Romantik buluşmalarda hesabı kimin ödemesi gerektiği tartışmaları, aralara serpiştirilen dişil-eril enerji lafları, Lana Del Rey eşliğinde dağınık ve depresif bir yaşam tarzı anlatıları ve çalışmak yerine ev hanımlığının yüceltilmesi…
Sosyal medyanın "ciddi meseleler" dışındaki kısmının gözden kaçmayacak kadar önemli bir bölümünü işgal eden bu konular, kadınların ve özellikle de genç kadınların paylaştığı internet ortamı veya "femosferin" popüler tartışmaları.
İlk bakışta birbirinden alakasız görünen bu paylaşımların biraz derinine inince aslında çok benzer yaklaşımlara sahip olduğu anlaşılıyor.
"Patron kız" (girlboss) feminizminin geçerliliğini yitirdiği noktadan, femcel, tradwife, toksik ve karanlık feminenlik gibi akımlar dallanıyor.
Bugün bu akımların nereden çıktığını, buluştukları noktaları, feminizm ve kadın hareketiyle ilişkisini masaya yatırıyoruz.
Incellerden femcellere kısa bir tarih
Ekim 2024'te Türkiye gündemini sarsan kadın cinayetlerinin ardından incelleri duymayan pek kişi yoktur.
İngilizcede "istem dışı bekar" anlamına gelen "involuntary celibate" kelimelerinin birleşiminden oluşan incel ifadesi genellikle, istekli olmasına karşın romantik veya cinsel partner bulamayan heteroseksüel erkekleri ifade ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Incel topluluğu artık kadın düşmanlığıyla neredeyse eş anlamlı bir hale gelse de aslında ilk başta Alana isimli biseksüel bir kadın tarafından başlatılmıştı.
Soyismini paylaşmayan Alana, 1997'de 20'li yaşlarındayken yalnız ve aşkı arayan kişiler için bir internet sitesi açmıştı.
"Alana'nın İstem Dışı Bekarlar Projesi" adını verdiği sitenin "dost canlısı bir ortamı" olduğu söyleyen kadın, birkaç sene ilişkilerdeki şansı dönünce sonra topluluktan uzaklaşmış.
2018'de BBC'ye konuşan Alana, "Eskiden incel kelimesi, yalnız, hiç seks yapmamış ya da uzun süredir ilişkisi olmamış herhangi bir cinsiyetten herhangi biri anlamına geliyordu. Ama artık bu şekilde adlandıramıyoruz" demişti.
2014'te 22 yaşındaki Elliot Rodger'ın kadınlara duyduğu nefreti ve cinsel ilişki yaşayamamasına yönelik öfkesini anlattığı bir manifestonun ardından 6 kişiyi ve kendisini öldürmesiyle "incel tehdidi" gündeme gelmişti.
Büyük ölçüde Reddit'te yeşeren ve diğer sosyal medya platformlarında da görülen inceller partner bulamamalarını, ilişkilerde dış görünüşün esas alınmasına ve feminizmin, kadınlara erkekleri reddetme imkanı vermesine bağlıyor.
Erkekleri feminizmin kurbanları olarak gören incellerin çoğu, kadın incel diye bir şey olamayacağını çünkü kadınların istedikleri zaman ilişki yaşayabileceğini savunuyor.
Ancak bu yazıda üzerinde duracağımız gibi kadın inceller, yani femceller, uzun zamandır varlığını sürdürüyor ve bu topluluğun temelinde yatan duygu ve kaygılar son yıllarda farklı gruplar halinde kendini gösteriyor.
Femcel kavramının ortaya çıkışı
Femcel terimi aslında 2004'e uzanırken, son yıllara kadar küçük gruplar dışında pek görünürlüğe sahip değildi.
Inceller gibi Reddit'te bir araya gelen femceller, geleneksel güzellik standartları nedeniyle partner bulamamaktan şikayetçi.
Özellikle kendilerini "gerçek femceller" diye tanımlayan topluluk, bir kadının bu şekilde anılması için fiziksel bir kusuru olması gerektiğini ve sadece "çirkin"lerin dahil olabileceğini savunuyor.
Büyük ölçüde bir destek mekanizması işlevi gören bu ortamların, muadili sayılan erkek gruplarından ayrıldığı birkaç önemli nokta var.
Inceller romantik ve cinsel açıdan yaşadıkları talihsizliğin sorumluluğunu kadınlara yüklerken femceller, öfke ve nefreti kendilerine yöneltiyor.
Bu grup aynı zamanda toplumdaki eşitsizliğe de dikkat çekiyor.
Guardian yazarlarından Lizzie Cernik, 2021'de femceller için "Anormal görünümleri nedeniyle görünmez olduklarını ve güzellik merkezli, kadın düşmanı kültürümüzün kabul edilmelerini engellediğini savunuyor" ifadelerini kullanıyor.
Femcel gruplarında, incellerden farklı olarak cinselliğin kendilerine tanınmış bir hak olması gerektiği inancına pek rastlanmıyor.
Kendi dış görünüşlerine odaklanan bu grupların, insanları kendilerini sevmeye teşvik eden hareketlere karşı olduğu da görülüyor.
2021'deki bir Reddit gönderisinde bir kullanıcı diğer femcellere sesleniyor:
Femcellere hatırlatmak isterim ki, 'Bu halinle iyi görünüyorsun' diyenler size YALAN söylüyor ve sizin tarafınızda DEĞİL. Çirkin kalmanızdan ve görünüşünüzü düzeltmemenizden YARARLANIYORLAR çünkü bu şekilde sizden daha çekici oluyorlar.
Diğer yandan incel ve femcellerin en çarpıcı ortak yönlerinden biri cinsiyet özcü bir tutum sergilemeleri. Yani kadın ve erkeklerin biyolojik olarak ayrıldıklarını, doğuştan gelen belirli duygusal, cinsel ve davranışsal özelliklere sahip olduğunu savunuyorlar.
Femcel topluluğu bu doğrultuda transfobik ve homofobik söylemlerle ilişkilendiriliyor.
Ayrıca femceller yakın zamana kadar bir şiddet eylemiyle anılmasa da bu gruplarda "erkek nefreti" de göze çarpıyor. Örneğin inceller, kadınlardan "foid" (female humanoid / kadın insansı) diye söz ederken, bazı femceller de erkekleri "moid" diye adlandırıyor.
Femcel akımı: "Hüznün metalaşması"
Geleneksel femceller denen topluluk 2018 civarında ortaya çıkarken, bu grupların önemli bir kısmı 2020-21 civarında Reddit tarafından nefret söylemi gerekçesiyle kapatıldı.
Ancak aynı dönemlerde femcellik büyük ölçüde TikTok'ta bir akım olarak yeniden doğdu.
Erkeklerden ilgi görmemekten yakınan kadınları ifade eden anlamını artık büyük ölçüde kaybeden femcel terimi, daha çok yalnızlık ve mutsuzluğun sosyal medya içeriği halini almasına karşılık geliyor.
zannediyosunuz ki fleabag popüler dizi gidik kız havaları falan diye habire abi ben aynı oyum yjaa diyoruz ama hayır ben GERÇEKTEN fleabagim hatta isim de koyucam ona nazlı. Bundan sonra nazlı ve benim hayat çizgimiz bağlıdır. https://t.co/5QYMaOkPCH
— taçılay an (@fleabag5291) August 24, 2024
2022'yi "femcel yılı" ilan eden Metro dergisi, bunun "bir hareketten ziyade trende dönüştüğünü" ifade ediyor.
"Femcelcore" veya "femcel akımı" diye adlandırılan bu ortam, topluluğun ilk versiyonundaki umutsuzluk hissinden yola çıkıyor ancak YouTuber Mina Le'nin ifadesiyle "hüznü metalaştırıyor".
Femcel ifadesine hiç rastlamamış olabilirsiniz ama TikTok, Instagram veya X'te vakit geçiriyorsanız bu akımla ilişkilendirilen gönderilere mutlaka denk gelmişsinizdir.
Dizi ve filmlerden kesitlerle "romantik bir hüznün" baskın olduğu bu paylaşımlarda, zaman zaman dağınık bir oda veya akmış makyajlar görülüyor, "gidik kız" gibi ifadelerle depresif bir ruh haline işaret ediliyor.
Örneğin hataları ve yenilgileriyle bir anti kahramanı merkezine alan Fleabag'in ana karakteri, yakın hissettirmenin ötesinde özenilen bir figür halini alıyor.
Lana Del Rey ve Mitski gibi sanatçıların şarkıları veya Amerikalı şair Sylvia Plath'in eserleri de femcel gönderilerine eşlik ediyor.
girls on their birthday pic.twitter.com/qPVboMB4Yb
— sierra (@YeahWafflez) April 23, 2024
Doğum günlerinde kızlar
Diğer yandan ilişkilerde "toksik" davranışların benimsendiği bu ortamlarda David Fincher'ın 2014 yapımı Kayıp Kız (Gone Girl) filmi de epey popüler.
Bu eserleri sevmek femcel olmak anlamına gelmiyor. Daha çok depresif ruh halininin, hayattaki başarısızlık hissinin, karman çorman bir yaşam tarzının bir internet kişiliği halinde sunulması sözkonusu. Hatta bu tür paylaşımlar yapan bazı kişiler aslında mutlu bir ilişki içinde olduğunu da söylüyor.
Aslında bu akımı, 2010'lardaki Tumblr'ın yeniden ortaya çıkması olarak görmek de mümkün. Farklı eserlerle benzer duyguların paylaşıldığı bu ortam, tıpkı modern femceller gibi, yeme bozukluğu ve diğer ruh sağlığı sorunlarını romantize ve teşvik etme eleştirileriyle karşılaşıyordu.
Pink pill felsefesi
İlk ve modern femcelleri karşılaştırınca öfkenin yerini ironik bir yaklaşım alırken, iki grupta da umutsuzluk duygusunun baskın olduğu göze çarpıyor.
Femceller, feminizmin işaret ettiği toplumsal sorunları kabul etmelerine karşın sistemi değiştirme amacı gütmüyor.
Benzer bir nihilist yaklaşım incellerde "red pill" (kırmızı hap) terimiyle ifade ediyor. Wachowski kardeşlerin kült filmi Matrix'in ana karakteri Neo'ya sunulan kırmızı hapa gönderme yapan bu felsefe, hayatın acımasız gerçekleri ve adaletsizliğini fark edip uyanmayı telkin ediyor.
Inceller için red pill, "aşk ve cinsel tatminin kadınların onlardan esirgediği metalar olması ve cinsellikte kontrolün kadınların elinde olduğu" inancına karşılık geliyor.
Femosferde daha çok tercih edilen "pink pill" (pembe hap) felsefesiyse, ilk femcellerde gördüğümüz üzere "çirkin kadınların yüzeysel güzellik standartlarının kurbanı olduğunu" iddia ediyor.
İki tarafın da cinsiyet özcü ve bazı uzmanların "hetero nihilizm" dediği bir tutuma sahip olduğu bu kaderci yaklaşım, incellerde daha çok şiddet eylemleriyle kendini gösterirken, femosferde toksik ve karanlık feminenlik gibi akımlar ortaya çıkıyor.
Toksik ve karanlık feminenlik: Dişil enerji ne anlama geliyor?
Şiddet, kadınlar üzerinde baskı kurma isteği veya duygularını ifade etmeme gibi, geleneksel olarak erkeklerle ilişkilendirilen olumsuz özellikler toksik maskülenlik diye biliniyor.
Toksik feminenlik de genellikle kadınlara atfedilen, uysallık, pasiflik, kendini feda etme veya duygusallık gibi özelliklere karşılık geliyor.
Bir diğer anlamına göreyse kadınların ilişkilerinde toksik davranışlar sergilemesini, "kadın gücünün, kurnazlığının veya ayrıcalığının uygunsuz bir şekilde ifade edilmesini" anlatıyor.
Bu anlamıyla, kadınların "içindeki karanlık tanrıçayı kucaklayarak gücünü geri almasını" söyleyen karanlık feminenliğe de benziyor ve tabii ki akıllara dişil enerjiyi getiriyor.
Güçlü kadın olayım derken Seyit onbaşı oldum, o sırada benim dişil enerji pic.twitter.com/sYnEoFSM6K
— Parfe (@Parfe) February 4, 2025
Aslında dişil-eril enerjinin tam olarak neye karşılık geldiğine dair de bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor. Dişil enerjinin kişinin sezgisel, içe dönük ve yaratıcı; eril enerjininse aktif ve analitik yönlerini temsil ettiği öne sürülürken sosyal medyada bu tanımlar daha çok geleneksel cinsiyet klişelerine atıfla kullanılıyor.
Bütün bunların harmanlandığı femosferde, tıpkı erkeklerin manosferindeki gibi flört sahnesi, tarafların kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığı bir pazara dönüşüyor.
Kendisini kadın düşmanı diye tanımlayan Andrew Tate gibi isimlerin erkeklere verdiği tavsiyelerin çok benzerleri, kendini feminist olarak adlandırılan kadın fenomenlerin hesaplarında karşımıza çıkıyor.
Örneğin Female Dating Strategy (Kadınların Flört Stratejisi) topluluğu, "ataerkil düzenden intikam almanın en iyi yollarından birinin erkeklerin kadınların ilgisi için rekabet etmesini sağlamak" olduğunu savunuyor.
Çoğu erkeğin değersiz olduğu, kadınların peşinden koşmaları ve finansal destek sağlamaları gerektiği gibi fikirler öne çıkıyor.
Bir yandan ilişkide kadının daha pasif bir konuma çekildiği bu bakış açısında, diğer yandan kadınların dişil enerjilerini kucaklayarak ilişkinin kontrolünü eline alma çabası sözkonusu.
Erkeklerin, flört sürecinin ardından romantik bir birliktelik veya evlilik gelip gelmeyeceğine karar veren taraf olduğu inancı karşısında, kadınlar seksi silah olarak kullanmaya yöneliyor.
Loughborough Üniversitesi'nde feminist medya ve kültürel çalışmalar uzmanı Dr. Jilly Kay, manosferdeki düşüncelerin burada yankılandığını söyleyerek ekliyor:
Yani kadınların cinsel pazardaki değeri erkeklerden seksi esirgemesinde yatıyor ve ilişki dışında seks yaparsanız değerinizi düşürüyorsunuz.
İstanbul Topkapı Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü'nden öğretim üyesi Selime Büyükgöze ise Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada sosyal medyanın kadınların, eşlerinden beklentilerini ve şiddete karşı duruşlarını paylaştığı bir ortam olduğunu söyleyerek ekliyor:
Dünyadaki akımlarda da karşımıza çıkan 'zengin koca' bulma arzusu, Türkiye'de sosyal medyada da karşımızda çıkıyor. Bu durumu ekonomik istikrarsızlığın gelecek ümitleri kurmayı imkansız hale getirmesiyle de birlikte düşünmek lazım.
Karanlık feminenliği savunan sosyal medya fenomenleri kadınların erkekleri nasıl baştan çıkaracağı veya "prenses" gibi davranarak isteklerini nasıl elde edeceğine dair tavsiyeler verirken, bazıları feminizme de tepkili.
Yaklaşık 280 bin takipçisi olan Kanika Batra, "üçüncü dalga feminizmin etkilerini gördükten sonra" feminist olmayı bıraktığını söylüyor ve "kadınların maskülen rollere itilerek erkeklerin peşinde koşmasından" yakınıyor:
Bu doğal değil ve görünüşe göre aile kurmayan kişilerin sayısı giderek artıyor.
Dr. Kay bu akımların kadınları güçlendiriyormuş gibi görünmesine karşın "son derece muhafazakar" değerleri savunduğunu vurguluyor.
Büyükgöze de "Bu akımlara bakıldığında geleneksel cinsiyet rollerini yeniden üreten ama bir yandan yeniden yorumlayan kadınlar görüyoruz" diyerek ekliyor:
Elbette bu kadınların cinsiyet rolleriyle kurdukları bu ilişki yeni değil, şu an farklı olan kadınların bu rolleri sosyal medya yoluyla 'pazarlaması'.
Tradwife akımı ve feminizm karşıtlığı
Feminizmin kadınlara ve topluma faydadan çok zarar verdiğini veya artık misyonunu tamamladığını düşünen tek kişi Batra değil.
Yine büyük ölçüde Z kuşağı kadınları arasında yayılan tradwife akımı bunun son dönemlerde ilk akla gelen örneğini sunuyor.
Traditional wife (geleneksel eş) kelimelerinin birleşiminden oluşan tradwife akımı, bir işte çalışmadan ev hanımlığı yapan ve çocuklarına bakan kadınların hayatının sosyal medyada estetik bir şekilde sunulmasını içeriyor.
Bu paylaşımların hepsi, kadınların istifa edip eviyle, eşiyle, çocuklarıyla ilgilenmesini alenen söylemiyor ancak iş hayatının karmaşasına ve zorluklarına karşı huzurlu bir yaşantı resmediyor.
Benzer şekilde X'te zaman zaman genç kadınların bu sıkıntılardan yakınarak "Çalışmak bana göre değil" dediği paylaşımlar göze çarpıyor. TikTok ve Instagram'da "Cennete gidince çalışma hakkım için savaşan kadını bulduğumda" cümlesiyle komik paylaşımlar yapılıyor:
@fumgotmemes just you wait #relatable #imjustagirl #workmemes #corporatelife #funnymemes #officejokes ♬ original sound - ! Celina
Liberal feminizmin "Çocuk da yaparım kariyer de" mesajıyla büyüyen Z kuşağı kadınları, cinsiyetler arasındaki maaş farkı gibi iş ortamı eşitsizliklerinin devam etmesi sonucu artık "Neden hepsini yapayım ki?" demeye başlamış görünüyor.
Bir yandan çocuk bakımı ve ev işlerini üstlenmeyi sürdüren kadınların "çift vardiya" yapmaktansa tradwife videolarındaki sakin yaşantıyı arzulaması pek şaşırtıcı değil.
The Women of the Far Right (Radikal Sağ'ın Kadınları) kitabının yazarı Eviane Leidig, Z kuşağının bu patron kız feminizminin ironilerini yakaladığını söyleyerek "Gençler toplumun onları yüzüstü bıraktığını düşünüyor" diye ekliyor.
Feminizmin kadınları "kadınlıktan uzaklaştırdığı" inancı da bu düşüncelere eşlik ediyor. "Yemek yapabiliyorum, elbise giyip kendimi güzel hissedebiliyorum çünkü feminist değilim" gibi gönderiler viral olurken, bazı kadınlar da feminist hareketin kazanımları olmadan böyle videoları paylaşmanın bile mümkün olmayacağına dikkat çekiyor.
Bu akımlar neden popülerleşiyor?
Bu yazıda ele aldığımız inceller de dahil bütün akımların ortak noktalarından biri, cinsiyet rollerinin keskin çizgilerle çizildiği ve bu özelliklerin doğuştan geldiği inancının merkezde yer alması.
Umutsuzluğun hakim olduğu bu ortamlarda kadınlar, feminizmin işaret ettiği kadın düşmanlığı ve eşitsizlik gibi sorunlara dikkat çekse de sistemin değiştirilemeyeceği düşüncesi kabul görüyor.
Pek çok uzman, liberal feminizmin vaatlerinin suya düşmesinin bu düşüncelerin benimsenmesinde kritik bir rol oynadığını belirtiyor. Özellikle genç kadınlar bu türden bir feminizme karşı bahsettiğimiz çeşitli akımları kendine yakın görürken, aslında çok benzer bir şekilde toplumsal değil bireysel bir kurtuluş arayışına giriyor.
Feminist aktivist Büyükgöze "Erkek egemenliği ve kapitalizm, kadınların beden, emek ve kimliklerine el koyuyor Eşitsiz bir yaşamı sürdürmeleri için rızalarını oluşturuyor ve kadınlar kimi zaman bu cenderede 'makbul kadın' olmaya çalışarak çıkmaya çalışıyor" diyor.
Örneğin tradwife akımı geleneksel kadın rollerini estetik bir şekilde sunuyor ve genç kadınlar, haklarını kaybetme korkusu olmadan bu yaşantının cazibesine kapılabiliyor.
Diğer yandan uzmanlar femosferdeki bazı kadınlar için feminizmin kritik önemde olduğunu belirtiyor. Yazar ve araştırmacı Dr. Sophie Lewis bireysel kurtuluş çabası için "Buna neredeyse anti-feminist feminizm denebilir" ifadelerini kullanıyor.
Ancak Türkiye'de kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı bir dönemde sosyal medyanın kadınların sesini duyurmasını sağlayan bir ortam olduğuna da dikkat çekiliyor.
Büyükgöze "Sosyal medyanın aynı zamanda kadınlar açısından bu cinsiyet rollerini eleştirdikleri ve başka türlü bir yaşam kurmanın imkanını hatırlatan içerik ve akımlarla da karşılaşma yeri olduğunu unutmamak lazım" diyerek sözlerini şöyle sonlandırıyor:
Bu akımları, kadınları kazanımlardan dönmeye ikna çabası olarak da yorumlayabiliriz. Ama kadınların dönmeye niyeti yok.
© The Independentturkish