Göç ve Diaspora Vakfı, “Türkiye Göç Hareketliliği Raporunu (2016-2023)” yayımladı.
Raporda, Türkiye’nin sığınmacı sayısı bakımından dünyada ikinci sırada olduğu, ancak 2021 itibariyle sığınmacı akınının durduğu belirtildi.
Türkiye’deki göçmen sorununun “yeni sığınmacı gelişlerinin olmadığının” savunulduğu raporda, 12 yıl önce sığınmacı olarak gelenlerin hala bu statüde kalmaya devam etmesi olduğu öne sürüldü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Raporda, Türkiye’deki toplam göçmen nüfusunun Türkiye’nin toplam nüfusuna oranının yüzde 7 olduğu ve bu oranla dünya sıralamasında 102. sırada yer aldığı belirtildi. Rapora göre, Türkiye, genel göçmen nüfusu bakımından dünyada 12. sırada bulunuyor.
“Türk soyu ve Türk Kültürüne ait olma” tanımlamasına yeni yorumlama önerisi
Göç ve Diaspora Vakfı, Türkiye’deki sığınmacı krizine için çözüm önerilerinde bulundu.
Raporda, 5543 sayılı İskân Kanunu’nun 7. Maddesine atıfta bulunarak, “Türk soyu ve Türk kültürüne ait olma” tanımının sahada daha etkili bir şekilde yorumlanması gerektiği savunuldu.
Böylece, Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından alınacak bir karar ile, “Türk soyu ve Türk kültürüne ait” olma kavramının genişletilmesi öneriliyor.
Öneriye göre, Türkiye’de 12 yıl boyunca kesintisiz eğitimini tamamlayan ve Türkçe dil sınavından başarılı olan çocukların “Türk soyu ve Türk kültürüne ait kabul edilmesi” öngörülüyor. Bu düzenleme ile, 6 yaşında Türk Milli Eğitim Sistemi’ne katılan ve burada 12 yıl boyunca eğitim alan, ardından Türkçe dil yeterliliği sağlayan gençlerin Türkiye’de kalıcı bir statüye kavuşmaları hedefleniyor.
Böylece bu sığınmacıların Türkiye’de ekonomik, toplumsal, bilimsel, siyasal ve diplomatik üretime katkı sağlayacak birer birey haline gelmelerinin önü açılacağı iddia edildi.
Nitelikli göçmen devşirilmesine karşı Türkiye’nin kaynaklarını koruma ihtiyacı
Raporda, Türkiye’nin eğitim sistemine dahil edilen sığınmacı gençlerin, eğitimlerini tamamladıktan sonra başka ülkelere göç etmeleri nedeniyle büyük bir kayıp yaşandığı iddia edildi.
Türkiye’nin eğitim süreçlerinde destek verdiği sığınmacıların, tam üretim çağında Batılı ülkeler tarafından “nitelikli göçmen” olarak kabul edilmesinin Türkiye için “ciddi bir kayıp olduğu” öne sürüldü.
Bu bağlamda, Türkiye’nin göçmen ve sığınmacı politikasını sadece sınır güvenliği veya düzensiz göçle mücadele üzerine kurmaması gerektiği, aynı zamanda göçmenlerin topluma kazandırılmasını amaçlayan politikalar geliştirmesi gerektiği savunuldu.
Independent Türkçe