoluyor ve şu anda gördüğümüz durumla karşı karşıya kalıyorsunuz.
İhracata daha fazla odaklanmamız gerekiyor. Şu anda doğru düzgün karşılayamadığımız mal ve hizmetlerin ithalatçıları değil üreticileri olmamız gerekiyor. Bir çeşit orta sınıf yaratmaya çalışmalıyız. Tüm bu insanları yoksulluktan kurtarmamız gerek. Bunu başarmanın bir yolu olmalı ve ben bunun tarımla başlayacağına inanıyorum.
Çok daha fazla kafa yormaya, daha fazla tartışmaya, gerçekten ne istediğinize ve gerçek sorunun size göre ne olduğuna dair daha fazla soru sormaya ihtiyaç var. Gençlerimizin neden haklarından mahrum durumda sıkışıp kaldıklarını düşündüklerini ve SARS'ın en başta neden ortaya çıkmak zorunda olduğunu sormak gerekiyor.
Bunun için dışarıdan da yardıma ihtiyacımız var. İnsanların sadece sürüye uymaktansa Nijerya'daki sorunları doğru anlamasını istiyorum. İnsanların ülkede çok şey yaşandığını ve yapılabilecek birçok şey olduğunu iyiden iyiye anlamasını istiyorum. Bu bir hashtag'den çok daha büyük.
* Osi Umenyiora, iki kez Super Bowl kazanan eski Amerikan Futbolu Ligi (NFL) oyuncusudur. Ayrıca, Mark Chapman ve Jason Bell'le birlikte BBC'nin haftalık The NFL Show programının ödüllü sunucusudur
* Osi Umenyiora'nın makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Sıradan Nijeryalıların ihtiyaçlarının farkına varma zamanı geldi, bu değişim fırsatını boşa harcayamayız
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent