Rusya’nın Suriye müdahalesinin beşinci yılındaki kazanımları

Suriye ve Libya’da ‘tünelin ucunda ışık’ görünmüyor olması, Rusya’nın ‘dış müdahale karşıtı müdahalelerinin’, daha önce itiraz ettiği ABD müdahaleleri ile benzer akıbeti paylaşabileceğini gösteriyor

Fotoğraf: Dmitry Astakhov / Itar-Tass

Rusya 2015'ten önce, Ortadoğu'da büyük ölçüde önemsiz bir oyuncu konumundaydı. Zira bölgedeki ülkeler ve uluslar üzerinde önemli bir etki doğuracak imkânlara ya da güvenilirliğe sahip değildi, bu yargı dünyanın diğer bölgeleri için de geçerlidir.

Ancak Kremlin, ‘terörle mücadele’ gerekçesiyle Eylül 2015’te Suriye'ye askeri müdahalede bulunduğunda işler değişti.

Rusya’nın Suriye müdahalesi İran ile yakın koordinasyon içinde, iç çöküşün eşiğindeki Beşşar Esad rejiminin açık davetiyle gerçekleşmişti.

Yaklaşık bir yıl içinde Suriye iç savaşında dengeler, Rusya sayesinde rejim lehine değişmiş durumdaydı. O tarihe kadar Suriye muhalefetini destekleyen ‘batı cenahının’ başarısızlığı görünür değildi, Rusya’nın müdahalesiyle birlikte, Batı’nın muhalefeti yeterince desteklemediği de açığa çıktı.

O tarihten itibaren Rusya’nın Ortadoğu’daki nüfuzunda ve güvenirliğinde belirgin bir artış gözlendi. Her ne kadar Moskova, Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) rakip veya eşdeğer olmaktan hala uzak olsa da, agresif davranışı, hızlı yanıtları, sözleri ve politikası arasındaki tutarlılık, ona mevcut gücünün üstünde bir önem atfedilmesini sağladı.

Denilebilir ki; Rusya, son yıllarda Ortadoğu’da, düşük maliyetle yüksek bir etki oluşturmayı başardı.

Rusya’nın son yıllarda Ortadoğu meselelerinde kullandığı ifadeler, ‘iç işlere müdahil olmama ve tarafsızlık’ ilkesini yansıtıyordu.

Bu ilke özünde anlamlı olsa da, Rusya bu ifadelerle; ABD’nin bölgedeki etkisini kırma ve Washington’un müttefiklerini kendi tarafına çekme eğilimini açık ediyordu.

Bilindiği üzere Rusya, birçok diğer devlet gibi, ABD’nin Afganistan, Irak ve Libya müdahalelerine itiraz etmişti. Ancak Rusya’nın itirazının odak noktası, adı geçen ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını önemsemesinden ziyade, ABD’nin bölgesel nüfuzunun artmasından duyduğu rahatsızlığı ve endişeyi yansıtmaktaydı.

Rusya, Suriye müdahalesinin bahanesi olarak ‘terörle mücadele’ gerekçesini ileri sürmüş olsa da, müdahil olduğu ilk yıl, ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından desteklenen ana muhalif akıma yönelik sert askeri yöntemlere başvurdu.

O zamanlar yükselişte olan, IŞİD, el-Kaide gibi terör örgütleri ise Rusya’nın başlıca hedefleri arasında bulunmuyordu. Böylelikle Rusya’nın niyetinin ne olduğu herkes tarafından görülebilmişti.

İlerleyen yıllarda da Rusya, ABD’nin Suriye hususundaki kararlarına sert bir muhalefet sergiledi. BM’nin açlıkla boğuşan milyonlarca insana yardımlarının engellenmesinden tutun, ABD’nin nüfuz bölgelerinde Türk ordusunun operasyon düzenlemesini teşvik etmeye kadar, birçok Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını ihlal etti.

Rusya'nın Suriye politikası birçok kişi tarafından eleştirilse de, bu politikanın etkisi büyük ölçüde belirgindir. Güçlü diplomatik tutarlılık, acımasız askeri müdahale, yüksek dozda dezenformasyonla birleştiğinde, tüm bu unsurlar Rusya'nın birçok karşıtını sindirmesine, korkutmasına ve hatta mağlup etmesine katkıda bulundu.

O dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Rusya’nın Suriye'ye girmesinin ardından, henüz bir yıl geçmeden, mevkidaşı Sergey Lavrov ile bir uzlaşmaya varmak için çaba sarf ediyordu.

Altı ay sonra ABD'li yetkililer, Rusya'nın "gerilimi azaltma" önerisini onaylamaya hazırdılar. Oya Rusya’nın önerisi, Suriyeli muhalif grupları bölerek etkisiz kılmayı hedeflemekteydi.

O zamandan beri, muhalefet ve rejim krizine Batı müdahalesi asgari seviyeye geriledi, Astana Süreci’nin, Rusya-İran-Türkiye arasında başlamasıyla birlikte de, adeta Batı, Suriye meselesinden çekilmiş olduğunu ikrar etmiş oldu.

Bilindiği üzere Rusya, ABD ve birçok Avrupalı ​​müttefikinin iç siyasetine müdahale etmekle suçlanmaktadır. Rusya aynı zamanda, Ortadoğu ve Afrika’da, Batı dünyasını meşgul edecek karmaşık müdahalelerde bulunmakta, böylelikle bu dikkat dağınıklığından istifade ederek, yeni kazanımlar elde etmenin peşindedir.

Rusya'nın, Afganistan'daki Amerikan personelini öldürmeleri için Taliban militanlarına mali ödül teklif ettiği iddia edilmekte, keza Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusu’nu desteklemek için Libya’ya Wagner savaşçılarını konuşlandırdığı görülmektedir.

Rusya’nın amacı; Batı politikasına meydan okumak ve Batı kaynaklarını tüketen ve dış politikasını baltalayan bataklıklar yaratmaktır.

Böylelikle Rusya, Batı Bloğunun çekilmesiyle oluşacak boşlukları dolduracak ve yararlanabileceği fırsatlar elde edecektir.

Rusya'nın Suriye'ye müdahalesinin beşinci yıldönümü yaklaşırken Kremlin'in kutlayacak çok şeyi olmalı. Artık Rusya'nın Suriye'de ana karar verici ve arabulucu olduğu, ayrıca İran, Türkiye, İsrail, Mısır ve diğer birçok Körfez ülkesiyle ilişkilerini büyük ölçüde güçlendirdiği söylenebilir.

Rus silah endüstrisi, Suriye'de birçoğu bölgede aktif olarak pazarlanan yeni silah sistemlerini test etmek için inanılmaz imkânlar buldu.

Trump yönetimi, 2017'den bu yana Rusya'ya anlamlı-caydırıcı bir yanıt vermek için çok az şey yaptı ve ABD başkanlık seçimlerinin üç ay içinde yapılacak olması, bir süre daha bu eğilimin böyle devam edeceğini gösteriyor.

Rusya Suriye'ye müdahalesinden bu yana kısa vadede önemli kazanımlar elde etmiş olsa da, stratejik zafer hala çok uzaktadır.

Nitekim Rusya'nın Batı'yı içine itmeye çalıştığı bataklıklar, ilk başarıların yerini giderek daha karmaşık ve zorlu durumlara dönüşen Suriye ve Libya sahasında, kendi başını da ağrıtacak gibi görünüyor.

Libya'da Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni savunma kararı, Hafter'in tüm kazanımlarını zayıflattı. Libya Ulusal Ordusu, bu durum karşısında maliyetli bir çıkmaza sürüklendi.

Suriye’de Esad kaçınılmaz mağlubiyetten kurtulmuş olabilir, ancak Esed’i koruma yöntemleri, Suriye ekonomisinin çökmesine ve neredeyse tüm dünya tarafından antipatiyle yaklaşılan bir hükümet fotoğrafı ortaya çıkardı.

Baas rejiminin, Rusya’nın destekledikleri dâhil tüm siyasi girişimlerin önüne engel çıkarması, ciddi bir krize ve tükenmişliğe işaret ediyor.

Kısacası, Suriye ve Libya’da ‘tünelin ucunda ışık’ görünmüyor olması, Rusya’nın ‘dış müdahale karşıtı müdahalelerinin’, daha önce itiraz ettiği ABD müdahaleleri ile benzer akıbeti paylaşabileceğini gösteriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU