Almanya’nın Hessen eyaleti geçtiğimiz günlerde ırkçı motivasyonlu bir silahlı saldırıya tanıklık etti.
Hanau kentinde bulunan iki nargile bara düzenlenen saldırı sonucunda çoğu Türk kökenli 9 kişi hayatını kaybetti.
Saldırının faili şahıs ise olayın hemen sonrasında 72 yaşındaki annesiyle birlikte ikamet ettikleri evde ölü olarak bulundu.
Hessen İçişleri Bakanı Beuth‘un soruşturmaya göre saldırının arkasında "yabancı düşmanı bir motivasyon" olduğuna işaret etmesi ve olayın hassasiyeti nedeniyle soruşturmayı Federal Başsavcılık üstlendi.
Saldırının hemen akabinde saldırganın adının Tobias R. olduğu ve arkasında saldırıyı üstlendiğine dair bir yazı bıraktığı ortaya çıktı.
Basında yer alan haberlere göre saldırgan bu yazıda "Almanya’dan sınır dışı edilmesi mümkün olmayan bazı halkların yok edilmesi gerektiğini" söylemişti. 7,
Saldırganın ayrıca YouTube’a da olay öncesinde "Amerikalılara kişisel bir mesaj" adı altında İngilizce bir video yüklediği belirtiliyor.
Bir ofiste kayda alınan mesajda şahıs, ABD'de gizli askeri üslerin bulunduğunu, çocukların buralarda istismar edildiğini, işkenceye uğradığını ve öldürüldüğünü söylüyor.
Olayın gerçekleştiği Hessen eyaletinin ise ırkçı saldırılar konusunda dosyası oldukça kabarık.
Hessen'de ırkçılığın böylesi boyutlara ulaşmasına zemin hazırlayan olaylar silsilesini incelemek, bugün gelinen durumu daha iyi değerlendirmemizi sağlayacaktır.
1999 yılı belki de söz konusu saldırının alt yapısını hazırlayan ırkçı ve ayrıştırıcı tohumların ilk atıldığı tarihti.
Sosyal Demokrat- Yeşiller koalisyonu Almanya topraklarında doğan her çocuğa Alman vatandaşlığı hakkı verilmesini istiyor ve kişilerin vatandaşlıklarına dair bir tercih mecburiyetinde bırakılmalarına karşı çıkıyordu.
Ta ki Hristiyan Demokrat Partili Roland Koch (CDU), çifte vatandaşlığa karşı bir kampanya başlatana kadar...
Çifte vatandaşlığı Hessen Eyaleti'nde seçim öncesi propaganda malzemesi yapan Koch, seçimleri kazanınca, hükümet uzlaşmaya gitmek zorunda kaldı ve böylece çifte vatandaşlığa bir yaş sınırı getirildi.
Bu, Alman toplumunu göçmenlere karşı kutuplaştıran ciddi bir gelişmeydi.
Yaşanan bu gelişmelere müteakiben yine Hessen eyaleti CDU parlamento grubu lideri Franz Josef Jung, Hessen eyaletindeki tüm kamu hizmetlerinde başörtüsü takılmasını yasaklayan yasal bir düzenleme gerçekleşeceğini duyurdu.
Başörtüsü takmanın sadece inanç değil, aynı zamanda politik bir gösteri olduğunu söyleyerek Müslümanların toplumda ötekileştirilmesine yol açtı.
Ayrıca Jung “Başörtüsü, kadınların ezildiği anlamına gelen bir simgedir ve bu nedenle anayasaya aykırıdır” cümleleriyle ayrımcı söylemlerini meşrulaştırma çabasındaydı.
Öte yandan başörtüsünün köktenci tanrı devletini temsil ettiğini ifade eden Jung, toplumda Müslüman ve başörtülülere karşı nefreti körüklemeye devam etti.
Tarihler 6 Nisan 2006’yı gösteriyordu. NSU Nazi terör örgütünün Kassel'de 21 yaşındaki Halil Yozgat öldürüldüğü günün tarihiydi bu.
İlginç olan ise aynı gün Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı eski çalışanı Andreas Temme'nin cinayetten hemen önce olay mahallinde görülmesiydi.
Andreas Temme Polis tarafından gözaltına alınsa da delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldı.
Çevresinde “Küçük Adolf” lakabıyla tanınan Andreas Temme'nin cinayette bir rolü olup olmadığı hâlâ belirsizliğini koruyor.
Andreas Temme’nin o günlerde Neonazi lideri Benjamin G. ile uzun telefon görüşmelerinin tespit edilmesi, dönemin eyalet başbakanı Volker Bouffier’in ise istihbaratçı Temme’nin polis tarafından soruşturulmasına engel olması ile istihbarat teşkilatı ve Neonaziler arasında bir temas olduğu çokça konuşulmuştu. (1)
2016 yılına gelindiğinde Hessen eyaleti başka bir tartışma konusu ile yine gündeme geldi.
Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier (CDU) Almanya'da burka yasağı tartışmalarını başlatan isim oldu.
Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier (CDU) kadınların tam örtülmesinin Almanya'ya uygun bir görüntü olmadığını ve bunun kabul edilmesi gerektiğini Der Spiegel dergisine verdiği mülakatta ifade etmişti.
Ayrıca Bouffier, birçok vatandaş için burkanın Almanya'nın yanlış yönde gelişeceği ve İslamlaşacağı endişesinin bir sembolü olduğu ifadelerini kullanmaktan imtina etmedi.
Bu açıklamalarla Müslümanları açık bir şekilde toplumun "ötekisi" olarak tanımladı.
NSU terör örgütünün Halit Yozgat'ı katlettiği dönemde Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier, Hessen İçişleri Bakanıydı ve dolayısıyla Hessen Anayasayı Koruma Dairesi'nin de başındaki isimdi.
Hessen Eyaleti İç İstihbarat Teşkilatı’nın, aşırı sağcı terör örgütü NSU davası ile ilgili önemli belgeler için “120 yıl gizlilik kararı” alması hem Bouffier hem de Anayasayı koruma dairesi ile ilgili akıllarda birçok soru işareti bıraktı.
Hessen’de, 2018 Temmuz’unda nihai kararın verildiği NSU davasında mağdur avukatlarından Seda Başay Yıldız, kararın açıklanmasının ardından “NSU 2.0” imzasıyla kendisinin ve kızının tehdit edildiği bir mesaj aldı.
Mesajda ev adresinin ve iki yaşındaki kızının isminin kullanılması Başay-Yıldız’ı şüpheye düşürmüş ve bu bilgileri ancak bir kamu görevlisinin edinebileceği düşüncesiyle Hessen Eyaleti Kriminal Dairesine başvurmuştu.
Bunun üzerine soruşturma, Frankfurt polisine devredilmişti. Bu süreçte avukat Başay-Yıldız’a herhangi bir koruma tayin etmeyen polis, Frankfurt’tun 1 No’lu karakolunda bulunan bilgisayarda kadın bir polis memuru tarafından avukat Seda Başay Yıldız hakkında arama yapıldığını ortaya çıkardı.
Söz konusu memurun telefon incelemesinde, bir WhatsApp grubu üzerinden, 2015 Ekim ve 2016 Ekim aralığında halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu karşılayan Nazi görsellerinin ve ırkçı içerikli yaklaşık 50 mesajın paylaşıldığı tespit edilmişti (2)
Yine Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) siyasetçi Walter Lübcke, 1 Haziran’ı 2 Haziran’a bağlayan gece, Hessen Eyaleti´nin Kassel şehri yakınlarında bulunan beldedeki evinin terasında başından silahla yaralanmış halde bulunmuş ve hemen sonrasında yaşamını yitirmişti.
Walter Lübcke 2 Haziran gecesi evinin terasında kısa mesafeden kafasına sıkılan bir kurşunla öldürülmüş, yürütülen soruşturma kapsamında 45 yaşındaki Aşırı sağcı Stephan E. DNA analizleri sonrasında gözaltına alınmıştı.
Şansölye Angela Merkel’in sığınmacılara yönelik açık kapı politikasını savunan Lübcke, 2015 yılında yaptığı bir konuşmanın ardından aşırı sağcılar tarafından ölümle tehdit edilmiş, bunun üzerine CDU'lu siyasetçiye geçici olarak koruma verilmişti.
Hessen Eyaleti Kassel şehri valisi olan Walter Lübcke'nin ölümü aşırı sağcılar, Neonaziler ve bu kesime müzahir çevreler tarafından neredeyse büyük bir sevinçle karşılandı.
Aşırı sağcı terörün ve ırkçı partilerin bugün Almanya'da güçlü olmasının kuşkusuz birçok sebebi olabilir; ama ana akım partilerin Müslümanları ve göçmenleri seçim kazanma enstrümanı haline getirmeleri Hanau'da yaşanan katliamın asıl zeminini hazırlamıştır.
Hanau ve sonraki süreçlerde yaşanabilecek olası saldırılar yukarıda açıklamaya çalıştığımız olaylar silsilesinin doğal bir sonucunu oluşturur.
Karar mekanizmalarının ve güvenlik makamlarının gözü önünde ırkçı terör örgütleri tarafından yapılan katliamların mağduriyetleri henüz unutulmamışken, bugün Hanau'da bu tip olayların gerçekleşmesi Almanya gibi ırkçılık konusunda hassas olması gereken bir hukuk devleti için geri dönüşü olmayan sorunları da beraberinde getirecektir.
Öte yandan söz konusu radikal sağcı motivasyonlarla gerçekleştirilen eylemlerin karşı tepkileri olduğu kadar yandaş tepkileri de konsolide ettiği birçok kez deneyimlenmiştir.
Bu bakımdan Almanya’yı benzeri şiddet olaylarının beklemesi sürpriz olmayacak ve bu durum göçmenler arasında uzun bir süre daha tedirginliğe yol açacaktır.
(1)-(2) Aydın Enes Seydanlıoğlu Kurumsal ırkçılığın yeni sürümü: NSU 2.0 (https://www.star.com.tr/acik-gorus/kurumsal-irkciligin-yeni-surumu-nsu-20-haber-1432832/)
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish