Filistin'in yarısı işgal edilmişti ve Filistinliler evlerine dönme umuduyla Arap dünyasına sığınmak zorunda kalmıştı.
Asil bir yüze sahip olan, damarlarından ‘mavi kan’ akan İsveçli Kont Folke Bernadotte o süreçte Kudüs’e ulaştı.
İsveç Kralı V. Gustaf’ın yeğeni olan Bernadotte, Birleşmiş Milletler'in bu zorlu çatışma alanına atadığı ilk temsilcisiydi.
Kendisini atayan özel komitenin temel bir tavsiyesi vardı: ‘tarafsızlık.’
Ancak ‘tarafsız olmak’ mültecilerin eve dönüşünü savunmasını gerektiriyordu, mültecilerin dönmesi de, Avrupa’dan ‘vaat edilmiş topraklara’ gelen Yahudilerin işgal ettikleri evlerden çıkarılması anlamına geliyordu.
Yeni gelenlerin çözüm yöntemi ise terördü.
Kudüs’e gelişinden dört ay sonra, Folke Bernadotte, 17 Eylül tarihinde İsrailli teröristlerin kurduğu bir pusuda hayatını kaybetti.
Daha sonraki terör olayları gibi, bu eylemin de faili meçhul kalacaktı.
Fakat 53 yaşında vefat eden Kont Bernadotte, Filistin’de yaşanan haksızlıkların ilk uluslararası tanığı olacaktı.
Kudüs’te geçirdiği dört ay içinde tüm çabalarına rağmen hiçbir sorunu çözemedi; ama kesinlikle tarihin doğru yazılmasına katkı sundu.
Bernadotte, uzun ‘arabuluculuk yolunun’ ilk yolcusuydu, ardından çok sayıda kuzeyli diplomat mirasını sürdürdü.
Kontun ardından Dag Carl Hammarskjöld, onun ardından Gunnar Jarring söz konusu görevi üstlendi.
Filistin’in haklı davası İsveç duvarlarına yazıldı ve Norveç nehirlerine yansıdı.
Tüm arabulucular Bernadotte'nin mirasını sürdürdü, diplomatlar ve askerler izini takip ettiler.
Ardında uzun bir diplomaside kalıcı bir iz ve askeri personel bıraktı.
Bu askerler farklıydı; savaş çıkartmayan ve savaşları engelleyen, sivilleri öldürmeyip koruyan türden askerlerdi.
Birleşmiş Milletler, Amerika’ya finansal desteği için, İskandinavya’ya ise diplomatları için minnettardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız
© The Independentturkish