Ekstra bir göz, ekstra bir kol, ekstra bir bacak ve ekstra bir beyin: "Beyindeki Hayaletler"

Behçet Darğın Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: TED Talks

Kaybedilen ya da olmayan bir organın hâlâ yerindeymiş gibi hissedilmesi, ilk bakışta oksimoron gibi gelebilir.

Böyle bir iddiada bulunan birinin paranoyak ya da ruhsal sorunları olan birisi olarak değerlendirilmesi pek olasıdır.

Fiziksel olarak var olmayan bir organın hareket ettiğinden bahsedilmesi, çoğumuza alay ediliyormuşuz hissini verebilir.

Ancak tıpta giderek artan araştırmalar, insanların bu tür hislere kapılmalarının doğal olduğunu ve bunun insan beyninin sofistike özelliklerinden kaynaklandığını kanıtlamıştır.

Nöroloji alanında, dünyada ses getiren önemli çalışmalara imza atan bilim insanlarından biri V.S. Ramachandran'dır.

Beyin üzerine yaptığı sıra dışı çalışmalarından dolayı, "Sinirbilimin Sherlock Holmes'u" olarak anılır. 

Ramachandran, Sandra Blakeslee ile birlikte kaleme aldığı ve "İnsan Beyninin Gizemlerine Doğru" alt başlığını taşıyan "Beyindeki Hayaletler" adlı kitabıyla Nöroloji dalında çığır açtı.

Kitabın detaylarına geçmeden önce Ramachandran'ın ilginç biyografisine birlikte bir göz atalım.
 

V. S. Ramachandran
V. S. Ramachandran

 

Hindistan'ın Tamil Nadu eyaletinde doğan Ramachandran, küçük yaşlardan itibaren doğaya büyük bir merak duyar.

Sahilde geçirdiği zamanlarda fosil ve deniz kabukları toplarken, doğanın garip ve harikulade canlılarına dair sorular, zihnini meşgul eder.

Daha 8-9 yaşlarında evlerinin merdiveninin altına bir kimya laboratuvarı kurar, günlerinin büyük bir kısmını ilginç deneyler yaparak geçirir.

Bu merakı, onu tıp ve daha sonra beyin bilimi üzerine yoğunlaşmaya yönlendirir.

Bilim aşkıyla dolu olan Ramachandran, dikkatini çeken konularda bir dedektif gibi çalışır ve konuların istisnai noktalarını not alır.

Çalıştığım her bilimde beni kuraldan çok istisnaların cezp etmesidir. 1
 

Kitapta diğer önemli nörologlardan da bahsedilir.

Atıfta bulunulan önemli isimler arasında Oliver Sacks, Francis Crick ve David Eagleman da yer alır.

Beyindeki Hayaletler, 12 adet vaka öyküsünden oluşuyor.

Her bir vaka, insan zihninin farklı yönlerini ele alır.

Bilimsel bir bakışla zihnin daha az anlaşılan yönlerini aydınlatıyor.

İşte bazı vaka isimleri: İçerideki Hayalet, Nereyi Kaşıyacağını Bilmek, Beyindeki Zombiler, Gülmekten Ölen Kadın…
 

 

Nöroloji hastalarının gerçek yaşam öyküleri üzerinden zihin ve beden arasındaki karmaşık ilişki ortaya konuyor.

Hasta vakaları anlatılırken gerçek isimler yerine takma isimler kullanılıyor.

Çalışmanın ana teması, literatüre girmiş olağan dışı fenomenlerdir.

Bunlardan biri "Hayalet Uzuv" (Phantom Limbs) fenomenidir.

Bir organın(kol veya bacak) olmaması durumunda, kişinin hala onun varlığını hissetmesi durumudur.

Bu his, uzvun hala mevcut olduğu ve hareket ettirilebildiğini düşünmesidir.

Amatör bir atlet, motosiklet kazası sonucu kolunu kaybetmişti, fakat güçlü bir hareket duygusuna sahip 'bir hayali kol' hissetmeye devam ediyordu. Kayıp kolunu havada sallayabiliyor, nesnelere 'dokunabiliyor', hatta uzanıp bir fincan kahveyi 'eline alabiliyordu'.

Eğer uzanıp bu kahve fincanını, onun elinden aniden sertçe çekip alırsam da acıyla ciyak ciyak bağırıyor, kendini geriye atarak
'Of! Parmaklarımın arasından zorla alınışını hissettim' diyordu. 2


Ramachandran'ın geliştirdiği "Ayna Terapisi" , bu alandaki etkili tedavi yöntemlerinden biridir.

Ayrıca, kitabın en yenilikçi kısımlarından biridir.

Bu terapi, uzvu kesilmiş hastaların, kaybettikleri uzuvlarının yerine ayna ile yansıtılan sağlam uzuvlarını görmelerini sağlar.

Böylece beyin, sağlam organı ile kendisini avutarak acısını tolere eder.

Basit ama etkili bu yöntem, hastaların beyinlerini kandırarak acılarını hafifletir. 

Bu durum insan beyninin "yeniden haritalama","boşluk doldurma", "görsel imgelem" gibi özelliklerinin bir sonucudur.

Evrenin boşluk kabul etmediği gibi beyinde anlamsızlık, belirsizlik, eksiklik kabul etmez.

Ayna Terapisi, bilimsel bir buluş olmasının yanı sıra, hastaların acısını dindiren pratik bir çözüm olarak görülüyor.

Boşluk doldurma; bilgi eksikliği durumunda, bilgiyi tamamlamak veya mantıklı bir bütün oluşturmak amacıyla devreye giren bir mekanizmadır.

Beyin, mevcut bilgiyi kullanarak eksik kısımları tahmin eder ve bu süreçte bazen yanlış veya yanıltıcı sonuçlara varabilir.

Örneğin; her zamanki yürüdüğünüz sokakta yoğun bir sis nedeniyle önünüzdeki arabaları, binaları ve insanları net bir şekilde göremiyorsunuz.

Ancak, beyniniz her gün bu yolda yürüdüğünüz için çevrenizde ne olduğunu yaklaşık olarak hatırladığından görünmeyen kısımları kendiliğinden tamamlıyor.

Ancak, gelişen bilim ve teknoloji sayesinde ampute hastaların önemli bir kısmı yaşadığı hayalet uzuv ağrılarına yeni çözümler üretiliyor.

Bu çözümlerden biri protezdir. Protez, ayna terapisi gibi beyni inandırma rolü görür. Çeşitli şekil ve özelliklerde olabilir.

Kaybedilen organın bütün görevlerini yerine getirmese de vücudun dış görünüşünü tamamlar.
 

Ramachandran yaptığı bir deneyde ayna ve karton kutu kullanarak ilk "hayalet uzvun başarılı bir şekilde kesilmesini" gerçekleştirdi / Fotoğraf: Beyin ve Biliş Merkezi, UCSD
Ramachandran yaptığı bir deneyde ayna ve karton kutu kullanarak ilk "hayalet uzvun başarılı bir şekilde kesilmesini" gerçekleştirdi / Fotoğraf: Beyin ve Biliş Merkezi, UCSD

 

"Beyindeki Hayaletler"de yer alan bir diğer önemli nokta; çeşitli nörolojik sendromlardır.

Bu sendromlardan bazılarının isimleri şöyledir:

"Charles Bonnet sendromu," "Anazognozi sendromu", "Capgras"...


Capgras Sendromu, nadir görülen bir sendromdur.

Burada, kişiler yakınlarının sahtekâr olduğuna inanır ve onları taklit eden birinin onların yerini aldığını düşünür.

O adam tıpatıp babama benziyor. Fakat gerçekte babam değil. Anneme olduğunu söyleyen o kadına ne demeli? Yalan söylüyor. Tıpkı anneme benziyor, ama o değil. 3


Yazarlar, hasta ve hastalık hikâyeleri üzerinde tespitlerini somutlaştırırken bir yandan da doktorların hastalara bakışlarındaki ikilemlere göndermeler yapmakta. Bu göndermelerin ülkemizdekilerle benzer olduğunu görmek ise hayret verici.

"Hayalet Uzuv Sendromu" yaşayan bu kişilerin "deli" olmadıklarını, onları psikiyatriste göndermenin 'zaman kaybı' olduğunu belirtir.

Davranışlarının sebebi, beyindeki kimyasal ya da fiziksel hasardan kaynaklanır.

Bu kişiler ne kadar olağan dışı ve çılgınca iddialarda bulunsalar da, çoğunlukla mantıklı ve normal insanlardır; yine yazarların kendi ifadesiyle, "sizden ya da benden daha deli değiller".

Ramachandran, meslektaşlarını bu tür gizemli rahatsızlıkların nedenlerini yeterince araştırmamakla eleştiriyor.

Bu sendromları, beynin normal işleyişini daha iyi anlamak ve açıklamak için kullanıyor.

Bu fenomenlerin açıklanmasıyla, beyin ve algılamasına yönelik belli bir harita çıkarılabilir.

Nörologların genellikle yaptıkları, hastaların acılarını hafifletmek ve onları iyileştirmekle sınırlı kalmıştır.
 

"Aynalar bilincin doğasını çözmeye yardımcı olabilir" / Fotoğraf: Robert Benson-New Scientist
"Aynalar bilincin doğasını çözmeye yardımcı olabilir" / Fotoğraf: Robert Benson-New Scientist

 

Psikiyatristlerin ise hastalıkların nedenlerini genellikle "kişinin yetiştirilme şekli", "kötü düşünceler" veya "ebeveynleriyle" ilişkilendirerek konuyu geçiştirdiklerini vurguluyor.

Yazar, açıklanmayan bu esrarengiz olayları "dosyalanıp unutulmuş vakalar" olarak nitelendiriyor.

Ona göre doktorların yapması gereken, bu hastalıkların kökenine inmek ve beynin nasıl çalıştığı hakkında daha fazla bilgi edinmek ve empati kurmaktır.

Hastanın yerinde olmak nasıl bir şey ve onun yerinde olsaydım ben ne yapardım? 4


Ramachandran, hastalara ve hastalıklara, meslektaşlarından farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.

Kitabın "İçerideki Hayalet" bölümünde yaklaşımını şöyle açıklıyor:

Ayrıntılı hikâyelerini öğreneceğiz bu hastalar aslında, insan beyninin yani sizinkinin ve benimkinin çalışmasına daha derinden bakabileceğimi rehberlerimizdir. Bilimsel merakın da ötesinde, bu sendromlar normal insan zihninin ve beyninin temel çalışma ilkelerini gösterir; vücut imgesi, dil, gülme, rüyalar, depresyon ve insan doğasının diğer özelliklerini aydınlatır.  5


Ramachandran, "Hayalet Uzuv"ların tarihi hakkında bazı önemli bilgiler verir:

Amerikan İç Savaşı sırasında, antibiyotiklerin henüz keşfedilmediği bir dönemde, yaralanan askerlerin kol ve bacakları iltihap kaparak kangrene dönüşüyordu ve bu durum, uzuvların kesilmesini zorunlu kılıyordu.

Bu olaylar sonucunda askerlerde görülen hayalet uzuv sendromu, doktorları şaşırttı.

Bu fenomenle ilgili hayret duyan doktorlardan biri de Silas Weir Mitchell'di.

Mitchell, meslektaşlarının alaylarından çekindiği için ilk makalesini tıp dergisi yerine popüler bir dergi olan Lippincott's Journal'da takma isimle yayımlamayı tercih etti.

Mitchell'in makalesinin yayımlanmasının ardından hayalet uzuvlar hakkında çeşitli hipotezler ortaya atıldı.

Bunlar arasında; hayalet uzuvların hüsnükuruntu sonucu olduğu, bedenin bütünlüğü bozulsa bile ölümsüz ruhun varlığının devam ettiği ve en popüler hipotez ise, kesilen uzvun kalan parçasındaki sinir uçlarının hâlâ aktif olması ve uzvun hâlâ oradaymış gibi hissedilmesi olduğu yer alır.

Metinde çok fazla tıbbi terimin geçmesi okuru zorlasa da, okunduğunda faydalı bilgilerin öğrenilebileceği bir eser.

Kitapta değinilen önemli noktalar, dipnotlarla açıklanmış. 


Sonuç olarak; Ramachandran, doğu bakış açısını ve modern tıp eğitimini birleştirerek farklı bir yaklaşım geliştiriyor.

"Beyindeki Hayaletler", Ramachandran'ın kapsamlı araştırmaları ve etkileyici anlatımı, insan zihninin karmaşık yapısının haritasının çıkarıyor.

Buna ek olarak, bilimin dinamik ve sürekli ilerleyen doğasını vurguluyor.

Ramachandran'ın çalışmalarının altında yatan felsefeyi özetleyen bir alıntıyla bitirelim:

Kendini asla bedeninin gölgesiyle veya onun yansımasıyla ya da hayalinde veya rüyanda gördüğün şekliyle tanımlamazsın. Bu nedenle kendini bu yaşayan bedenle de tanımlamamalısın. 6


Keyifli okumalar!

 

 

1.  A.g.e.28
2.  A.g.e.23
3.  A.g.e.202
4.  A.g.e.30
5.  A.g.e.25
6.  A.g.e.67

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU