Büyük dedem Malatya'dan Mekke'ye yürüyerek giderek hacı olmuş. Bu hikaye, bizim o kalabalık ailenin sürekli anlatılan sözlü edebiyat ürünüdür.
"Senin deden hacca yürüyerek gitti" şeklinde bir cümleden çok daha fazlasıydı aslında bahsedilen deneyim.
Gidilen yolları, imkanları, misafir olunan evleri ve o evlerin insanlarını hayal edince gözümün önüne Amin Maalouf'un yol öyküleri geliyor.
Yol hikayeleri belki de insanın var olduğu ilk günden bu yana en temel hakikatlerinden birisi. Yolda olma hali, yola çıkma, yoldan gelme...
Hepsi kendi içinde Matruşka gibi hikayeler barındıran birer mikro kozmos.
Son yıllarda yola çıkma, yolda olma hali modern insanın bir nefes alma ihtiyacına dönüştü.
Kafka'nın bir hikayesinde bir fare ve kedinin öyküsü anlatılıyor:
"Ah!" dedi fare.
Dünya her gün daha da küçülüyor. Başlangıçta o kadar büyüktü ki korkuyordum. Devam ettim yürümeye. Sonunda, uzaklarda sağda ve solda duvarlar gördüğümde mutluydum. Fakat bu uzun duvarlar o kadar hızlı birbirine yaklaşıyor ki son odadayım ve odanın köşesinde içine doğru yürüdüğüm kapan var.
Bu hikayenin giriş kısmındaki tasviri modern dünyaya çok benzetiyorum.
İşte o modern dünyanın insanı da o kapana sıkışmışlık halini sınırların ötesine çıkmakta buldu.
Gelişen teknolojiler, sosyoekonomik ve kültürel gelişmeler sayesinde sınırlar yavaş yavaş hayali bir hal almaya başladı. Uçakla seyahat lüks olmaktan çıkıp sıradan bir ulaşım aracına dönüştü.
Ülkeler kendi aralarında ortak pazarlar, ortak vize anlaşmaları yaptı ve 2000 sonrasında artık dünyanın her noktası herkes için ulaşılabilir ve bir o kadar da makul bir hazineye döndü.
Eski zamanlarda tinsel arayışını yolda bulmaya çalışanların aksine günümüzde iş takvimine bir Amsterdam, bir Paris, bir Marakeş sıkıştıran modern insanla karşı karşıyaydık artık.
Böylesi bir iklimde eskilerin seyyahlarının yerini günümüzün gezginleri veya digital nomadları* (emeğini dünyanın farklı noktalarında gerçekleştirip para kazanan digital gezginler) aldı.
Ancak her güzel hikayede aşılması gereken bir engel, her güzel masalın yenilmesi gereken bir devi vardı
İşte o dev 2020 yılı ya da Kovid-19 pandemisiydi.
Düşünüyorum da İspanyol gribi sürecinde ülkelerine sıkışımış olmalarından dolayı insanlar böylesi ruhsal bir çöküş yaşamışlar mıdır?
Vuhan'daki bir balık pazarı dünya ekonomilerini, siyasi gelişmeleri, bilimi, edebiyatı, eğitimi ve bilhassa sağlık ekosistemini yerle bir ettiği gibi, biteyin ruh dünyasın da alt üst ettti.
Sağlıklı bir nefesin büyük bir nimet olduğu günümüz gerçekliğinde insanlar önce ülkelerine, ardından şehirlerine ve en son da da evlerine kapandı.
Ve hatta kimi evlerde odalarından çıkamadılar. İnsanlar eşlerine yemeklerini oda kapılarının kenarlarından koydular. Kapalı kapılar ardında geçen 14 günlük karantina uyguladılar.
Kapalı kapılar ardında olma hali herkesi büyük etkiledi kabul, peki ama 31 Aralık 2019 gecesi bile yeni rotalar çizen modern seyyahlar nasıl bir şok yaşadılar?..
Bunu merak ettik ve kendilerine sormak istedik.
Dünyayı gezmekle, gezdirmekle, yazmakla ve görüntülemekle meşgul Kerimcan Akduman,
Hayatın kısa olduğunun bilinciyle her bulduğunu okuyup her gördüğümüzü yazmak yerine sadece "BAYA İYİ" dediklerini paylaşan Oylum ve Onur,
Gezdiklerini, gördüklerini, sevdiklerini, bildiklerini başka insanlara haykırma çabası içindeki iki yakın arkadaş Öykü Doğan ve İdil Atay'a şu sorluları sorduk;
31 Aralık 2019 gecesi 2020'ye dair hayallerinizde hangi rotalar vardı? Aslında hayaller neydi; hayatlar ne oldu ?
Bir yerden bir yere uçmak, sizce de sadece bir ulaşım şeklinden çok daha fazlası mı? Bu deneyim sizin için ne anlam ifade ediyordu? Hangi yönlerini özlediniz?
Dış hatlardan ilk uçuşunuzu tahminen ne zaman yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?
Sınırların kapatılması, ülkelerin içlerine kapatılması gelecek nesillere ne gibi bir iklim miras bırakıyor?
Ve bu isimler de Kovid -19 pandemisinin hayatlarında ne gibi bir değişiklik yarattığını tüm samimiyetleriyle ifade ettiler.
Harikulâdelikler Avcısı Kerimcan Akduman
"Muhtemelen liderlik ettiğim grup ülkedeki son turist kafilelerinden biriydi"
31 Aralık 2019 akşamından bakıldığında, 2020 hayatımda en çok seyahat ettiğim yıllardan biri olacaktı... Hem iş için hem de kişisel amaçlarla oldukça uzun zamandır planladığım rotalar vardı önümde.
Bu sözlerler başlıyor anlatmaya Kerimcan Akduman.
Ocak ayı sonunda Arjantin ve Brezilya ziyareti esnasında koronavirüsün artık basında dillendirilmeye başlandığını hatırlatan Kerimcan, "Çin'de ortaya çıkan yerel bir hastalık olarak görülüyordu. Şubat ayında Türkiye'ye döndüğümde yeni bir dünyaya ilk adımlarımızı atıyorduk. Mart başındaki Japonya seyahatimi iptal etmedim. Biraz gergin bir atmosferde başlayan yolculukta Kovid-19'un bir avantajı olarak asla göremeyeceğim şekilde bomboş ve turistsiz bir Japonya ile karşılaştım" diyor.
"Muhtemelen liderlik ettiğim grup ülkedeki son turist kafilelerinden biriydi" den Kerimcan, sözlerine şöyle devam ediyor:
Tam o hafta Türkiye'de ilk vaka açıklandı ve dönüşte tüm misafirlerimle beraber evlerimizde 2 haftalık karantinaya çekildik. Buna rağmen ben yaza doğru sürecin düzeleceğini ve seyahatlere devam edebileceğimizi düşünüyordum. Ancak haftalar geçtikçe 2020 boyunca planladığım Svalbard, Faroe Adaları, Peru, Bolivya, Şili, Kolombiya, Meksika ve başka bir Japonya seyahatimi iptal etmek zorunda kaldım.
"Bu dönem de sona erecek ve dünya eski dengesini bulacak"
Sürecin başındaki "karamsar ruh halini" taşımadığını söylen Kerimcan, ekonomik olarak işini elinden alan pandemi sürecini, zaman açısından değerlendirdiğininden söz ediyor:
Boş zamanı değerlendirip, ertelediğim kitabımı bitirdim ve kendime alternatif iş kolları yaratmaya yöneldim. Elbette bu dönem de sona erecek ve dünya eski dengesini bulacak diye düşünüyorum.
Birçok kimse gibi, pandeminin ilk günlerinde, yaz aylarına girilmesiyle birlikte sürecin düzeleceğini ve seyahatlere devam edebileceklerini düşündüğünden baseden Kerimcan, "Ancak haftalar geçtikçe 2020 boyunca planladığım Svalbard, Faroe Adaları, Peru, Bolivya, Şili, Kolombiya, Meksika ve başka bir Japonya seyahatimi iptal etmek zorunda kaldım" diyor.
"Uçmak ortaya çıktığı günden beri hep en prestijli seyahat yöntemi "
Uçabilmenin, ortaya çıktığı günden beri hep en prestijli seyahat yöntemi olduğunu söyleyen Kerimcan, "uçmak tutkusunu" şu sözlerle anlatıyor:
İnsanın en büyük hayallerinden biri olan havada yol alabilmek eylemini gerçekleştirmek, özel bir güvenlik prosedüründen geçmek, havaalanlarının kozmopolit dünyası, hızlı bir şekilde bambaşka bir ortama varabilmek gibi avantajlar uçmayı hep cazip kılıyordu. Kıtalararası uzun uçuşlar en çok özlediğim uçuşlar sanırım. Koltukta belki dünyadan da kısmen kopmuş halde oturup kafa dinlemeyi çok seviyorum.
Ayrıca bu uzun uçuşlarda hayatıyla ilgili önemli kararlar ve fikirlerin ortaya çıktığını da söyleyen Kerimcan, "Bir de uzun uçuşların bittiği yerde bindiğiniz yerin tam tersi iklimine inmek bana her zaman heyecan vermiştir" diyor.
Dış hatlardan yapaılabileek ilk uçuş tahminini sorduğumuzda ise Kerimcan, "İlkbahardan önce özel bir durum olmadıkça yurt dışına çıkabileceğimizi düşünmüyorum" diyor.
Sınırların kapatılması, ülkelerin içlerine kapatılması gelecek nesillere ne gibi bir iklim miras bırakıyor?
Son 10-15 yıldır dünyada seyahate erişimin en kolay olduğu devri yaşadığımızı hatırlatan Kerimcan, "Seyahat ucuz, kaynaklar erişilebilir, rekabet çok güçlüydü. Bu nedenle dünya tarihinde en kolay seyahat edilebilir çağdaydık. Kovid-19'un bitmesiyle beraber 5 sene içinde eskiye dönüleceğini düşünüyorum; ancak toparlanma sürecinde hem fiyatlar eskisi kadar düşük olamayacak hem de ülkeler ciddi seyahat kısıtlamaları uygulayacaklar" görüşünü paylaşıyor.
"Epeydir tartışılan biyolojik pasaport, deri altına takılan çipler gibi konuların hızla gündemimize geleceğini düşünüyorum" diyen Kerimcan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Gelişme hep ileri giden bir kavram, seyahat giderek büyüyen bir olgu, gelecek nesilleri küresel olarak çok etkilemez. Ancak ekonomik nedenlerden dolayı artık Türk gençlerinin seyahate erişimleri daha zorlaştı. Pandemi sonrasında da ülkemizden yurtdışına seyahat edebilen insanların sayısında dramatik bir düşük göreceğimizi tahmin ediyorum.
"Baya İyi" blog yazarları Oylum ve Onur
31 Aralık 2019 gecesi 2020'ye dair hayallerinizde hangi rotalar vardı? Aslında hayaller neydi hayatlar ne oldu ?
2020 planları arasında uzun zamandır erteledikleri Güney Amerika seyahati olduğunu söyuleyen Oylum, "Hatta sırf bu seyahat için ocakın ilk haftası İspanyolca öğrenmeye başladım. Çatpat da olsa yerel halkla kendi dilinde konuşmak eğlenceli olur, işe de yarar diye düşünmüştüm. Pandemi ile birlikte Güney Amerika seyahati en azından 2022'ye kadar hayal oldu. İspanyolca öğrenmeye başlamak tesellisi oldu. Umarım gidene kadar iyi bir seviyeye gelebilirim" diyor.
Onur ise, bir yerden bir yere uçabillmek özgürlüğü hakkında şunları anlatıyor:
Otomobil, seyahat için ulaşımdan çok daha fazlası, sağladığı rahatlıkla seyahatin bir parçası diyebiliriz ama uçak için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bunda en büyük etken fotoğrafçı olmamız ve çok değerli, bagaja veremeyeceğimiz ekipmanlarla seyahat etmemiz. Pandemide uygulanan el bagajı ile seyahat yasağı örneğin bizim için ciddi bir bariyer. Hayatın normale döndüğü ve uçakla okyanusların üzerinden uçtuğumuz günlere kavuşmayı iple çekiyoruz.
Haziran 2022'den önce yurt dışı seyahati yapabilecek kadar güvende hissederlerse, kendilerini şanslı sayacaklarını söyleyen Oylum, dış hat uçuşlarının açılmasıyla ilgili umutsuzluğundan söz ediyor.
Sınırların kapatılması, ülkelerin içlerine kapatılması gelecek nesillere ne gibi bir iklim miras bırakıyor?
Pandemide Türkiye'de olmanın büyük bir şans olduğunu söyleyen Onur, "Diğer ülkeler bizim gibi şanslı değiller. Bu coğrafyada, 4 mevsim herkes aradığını bulabilir. Gelecek nesiller için kendi ülkesini, değerlerini keşfetmesi için güzel bir fırsat" diyor.
Yıllardır okuyucularına, daha fazla seyahat etmek konusunda ilham vermeyi ve Türkiye'nin tarihi değerlerine dikkat çekmeyi hedefliediklerini söyleyen Onur, sözlerine şöyle devam ediyor:
Türkiye'nin antik kentlerini, kültürel miraslarını ve doğa harikalarını fotoğraflayarak arşivliyorduk. Araya yurt dışı seyahatleri girmeyince listedeki eksiklerimizi daha hızlı kapamayı planlıyoruz. Havayolları trafiğinin ve zararlı gaz salınımın azalması kısa vadede iklim için yararlı gözükse de bu sürecin ne kadar devam edeceği ve doğuracağı diğer sonuçları tahmin etmek çok zor. Sadece ulaşım araçlarının, fabrikaların bir süre durması iklimde anlık iyileşmeler gösterse de sonrasında gelecek daha fazla uçuş, daha fazla üretim için harcanacak kaynaklar bizi yine aynı ya da daha kötü bir sonuca götürebilir.
Şu anda en büyük sorunlardan birinin kargo için daha fazla paketleme ihtiyacı sebebiyle artan ağaç tüketimi ile tıbbi atıkların çoğalması olduğuna dikkat çeken Onur, "Bu artan tüketimlerin çevreye verdiği zararın karbon salınımından daha az tehlikeli olmadığını düşünüyoruz. Gelen kısıtlamalar ile birlikte artan bireysel enerji tüketimi de iklimi olumsuz etkiliyor. Kısa vadede geçici artışlar düşüşler oluşabiliyor ama uzun vadede fayda/zarar ilişkisini anlayabilmek için sanırım biraz daha zaman geçmesi ve uzmanların hazırladığı istatistikleri görmek gerekiyor" diyor.
Oitheblog yazarları İdil ve Öykü
"Hayalleri anlatsak herhalde 20 sayfa sürer" sözleriyle gülümseyerek ertelenen hayalerinden söz ediyor İdil ve Öykü:
Hayalden gerçeğe dönüşme evresinde biletleri alınmış uzun bir Amerika rotası, Polonya gezisi ve yine koca bir Güney Amerika rotası bizi bekliyordu, maalesef hepsini rafa kaldırmak durumunda kaldık. Hayatlar kısmı maske, kolonya kokusu ve salonumuzun her köşesinin her detayını ezberlemek üzerine kurulu. Minik yurt içi seyahatlerimiz oldu ama onların da çoğu izole kalmaya çalışmak ve maske takmayanları ayıplamakla geçti.
Bir yerden bir yere uçmak sadece bir ulaşım şeklinden çok daha fazlası mı sizce de? Bu deneyim sizin için ne anlam ifade ediyordu? Nelerini özlediniz?
Normalde seyahatin en sevmedikleri kısmının havaalanı, uçuş süreci olduğundan bahseden Öykü Doğan, "Ama şimdi düşününce havaalanında hiç de güzel olmayan yemeklere abuk subuk paralar vermeyi bile özleyecek hale geldik neredeyse" diyor.
İdil Atay, şöyle devam ediyor:
Yeni bir yeri keşfedecek olmanın verdiği hazzı ve mutluluğu dünya üzerine başka hiçbir şeyden alamayacağımızı biliyorduk, ama bu süreçte doğrulamış olduk diyelim.
Dış hatlardan yapabilecekleri ilk uçuk hakkında da umutsuz İdil ve Öykü;
Bu konuda pek umutlu hissetmiyoruz, olumlu gelişme bekledikçe mütemadiyen daha da olumsuz bir şey oluyor gibi geliyor, dolayısıyla bir öngörüde bulunmakta güçlük çekiyoruz.
Kafka ile bitirelim dosyayı;
"Ah!" dedi fare.
"Dünya her gün daha da küçülüyor!"
© The Independentturkish