Silivri'deki Ekrem İmamoğlu'ndan mesaj: Geç gelen adalet, adalet değildir

İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nden kaleme aldığı mektubunda hem kendi tutukluluğunu hem de Türkiye’deki yargı sistemini eleştirdi

Fotoğraf: X

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bir mektup kaleme alarak kamuoyuna seslendi. İmamoğlu, cezaevinden yazdığı açıklamada hem kendi tutukluluğunu hem de ülkedeki adalet sistemine yönelik eleştirilerini dile getirerek, demokrasi ve hukuk vurgusu yaptı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İmamoğlu, mektubuna “Aziz Milletim” hitabıyla başlayarak, “Bu satırları hukuksuzca tutulduğum Silivri Cezaevi’nden kaleme alıyorum. Ben ve çalışma arkadaşlarım, birkaç sözde ‘gizli tanığın’ asılsız iddialarına yaslanan bir mahkeme kararıyla hapsedildik,” sözleriyle yaşanan hukuksuzluğu ifade etti.

Yolsuzluk ve terör gibi mesnetsiz suçlamalarla cezaevinde olduklarını belirten İmamoğlu, “Milletin bize verdiği görevi ifa etmekten alıkonuyoruz,” dedi.

"Demokrasi ve halkın iradesi tutsak edilmek isteniyor"

Sadece kendisinin değil, demokrasi ve halkın iradesinin de hedefte olduğunu savunan İmamoğlu şöyle devam etti:

Bizi hapsetmek isteyenlerin derdi sadece bizimle değil. Bizi hapsederek bizimle beraber demokrasiyi, milletin iradesini hapsetmek istiyorlar. Bizi hapsederek İstanbullu hemşerilerimin seçme hakkını çiğnediler. 16 milyon İstanbullunun emanetini gasp ettiler. 1,5 milyon CHP üyesi ve 15,5 milyon seçmenin iradesiyle cumhurbaşkanı adayı olmamın iktidarlarının sonunu getireceğini gördükleri için hapsettiler.

"Adalet herkes için eşit işlemelidir"

Mektubun devamında Türkiye’de adaletin ağır yaralı olduğunu vurgulayan İmamoğlu, toplumsal barışın temel taşı olan adaletin ayaklar altına alındığını savundu:

Biz adaleti mülkün, adaleti devletin temeli gören bir medeniyetin evlatlarıyız. Toplumlar, milletler adaletle nefes alır, adaletle ayakta kalır. Onsuz ne huzur olur, ne güven, ne de birlik. Halbuki, bugün ülkemizde adalet ayaklar altındadır. Mahkemeler hukuki olmayan saiklerle gençleri, muhalifleri, siyasi liderleri tutuklayıp hapse atıyor. Aylar boyunca iddianameler yazılmıyor, insanlar boş yere aylarca cezaevinde tutuluyor. Halbuki, bize ait veciz bir söz vardır: Geç gelen adalet, adalet değildir.

Ümit Özdağ’ın tutukluluğu üzerinden sorular

Aynı cezaevinde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın da hukuksuzlukla karşı karşıya olduğunu belirten İmamoğlu, “Sadece 9 sayfalık bir iddianame ile 67 gündür bekletiliyor. İlk duruşması iki ay sonra görülecek. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?” diye sordu.

Sayın Özdağ tutuklu yargılanıyor ve iddianamesi hazır edildiği halde neden bir an önce davası görülmüyor? Sayın Özdağ nasıl bir adalet anlayışıyla aylardır özgürlüğünden mahrum edilir?

İmamoğlu, kendi tutukluluğu ile birlikte siyasi rakiplerin susturulmaya çalışıldığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

Hukuk, siyasi rakipleri susturmak için bir araç olamaz. Adalet herkes için eşit işlemelidir; aksi halde bunun adı adalet değil, zulüm olur.

“Geciken adalet zulümdür”

Mektubunun son bölümünde, adaletin gecikmemesi gerektiğine dikkat çeken İmamoğlu, Osmanlı’dan bir sözle mesajını destekledi:

Asırlar önce Balkanlar’a attığımız ilk adımın mimarı Orhan Gazi demişti ki: ‘Adaletin en kötüsü geç tecelli edendir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür.’ Bu söz, devlet yönetiminin temel taşı olmalıdır. Çünkü adalet, devletin meşruiyetinin kaynağıdır.

Mektubunun sonunda umut dolu mesajlar veren Ekrem İmamoğlu, “Arkadaşlarım ve ben hapsedildiğimiz cezaevlerinde adaletin yeniden tesis edileceği bir Türkiye’yi hayal ediyoruz. Bu hayalin süreci bir Türkiye için var gücümüzle çalışıyoruz,” dedi. İmamoğlu, halkın kararlılığıyla hukukun üstünlüğünün yeniden inşa edileceğine inandığını belirterek, “Adil, demokratik ve huzurlu günlere emin adımlarla yürüyeceğiz,” ifadeleriyle mektubunu sonlandırdı.

İmamoğlu'nun mektubunun tamamı şöyle:

Silivri’den Sesleniyorum: Geç Gelen Adalet, Adalet Değildir

Aziz Milletim,

Bu satırları hukuksuzca tutulduğum Silivri Cezaevi’nden kaleme alıyorum. Ben ve çalışma arkadaşlarım, birkaç sözde “gizli tanığın” asılsız iddialarına yaslanan bir mahkeme kararıyla hapsedildik. Yolsuzluk ve terör gibi mesnetsiz suçlamalarla cezaevindeyiz. Milletin bize verdiği görevi ifa etmekten alıkonuyoruz.

Bizi hapsetenlerin derdi sadece bizimle değil. Bizi hapsederek bizimle beraber demokrasiyi, milletin iradesini hapsetmek istiyor. Bizi hapsederek İstanbullu hemşerilerimin seçme hakkını çiğnedi. 16 milyon İstanbullunun emanetini gasp etti. 1,5 milyon CHP üyesi 15,5 milyon seçmenin iradesiyle cumhurbaşkanı adayı olmamın iktidarlarının sonunu getireceğini gördükleri için hapsettiler.

Kıymetli Vatandaşlarım,

Biz adaleti mülkün, adaleti devletin temeli gören bir medeniyetin evlatlarıyız. Adalet, bir toplumun omurgasıdır. Toplumlar, milletler adaletle nefes alır, adaletle ayakta kalır. Onsuz ne huzur olur ne güven ne de birlik. Halbuki, bugün ülkemizde adalet ayaklar altındadır, milletin adalet duygusu derinden yaralanmıştır. Milletimiz senelerdir mahkeme kararlarının siyasi saiklerle, saraydan verilen emirlerle alındığını görüyor, biliyor. Mahkemeler hukuki olmayan saiklerle gençleri, muhalifleri, siyasi liderleri tutuklayıp hapse atıyor. Aylar boyunca iddianameler yazılmıyor, mahkemeler uzuyor, insanlar boş yere aylarca cezaevinde tutuluyor. Halbuki, yine bize ait veciz sözdür: Geç gelen adalet, adalet değildir.

Aynı cezaevinde bulunduğum Zafer Partisi Genel Başkanı Sn. Ümit Özdağ da tıpkı bizler gibi hukuksuz bir şekilde aylaradır burada tutuluyor. Sadece 9 sayfalık bir iddianame ile 67 gündür beklediği yetmezmiş gibi ilk duruşması iki ay sonra görülecek. Soruyorum: Bu nasıl bir adalet anlayışıdır, neden Sayın Özdağ tutuklu yargılanıyor ve iddianamesi hazır edildiği halde neden bir an önce davası görülmüyor? Sayın Özdağ nasıl bir adalet anlayışıyla aylardır özgürlüğünden mahrum edilir, Şubat ayında ziyaret ettiğim kıymetli annesini, sevdiklerini görebilmekten alıkonur? Şiddetle kınıyorum.

Kaderde, Sn. Özdağ ile aynı cezaevinde bulunmamız varmış. Biri cumhurbaşkanı adayı, biri parti genel başkanı olarak Silivri Cezaevi’nde, siyaset yapmanın bedelini ödüyoruz. Üzerine basarak söylüyorum; hukuk, siyasi rakipleri susturmak için bir araç olamaz. Adalet, herkes için eşit işlemelidir; aksi halde, bunun adı adalet olmaz, bunun adı zulüm olur.

Asırlar önce Balkanlar’a attığımız ilk adımın mimarı ve Bursa fatihi Orhan Gazi’nin dediği gibi: “Adaletin en kötüsü geç tecelli edendir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür.” Bu söz, devlet yönetiminin temel taşı olmalıdır. Çünkü adalet, devletin meşruiyetinin kaynağıdır. Bir devlet, ancak vatandaşlarına adil davranırsa ayakta kalabilir. Devlet, adaletle yönetilirse güçlü olur ve ancak hukukla ayakta kalır.

Aziz Milletim,

Arkadaşlarım ve ben hapsedildiğimiz cezaevlerinde adaletin yeniden tesis edileceği bir Türkiye’yi hayal ediyoruz. Bu hayalin süreci bir Türkiye için var gücümüzle çalışıyoruz. İnanıyoruz ki, milletimiz bizlere bu karanlık günleri aşacak, hukukun üstünlüğünü yeniden inşa edecek ve hep birlikte adil, demokratik ve huzurlu günlere emin adımlarla yürüyeceğiz.

Ekrem İMAMOĞLU
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU