Kuşlar, gerek İslam mitolojisinde gerekse Osmanlı literatüründe her daim özel bir yere sahip oldular.
Hz. Süleyman'ın kuşu Hüdhüd bir istihbarat elamanı gibi düşman ilinden haberler taşırken, Ebabil isimli kuşlar zulme karşı bir semboldür.
Yine Hz. İbrahim'in ateşine bir damla su taşıyan serçe merhameti temsil ederken tasavvufta Simurg öğretisi vahdet anlayışının temel unsurlarından birisi olarak karşımıza çıkar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Osmanlı'nın en önemli padişahlarından Sultan Abdulhamid de kuşlara gösterdiği yakın alaka ile bilinir.
Sultanın hayvanlara olan düşkünlüğü elbette kuşlarla sınırlı değildi.
Yıldız Sarayı dünyanın en ücra bölgelerinden İstanbul'a getirilen nadide hayvan örnekleriyle doluydu.
Tüm bu hayvanların içinde Sultan Abdulhamid'in ayrı bir önem verdiği hayvanların başında güvercinler geliyordu.
Bunun temel nedeni, güvercinlerin haberleşme ve istihbarat konusunda kullanılmak üzere eğitilebilmeleriydi.
Bu sebeple olsa gerek istihbaratla uğraşan bazı subaylara "Kuşçubaşı" da denilebilmekteydi.
Güvercinlerin istihbaratçılığı
Güvercinler, yuvasına alıştırıldıktan sonra çok uzak mesafelerden bulabilmeleri özelliği sayesinde küçük kağıtlara yazılan notları süratle taşıyabilirlerdi.
Bu yöntem Romalılardan Mısırlılara varıncaya dek neredeyse her medeniyet tarafından kullanılan kadim bir istihbarat yöntemiydi.
19'uncu asırda Osmanlı Devleti, modernleşmesinin en temel sac ayaklarından birisi olarak Posta ve Haberleşme Teşkilatı'nı kurumsallaştırırken bu kadim yönteme de yer ayırdı.
Düvel-i Muazzama'nın neredeyse tamamı güvercinleri istihbaratta kullanmaları Osmanlı idarecilerini de bu meseleyi ciddiyetle ele almaya zorladı.
Abdulhamid, Yıldız Sarayı'na "Kuşluk-ı Hümâyûn" inşa ettirerek memleketin dört bir yanından güvercin cinsleri toplamaya başladı.
Sultan, Londra ve Paris'ten de Osmanlı memleketinde bulunmayan bazı güvercin türlerini getirtebilmek için devlet ricalini harekete geçirmişti.
Osmanlı padişahının güvercinlere olan ilgisini bilen Fransız bilim insanı H. Declercq, güvercinler için özel bir taşıma tüpü geliştirerek buluşunu Osmanlı sarayına sundu.
Abdulhamid, güvercinleri askeri amaçlar ve haberleşme için kullanma fikrini tam manasıyla hayata geçirmek fikrini uzun süre "mahrem" gizliliği ile sürdürmüş ve karşı istihbaratta kullanılabileceği endişesiyle ertelemişti.
Bunun temel nedeni Rusların güvercin istihbaratı konusunda çok ileri sayılabilecek yöntemlere sahip olmasıydı.
Bu sebeple Osmanlı subayları tam anlamıyla hazır oluncaya dek bu fikri sürekli ertelemiş; ama nihayet 1901 senesinde "Askerî Muhâbere Güvercinleri Nizamnâmesi" yayımlatarak güvercinleri resmen ordunun bir parçası haline getirmişti.
ABD'den güvercin getirtmek istedi
Osmanlı padişahları arasında ABD ile en fazla münasebeti bulunan ve bu yeni devleti merak eden padişah Sultan Abdulhamid idi.
Onun bu merakı ABD elçisi Wallace ile ömürlerinin sonuna kadar sürecek bir dostluğun kurulmasını sağlayacaktı.
Öyle ki Wallace ülkesine dönünce Sultan ile dostluğunu ölümsüzleştirmek için hatıralarını ve hediyeleri ihtiva eden bir dostluk müzesi kuracaktı.
Sultan Abdulhamid, tüm dünya vahşi ve bela olarak gördüğü Kızılderilileri ise son derece mazlum bir halk görüyor ve kültürlerinin yok edilmesini binlerce kilometre uzakta esefle takip ediyordu.
Hatta Kızılderili kültürünün tamamen yok edilmemesi için bir grup ailenin İstanbul'a getirilip koruma altına alınması için teşebbüste dahi bulunacaktı.
Sultanın, ABD'de ilgi duyduğu yalnızca Kızılderililer değildi.
ABD'nin son derece maharetli güvercinleri de ilgisini cezbediyordu.
Ramazan Erhan Güllü, bu ilgiyi şu sözlerle aktarır:
1883 yılında Washington Sefiri Tevfik Paşa'dan Saray'ın ihtiyaçları için bazı isteklerde bulunan Sultan, mobilya, tulumba ve tütün gibi taleplerinin yanında sefirden at ve güvercin de istemişti. Evcil ve yabani güvercinlerin her birinin farklı türleri olduğunu belirten Sultan, farklı şehir ve bölgelerden ulaşılabilen her cinsten güvercinden birer çift gönderilmesini talep ediyordu. Yolda sağ salim gelmelerini sağlamak için korunaklı sandıklara konulmalarını, sandıklardan sorumlu olmak üzere de oralı bir nefer görevlendirilerek güvercinlerin İstanbul'a ulaşmalarının sağlanmasını istiyordu.
(19-20. Yüzyıllarda Avrupa'da ve
Türkiye'de Askerî Posta Güvercini Kullanımı)
Sultan Abdulhamid'in kurduğu güvercin bölükleri hem I. Cihan Harbi'nde hem de Millî Mücadele döneminde etkin olarak kullanıldı.
Sultan Abdulhamid'in en büyük endişesi bu kuşların karşı istihbaratta kullanılmasıydı ve nitekim bu endişelerinde de haklı çıktı.
Cihan Harbi sırasında Siyonistlerce kurulan Nili İstihbarat Teşkilatı, güvercinleri Filistin cephesinde İngilizlere bilgi sağlamak adına kullandı.
Bu teşkilatın zararlı faaliyetleri neticesinde binlerce Mehmetçik Gazze ve Hayfa'da şehit düştü.
Güvercinlerin en büyük handikabı zehirli gazlara karşı son derece narin hayvanlar olmasıydı.
Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele döneminde yararlılıklarına yakından şahit olduğu güvercinlerin kimyasal silahlardan korunabilecek yöntemlerini geliştirmek üzere çalışmalar yapılmasını emrini vermiş ve güvercinlerin ordunun bir parçası olması sağlamıştı.
Velhasıl, Sultan Abdulhamid'in şahsi projesi olan istihbarat elemanı güvercinler projesi tarihimizin değerli icraatlarından birisiydi.
Bu proje gerek Cihan Harbi ve gerekse de Millî Mücadele döneminde hayli faydasını göstermişti.
Cumhuriyet döneminde de güvercinler ordudaki varlığını korumayı başarmıştı.
Güvercinlerin modern teknoloji ile ortadan kalktığını düşünmeyin CIA, Soğuk Savaş Döneminde "Tacana" projesiyle güvercinlerden fazlasıyla yararlanmış, en stratejik görevleri onlara yüklemişti.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish