Dünyanın koronavirüs salgını ile mücadelesi sürerken Libya, Somali ve Yemen’de yer yer çatışmalar sürse de son 10 yılın en şiddetli ve sonuçları bakımından oldukça derin etkilere sahip savaşında, Suriye’de, görece sükûnet hâkim.
İdlib’te Rusya ile Türkiye arasında varılan ateşkes zaman zaman iki taraftan kısmi ihlallerine rağmen genel olarak devam ederken Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kontrolündeki bölgeler ile ABD destekli YPG/SDG bölgeleri arasında küçük çaplı çatışmalar ve karşılıklı topçu atışları yaşanıyor.
Koronavirüs salgını, ekonomik daralma ve salgına karşı uluslararası önlemlerin askeri hareketliliğin ve şiddetin azaldığı Suriye’de savaşan tarafların destekçileri ülkeler arasındaki görüşmeleri yavaşlatmadığı gündeme gelen iddialar ile anlaşılıyor.
İdlib krizinde tansiyonun Moskova’da imza edilen Soçi ek mutabakatı ile düşürülmesinin ardından Suriye’de stabilizasyon ve siyasi çözüm için görüşmeler sürüyor.
Krizde etkin ve garantör konumdaki taraf devletler olan Türkiye, Rusya ve ABD arasındaki görüşmelerde Fırat’ın doğusunun gündeme taşındığı ve üç ülke arasında bir pazarlık döndüğü iddia edildi.
Deyr Zor için uzlaşma arayışı
Türkiye için PKK’nın Suriye kolu durumundaki YPG ve onun Arap aşiret savaşçılarından teşekkül edilen SDG ile kontrol altında tuttuğu Fırat’ın doğusundaki alanlar milli güvenlik sorunlarının başında geliyor.
Fırat Kalkanı ve ardından Zeytin Dalı harekatlarını gerçekleştirerek sınırının batı kesiminden önce terör örgütü IŞİD, ardından da YPG/SDG’yi uzaklaştırıldı.
Geçen ekim ayında da YPG/SDG kontrolündeki Tel Abyad ile Resulayn arasında 30 kilometre derinlikte, M4 hattı derinliğinde, bir alanı kontrol altına alan Türkiye’nin bu hamlesi Rusya’nın Fırat’ın doğusunda etkinlik alanı bulmasını sağladı.
ABD’nin Türkiye’nin BPH’na onay vermesi ile YPG/SDG ile darbe alan ilişkisi Rusya’nın yeni bir aktör olarak bölgeye girmesinin önünü açtı.
Fırat’ın doğusundaki bu değişimin ardından ABD ile Rusya arasında devriye çekişmeleri ve engellemeleri yaşandı.
Aynı süreçte YPG/SDG ile Şam yönetimi arasında Rusya’nın arabuluculuğunda uzlaşma görüşmeleri başladı.
Bu gelişmelerin gelinen noktada bölgedeki üç devletin çekişmeyi terk ederek müzakere masasına geçtiği iddia edildi.
Xeber 24 adlı sitenin Avrupalı bir diplomata dayandırdığı haberde göre Türkiye ile Rusya, İdlib’te stabilizasyonu sağladığı ve Rusya’nın M4 otoyolunun açılması, M4 yolunun güneyinin boşaltılması ve terör örgütlerinin tasfiyesi gibi temel taleplerinin karşılanması ile Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin Deyr Zor’a yönelik operasyonuna yeşil ışık yakacağı iddia edildi.
Habere göre Türkiye’nin Deyr Zor petrol bölgelerini ele geçirmesi için bölgedeki enerji sevkiyatının yönlendirilmesinde Rusya’nın rızası, petrolden elde edilen gelirin Suriye’nin yeniden inşası için ayrılması ve Rus güçlerinin Türkiye kontrolündeki bölgelerde konuşlanması gibi şartlar müzakere ediliyor.
YPG/SDG bölgesindeki yerel kaynaklar Şam ile uzlaşma görüşmelerinin başarısızlığının ardından Rusya’nın Afrin’deki gibi bir tercihte bulunabileceğini ifade ediyor.
“Asıl odağı IŞİD hücreleri ve petrol sahalarını İran destekli terör örgütlerinden korumak olan ABD, Türkiye ve Rusya ile belirli şartlarda uzlaşabilir” diyen bölge sakini, aktivist (38), yaşanacak yeni bir çatışma dönemi korkusunun bölgede her zaman kendisini hissettirdiğini vurguladı.
Sahada da konuşulan üçlü müzakere hakkında konuşan yerel aktivist ve sakinler, Rusya ve ABD’nin konumları ve giderek zor bir hal alan siyasi çözüm önündeki engelleri kaldırma isteği nedeniyle ortamın Türkiye’nin lehine bir portre çizdiğini ifade ediyor.
Rusya ile İran çekişmesi, ABD’nin İran karşıtı konumlanışı ve hedeflediği politikanın siyasi ve askeri maliyetleri ile YPG içindeki tartışmalar müzakere iddiası üzerinden göze çarpan ve Fırat’ın doğusunun kaderini belirleyecek faktörler olarak karşımıza çıkıyor.
Rusya-İran çekişmesi
Yıllardır süren savaşın yeniden imarı için 400 milyar dolarlık bir pazar haline getirdiği Suriye’de taraflar arasında olduğu kadar müttefikler arasında da bir ekonomik rekabet yaşanıyor.
Doğu Akdeniz limanları ile hinterlandı geniş bir meta ve enerji ağının taç noktası durumundaki Suriye’de Rusya ile İran arasındaki ekonomik rekabet son birkaç yılda açık şekilde görünür hale geldi.
Esed’i destekleyen iki ülke masrafların tahsili için Suriye’nin ekonomik kaynak ve sektörlerini kendi adlarına işletmek istiyor.
Humus vilayeti kırsalında fosfat il merkezinde inşaat, Şam’da hizmet ve enerji işletmeleri, ülke genelinde iletişim sektöründe birbirleri ile rekabet halindeki Rusya ve İran siyasi olarak da ayrılığın eşiğindeler.
Rusya’nın, İsrail’e verdiği garantiler ve İsrail’e karşı hava savunma sistemlerinin hareket geçmemesi ile İran destekli terör örgütlerine gerçekleştirilen hava saldırıları kuşkusuz İran’ın Suriye’deki elini zayıflatıyor ve objektiflerin Rusya’dan İran’a kaymasına neden oluyor.
Diğer yandan Rusya, İran’ın Esed yönetimindeki askeri etkinliğini kırmak için ordu içinde yeni birimler teşkil edip atamalar konusunda direk müdahil olarak İran’ın ülke genelindeki varlığını örgütlerle kısıtlamaya çalışıyor.
İran ise, Rusya’nın bu girişimlerine karşı Irak-Suriye sınırını ve Şam’ın Lübnan ve İsrail ile olan sınırını bu örgütler aracılığı ile kontrol etmeye çalışıyor.
Beşşar Esed’in mali kaynağı durumundaki Rami Makluf’a ait şirketlerle Lübnan üzerinden anlaşmalara yaparak finans varlıkları ele geçirmeyi sürdürüyor.
ABD ile Türkiye’nin İran pazarlığı
Fırat’ın doğusunda IŞİD’e karşı YPG ve SDG ile mücadele veren ve ülkenin güneyinde Fırat’ın kuzey yakasını kontrol eden ABD, Türkiye’nin BPH sonrasında askeri varlığının büyük bölümünü Arap popülasyonunun yoğunlaştığı Deyr Zor bölgesine taşıdı.
İran’ın, Irak üzerinden Suriye’ye ve oradan Lübnan’a uzanan askeri köprüsünde önemli bir durak olan Elbu Kemal sınır hattı ve Deyr Zor alanlarını rasata önem veren ABD’nin Suriye’deki politikası İran’ı engellemeye yöneldi.
Deyr Zor’un Baguz nahiyesindeki son IŞİD alanını da ele geçirip binlerce IŞİD üyesini hapishanelere yerleştiren ABD bölgedeki örgüt hücrelerine yerel güçlerle operasyonlar düzenlerken Ömer petrol sahası ve Şedadi’deki üslerini İran destekli örgütlere karşı güçlendiriyor.
Rusya ile müzakerede İdlib ve Rusya’nın İran rekabeti Türkiye için Fırat’ın doğusunda elini güçlendiren kozlar olarak göze çarparken bölgenin geleceği ile ilgili müzakerelerin diğer tarafında ABD ile Türkiye arasında en büyük başlık İran.
İddialara göre Türkiye, ABD ile yürüttüğü müzakerelerde Deyr Zor alanlarının kontrolüne geçmesi halinde Suriye muhalefeti ile Fırat’ın doğusundaki Sünni Arap güçlerin İran karşıtı ortak hareketlerini sağlayacak, İran’ın bölgedeki etkinliğine izin vermeyecek ve petrolden elde edilen gelirlerle yeniden inşa süreci başlatılarak mülteciler Avrupa üzerinde bir siyasi araç olmaktan çıkarılacak.
Türkiye, İran ile İdlib Bahar Kalkanı operasyonu sırasında aktif olarak karşı karşıya gelmiş, İran’ın desteklediği Hizbullah ve Rıdvan Tugayları TSK noktalarına saldırmıştı.
Bu gelişmelerden sonra ilk defa Türkiye, İran destekli terör örgütleri ibaresini açıklamalarda kullanmış ve Rusya ile uzlaşma arayan görüntüsüne rağmen İran’ı çizginin dışında bırakmıştı.
Trump’ın Ortadoğu ve Afganistan’da uzun yıllar süren ABD varlığının ekonomik maliyetine vurgu yaparak bu bölgelerden çekilmelere hız vermesi Türkiye’nin Fırat’ın doğusu konusunda elini güçlendiren diğer bir faktör.
Yıllık maliyeti 20 milyar doların üzerine çıkan Suriye ve Irak operasyonlarının maliyetlerini düşürmek ve siyasi olarak daha stabil bir çerçevede İran ile mücadele etme arayışı içindeki ABD’nin Fırat’ın doğusunda Türkiye ve dolayısıyla Rusya ile uzlaşması muhtemel görünüyor.
Diğer yandan Irak’taki gibi bir bölgesel yönetim konusunda Şam ve Moskova ile YPG/SDG’nin yürüttüğü görüşmelerin başarısızlığı ABD’nin yerel partnerlerini korumak için göze alabileceğinden büyük bir siyasi ve ekonomik riskin işaretleri olarak yorumlanıyor.
YPG bölünebilir
Yerel kaynaklar Türkiye, Rusya ve ABD arasındaki müzakere iddialarının Fırat’ın doğusunda konuşulduğunu, Afrin nedeniyle Rusya’ya Tel Abyad ve Resulayn nedeniyle ABD’ye karşı duyulan güvensizliğinin bu iddiaları güçlendirdiğini ifade ediyor.
SDG içindeki Arap aşiret savaşçıları ile ilişkilerin YPG tarafından yeniden ele alındığını ifade eden kaynaklar, YPG’nin Deyr Zor ve Rakka vilayetlerinden potansiyel savaşçı Arap gençlerini IŞİD şüphesi ile tutuklayarak aşiretleri sıkıştırdığını vurguluyor.
Kaynaklar, Şam rejimi ile Moskova sayesinde müzakereler açıp kapatan YPG’nin İran karşısındaki tavrının örgütü Irak’tan yönlendiren Kandil nedeniyle belirsiz bir çizgide tuttuğunu, aynı belirsizliğin Türkiye’ye karşı konumlanırken Şam ile şekillenen ilişkide de kendisini gösterdiğini söyledi.
Fırat’ın doğusunda SDG içindeki kaynaklar Kandil ile Haseke arasındaki bir tartışma süreci yaşandığını ve YPG’nin bölünebileceğini iddia ediyor.
Terör örgütü PKK’nın İran ile ilişkisini bozmak istemediği için YPG’nin konumlanışına müdahale ettiğini iddia eden kaynaklar, Suriyeli örgüt yöneticileri ile Kandil arasında hem İran, hem Rusya desteğindeki Şam yönetimi hem de Türkiye ile aynı anda mücadele konusunda anlaşmazlık olduğunu savunuyor.
Bölgedeki Arap aşiretlerinin ABD ve IŞİD karşıtı koalisyon üzerinden SDG’deki varlığını sürdürdüğünü ifade eden R. A. (31) adındaki Arap savaşçı, bölge Araplarının temel sorunlarının Esed rejimi, İran, El Kaide ve IŞİD olduğunu ancak YPG’nin her fırsatta Şam ile müzakere yapmasının kendilerini rahatsız ettiğini belirtti.
© The Independentturkish