Trump İran’a karşı kılıç sallarken bir yandan sessizce Obama’nın taktiklerini tekrarlıyor

Tüm ahkâm kesmelerine rağmen ABD Başkanı “sıkı bir İran karşıtı” diyeceğiniz biri değil.

Donald Trump, İran’a katı bir şekilde baskı yaptığını düşünmenizi istiyor.

Dışişleri Bakanı Mike Pompeo geçtiğimiz hafta Kahire’de, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın “uğursuz yanlış hükümleri” sonucu ortaya çıkan İran gücünü ezerek, amacın Suriye’den “son İran askerini” çıkarmak olduğunu ilan ederken kendinden emin görünüyordu.

Pazar gecesi yayınlanan haberlerde ise, Irak’ta yaşanan ve “savaş ilanı” olarak nitelendirilen iki olayın ardından, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın geçtiğimiz yıl Pentagon’dan İran’ı vurmak için seçenekler sunmasını istediği iddia edildi.  

Ancak şeytan her zaman ayrıntıda gizlidir. Bu planların ne kadar ciddi olduğu belli değil ve elbette bir şey de çıkmadı. Bu arada Trump, askerlerini Suriye’den çıkarmakla Amerika’nın elindeki kozları tüketerek kendi “yanlış hükümlerini” vermeye devam ediyordu.

Trump’ın Orta Doğu stratejisini anlamak için İsrail’den daha öteye bakmaya gerek yok.

Pompeo askeri geri çekilmenin yolunu hazırlamak için bölgedeki ziyaretini sürdürürken, gerçek işi Bolton yapıyor, İsrail’de Netanyahu’ya güvence veriyordu. Bu İsrail’in güvenliği ile ilgili bir güvence değil (çünkü bu her durumda ABD tarafından garanti edilmiş durumdadır). Bu daha çok Amerika’nın tarihi Arap düşmanlarıyla filizlenen yeni bağları hakkında bir güvence.

ABD, Arap devletlerini İsrail ile yeni ve devam etmekte olan normal ilişkilerini sağlamlaştırmaya teşvik etmek için İran’ı kullanıyor.

Mayıs ayında Trump, İran’ın petrol ihracatını sıfıra indirme amacıyla İran nükleer anlaşmasından çekilmeye ve yeniden vahim ekonomik yaptırımlar uygulamaya karar verdi. Herkes şöyle düşündü: “Tamamdır, İran bitti!” Ancak sekiz ülkenin, İran’ın “yasaklı” petrolünü satın almaya devam etmelerine izin veren feragati almaları çok uzun sürmedi. Amerika’nın Orta Doğulu müttefikleri şaşıp kaldı.

Feragatler, petrol fiyatlarında olması yakın bir yükselişi durdurdu ki böyle bir durum Trump’ın ülkesindeki ekonomik durumu tehlikeye sokardı. Bu İran’a biraz zaman kazandırdı ve savaş yanlısı liderlerinin tepki göstermesini sağladı. Daha da önemlisi, bu feragatler Trump’ın stratejisinin bir güç gösterisi, nakit akışını ve politik konumunu korumaya dayalı bir gasp olduğunu göstermiş oldu.

Trump ne zaman Obama mirasını yok ediyor görünse, bu tabanı tarafından destekleniyor. Amerika’nın Obama’nın politikasından radikal bir şekilde sapmasını ilan etmek için Pompeo’nun ilk seçiminin Kahire olmasına şaşmamalı. Obama politikasını bu şehirde yaptığı konuşmayla ortaya koymuştu. Mesaj yüksek sesli ve net: Amerika artık Müslüman dünyasını umursamıyor (Obama’nın 2009’daki konuşmasında desteklemeye çalıştığının aksine), ancak aynı zamanda bölgeden de çekilmeyecek.

Bu bir paradoks ancak Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ABD’nin bölgedeki etkisinin azalmakta olduğu doğru. İran’ın büyük avantaj sağladığı mayıstaki seçimlerin ardından Irak hükümetinin sarsıcı doğumu tamamıyla bir Amerikan mağlubiyetiydi. Yemen’deki savaş devam ediyor, Stockholm Anlaşması çökmek üzere. Katar ve komşuları arasındaki körfez sorunu çözümsüz bırakılmış durumda. İnsan hakları ABD yönetiminin gündeminde hiç bu kadar az yer almamıştı.

Ve tam bu sırada Trump, ABD’nin Suriye’deki çok gerekli rolünü öylece terk etmek istiyor. Rusya boşluğu memnuniyetle dolduracak ve bu hazırlıksız bir strateji değil. Orta Doğu’da Vladimir Putin, Trump’ın ektiğini biçiyor. Hem de Amerika’nın bölgedeki tek ciddi başarısıyla ilgili olarak; IŞİD’in (pek de öyle olmayan) mağlubiyeti.

İki süper güç birbirleriyle dans ediyor. Putin, Trump’ın tek ilgisinin İsrail olduğunu biliyor ve Rusya bölgedeki diğer tahrip edici her çatışmaya karışabildiği sürece bununla bir sıkıntısı yok. Benjamin Netanyahu’nun Ekim ayında Umman’a ziyareti, Washington’ın odak noktasının İsrail’i gruba dâhil etmek olduğunun önemli bir ifadesiydi.

Pompeo bu ziyaret ve İsrailli bir bakan ve judo takımının geçen yıl Birleşik Arap Emirlikleri’ne düzenlediği ziyarette sorumluluğu olduğunu iddia etti. Katar, İsrail ile kendi ilişkilerini sağlamlaştırmak için milyonlarca dolarlık yardımın İsrail aracılığıyla Hamas’a transferini amaçlayan bir anlaşmayı sırtlıyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bu ay 60Minutes programına verdiği röportajda ülkesinin İsrail ile işbirliğinin “şimdiye kadarki en yakın” seviyede olduğunu ifade etti.

Trump hükümetindeki çok sayıda kişi İran’da “rejim değişiminin” gerekli olduğuna sıkı sıkıya inansa da, aslında Trump’ın politikası Obama’nın politikasına daha önceki herhangi bir Cumhuriyetçi başkandan daha yakın görünüyor. Trump, Tahran ile “müzakere yapmayı çok istediğini”, İranlıların “henüz hazır olmadıklarını” söylemiş ve eklemişti, “Ama hazır olacaklar.”

Pompeo Cuma günü yaptığı açıklamada Arap Dışişleri Bakanlarının İran’ın nüfuzuyla mücadele konusunda gelecek ay Polonya’da yapılacak toplantıda yer alacağını bildirmişti. Pazar günü İsrail medyası (aynı zamanda Dışişleri Bakanı da olan) Netanyahu’nun bir davet aldığını doğruladı. Açıkça görülüyor ki Trump, İsrail’i Araplarla aynı odaya iteklemek için elinden geleni yapıyor.  

Diğer bir deyişle Trump, İran probleminden yumuşak bir çıkış istiyor. Onun için konu hiçbir zaman Arap dünyası ve Arapların çıkarları değildi. Onun için konu her zaman anlaşmanın şartları oldu. O “sıkı bir İran karşıtı” diyebileceğiniz bir kişi değil.

Araplar, İsrail ile işbirliğinin açıkça peşinde koşmadan İran ile zıt düştü. Ve yıllarca kapalı kapılar ardında yürütülen bu yaklaşım herkesin işine yaradı. Trump yine de İsral’in bir yerinin olduğu masada bir anlaşma istiyor. Onun için bu İran’a karşı bir ittifak değil, İsrail ile bir ittifak demek.

Ve burada bitmeyecek. Eğer İsrail birlikteliğinde “Arap koalisyonu” tutarsa, o zaman büyük bir ihtimalle Trump’ın “yüzyılın anlaşması” diye tabir ettiği süreçte büyük bir adım atılmış sayılacak. İsrail-Filistin anlaşmazlığında anlamlı bir ilerleme sağlamaya yönelik bu son girişim bölgedeki karışıklıklar nedeniyle daha açıklanmadan bir kenara itildi.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

The Independent İngilizce’den çeviren: Sezin Bala

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU