Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü.
Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 2.5 ay boyunca pek çok ülkede uygulamaya konulan sokağa çıkma kısıtlamalarıyla karbon salımı azaldı, doğa bir nebze nefes aldı ve hava kirliliğine bağlı ölümlerde düşüş kaydedildi.
Ancak salgınla mücadelede alınan önlemlerin kaldırılıp, iş yerlerine ve sosyal hayata dönüş sağlandığında, motorlu araç kullanımının eski seviyeye gelmesi ve karbon salımının pandemi öncesindeki düzeye ulaşmasından endişe ediliyor.
Genel veriler, hava kirliliğinin neden olduğu tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
DSÖ: Her yıl hava kirliliği nedeniyle 7 milyon kişi ölüyor
Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hava kirliliğini ‘küresel bir halk sağlığı krizi’ olarak niteliyor ve her yıl 7 milyon kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Avrupa Kalp Dergisi'nde yayımlanan bir araştırmaya göre ise bu sayı 8,8 milyonu buluyor.
İtalya'da Avrupa Birliği (AB) Ortak Araştırma Merkezi’nde görevli uzmanların, sonuçları Nature Climate Change (Doğa İklim Değişikliği) dergisinde yayımlanan çalışmasına göre ise iklim değişikliğinin kontrolsüz sürmesi halinde yüzyılın sonuna kadar dünyadaki kumsallarının yarısı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aysun Aykan ile 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde hava kirliliği, doğal yaşam ve kaynakların korunması, sağlıklı bir çevrede yaşamanın önemini konuştuk.
Dünya Çevre Günü’nün, doğal çevrenin korunması amacıyla 5 Haziran 1972 tarihinde İsveç’in başkenti Stockholm‘de toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Çevre ve İnsan Konferansı`nda ilan edilmesinden bu yana ülkemizde de kutlandığını belirten Aysun Aykan, “5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde yaşam mücadelemiz için çevre mücadelemiz devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“Sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir haktır”
Sağlıklı bir çevrede, refah içinde, iyi yaşam koşullarını sağlayan bir çevrede yaşamanın temel bir hak olduğuna değinen Aykan, çevre kirliliğinin önlenmesini, devletin ve halkın en önemli görevleri arasında saydı.
“Küreselleşme politikaları, tüm dünyada ve ülkemizde insanın sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşaması için bir tehdit oluşturarak, hava, su, toprak ve doğal kaynaklarımızın yok olmasına ya da azalmasına neden olmakta, böylece gelecek kuşaklar için, çevre ve insan sağlığı için, temiz bir çevrenin bırakılması daha da zorlaşmaktadır.”
Günümüzde, 'en önemli doğal varlık' olarak nitelenen su kaynaklarının da risk altında bulunduğunu ifade eden TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Aykan, Türkiye’deki akarsuların büyük çoğunluğunun kullanılamayacak derecede kirlenmiş olduğunu söyledi.
“Türkiye‘de son 50 yılda yanlış su politikaları nedeniyle sulak alanların yarısı, yok olma aşamasına geldi”
“Su havzalarımız ve beslenme alanları, sanayi ve kentsel yerleşim bölgeleri haline getirilmiştir” diyen Aysun Aykan, Türkiye‘de son 50 yılda yanlış su politikaları nedeniyle sulak alanların yarısının yok olma aşamasına geldiğini ifade etti.
Jeoloji Mühendisi Aykan, bu nedenle de halihazırda sınırlı olan su kaynaklarının, hızlı ve çarpık kentleşme, nüfus artışı, endüstriyel faaliyetlerinin doğurduğu çok çeşitli katı ve sıvı atıklar, katı atık depolama yerlerinin yeraltı suyu rezervuarlarının beslenme alanlarından seçilmesi, su havzalarının imar planlarına açılmasının su kaynaklarını hızla kirletmekte ve tüketmekte olduğunu savundu.
“Fosil yakıtların kullanımındaki artış, insanlığın çevreye verdiği zararların başında geliyor”
Fosil yakıtların kullanımındaki artışın, insanlığın çevreye verdiği zararların başında geldiğini ifade eden TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aykan, bu yakıtların kullanımıyla atmosfere salınan sera gazı yoğunluğunun giderek artmasının, küresel sıcaklık artışına neden olduğuna ve canlı türleri için tehlike arz eden iklim değişikliğini de beraberinde getirdiğine değindi.
Aysun Aykan, dünyada sıcaklık artışıyla eriyen buzulların, deniz seviyesini yükselteceğini, kıtaların bir kısmının sular altında kalacağını, bu nedenle de tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin ciddi ölçüde etkilenme riski taşıdığını ifade etti.
“Türler, doğal hızlarından daha hızlı bir şekilde yok oluyor”
İklim değişikliğiyle mücadele için bireysel çabaların yanı sıra ve hukukî anlamda da önlem alınması için çalışmaların yapılması gerektiğini belirten Aykan, “Çeşitli gerekçelerle ormanlar, tarım alanları, sulak alanlar tahrip edilmekte, dünyanın ısınmasına neden olan gazlar, atmosfere karışmaktadır. Bunların sonucunda da türler, doğal hızlarından daha hızlı bir şekilde yok oluyor” dedi.
“İklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğe karşı en ciddi tehdittir”
Bilim insanlarının, çok fazla türün yok olduğunu söylediklerini, geçmişte, özellikle jeolojik devirlerde türlerin önemli oranda yok olduğunu belirttiklerine değinen Aysun Aykan, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Ancak en hızlı tür yok oluşu günümüzde yaşanmaktadır. İklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğe karşı en ciddi tehdittir. Sıcaklıklardaki artış, bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına neden olacaktır! Doğada yaşam; bütün canlıların ve olayların birbirini etkileşimi şeklinde devam etmektedir. Ekolojik yaşam alanlarında bir türün var oluşu; diğer türlerin var oluşuna dayanmaktadır. Bir türün yok olması diğer canlıların da yok olmasına neden olacaktır.
“5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde herkes alması gereken önlemleri düşünmeli"
Yerkürenin biyolojik çeşitliliğinin bir parçası olan insan ırkının geleceğinin de dünyadaki biyolojik canlılığın devamına bağlı olduğunu vurgulayan Aykan, ülke genelinde ekolojik yaşam alanlarının, maden, enerji, inşaat gibi projeler ile tehdit altında olduğunu ifade etti.
Bu projeler ile geri dönüşü mümkün olmayacak ekolojik alanların yok edileceğini belirten Aysun Aykan, insan başta olmak üzere, canlıların yaşam alanlarının azaldığını da kaydetti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Ekolojik yıkımlara neden olan projeler, yeni pandemilere neden olabilir”
“Bu gün karşı karşıya kaldığımız, Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Kovid-19 pandemisinin nedeninin, insanın doğaya müdahalesinin bir sonucu” diyen Aysun Aykan, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Tropik Ormanları istila ettik, burada bulunan ve insan türünden uzak şekilde evrimleşen çok sayıda bitki ve hayvanda bilinmeyen virüsler var. Yaşadıkları ağaçları kesiyoruz. Ekosistemi bozuyoruz, Geçmişte yaşanan salgınlara baktığımızda da insanların biyoçeşitliliği yok eden etkinlikleri nedeniyle Kovid-19 benzeri virüsler ve yeni hastalıkların ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ekolojik yıkımlara neden olan projelerin, önümüzdeki yıllarda yeni pandemilere neden olabilir.
“Doğa yalnızca bize bırakılan değil, gelecek kuşaklara da aktarmamız gereken bir miras”
Çevreyle uyumlu bir kalkınma ve sanayileşme için, derelerin, suların, toprakların, ormanların ve kültürel mirasın korunması için teknik bilgilerin bu doğrultuda uygulanması gerektiğine vurgu yapan Aysun Aykan, “Doğanın yalnızca bize bırakılan değil, gelecek kuşaklara da aktarmamız gereken bir miras olduğunu belirtti.
Aykan, sözlerini "5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün, toprağımıza, suyumuza, havamıza, kıyılarımıza, zeytinliklerimize, meralarımıza, ormanlarımıza kısaca tüm yaşam alanlarımıza sahip çıkacağımız bir gün olması dileğiyle" ifadeleriyle noktaladı.
© The Independentturkish