İlklerin sosyosiyaset hali: Behice Boran

Şeyhmus Çakırtaş Independent Türkçe için yazdı

Yetmiş altı yaşında “Bu işlere girerken, her şeyi düşünmüştüm. Hapis yatmayı, baskıları, şunu bunu, ama bu yaşta bir yabancı ülkede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti” diyordu bir röportajında Behice Boran.

Doğup büyüdüğü Türkiye’yi terk ettiğinde yaşı epeyce ilerlemişti.

Ya ülkede kalıp 12 Eylül sonrası cehennemden farksız olan cezaevini boylayacak ya da bir kaçak olarak Avrupa’ya gidecekti.

Boran, ilerlemiş yaşına rağmen bir kaçak olarak Avrupa’ya gitmeyi yeğledi, politik sığınmacı olarak Avrupa’da yaşamaya başladı.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’ten günümüze kadar birçok aydın, gazeteci, bilim insanı ve siyasetçi sürgünle tanıştı, düşüncelerinden dolayı sürgüne gönderildi ya da kendisi gitmek zorunda kaldı.

Namık Kemal’den Nazım Hikmet’e, Ziya Gökalp’ten Behice Boran’a kadar birçok kalem, düşünce ve bilim insanı, bu şerbeti içti, içmek zorunda kaldı.

İşte, bunlardan biri de Behice Boran’dı.

Sürgüne gitmek zorunda kaldığında 69 yaşındaydı. Ve yaşadığı ilk sürgün de değildi.

Dedeleri 18'nci yüzyılın sonuna doğru yaşanan Büyük Çerkes Sürgününde, Çarlık Rusya’dan Anadolu’ya sürülmüşlerdi.
 


Kendisi Tatar olup, 1 Mayıs 1910 yılında Bursa’da doğdu.

Dünyada büyük krizlerin kapıda olduğu, alt üstlerin yaşanacağı bir tarihte dünyaya gelmek ve 1 Mayıs’ta doğmak sanırım kişiliğinin şekillenmesine neden oldu.

Sosyalist bir öğretiyi savunmasının 1 Mayıs’ta doğmasıyla bir ilgisi olduğunu söylemek gülünç gelebilir; ama sol sosyalist düşünce bir ömür kendisiyle yaşadı ve 1 Mayıslara hep kendi doğum gününden öte bir anlam yükledi.

Türkiye’de birçok ilke imzasını atan sosyal bilimci, sosyolog, akademisyen ve kadın siyasetçi olarak tarihe mal oldu.

Düşüncesini benimseyen, benimsemeyen herkes Boran’ın direngen kişiliğinden bahsetmek durumunda kaldı.

Bunun yanında taşıdığı düşüncelerin bedelini de en ağır ödeyenler arasında yer aldı.
 

behice boran (7).jpg
Fotoğraf: Wikipedia


Çok önemli bir sosyal bilimci olmasına rağmen, siyasetçi kimliği hep öne çıktığı görüldü.

Oysa Boran, Türkiye’de toplumsal alan çalışması yapan, sonuçlar üzerinde kafa yoran ilk bilim insanları arasında kadın olarak yer aldı.

Kadın olması, ilk defa karşılaştırmalı bir bilimsel yöntem izlemesi önemlidir sosyolji alanında o tarihlerde bir ilkti.

1945’lerde Manisa’nın dağ ve ova köylerinde yaptığı alan çalışması uygulamalı sosyoloji açısından oldukça önemlidir.

Boran’a göre, toplumsal yapı sınıfsaldır. Birçok gelişme-sonuç sınıfsal ilişkilere göre şekillenir.

Sınıfın yanında üretim ve üretilen malların dağıtılması, dağıtımının kontrol edilmesi de toplumsal yapıyı etkileyen unsurlar arasındadır. 

Bu açıdan Behice Boran, toplumsal katmanları inceleme metodunu Türkiye’de ilk defa uygulayan bilim insanı olmuş, çalışmasında toplumsal yapı kavramına açıklık getirmiş, bu alanda kuram geliştirmiştir.

Köy, kasaba ve şehir hayatının toplumsal yapı üzerinde etkilerini kendi bakış açısıyla ortaya koydu.

1945 yılında yayımlanan ve Manisa Bölgesi Toplumsal Yapı Araştırmaları çalışması saha verilerine dayalı bir toplumsal yapı analizidir.

Uygulamalı sosyolojiyi savunan Boran, teorik çerçeveyi de ihmal etmemiş, ‘toplumsal yapı’ kavramını hareket noktası olarak ele almıştır. 
 


Sosyolog, akademisyen, siyasetçi ve Türkiye İşçi Partisi’nin son genel başkanı olan Behice Boran ilkokulu okumadığı, kendi çabasıyla okuma yazma öğrendiği ve ailesinin desteğiyle ilkokul düzeyinde bir eğitim aldığı bazı kaynaklarca belirtilir.

Yunanlıların Bursa ve yöresini işgal etmesinden dolayı, ailesi İstanbul’a taşınır ve Boran burada ortaöğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde okumaya başlar.

Dokuz yıllık eğitimden sonra, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne kayıt yapar.

Ancak felsefe eğitimini yarıda bırakarak Amerikan Kız Koleji ile Manisa’da İngilizce öğretmenliği yapmaya başlar.

Boran öğretmenlik yaparken, kolejden tarih öğretmeninin referansıyla ayarlanan bursla yükseköğrenimini Amerika’da yapar.

Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladıktan sonra 1939 yılında Türkiye’ye döner ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atanır.

Behice Boran doçent olarak göreve başladığında, aynı zamanda ABD’den doktora alan ilk Türk kadın öğrenci olma unvanını da kazanmış olur.
 


Bir yandan akademik çalışmasına devam eden Boran, ABD’de tanıştığı Marksist düşüncelere paralel yazılar yazar, sol sosyalist dergilerle ilişkiler geliştirir.

Bu durum üniversite yönetimin dikkatinden kaçmaz ve hakkında soruşturmalar açılır; sakıncalı düşünceler taşıdığı gerekçesiyle aktif öğretim üyeliğine son verilir.

15 Aralık 1945 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın emrine verilir. Bunun üzerine Behice Boran Danıştay’a başvurarak, dava açar.

Danıştay tasfiye kararını oybirliğiyle iptal eder. Boran ve arkadaşları üniversiteye geri dönmeleri üzerine DTCF’de olaylar yaşanır.

Özellikle milliyetçi düşüncelere sahip bazı öğretim üyeleri üniversiteye dönenlere tepkiler gösterir, olaylar yaşanır.

Bunun üzerine üniversite yönetimi Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes ve Muzaffer Şerif Başoğlu hakkında soruşturma açar ve yargılanmaları için suç duyurusu yapılır.

Adı geçen öğretim üyeleri bir kez daha yargılanırlar. Boran ve Berkes, "görevi kötüye kullanmaktan" ceza alırlar, ancak bu ceza kararı Yargıtay tarafından bozulur.
 


Buna karşın 5 Temmuz 1948 tarihinde TBMM’de görüşülen tasarı gereği bu öğretim üyelerinin kadrolarının kaldırılması üzerine Behice Boran öğretim üyeliğinden ayrılmak zorunda kalır.

Boran, daha sonra Niyazi Berkes, Adnan Cemgil ve Pertev Naili Boratav’la birlikte “Yurt ve Dünya” dergisini çıkarmaya başlar.

Kısa bir süre sonra buradan ayrılarak Muzaffer Şerif Başoğlu ile “Adımlar” dergisini çıkarmaya karar verir.

Üniversitedeki görevinden ayrılan Boran, çevirmen Nevzat Hatko ile evlenir.

İki yıl sonra, Türkiye Barışseverler Cemiyeti’ni kurarak siyaset arenasında iyice belirginleşmeye başlar.

Bu tarihte Adnan Menderes başbakandır. Ve Kore’ye asker gönderme hazırlıkları yapılmaktadır.

Tam da bu dönemde genel başkanı bulunduğu Türkiye Barışseverler Cemiyeti adına 
Kore’ye asker gönderilmesine karşı bizzat dağıtıp, yayımladığı bir bildiriden dolayı gözaltına alınır ve yargılama sonucu 15 ay hapis cezasına çarptırılır.

Hükümlü olduğu 1951 tarihinde oğlu Dursun’u cezaevinde dünyaya getirir.

Boran, 1953 yılında TKP ile ilgili davadan da üç ay tutuklu kalır, cezasını çektikten sonra serbest kalır.

Behice Boran siyasete ilgisini sürdürür, sol sosyalist partilerle temasa geçer. Tam da bu tarihlerde 27 Mayıs darbesi yaşanır.

Düşündükleri, planladıkları bir nevi yine sekteye uğrar. Kendini yeni döneme hazırlamaya başlayarak, 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP)’ne üye olur.

Kısa sürede parti içinde önemli konumlara gelir, yoğun bir çalışma dönemine girer.

27 Mayıs darbesinden sonra 1961 Anayasası kabul edilir ve birçok alanda değişiklik hayata geçirilir. Bunlardan biri de seçim kanunudur.

1965 yılında yapılan genel seçimlerde Türkiye’de ilk defa daha önce kullanılmayan Milli Bakiye Seçim Sistemi ile seçim gidilir. 

Bu seçim sistemine “Millî bakiye” veya “Ulusal artık” seçim sistemi de denilir.

Bu sisteme göre, seçim bölgelerindeki milletvekili sayıları nispi temsil sistemine göre bulunur.

Partilerin seçim çevrelerinde aldığı bütün artık oylar toplanır. Açıkta kalan milletvekili sayısına bölünerek milli seçim kotası bulunur.

Her partinin elindeki toplam artık oy milli seçim kotasına bölünerek, bununla orantılı bir şekilde milletvekilleri dağıtılır. 1

1965 genel seçimlerinde seçime giren TİP, birçok bölgede adaylar gösterir ve Türkiye genelinde yüzde 3’den fazla oy alır; cumhuriyet tarihi boyunca önemli bir başarıya imza atar, böylelikle meclise 12 milletvekili gönderdiği açıklanır.

Ancak Behice Boran aday olduğu halde milletvekili seçilmediği anlaşılır.

Seçim sonuçlarına göre Milli Bakiye sistemine göre alınan oyların milletvekili sayısına yansımasında, bir yanlışlık yapıldığı savıyla YSK’ya itiraz edilir.

İtiraz yerinde görülerek artık oylardan dört milletvekili daha eklenir.

İlk seçim sonuçlarına göre Urfa’dan TİP adına seçilen Hüseyin Kiraz’ın milletvekilliği düşer, artık oylardan TİP genel merkez adayı Behice Boran Urfa’nın ilk kadın Milletvekili olarak parlamentoya girer.

Bu karar tabanda bazı rahatsızlıklara neden olsa da Behice Boran’ın ismi kabul görür. Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil ederek çalışmasını sürdürür. 

1969 yılında yapılan genel seçimlerde ise Milli Bakiye Seçim Sisteminden vazgeçilerek, bir tür baraj sitemi getirilir ve TİP meclise sadece 2 milletvekili gönderir. 

Tam da bu dönemde 1970 yılında TİP’in 4. Kongresinde Behice Boran ilk kadın genel başkanı sıfatıyla partisinin başına geçer.

Kısa süre sonra da 12 Mart 1971’de yaşanan askeri muhtıradan hemen sonra TİP kapatılır ve Behice Boran tutuklanır. Kısa sürede 25 yıl ağır cezaya çarptırılır.
 


1974 yılında aftan dolayı serbest bırakıldıktan sonra TİP yeniden kurulur.

1 Mayıs 1979’da sokağa çıkma yasağını protesto eden TİP’in başına geçen Behice Boran, 25 gün tutuklu kalır.

12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılan tüm partilerin üyeleriyle birlikte Behice Boran da bir süre evinde göz hapsinde tutulur.  

Partisi ve kendisi hakkında soruşturma açılır ve bunun üzerine ilerlemiş yaşına ve bozulan sağlığına rağmen yurtdışına çıkar.

Bir süre sonra 1981 yılında “Yurda dön” çağrısına uymaması nedeniyle vatandaşlıktan da çıkarılır ve Belçika’ya yerleşir.

Yedi yıl gibi uzun bir süre yurt dışında siyasi mülteci olarak yaşar ve 1987 yılında hayatını kaybeder.

Cenazesi Türkiye’ye getirilir ve TBMM’de tören düzenlikten sonra İstanbul’da toprağa verilir.
 


Behice Boran, köy araştırmaları ile Türkiye’de ilk saha araştırmalarından yapan bir bilim insanı olmasına rağmen, siyasi kimliği hep önde olur.

Oysa eserleri incelendiğinde dönemine göre öngörülü bir sosyolog olduğu görülecektir.

Ama siyasi görüşü ve düşünceleri bu yönünü örtmüş, sol çevrelerde ancak görünür olmuştur.

Ölümünden sonra bazı mektupları, cezaevinden yazdığı günlükler, aile fotoğrafları ve özel eşyaları çöplükten çıktığı iddia edilmiş, bir antikacının eline geçmiştir.

Osmanlıca, Türkçe ve İngilizce yazılan mektup ve yazılar henüz basıldığına dair bir iz yoktur.

Bir dönemin sıra dışı aktörü ve bilim kadını hala birçok ilkin sahibi olarak tarih sayfalarında yer alıyor.

 

 

Kaynakça:

Bianet Fliz Koçali yazısı
Biyografi.com 
Toplumsal Yapı Alan Analizi Behice Boran 

1. Vikipedi

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU