Verdikleri karşılık…

İsrail, evlerini başlarına yıkarken Araplar, Filistin etrafında bir kez daha bölünüyor. 75 yıldır olduğu gibi ihanet suçlamaları yağıyor; kan nehirleri boşluk denizine akıyor

Fotoğraf: Mostafa Alkharouf/AA

Bugünlerde internette Filistin zekâsının Lübnan ekonomisine katkılarını konu alan yayınlar yapılıyor.

Bu konuda verilen örnekler ise Intra Bank ile başka bazı şirketler.

Bu söylemlerin, Lübnan'ın kendilerine sunduğu imkânlardan dolayı Filistinlilerden minnet bekleyen başka bir grubun benzer açıklamalarından kaynaklandığına hiç şüphem yok.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Her iki tarafın da bu söylemleri, ne zaman olursa olsun ahlaki bir tavır değil.

Ama Lübnan'ın, kaderini siyasi, ekonomik ve varoluşsal olarak Gazze'ye yönelik savaşın durdurulmasına bağladığı böyle bir zamanda hiç ahlaki değil.

Filistinliler, büyük göçten bu yana rahatsız. Filistin'in kaybedilmesinden de Arapların sorumlu olduğunu söyleyip duruyorlar.

Bu duygu onları Filistin'i Ürdün, Lübnan ve Kuveyt gibi Arap ülkelerinde arar hale getirdi.

Mesela Amman'da kardeş Ebu Davud, Kral Hüseyin'i yönetime düşman bildi.

Lübnan'da da Temsilciler Meclisi, hakkında bilgi sahibi olmalarına izin verilmeksizin, Filistin Kurtuluş Örgütü ile Kahire Anlaşması'nı imzalamaya mecbur bırakıldı.

Başkan Yaser Arafat'ı, Lübnan'ı iki kez yönettiğini söylemeye sevk eden de budur.

Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali sırasında da benzer bir politika izlendi.

Bu tutum ilkesel olarak, yani Filistinli ve işgal açısından yanlıştı: Toprakları ve egemenliği işgalle elinden alınan birinin, herhangi bir yerde bir an bile olsa işgalin tarafını tutması makul mu?

Hele de söz konusu olan, yaklaşık 300 bin Filistinlinin bulunduğu bir ülke ise…

Filistinlilerin başta eğitim ve ekonomi olmak üzere tüm sahalarda Kuveyt'in ayağa kalkmasında önemli bir rol oynadıklarına hiç şüphe yok.

İyi ama, kim kimi daha çok destekledi?

Saddam'ın İntifadaya (Filistin ayaklanmasına) verdiği destek, Filistinlilerin Kuveyt'te bulduklarıyla kıyaslanabilir mi?  
 


Lübnan, 1969 yılında Kahire Anlaşması konusunda olduğu gibi şimdi de Gazze konusunda bölünmüş durumda.

'Direniş' grubu, her şeyi Gazze'deki durumla ilişkilendiriyor.

Bir grup da Nehar gazetesinin genel yayın yönetmeni Nayla Tueni'ye şu soruyu soruyor:

Kim ne zaman bizim için öldü ki, biz de şimdi onun için ölelim?

Küçük ülke daima 2 mantıkla mücadele ediyor:

Dışarıdaki savaşa ilişkin tutum nedeniyle içeride bir savaş.


Yaklaşık 20 yıl süren iç savaşta 150 bin insan öldü, 1 milyona yakın insan göç ett.

Ve bu savaş, Filistin silahlı mücadelesinin Beyrut'tan Tunus'a ve Sudan'a çekilmesiyle sona erdi veya askıya alındı.

Lübnanlılar, onları birleştirmesi beklenen bir meselede bir kez daha ayrışıyor.

İsrail, evlerini başlarına yıkarken Araplar, Filistin etrafında bir kez daha bölünüyor.

Ve 75 yıldır olduğu gibi ihanet suçlamaları yağıyor ve kan nehirleri boşluk denizine akıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU