Filistin: Gerçeğin koşulları ve aklın zaferi

Akıl sonunda galip gelir, çünkü gerçekliğin koşulları katıdır; toprağın dörtte üçü tamamen yok olmuşken bir zaferden bahsedilemez

Fotoğraf: Mahmud Hams/AFP

Bir çıkış yolu arayan akla yakışan bir sakinlikle yüksek seslerin birçoğu, Gazze'deki kriz ve savaşa dair yorumlarını değiştirmeye başladı.

Hamas'ın bir zafer kazandığını söyleyenler İsrail'in adaletsiz ve kibirli olduğu, Batılı ülkelerin ise taraflı olduğu gerçeğine daha çok odaklanmaya başladılar.

Bazıları da Batı'nın sosyal medyadaki daha önce belirgin olmayan sempatisine odaklanıyor ve bunu Batı'nın tutumunda büyük bir değişiklik olarak tanımlıyorlar.

Asıl önemli olansa zafer söyleminin artık kimse tarafından tekrarlanmaması.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Akıl sonunda galip gelir, çünkü gerçekliğin koşulları katıdır; toprağın dörtte üçü tamamen yok olmuşken bir zaferden bahsedilemez.

On binlerce kişi ölmüş, daha fazlası yaralanmış ve Gazze Şeridi'nde yerinden edilenlerin sayısı 1 milyonu aşmışken bir zaferden bahsedilemez.

Hiçbir dilde ve aklın mantığında buna zafer denilemez, aksi takdirde insanlar anlam kaybı yaşar ve dil artık iletişimin ve fikirlerin gerçek bir ifadesi olmaktan çıkar.

Aşırı hevesli ve metafizik ya da gaybi açıklamaların, seferberlik veya acı gerçeğe karşı bir teselli olarak kullanılsalar bile siyaset ve gerçeklikle hiçbir ilgileri yoktur.

Devam eden Gazze savaşında bazı fraksiyonların galip geldiği söylemi sona erdi, eğer sona ermeseydi dil anlamını yitirirdi.

Bu durumda, şiddetli savaşlarla Endülüs'ten en kötü şekilde kovulsalar da Müslümanların Endülüs'te galip geldiğini söyleyebilirdik.

Mesela, Sovyetler Birliği'nin dağılıp sona ermesine rağmen Soğuk Savaş'ı kazandığını ya da Arapların, İsrail'in yüzölçümünü aşan çok geniş topraklar kaybetmelerine rağmen 1967'teki savaşı kazandıklarını da söyleyebilirdik.

Böyle sayısız örnek verebilirdik. Dolayısıyla zafer kavramı bugün yerini, mazlum Gazze'de olup bitenlerin ve yaşananların gerçekçi bir şekilde tanımlanmasına bıraktı.

Küçük bir grup her zaman mantıksız olanı söylemeye ve inanılmaz olanı yaymaya devam edecek, ancak bu grup marjinalleşiyor ve nüfuzu azalıyor çünkü duygusal inkâr durumuna girmek gerçekleri değiştirmez ve gerçekçi sonuçları yansıtmaz.

Bu, takipçileri olan mitsel bir düşünce olarak kalır, ancak bu takipçilerin sayısı ya da etkileri azalır ve bu dünyaya ve kurallarına, gerçekliğe ve onun koşullarına ait olmayan bir boşluğa girerler.

Devam eden savaş sırasında Hamas liderlerinin bir tutumu tekrarlanmaya başladı.

Bu tutumu ilk olarak geçen kasım ayı başında İsmail Heniyye dillendirmişti, onu Musa Ebu Marzuk'un benzer tutumu ve Hamas'ın yaptığı bazı resmi açıklamalar takip etti.

Bunların hepsi tek bir noktaya varıyordu; Filistin Kurtuluş Örgütü'nün 1993'teki Oslo Anlaşmalarında kabul ettiği şeyi açıkça onaylamak ve Filistin Otoritesi tarafından benimsenen, tüm Arap ülkeleri tarafından desteklenen ve Arap Girişimi tarafından resmi olarak benimsenen siyasi pozisyona geri dönmek.

İşte bu, açıklığa kavuşturulması ve Arap gençliğinin hayatlarını sloganlar arkasında koşarak tüketen, sahadaki büyük yenilgilerle dolup taşan nesillerin hatalarını tekrarlamamak için sıcak olayları ve savaşı artık akılcı ve gerçekçi bir şekilde okuyabilmesi konusunda gerekli ve aydınlatıcı bir bilinçlenme anıdır.

Böylece bilince sapmalara karşı bağışıklık kazandırılabilir, kültürel ve siyasi elitler arasındaki popülistler kolayca tespit edilebilir, çünkü bölgedeki savaşlar, çatışmalar durmayacak ve zaman zaman yaşanmaya devam edecek.

Sıcak olaylara ve sonuçlarına dair sakin, bilgili ve kesin okumaları herkesin gözü önüne sermek, medya alanındaki çalışmaları, televizyon programlarını yoğunlaştırmak ve sosyal medyayı olanları, ayrıntılarını ve etkilerini yaymak için kullanmak kadar hiçbir şey bilinçli bir nesil ortaya çıkaramaz.

Sakin bir siyasi tanımlamayla Hamas, Filistin Otoritesi ile FKÖ'nün pozisyonlarına yaklaşmaya başladı.

Bu durumda her Filistinlinin, şair Bedevi el-Cebel'in dediği gibi "madem böyle olacaktı tüm bunlar neden yaşandı" deme hakkı var.

Savaş kararının alındığı siyasi bağlamın ve bölgedeki hangi siyasi eksenlere ait olduğunun ortaya konulması siyasi farkındalığı artıracağından güncel olaylara ilişkin bağlamların oluşturulması önemli.

Keza politika ve pozisyonların geliştiği tarihsel bağlamı, bunların sonuçlarını, kimin ilerlediğini, kimin geride kaldığını, kimin kazanıp kimin kaybettiğini ortaya koymak da tarih ve onun gerçeklik üzerindeki etkisi konusunda farkındalık yaratır.

Kayda değer bir karşılık olmaksızın verilen büyük kayıpların boyutunu gösteren rakamlar ve istatistiklerle ekonomik ve maddi etkilerin ayrıntılı bir envanterinin oluşturulması, ardından tüm sahneyi kaplayan ölümler, yaralanmalar ve yerinden edilmeler gibi insani bedelin ortaya konması, resmin okunabilmesi, incelenebilmesi ve açıklanan tutumların analiz edilip eleştirilebilmesi için önemli.
 


Hamas, Filistinler arasındaki bölünmeye liderlik ettikten sonra Filistin Otoritesi ile iletişime geçmeye başladığını duyurdu.

Gazze'deki savaşın sona erdirilmesi ve Filistin sorununun nesilleri besleyen ama gerçeklikle hiçbir bağlantısı olmayan ideolojilerden uzak bir şekilde çözülmesine yönelik her türlü girişim ve fikre açık oldukları yönünde liderleri net açıklamalar yapmaya başladılar.

Hatadan geri dönmek bir fazilettir ve bunu yapanlar ayıplanmamalı ama durumu açıklığa kavuşturmak, hataları kabul etmek ve bir daha tekrarlanmamasını sağlamak şartıyla.

Zira bütün bir halkın hayatı ve geleceği deney sahası, herhangi bir slogan ve bağlam altında yürütülen aşırılıklar için bir alan değildir.

Uluslararası alanda ABD'nin tutumu İsrail'i terk etmedi, sadece İsrail'in tutumuyla kendisi arasına bir mesafe koymaya başladı ve bu, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların doğası gereği tahmin edilen bir durum.

Sol liberal Biden-Obama yönetimi ile Netanyahu'nun sağcı İsrail hükümeti arasında yıllardır süregelen açık bir anlaşmazlık var.

Dahası, Netanyahu hükümeti tehdit ettiği şeylerin çoğunu insani duyguları şok eden bir vahşetle gerçekleştirdi.

Tüm bunlardan önce de ABD, olup bitenler ve Gazze'deki savaşın durması gerektiği konusunda Suudi Arabistan, Arap ve İslami tutumun katı ve tavizsiz olduğunu çok iyi anladı.

ABD'nin tutumunun savaşın başlangıcına göre biraz değişmesinin bir diğer nedeni de savaşın devam etmesinin ve genişlemesinin ABD'yi siyasi nedenlerle karar vermekten kaçındığı konularda kesin pozisyonlar almaya zorlayacak olması.

Bu konular arasında İran dosyası ve sonuçları ile Yemen'deki "Husi milislerine" ilişkin tutum da sayılabilir.

Amerikan veya genel olarak Batılı açıklamaları okuyan herkes, biraz şaşırtıcı görünen veya öyle görülmesi istenen, bölgesel ve uluslararası uzantıları ve etkileri olan sıcak bir olaya karşı gerçek bir pozisyon almak istemeyen dili fark edecektir.

Konserler yapılıyor, sanatsal festivaller düzenleniyor ama bunlar Körfez ülkelerinde yapıldığında suç, diğer Arap ülkelerinde yapıldığında ise normal saylıyor.

Bu bir çelişki olmasının yanı sıra ahlaki bir eksiklik ve ünlü Mısırlı oyuncu Beyyumi Fuad'un maruz kaldığı muamele bu çelişkinin göze çarpan bir örneğidir.

Son olarak, nesnel gerçekleri yayarak farkındalığı artırmak, yalnızca birkaç kurum ve kişinin üstlendiği önemli bir görevdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU