Sanırım evren bana tatile çıkma çabalarımı bırakmam gerektiğini söylüyor. İşime en son gerçek, başı sonu belli bir mola verdiğimde eylül ayındaydık. Yeni bir işe alıştığım ve (ardından hoş, dinlendirici bir balayı gelmeyen) bir düğün planladığım zorlu bir seneden sonra eşim ve ben yazın sonunda kendimizi bitap düşmüş bulduk ve çocuksuz olmanın avantajlarını kullanarak, güneşin altında bir haftalık bir tatil ayarladık. Ya da öyle sanmıştık.
Mayorka'daki ilk günümüz yaz sonunda yapılan bir tatilden ne bekliyorsanız öyleydi; görkemli güneş ışınları, gökyüzünde tek bir bulut dahi yok. Ertesi günse bambaşkaydı. Korku veren kara bulutlar ikinci sabahımızda tepemizde bitti ve çok geçmeden bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Ve öyle devam etti. Altı gün boyunca.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Balear Adaları'nda gerçek kasırgalar vardı ve İspanya'nın doğusundaki sellerde birkaç kişi hayatını kaybetti. O gece eve dönecektik ama havalimanı üzerinde elektrik yüklü o kadar büyük fırtınalar vardı ki kalkış vaktimizden saatler sonra dahi aprondaydık - eve sabahın ilk saatlerinde varacağımız anlamına geliyordu. Aynı sabah, aslında, işyerinde masamda olmam bekleniyordu.
Döndüğümde, benimle karşılaşacak kadar şanssız olan herkes keder dolu hikayemle şenlendi. Ve son 25 yıldır her yazı Mayorka'da geçirdiklerini ve hiç yağmur görmediğini söyleyen bir çiftle tanışmam da gerçekten hiç de iyi hissettirmedi. Onlarla bir daha asla konuşmayabilirim. Ama kendini beğenmişlikleri bir şeyin altını çiziyordu: İklim krizinin acı gerçekliği.
Bu sadece küresel ısınma anlamına gelmiyor, bu gittikçe daha dengesiz hale gelen hava cepheleri demek; fırtınalar, ılıman ve daha yağışlı kışlar ya da daha sıcak yazlar gibi. Mevsimlerimiz bir zamanlar olduğu gibi tanımlanmıyor; gerçi memleketim İrlanda, 24 saat boyunca hep yağış ihtimali olduğu için, her gün dört mevsim yaşandığını söyleyerek hep övünürdü.
Mayorka'da yaşadığımız Tornado-gate skandalından 6 ay sonra, bir kez daha bitap düşmüş vaziyette, bir tatil girişiminde daha bulunduk, bu defa kara doğru. En azından bu sefer, kötü hava koşulları teknik olarak iyi bir şey olurdu. Ama aksine, bu sefer de burada küresel bir salgının ortasındayız. Daha ileri gitmeden önce, tatilinizin koronavirüs tarafından kesintiye uğramasının, hastalığın birçok insanı karşı karşıya bıraktığı inanılmaz tehdide kıyasla önemsiz kaldığının tamamen farkındayım ama bu insanlardan biri olmadığım için bu konuda yazamıyorum ve işte buradayız.
Koronavirüs bir iklim sorunu olmasa da yenmek için eşgüdümlü küresel bir cevap gerektiren bir kamu sağlığı krizi, aynı iklim krizi gibi. Bu hafta devam ettikçe ve farklı hükümetler virüsü kontrol altına alma veya geciktirme önlemlerini duyurdukça, her şey daha kafa karıştırıcı hale geldi. Birleşik Krallık Sağlık Bakanı Profesör Chris Whitty ve hükümetin Bilim Başdanışmanı Dr. Patrick Vallance, önerilerini kararlılıkla ve net bir şekilde anlattı ve yine de çoğumuz güvende hissetmiyoruz.
Diğer hükümetler okulları ve üniversiteleri kapatıp seyahatleri kısıtlarken, size anlatılan şeyin “Mutlu Yıllar” şarkısını söylerken ellerinizi yıkamanız ve herhangi bir belirti gösterirseniz evde kalmanız olması, yaklaşan bir felaket gibi görünen şeyi engellemek konusunda çok yetersiz, çok anlamsız geliyor. Kuşkusuz, Dünya Sağlık Örgütü bu salgının üstesinden gelmek için her bir farklı ülkeden parçalı ve çok çeşitli tepkilerin aksine bir çeşit küresel çabayı koordine ediyordur? Bu virüsün yarattığı tahribatın dünya nüfusuna bir tehlike teşkil etmeye devam etmesi için tek gereken, bir ülkenin yönetim hatası olacaktır.
Farklı ülkeler salgın sarmalının farklı aşamalarıyla karşı karşıya kalırken (hatta kimi etkilenmemeyi başarırken) tüm ülkeler bir olarak hareket etmeli, aynı anda aynı şeyi yaparak değil, koordinasyon ve iletişimle; salgının ileri safhalarını yaşayan ülkelerin, vakaları hala iki ya da üç basamaklı sayılarla sayan ülkelere vereceği derslerle. Ülkeler arasında tek taraflı veya küçük grup iletişimleri gerçekleşiyor gibi görünüyor ancak bu yeterli değil.
İklim krizi söz konusu olduğunda da benzer bir yaklaşım gerekiyor. Nisan 2016'da imzalanan Paris Anlaşması'nın inanılmaz başarısı, bizi iklim felaketinin korkunç hayaletine eşgüdümlü bir küresel yaklaşıma çok yaklaştırdı. Donald Trump ve Jair Bolsonaro'nun dünya sahnesine çıkması yardımcı olmadı: Hükümetlerin kesin felaketlerden kaçınmak için birlikte çalışması, birbirleriyle konuşması ve birbirlerinden öğrenmesi gerekiyor.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent