Kornilia Cevik Bayvertyan, İstanbullu bir Rum. Üniversite eğitimini İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitiren Bayvertyan, halen kendisinin de bizzat okuduğu Zapyon Rum Okulu’nda öğretmen olarak çalışıyor.
Eşi İstanbullu bir Ermeni ve bu evlilikten ABD'de okuduğu üniversiteden yeni mezun olan Ari adlı bir erkek çocukları var.
Bayvertyan aynı zamanda bir sözlü tarih araştırmacısı. Bugüne kadar 200 İstanbul Rum'u ile konuşarak onların anlatımlarından güncel sorunlarını, geleneklerini ve anılarını kayıt altına aldı.
"21.Yüzyılın İstanbul'un da Rumlar" ve "İstanbullular Prosopografyası" adlı yayınlanmış iki yazılı eseri bulunuyor. Bayvertyan ile İstanbul Rumları’nın bugününe ve sorunlarına dair konuştuk.
Onbinlerden iki binlere düşen bir nüfus
Bayvertyan ilk merak edilen soru olan İstanbul Rumlarının sayısıyla ilgili bilgiler veriyor. Bir zamanlar sayıları onbinlerle ifade edilen İstanbul Rumları bugün çok azalmış durumda.
İstanbul Rumları günümüz kayıtlarına bakıldığında aşağı yukarı 2000 kişilik bir cemaatten ibaret.
Ancak Hatay’da yaşayan ve Arapça konuşan Ortadoks Hıristiyanların da 1970’li yıllardan itibaren İstanbul’a gelip Rum cemaati ile bütünleşmesiyle birlikte İstanbul’daki görünürdeki Rum nüfusu dört bin civarlarında da kabul edilebiliyor.
İstanbullu Rumlar çoğunlukla Kurtuluş, Feriköy, Pangaltı, Taksim ve adalarda oturuyor.
İki bin kişinin çoğunluğu 70 yaş üstü yaşlılar
Bayvertyan’ın verdiği bilgiye göre İstanbullu Rumların çoğunluğunun yaş ortalaması 70’lerin üzerinde. Kadın nüfusunun daha yoğun olduğu biliniyor.
Şu an işleyen ve bünyesinde orta, lise kısmını barındıran üç büyük okulları var. Özel Fener Rum Lisesi, Özel Zoğrafyon Lisesi ve Özel Zapyon Okulları.
Bunlar dışında kendi bölgelerinde hizmet veren oldukça küçük mevcutlu okullar da bulunuyor. Örneğin Büyükada’daki Rum İlkokulu üç öğrenci ile Langa İlkokulu ise beş öğrenci ile hizmet veriyor.
İmroz yani Gökçeada’daki Rum okulları da hesaba katıldığında tüm Türkiye’deki Rum okullarında öğrenim gören öğrenci sayısı 350 kişi civarında.
"Türkiye’deki genç nesil, Rum insanını tanımıyor"
Bayvertyan, 40 yıl öncesine kadar İstanbul’un sosyal ve ticaret yaşamında önemli bir yere sahip olan Rumların bugün Türkiye'de yaşayan genç nesillerce tanınmamasından yakınıyor. Rumları tanıyanlar da geçmişe dayalı bilgilerle hareket ediyorlarmış.
Rumlar artık ticari yaşamda etkili değil
Geçmişte içe kapalı bir toplum olan İstanbul Rumları, Bayvertyan’ın verdiği bilgiye göre günümüzde büyük topluma açılmaya başlasa bile artık ekonomik yaşamda artık bir güç olmaktan çok uzaklar.
Büyük ülke pazar ve ekonomisinde bir Rum olarak var olmak kolay değil. Zaten nüfus da çok az. İşadamı parmakla sayılacak kadar beş kişiyi geçmiyor. Bir o kadar da doktorumuz var. Akademide başarılı akademisyenlerimiz var, ancak bunlar da toplam 10 kişiyi geçmez. Geriye kalan nüfus Rum kurumlarında çalışanlar. Kilise ve Vakıf Yönetimine hizmet edenler, Konsoloslukta çalışanlar, Balıklı Rum Hastanesi çalışanları ve Rum Okullarında hizmet veren eğitimci kadrosu
“En önemli sorun nüfus azlığı”
Azalan nüfus ise bugün İstanbul Rumları’nın en önemli sorunu.
Bugün Rum insanının yaşadığı en büyük sorun, demografik sorun, nüfus azlığı. Bu birçok problemin kökeninde yatan çok büyük bir sorun. Ve tabii azalan nüfusa bağlı olarak, üretken gençlerin azlığı.
Gençler göç etmeye daha meyilli
Bayvertyan'ın verdiği bilgiye göre belli bir yaşın üzerinde olanlar göçe soğuk bakarken, liseyi bitiren gençler yurtdışına gitmeye daha istekli.
Burada yaşayan insanlar, burada doğmuş, zaten artık belli bir yaşta olup da düzenlerini kurmuş insanlar. Dolayısı ile göçe meyilli insanlar değil. Zaten birçoğumuzun yurt dışında akraba, dost veya mesleki bağlantılarımız var. Ancak lise mezunlarımız arasında yurt dışına ve özellikle Yunanistan’a eğitim için göç etmek isteyen gençlerimiz de bulunuyor. Bunların çoğunluğu gittikleri ortama entegre olup orada kalmayı tercih edebiliyorlar.
Evlenecek eş bulamama kaygısı da göç nedenleri arasında
Genç kuşağın göç etmesindeki etkenlerden birini de Bayvertyan şöyle açıklıyor
Evlilik olayı, göç etme sebeplerinden biri olarak görülebilir tabii. Neticede anne babalar, gençlerin evlenip, aile kurmasını arzuluyorlar. Evliliklerin aynı din ve kültüre sahip bireyler arasında gerçekleşmesi arzusu hakim. Ancak sayıca tükenen toplumumuzda insanların birbirini bulması ve aile kuracak kadar benimsemesi hele bu çağda, çok da kolay değil. Artık karma evliliklere çok sık rastlansa da, bu durum aileler ve gençler için, bir sonraki seçenek.
Beklentileri huzur içinde yaşamak, fobileri ise eski kötü deneyimler
İstanbul’da yaşayan 200 Rum ile birebir görüşen ve halen de Rum toplumunun nabzını tutan Bayvertan'ın onların burada yaşamaktan kaynaklanan memnuniyet veya memnuniyetsizliklerine dair de tespitleri var.
Burada kalıp da yaşamlarını kuranların daha memnun veya gayri memnun olmak gibi lüksleri yok. Birçoğu aile bağlarından dolayı veya iş sorumluluklarından dolayı kalanlar. Tabii Yunanistan’da son on yıldır yaşanan ekonomik kriz de burada yaşayanların artık orada da bir yaşam düşünmelerine engel oldu. Konuştuğum insanların beklentisi, etnik kökenleri her ne olursa olsun ‘ötekiler’ ile huzur içinde ve kardeşçe yaşamak. Eşit vatandaşlık haklarının korunması. Fobi ise, güven ortamının zayıfladığı dönemler, normal olarak geçmişteki kötü deneyimlerden dolayı oluşan bir durum.
Davutoğlu'nun "Geri dön" çağrısı rağbet görmedi
2011 yılının Mart ayında Yunanistan'a bir ziyaret yapan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbullu Rumlara seslenerek "İstanbul'a dönün. Türkiye sizin evinizdir" demişti.
Davutoğlu'nun bu açıklaması Yunanistan'daki İstanbullu Rumlar arasında da olumlu yankılanmış dönmek için gerekli olan şartlarını duyurmuşlardı.
Bayvertyan’ın verdiği bilgiye göre bu çağrı pek karşılık bulmamış. İstanbul’a 50, İmroz’a (Gökçeada) 50 kadar Rum aile dönüş yapsa da bunların yarısı da beklentilerini bulamadıkları için sonradan tekrar Yunanistan’a geri dönmüş.
Bayvertyan, İstanbullu Rumların “Yuvaya dönün” çağrısına pek itibar etmemesini mevcut düzenlerini bozmak istememeleri kadar taleplerinin de karşılanmamış olmasının da etkenlerden biri olduğunu söylüyor.
İnsanlar geri döndüklerinde karşılaşacakları resmin temiz olmasını istediler. Hayati kaygıların yaşanmayacağı veya en az yaşanacağı şartların yaratılmasını dilediler, fakat umduklarını bulamadılar. Örneğin, belli bir yaşın üzerinde olanlar askerlik hizmetinden muafiyet istedi veya çeşitli sebeplerden gayrimenkullerine el konanlar, tazminat istediler.
Komşuluk halen önemli
İstanbullu Rumlar geleneklerine bağlı ve bunları yaşatmaya çalışan bir toplum. Bayvertyan, İstanbullu Rumların geçmişten beri Türk komşularıyla iyi ilişkiler içinde olduklarını ve bu durumun halen de geçerli olduğunu söylüyor.
Bayvertyan, sanıldığının tersine Yunanistan’ın ülkelerine göç eden İstanbul Rumlarına, İsrail’in ülkesine göç eden Musevilere sağladığı ölçüde avantajj sağlamadığını söyledi.
Yunanistan’daki İstanbullu Rumlar Türk televizyonlarını izliyor
İstanbullu Rumlar nasıl Yunan televizyonlarını ilgiyle takip ediyorsa orada yaşayan İstanbullu Rumlar da Türk televizyonlarını aynı ölçüde ilgiyle izlemeyi sürdürüyormuş. Son yıllarda Yunan TV’lerinde moda olan Türk dizileri de bu anlamda işlerini iyice kolaylaştırmış.
Malların iadesi noktasında gelişme var ama yeterli değil
Azınlık mallarının iadesi diğer azınlıklar gibi Rum azınlığın da sorunu. Bayvertyan bu sorunu şöyle anlattı:
Son on ile on beş yıl, Rum Vakıflarının faaliyetleri doğrultusunda bu tipten meseleler vakıf ve cemaat temsilcilerimiz tarafından çok konuşuldu, yazılıp çizildi. Bazı mallar geri de alındı. Ancak bu süreç şimdilerde yavaşladı. Örneğin ‘vakıflar seçim yasası’ nın, vakıf yönetim kurulları seçimine olanak tanıması, halen beklentiler arasında
Akılları kurcalayan endişe: İstanbul’da ne zaman Rum kalmayacak?
Azalan sayı ve gittikçe yaşlanan nüfus. Bu iki unsur bir arada olunca ister istemez burada yaşamaya devam eden her Rum’un aklına zaman zaman "İstanbul'da nüfusumuz bir gün tükenir mi? sorusu geliyor. Bayvertyan da bu endişeyi doğruluyor.
Bu sadece benim değil, her Rum insanının endişesi. Nitekim resmi Rum organlarının da her ortamda sürekli dile getirdiği bir sorun.
İstanbul Rumları yaklaşık 2500 yıldan beri İstanbul’da varlığını sürdüren Yunan kültürünün son temsilcileri olarak sayıları azalsa bile varlıklarını ve kadim kültürlerini sürdürmeye çalışıyorlar. En büyük dilekleri ise huzur içinde yaşayabilmek.
© The Independentturkish