Esad rejiminin devrilmesi sonrasında Vaşington'dan çelişen mesajlar geliyor.
Son bir ayına giren Biden yönetimi, ABD'nin mevcut politikalarını sürdüreceğini ısrarla vurgularken, Trump kampından daha farklı açıklamalar yapılıyor.
Kongre'den gelen bazı tepkiler ise önümüzdeki dönemde de ABD'nin yasama organında Türkiye karşıtlığının süreceğine işaret ediyor.
Peki, 27 Kasım'dan bu yana yapılan açıklamalar temelinde bir değerlendirme yaptığımızda ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'ın 20 Ocak'ta yeniden göreve başlamasıyla Suriye özelinde neler bekleyebiliriz?
Trump'ın verdiği mesajlar
Trump Suriye'ye ilişkin ilk görüşünü kendi sosyal medya hesabı üzerinden henüz Esad devrilmeden önce paylaştı.
Esad karşıtı unsurların Suriye'de daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde bir kaç şehri eline geçirdiği belirten Trump, "Suriye darmadağın ve bizim dostumuz değil. ABD'nin hiç bulaşmaması gerekir. Suriye bizim sorunumuz değil. Akışına bırakın ve dahil olmayın" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump "Paris Match" dergisine verdiği röportajda ise, uluslararası krizlerin çözümü bağlamında öncelikli olarak Ukrayna sorunun ele alınması gerektiğine işaret etti ve Ortadoğu'daki durumun yönetilmesinin "daha az zor bir durum" olduğunu savundu.
Suriye bağlamında ise Trump, "Dünyada çok fazla kriz var. Geçtiğimiz günlerde Suriye'den haberler aldık. Kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklar çünkü biz karışmayacağız. Fransa da karışmayacak" şeklinde konuştu.
Trump ayrıca, "Bu iki ülke [Ukrayna ve Rusya] inanılmaz insan kaybı yaşıyor. Yüz binlerce asker öldürüldü" diyerek, 7 Ekim'den bu yana Filistin topraklarında ve Lübnan'da yaşanan can kayıplarını görmezden geldiğini de ima etmiş oldu.
Geçen hafta seçimlerden sonra ilk defa basın toplantısı düzenleyen Trump bu defa Türkiye'yi ilgilendiren açıklamalarda bulundu.
Trump, Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinin arkasında Türkiye'nin olduğuna işaret ederek, "Erdoğan çok zeki biri. Bunu binlerce yıldır istiyordu ve başardı. Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama ben biliyorum, Türkiye kazandı. Erdoğan çok zeki ve sert bir adam" ifadelerini kullandı.
Trump konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la geçmişte çok iyi geçindiğine ve Türk ordusunun çok güçlü olduğuna da değindi.
Öte yandan Trump, Türkiye'nin çok fazla can kaybı olmadan dostane olmayan bir şekilde kontrolü ele geçirdiği yorumunda da bulundu.
Kongre ve ABD'li siyasetçilerden gelen tepkiler
Trump'ın Türkiye'yi öven son açıklaması Vaşington'da bazı çevrelerde rahatsızlık yarattı.
Nitekim, Senatörler Chris von Hollen ve Lindsey Graham hafta başında yayımladıkları ortak açıklamada Ankara'nın ateşkesi kabul etmemesi halinde Türkiye'ye yaptırım tehdidinde bulundu; cuma günü ise Türkiye'ye yönelik yaptırım içeren bir tasarıyı Senato'ya sundu.
Türkiye'ye yönelik tehditkar açıklamalarda bulunan bir diğer Senatör ise John Kennedy oldu.
Kennedy Türkiye'nin Suriye'yi işgal etme planı olduğuna dair ellerinde istihbarı bilgi olduğunu ileri sürdü ve "Kürtleri yalnız bırakın" diyerek, aksi takdirde yaptırım uygulanması konusunda Kongre'yi harekete geçireceğini belirtti.
Diğer yandan, birinci Trump döneminde ABD'nin BM Daimî Temsilcisi olarak görev yapan ve 2024 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'den aday adayı olan Nikki Haley, hem bir televizyon röportajında hem de sosyal medya hesabı üzerinden Trump'ın yerinde olsa göreve geldikten sonra ilk arayacağı kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olacağını, zira Türkiye'nin Ukrayna'daki savaşı bitirme ve İran'ı zayıflatma konusunda kilit rol oynadığını aktardı.
Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı, Kürtlere yakınlığıyla bilinen Mike Waltz yakın zamanda verdiği bir röportajda Başkan Trump'ın tamamen haklı olduğunu, Suriye'de hiçbir şekilde ABD askerlerinin bulunmasına gerek olmadığını, ancak yine de DAEŞ ve İsrail'in sınırları konusunda bölgedeki gelişmeleri takip etmeye devam edeceklerini açıkladı.
Waltz, ABD'nin birincil önceliğinin DAEŞ'in yeniden güçlenmesini engellemek olduğunu vurguladı.
Trump'ın ilk başkanlık döneminde ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi olan James Jeffrey ise, HTŞ'nin geçmişte DAEŞ'le mücadele konusunda başarılı olduğunu ifade ederek, Başkan Trump'ın ABD askerlerinin Suriye'de neden kalmaları gerektiği yönündeki sorusuna gerekçe sunmanın kolay olmayacağını belirtti.
Geçen hafta Şam'a giderek HTŞ lideri Ahmed al-Şara'yla görüşen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf'in temasları sonrasında verdiği online brifingde "Bakın, 8 Aralık'tan itibaren Suriye'de her şey değişti. Bu oldukça açık. Her şey değişti. Suriye'deki birçok topluluk gibi, büyük bir baskıya maruz kalan Kürtlerin, Kuzeydoğu Suriye'deki Kürtlerin kendilerini örgütleyip savunmalarına yol açan koşullar, bir dizi koşuldu; ancak her şey gerçekten çok dramatik bir şekilde değişti" şeklindeki ifadeleri dikkat çekiciydi.
Aynı brifingde Leaf, "SDG'nin ülkenin kuzeydoğusundaki rolü için kontrollü bir geçiş üzerinde çalıştıklarını" da sözlerine ekledi.
Trump nasıl bir yol izleyecek?
Trump'ın birinci döneminde farklı bir dünya ve çok farklı bir Ortadoğu vardı.
Trump ilk başkanlığı sırasında dünyadaki ABD askerlerini çekme yönünde bir strateji izledi, bu doğrultuda ABD'nin Suriye'deki askeri varlığını da sonlandırmak istedi.
Asker sayısı azaltılsa da ABD Suriye'deki askeri varlığını sürdürdü ve SDG olarak adlandırdığı PKK/YPG terör örgütüyle iş birliğini sürdürdü.
Şu anda Vaşington'da Suriye ve PKK/YPG'nin geleceğine ilişkin izlenecek yol konusunda bir netlik olmadığı anlaşılıyor.
Hem Biden Yönetimi hem de Trump cephesi sahadaki değişikliklerin ve Türkiye'nin rolünün farkında.
Göreve başlamasıyla Trump yaşanan son gelişmeler tahtında ABD askerlerinin Suriye'de kalmasının gerekli olup olmadığını sorgulayacaktır.
HTŞ'nin DAEŞ hapishanelerinin kontrolünü sağlama konusunda ortaya koyduğu irade, eğer Vaşington için gerçekten amaç DAEŞ'le mücadele ise, PKK/YPG'nin var olma nedenini ortadan kaldıracaktır.
Trump, Ortadoğu'da şüphesiz İsrail'in güdümünde hareket edecektir.
Ancak İsrail bağlamında Suriye'de asker bulundurması ne derece önemlidir bunu da tartacaktır, zira zaten bölgede ciddi bir mevcudiyeti olan ABD, 7 Ekim sonrası bu varlığını bariz bir şekilde artırmıştır.
Trump'ın danışman ve bakan olarak atamayı düşündüğü isimlerin neredeyse tamamı İsrail yanlısı ve Kürtlere yakın duruyor.
Ancak bu defa Trump yaptığı seçimlerde kendisine koşulsuz biat edecek kişileri belirlemiş durumda. Dolayısıyla
Trump'ın 2016-2021 yılları arasında verdiği kararların uygulanması aşamasında karşılaştığı direnç bu defa söz konusu olmayabilir.
Fakat, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)'un duygusal bağının bulunduğu YPG'yle iş birliğinde diretmesi kuvvetle muhtemeldir.
Bu noktada, Trump'a hem Türkiye tarafından hem de HTŞ'nin atacağı adımlarla PKK/YPG'nin sadece Türkiye için değil, aynı zamanda Suriye ve Suriye halkı için bir tehdit teşkil ettiği, Türkiye'nin DAEŞ'le Mücadele Küresel Koalisyonu çerçevesinde, HTŞ'nin de doğrudan DAEŞ'ın yeniden güçlenmemesi için gereken tedbirleri alacağı anlatılmalı ve ikna edilmelidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish