Noam Chomsky: Şiddet eylemleri Trump'a hediye

Ünlü dilbilimci hem ABD'deki protestolara hem de ülkelerin pandemiye verdiği tepkilere dair önemli değerlendirmelerde bulundu

ABD’li ünlü dilbilimci ve düşünür Noam Chomsky, Hintli Marksist tarihçi Vijay Prashad’ın sorularını yanıtladı. Peoples Dispatch'de yayımlanan röportajda, ABD’deki protestolar ve ülkelerin pandemiye verdiği tepkiye dair düşüncelerini belirten Chomsky, önemli değerlendirmelerde bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump’ı “insanlık tarihinin en sabıkalı başkanı” diye niteleyen Chomsky, Trump yönetiminin örgütlü insan hayatını yerle bir ettiğini söyledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Prashad’ın, George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından başlayan protestoları nasıl değerlendirdiğine yönelik soruyaysa Chomsy, her ne kadar umut verici olduğunu söylese de şiddetli protestoların güç ve kontrole bayılan yönetimlere koz verdiğini ifade etti. Prashad’ın “liberallerin dahi sabrının tükendiğinin” görüldüğünü söylediği bu dönemde, Chomsky taktik ve strateji sorunları üzerine daha fazla düşünme gerekliliğini vurguladı.

Öte yandan ülkelerin pandemiye verdikleri tepkiyi kıyaslayan Chomsky, ABD’nin en kötü örneği teşkil ettiğini belirterek, “Dünyada herkes ABD’nin hiçbir şey yapmadığını biliyor” ifadelerini kullandı.

Tartışmadan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

Zenginliğin yoğunlaşması siyasi kontrolü daha da artırdı: 15 yıl önce “Failed State” (Başarız Devlet) kitabını yazdım ve bu öncelikle ABD ile ilgiliydi. Fakat o değerlendirmeleri Batı toplumlarına genel olarak uyarlamak mümkün. Batı’nın özellikle geçen 40 yılda çok fazla problemi vardı. Geçen 40 yılda Batı’nın çoğunluğu onu inşa edenler için mükemmel bir projeye geçti. Sistemi inşa edenler cennette yaşıyordu fakat bu halkın geri kalanı için felaketti. Bu sistem neoliberalizm. Neoliberalizm, Ronald Reagan ve Margaret Thatcher ile birlikte yükselişe geçti. Tasarı başlangıçta gayet açıktı, şimdi öngörülen sonuçları yaşıyoruz. Zenginlik muazzam düzeyde yoğunlaşmış durumda, öte yandan halkın geneli için durum değişmedi, geriledi. Şu anda yüzde 0,1’lik kesim zenginliğin yüzde 20’sine sahip. Nüfusun yaklaşık yarısı negatif net servete sahip. Bu borçların varlıklardan daha fazla olduğuna işaret ediyor. Kabaca nüfusun yüzde 70’i maaşlarıyla kıt kanaat geçiniyor. Kazançlar ciddi düzeyde azaldı. Zenginliğin yoğunlaşması tabii ki siyasi sistem üzerinde doğrudan çok daha geniş bir kontrole dönüştü. Bu kontrol her zaman fazlaydı ama bu süreçte yoğunlaştı.

Muazzam kamu baskısı bir miktar geri adım attırabilir: Yasama organı, küresel bir sistem oluşturmak amacıyla sendikaları, işçi haklarını tahrip etmek üzere tasarlandı ve failleri açısından da zararlı hale dönüştü. Her bir sentlik karı çıkarmak için sermaye hareketliliği ve emek hareketsizliğiyle çok kırılgan bir küresel sistem tasarlandı. Yatırımcı haklarını temin etmek için fazlasıyla korumacı bir sistem tasarlandı. İlaçları ele alalım örneğin. Remdesivir isimli ilaç (koronavirüs) semptomlarının bir kısmının üstesinden gelmek için kullanılıyor görünüyor. Bu ilacın sahibi Gilead isimli devasa ilaç şirketi. Bu ilaç hükümet geliştirme programı kapsamında ve hükümetin mali yardımlarıyla üretildi ancak patent istiyorlar. Neoliberal kurallara göre tekel haklarına sahipler ve isterlerse bir dozun fiyatını 20 bin dolar olarak belirleyebilirler. Yasaların hükümet desteğiyle üretilen bir ilacın halka makul fiyatlarla sağlanmasını garanti altına alması gerekir. Fakat sabıkalı hükümetlerle yaşıyoruz, yasaları umursamıyorlar. Şu an büyük bir kamu baskısı var belki bir miktar geri adım atabilirler. Fakat bu sistem işte böyle işleyecek şekilde tasarlandı.

 

 

ABD hızla uçuruma doğru ilerliyor: Bu sistem prekaryayı yarattı, istikrarsız ve güvencesiz konumda yaşayan muazzam sayıda insan yarattı. Sendika yok, destek yok. İnsanlar kendi başlarına kaldı. Bunun sonuçlarından biri çok fazla öfke oluşmasıydı, Trump bunun şahikası. Bu çok fazla ülkede gerçekleşiyor. Vahşi kapitalizmin dünyası. ABD hızla uçuruma doğru gidiyor. Trump’ın ana programı örgütlü yaşama yönelik beklentileri yok etmek. Trump, tam anlamıyla tarihin en sabıkalı başkanı. Hitler bir canavardı, pek çok insanı öldürdü, fakat Hitler’den farklı olarak Trump örgütlü hayatı tahrip ediyor. Yaptığı şeyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Yaslandıkları sistemin mantığı kazancı maksimize etmek üzerine kurulu. Neoliberal mantığın Milton Friedman gibi düşünürlerini okursanız bunun böyle olduğunu görürsünüz. Dünyayı yok ediyorlar, kendi işlerini değil. Neoliberalizm yeni değil 1920’lere dayanıyor. Ludwig Von Mises’a Friedrich Hayek’e bakın. Otoriteye bayılırlar. Devleti sevmediklerinden bahsederler. Bu tamamıyla yalan. Devlete bayılırlar.

Siyahilerin öldürülmesini şu an protesto edenlerin çoğu önceden sessizdi: Esasen yaşananlar umut veriyor. Her şeyden önce George Floyd’un öldürülmesi alışılmadık bir olay değil. Bu tip olaylar çok sık yaşanıyordu ve kimse umursamıyordu. Fakat tepki verilmiş olması yüreklendiriyor. Tepki verilmesi bir miktar gelişme olduğunu gösteriyor. Daha önce dikkatten kaçan şeyleri en azından pek çok kişi fark etti. Daha önce protestoda bulunmamışlardı. Fakat bir miktar eleştiri yapmama izin verin. Birkaç polise odaklanılmasına dikkat edelim. Bunlardan biri katil, diğer üçü orada duruyordu ve hiçbir şey yapmadı. Ve hiçbir şey yapmayan kişiler çok fazla kınandı. Fakat herkes için bir süre aynaya bakmak faydalı olur. Daha önce de böyle olaylar yaşanıyordu ve kimse hiçbir şey yapmamıştı. Benim gibi insanlar örneğin, koşulları hafifletmek için ne yaptık? Seyirci kalan polisleri kesinlikle kınayabiliriz, fakat çok daha derin bir sorun var. Beyaz toplumda derince kökleşmiş bir problem. Aktivistler, protestocular dahi epey seyirci kaldı.

Şiddet eylemleri Trump ve sağcılara istediklerini veriyor: Bugünkü protestolar fazlasıyla diğerlerini hatırlatıyor. 1992’de Rodney King’in öldürülmesinden sonra yaşananlar gibi. Onu öldüren polisin mahkemeye çıkmadan, herhangi bir ceza almadan salınması çok büyük protestolara neden olmuştu. Sanırım o protestolarda 60 kişi hayatını kaybetmişti. Federal askeri birlikler devreye girmişti. Etkisi her zamanki gibiydi, kamunun dikkatini göstericilere çekmek. Aktivistler, iyi hissettiren taktikler ve gerçekten iyi şeyler ortaya koyan taktikler arasında ayrım yapmaya dair kendilerini sorgulamalı. Camları indirip iyi hissetmem gerçekten iyi şeyler meydana getiriyor mu? Hayır. Bu ABD Başkanı Trump ve sağcılar için bir hediye. Buna bayılırlar. Kriz zamanlarında kendini dizginlemek zor olabilir. Eğer kendinize neyi başarmaya çalıştığınızı sorarsanız cevabı epey basittir. Zamanla sürekli olarak şiddet içermeyen protestolar verilecek desteğe dair fikir değiştirir. Şiddetli protestolar sürekli olarak toplumdaki en katı ve vahşi ögelere hediyedir. Buna dair düşünmek gerekir.

Dünyada herkes ABD’nin koronavirüse dair hiçbir şey yapmadığını biliyor: Tepkileri görmek çarpıcı. Vietnam’ın doğrulayamayacağım, bilim insanlarının ciddiye aldığı verileri ölüm sayılarının çok düşük olduğuna hatta hiç olmadığına işaret ediyor. ABD’nin hazırlıksız yakalandığını görüyoruz. Ve bunun için çok fazla gerekçe var. Bunlardan birincisi toplumun şirket gibi yönetilmesi ve bu durumda vites zenginlerin karına göre değiştirilecektir. Hastaneler şirket gibi yönetiliyor. Obama göreve geldiği ilk günlerde bilimsel danışma kurulunu yeniden faaliyete geçirdi ve beklenen pandemiye dair öneriler üzerine çalışmalarını istedi. Herkes pandeminin gelmekte olduğunu biliyordu. Trump göreve geldiğinde her şeyi yerinden etti. Hastalık Kontrol Merkezleri'ne mali destek vermeyi kesti. Amerikalı ve Çinli bilim insanlarının ortak muhtemel koronavirüsleri tanımlamak için çalıştığı programları ortadan kaldırdı. Bu aşırı bir son. ABD son derece hazırlıksızdı. Çin inanılmaz düzeyde hızlı davrandı. Çinli bilim insanları virüsü tanımladı, genom dizisini çıkardı. Dünyada herkes ABD’nin hiçbir şey yapmadığını biliyor. Avrupa kısmen ortada  yer alıyor, bazıları tepki verdi bazıları veremedi. Çin, Vietnam, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Kore çok daha iyi tepki verdi. Batı durumu çok kötü karşıladı. ABD en kötüsü. Ve bunun toplumun nasıl yönetildiğiyle, nüfusu önemseyip önemsemediğiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. 

 

Independent Türkçe için derleyen: Esra Güngör

DAHA FAZLA HABER OKU