Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoağn, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programına katıldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Erdoğan, Okçular Vakfı’na devletin kasasından para aktarıldığı iddialarına ilişkin, “Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır. Malazgirt anmalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na 'Konser verilmesi gerekiyor, yapın' dedik; Ulaştırma Bakanlığı’na 'Buranın yolunun halledilmesi gerekiyor, yapın' dedik; Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne 'Burayı park alanı yapın' dedik. Harcanan paralar Malazgirt etkinliklerinin yapılması için kurumların bizimle yaptığı protokol çerçevesinde kendi harcadıkları miktarlar” ifadelerini kullandı.
“Devlet desteği olmadan dünyanın neresinde yaşanabilmiştir sanat?”
Birçok sivil toplum kuruluşunun devlet desteği aldığını ifade eden Erdoğan, “Devlet desteği olmadan dünyanın neresinde yaşayabilmiştir kültür sanat? Bu gibi konularla ilgili devletin bu kurumlara destek olması kadar normal bir şey yok. Türkiye'de futbolun arkasında devletin olmadığını düşünelim, futbolu konuşabilir miyiz? Türkiye buna önem veriyor ve destek oluyor” dedi.
Bilal Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Oku ileri atmak için kirişi geri çekmeniz lazım ki, daha ileri gidebilsin. Bizim gibi zenginliği olan bir millet, bu birikime bu geçmişe sünger çekmek, ayağınızın altındaki temelleri yok etmek demektir. Daha önce sünger çekilmiş, çekilmeye çalışılmış, çekilemiyor çünkü insanlar bunları seviyor.
“2012’den önce geleneksel sporlara karşı bir ilgim yoktu”
Temel 3 alanımız var. Bir tanesi geleneksel güreşimiz. Bu da ikiye ayrılıyor, aba güreşi ve yağlı güreş. Bunlar hâlâ yaşıyor. İkinci alan atlı sporlarımız, başta atlı cirit var. Atlı okçuluğumuz var. Bir de atlı kızağımız var. Bunların hepsi kaşıyor. Üçüncü kategori de okçuluk, hedef ve menzil okçuluğu var. Biz dünyanın en iyi yayları yapmış, en iyi okçuları yetiştirmiş bir milletin torunlarıyız. Bizim bu sporlarda bu kadar iyi olmamızın, DNA'mızla, kültürel kodumuzla doğrudan ilgisi var. Biz olimpiyatta madalyaları nerede alıyoruz, güreşte alıyoruz çünkü güreşen bir milletiz. Okçulukta bunu kaybetmeseydik orada da madalyaları alırdık.
Geleneksel sporlarla tanışmam Okçular Vakfı'nın kurulmasıyla oldu. 2012'den önce geleneksel sporlara karşı bir ilgim yoktu. Benim çocukluğumun geçtiği mahallenin hemen üstü olan bir bölgenin Okçular Tekkesi olduğunu 2012'de öğrendim. Türkiye'de sadece geleneksel okçuluğun değil, okçuluğun gelişmesi için çalışmalar yaptık.
Etnospor uluslararası bir iş. Dünya Etnospor Konfederasyonu'nu Kırgızistan'da kurduk, daha sonra merkezini Türkiye'ye taşıdık. 60'ın üzerinde ülkeye temas ettik. Türkiye'de yaptığımız festival sportif faaliyetler açısından ulusal. Uluslararası olarak tertip edilen festival Dünya Göçebe Oyunları. Bu oyun 2020 yılında Türkiye'de yapılacak.
“Türkiye'de futbolun arkasında devletin olmadığını düşünelim, futbolu konuşabilir miyiz?”
Devlet, bazı sivil toplum kuruluşlarına kamuya yararlı dernek statüsü veya vergiden muaf vakıf statüsü verir. Bunu neden yapar? Der ki 'ben sana bu statüyü vererek sen kamu hizmetini ikame etme yetkisine benim nezdimde sahipsin. Yani ben sana hizmet edeceğim alanlarda ortak proje sağlayarak destek veririm'. Neden, özellikle topluma dokunan konularda, insanı ilgilendiren konuda devlet ne yapıyor, sosyal hizmet uzmanıyla bir mağduru muhatap ediyor. Ama işin bir de gönüllülerini oraya sevk edebildiğiniz zaman, onların enerjisinin devlete eşlik etmesi dünyanın her tarafında uygulanan meseledir. Kültür-sanat alanı da böyledir, devlet desteği olmadan dünyanın neresinde yaşayabilmiştir kültür sanat? Bu gibi konularla ilgili devletin bu kurumlara destek olması kadar normal bir şey yok. Türkiye'de futbolun arkasında devletin olmadığını düşünelim, futbolu konuşabilir miyiz? Türkiye buna önem veriyor ve destek oluyor.
"Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır"
Okçular Vakfı yıkılmış, yok olmuş, bizim kültürümüzün önemli bir köşe taşı olan bir yerin ihya edilmesiyle başladı. Bir yıkık minare vardı, bir de eski mutfağın duvarları vardı. Oradan yükseldi. Devlet burayı, buraya sahip çıkacak birilerine havale etmek durumunda. Buraya inanan, tarihine, misyonuna inanan birilerine veriyor burayı. Kaynak aktarma değil bunlar, mesela ben diyorum ki turnuva düzenleyeceğim. Kulüpleri bu kadar özel bir mekana getiriyoruz. Bütün bunlar yapılırken diyoruz ki 'gelen sporcularımızın yeme-içme hizmetini sağlar mısınız?'. Bu tür hizmetler. Temizlik güvenlikle ilgili personel koydu belki kendi kurumunda. Para yok. Devletin herhangi bir vakfın kasasına para aktarması imkansızdır. Ortak hizmet protokolü denen mevzuatta karşılığı olan mesele var. Kamu kurumu, kamuya yararlı kurumla ortak proje yapılabilir. Diyelim ki para harcanacak iş var, idare doğrudan kendisi yapar. Bunların hepsinin mevzuatı, kanunu var.
Türkiye'de bizden önce vakıflar bu iş için kullanılmış, istismar edilmiş. Adı vakıf olan kurumların bazılarının sorgulanması gerekiyor. Ne olur insanlar sorgulasın? Bizle ilgili her şeyi üreten insanlar, o derneklerin ne vakıfçılık yaptığını sorgulasın.
"Ben Türkiye'nin liderinin oğluyum diye hiçbir şey yapmayacak mıyım?"
Mesela bir dernekte şunu tartıştık. Filanca hesabımıza şu kadar para yatırmış.Bunu geri verelim mi. Çünkü filancanın şöyle şöyle beklentileri olabilir. Ben bana bağış yapan insanların ne düşünerek bağış yaptığını bilemem ki. 17-25 Aralık'ta 1 tane zimmet ithamı yok. Herhalde o olsaydı, 17-25 Aralık'ın polisleri, savcıları bunu bu işin içine koyardı. Ben Türkiye'nin liderinin oğluyum diye hiçbir şey yapmayacak mıyım? Ben birisinin bir işini çözmek için bir kuruş alıyorsam bu rant amacıyladır. Devletin buna karşı önlemi mal beyanıdır. Ben 5 yıllık süreden daha kısa sürede bu mal beyanını verdim.
Ben 10 yıldır restoran işi yapan birisiyim. Amcam ve eniştemle ortak olduğum bir inşaat işi var. Bir ara gemi yapıp sattık ama şu an restoran ve inşaat sadece. Benim için tatmin edici bir para kazanıyorum.
"Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, Ulaştırma Bakanlığı'na, Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne yapın dedik"
Meral Akşener'in bahsettiği mesele Malazgirt anmalarıyla ilgili bir mesele. Bir Okçular Vakfı olarak kalktık ve bu mesele önemli dedik, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sahne kurulması ve konser verilmesi gerekiyor, siz bunu yapın dedik. Ulaştırma Bakanlığı, buranın yolunun halledilmesi gerekiyor, siz bunu yapın dedik. Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne burayı park alanı yapın, burası sizin işiniz, siz yapın dedik. Bu bahsedilen miktarlar bize aktarılıp bizim harcadığımız miktarlar değil. İlgili kurul ve kuruluşların Malazgirt etkinliklerinin yapılması için bizimle yaptığı protokol çerçevesinde kendi harcadıkları miktarlar. Oraya yapıyorlar. Şu güzel işler siyasetin sığ meselelerine kurban oluyor, buna çok üzülüyorum.
"Ben askerliği Burdur'da 3 hafta yaptım, insanlar bunu kabul etmiyorlar"
Ben ABD'de 9 yıl yaşadım. 3 yıl orada sigortalı çalıştım. Ben askerliği Burdur'da 3 hafta yaptım, insanlar bunu kabul etmiyorlar. O zaman Cumhurbaşkanı'mıza sordum "Ben er olarak gideyim ne dersiniz". O zaman bana "hakkını kullan" dedi. Benim o hakkım var.
(Protokolde yer alması) İnanın olmayacak şeyin oldurulması için bizim bir mücadelemiz olmaz. Eğer makulse, bizim hangi alanlarda çalıştığımız belli, bunlarla ilgili inandığımız meseleler var. Ben daha meselelerimin 3'te 1'ini çözmüş değilim. Türkiye'de ticaret yapan vakıf üniversiteleri var. Yüzde 90'ı ticaret yapıyorlar. Gerçek vakıf üniversiteleri vakıf üniversitesi olsun. Kaç bakana anlatıyorum ben bunu, çözülmedi ama.
Aktif siyasette yer almak istemiyorum. Siyaset ailemize yük oldu, iftiraları getirdi. Şuna inandım bu süreçte, Türkiye'de sivil toplumun güçlenmesi için çalışayım. Siyaset toplumun sinyallerini takip ederek gerekeni yapar. Kişisel olarak kendime siyaseti hedef olarak görmüyorum.
"Eğer ben Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmasaydım yaptığım işlere bu kadar dikkat çekemezdim"
Eğer ben Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmasaydım yaptığım işe bu kadar destek çekemezdim. Meral Hanım'ın o lafı bile ilgi çekiyor. Bir kısım hep menfi ilgiyle yaklaşıyor, insaflı insan şu yapılan işi beğenmez mi ya? 'Ne olur beni sevmiyorsanız bana rağmen bile gelin' dedim ben.
Cumhurbaşkanı'mızla çok sık görüşemiyoruz. Ben şimdi arayıp da gündeminde yer açmak istemiyorum. Herhalde 2-3 haftada bir kere görüşüyoruz. Ankara'da bir saat fazla geçirmemeye çalışırım.
"Ben de hamburger severim yerim ama lahmacun yok olsa biz kazanır mıyız, kaybeder miyiz? Çok büyük bir kültür paketimiz var, şunları kaybetsek de olur demeyeceğiz.
Independent Türkçe