Adem Türk, Samsun'un Vezirköprü ilçesinde yaşıyordu.
Evli, iki çocuğu vardı, henüz 21 yaşındaydı.
İş umuduyla birçok hemşehrisi gibi şehir dışına gitti.
Yine Vezirköprü'deki birçok kişi gibi inşaatta çalışacaktı.
Pazar günü Bursa'ya vardı, Salı günü işe başladı, Çarşamba günü 22 metre yükseklikten düşüp hayatını kaybetti.
Son 1 yıl içinde ilçeye Adem Türk'ün haberi gibi çok sayıda kara haber ulaştı.
Vezirköprü Yaşam gazetesi muhabiri Kenan Keskin, ilçeden ayrılıp inşaat sektöründe çalışmaya giden işçilerden yılda en az 10 ölüm haberi geldiğini söylüyor.
Keskin, ilçeden iş göçünün en çok Bursa, İstanbul, Kastamonu, Eskişehir ve Ankara'ya gerçekleştiğini anlatıyor.
Adem Türk'ün yaşadığı Samukalan köyünün muhtarı Dursun Koçak ise bir sene içinde sadece kendi köylerine iki cenaze haberi geldiğini, çevre köylerden çok sayıda kişinin iş bulma umuduyla farklı şehirlere gittiğini söylüyor.
Kendi öz yeğeninin İstanbul Küçükçekmece'deki bir inşaatta düşüp yaralandığını, yaklaşık 10 aydır hastanede yattığını belirtiyor:
4 sefer İstanbul'a gidip geldim. Bir gelişme yok. Hayatını kaybeden Adem Türk de benim yakın akrabamdı. Cenazesi geldi, öğlen vakti defnettik. Daha askere gitmemişti. Kasım'da askere gidecekti. Durumu kötüydü, o yüzden Bursa'ya gitti. İhtiyacımız oluyor, o yüzden burayı bırakıp gidiyoruz. İhtiyaçsız insan yok. Hep inşaat işçiliği için gidiliyor.
Dengesini kaybedip yüksekten düştü
Samsun Vezirköprü'den Bursa'nın Nilüfer ilçesindeki Görükle mahallesine çalışmaya geldi Adem Türk.
Tıpkı 31 Mayıs 2018'te yaşamını yitiren inşaat işçisi Bahri Öztaş gibi sekizinci kattan düşüp hayatını kaybetti.
Görgü tanıklarının ifadesine göre vinç yardımı ile çıkarılan malzemeleri indirmeye başlamış, dengesini kaybedip yaklaşık 22 metre yüksekten yere düşmüştü.
"Yine Vezirköprü yine ölüm"
"Yine İnşaat, Yine Kaza, Yine Ölüm!"
Bu haber başlığı Vezirköprü yerel medyasının belki de en sık kullandığı başlıklardan biri.
Muğla'da çalışmaya giden Kemal Karaman, Düzce'de çalıştığı inşaatın 4. katından düşerek ölen KHK'lı öğretmen Kasım Kurnaz, Bahri Öztaş ve Adem Türk...
Bu isimler basına yansıyanlardan birkaçı.
Hepsinin ortak noktası 95 bin nüfuslu Vezirköprü'den çıkıp kendilerine dışarıda iş kapısı aramaları ve inşaat işçiliği yaparken hayatlarını kaybetmeleri.
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı tarafından 2015'de hazırlanan "Samsun İi Sosyal Analizi" raporu da Vezirköprü'nün kentte en çok göçle nüfus kaybeden ilçelerden biri olduğunu doğruluyor.
Rapor aynı zamanda kırsal bölgelerdeki mevcut demografik yapının sürdürülebilir bir sosyal ve ekonomik yapının oluşmasını zorlaştırdığına da işaret ediyor.
İnşaat-İş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür de gurbetçi işçilerden bahsediyor:
Şantiyelerde çalışan insanların büyük bir bölümü, neredeyse yüzde 90'ı gurbetçi işçilerden oluşuyor. Özellikle Karadeniz ve Kürt illerinden gelirler.
Temmuz'da Türkiye genelinde 163 işçi öldü
İnşaatçılık sadece Türkiye'de değil dünya genelinde en riskli iş kollarından biri.
Türkiye'de temmuz ayı içinde inşaat dahil farklı iş kollarında 163 işçi hayatını kaybetti.
2019'un ilk yedi ayında 1004 işçi öldü
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2019'un ilk yedi ayı içinde bin 4 işçinin iş cinayetine kurban gittiğini söylüyor.
Kurumun "iş cinayeti" kavramını kullanmasının ardında yatan en önemli neden, ölümlerin birçoğunun ihmal ve önlem alınmadığı gerekçesiyle meydana gelmesi.
Adem Türk'ün hayatını yitirdiği Uludağ Üniversitesi yerleşkesi içindeki Kredi Yurtlar Kurumu'nun inşaatının şartnamesinde "Şantiye alanında inşaatın başlangıcından geçici kabulüne kadar "6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu" ve bu kanuna bağlı ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılması gereken tüm iş, işlem ve tedbirlerİ yerine getirilecektir" ifadesine yer veriliyor.
Yani kanun bu inşaatta da iş güvenliğine işaret ediyor.
İşverenin mesleki riskleri önlemesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbir alması ve işçilere gerekli araç ve gereçleri sağlaması gerekiyor.
Kanunun "Risklerden korunma ilkeleri" başlıklı 5. maddesi iş yeri güvenliği ile ilgili ise şu ifadelere yer veriyor:
İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
Adem Türk'ün hayatını kaybettiği inşaatta güvenlik önlemlerinin ne aşamada olduğu ise bilinmiyor.
Şimdilik tek bilinen Adem Türk ve diğer işçilerin Bursa'daki şantiye alanında emniyet kemeri kullanmadığı gerçeği.
"Yüksekten düşme en çok görülen ölüm nedeni"
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin araştırmasına göre Türkiye'de ölümler en çok tarım, inşaat, taşımacılık, belediye/genel işler, ticaret/büro, metal ve madencilik işkollarında gerçekleşiyor.
Yüksekten düşme en sık görülen ölüm nedenleri arasında yer alıyor.
Çalışma Bakanlığı: "Güvenliğimizi birlikte inşa edelim"
"Güvenliğimizi birlikte inşa edelim"
Bu slogan Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın inşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili web sitesinde yer alıyor.
Sitede ayrıca SGK istatistiklerine de yer veriliyor.
Buna göre 2017 yılında Türkiye'de 359 bin 653 iş kazası oldu ve bu kazaların 62 bin 802'si yani yaklaşık yüzde 17,5'i inşaat sektöründe yaşandı.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın "İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği" başlıklı makalesine göre inşaat sektöründe çalışan işçilerin kaza günü iş başı yapması diğer sektörlere oranla daha fazla.
Yani işçiler kaza geçirse dahi aynı gün içinde işbaşı yaptıkları olabiliyor.
Bakanlık "Ölümlü iş kazaları ele alındığında yüzde 36'lık oran ile inşaat sektörü en çok ölümlü iş kazasının yaşandığı sektör" diyor.
Dikkat çekici bir başka veri ise inşaatlarda iş kazası geçiren sigortalı işçilerin yaş ortalamasıyla ilgili.
SGK'nın 2017 yılı istatistiklerine göre kaza geçiren 62 bin 802 işçinin 31 bin 240'ı yani neredeyse yüzde 50'si hayatını kaybeden Adem Türk gibi 20-34 yaş aralığında.
Tabi bu rakamlar sadece sigortaya kayıtlı işçileri kapsıyor.
Binlerce taşeron işçi ve akıbetleri bu istatistiklerde hesaba katılmıyor.
"İnşaatlarda güvenlik harcaması projenin yüzde 1'i bile değil"
Aslında her üç iş kazasından biri düşmeler ve yüksekten düşen cisimler sonucu meydana geliyor.
Yüksekte çalışmalarda oluşan iş kazaları aynı zamanda en şiddetli sonuçlanan iş kazaları arasında.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, 4 metre üzerindeki mesafelerde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasının zorunlu olduğunu söylüyor.
Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nde ise 3 metre ve üzerindeki yüksekliklerde güvenlik kemerinin kullanılması şart tutuluyor.
İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İş Sağlığı Güvenlik Komisyonu Başkanı Beste Arıç ise inşaatlarda söz konusu önlemlerin alınmadığını belirtiyor, inşaatlarda güvenlik ekipmanlarını kullanacak maliyetin olmadığına işaret ediyor:
Minumum maliyet ve maksimum kar ile iş yapılıyor. Bu yüzden genellikle güvenlik standartlarına uygun iskele kullanılamıyor. Ana sıkıntı Türkiye inşaat sektörünün ucuz iş gücü üzerine kurulu olması. Önlemleri almanın ciddi maliyetleri var. Güvenlik bir iskele güvenli olmayan bir iskeleye göre dört kat daha pahalı. Yurtdışında ya da küresel ölçekteki bir inşaat projesindeki uygulamalarda güvenlik harcaması anahtar teslim proje bedelinin aslında yüzde 5'idir. Türkiye'de ise pek çok projede bunun yüzde 1'i bile harcanmıyor. Teklif verirken fiyatlanmaya konmuyor. Hala iptidai sistemler kullanılıyor. Bununla ilgili ciddi yaptırımlar yok. Mevzuatımıza göre güvenlikli olmayan iskelenin kullanılmaması gerekiyo ama hala kullanılıyor. Bu da önemli bir sıkıntı. En eğitimsiz, sirkülasyonun en çok olduğu, çalışanların kendi kendini gözetme ile ilgili yeterliliğin çok olmadığı bir sektör inşaat sektörü. Helva yapmaya çalışıyoruz ama ne unumuz ne şekerimiz var. SGK iş kazası istatistiklerine bakıldığında bir azalma görünmüyor. Halbuki 6331 sayısı kanun 2013'te yürürlüğe girdikten sonra yapılan denetimlerin afaki kaldığını söyleyebiliriz. Söz gelimi bir asansör kazası sonucu 10 kişi öldüğünde o projenin satışı da durmuyor. Ya da başka bir projeye başlanmasında bir sıkıntı olmuyor. Esasen bunlar ile ilgili ciddi yaptırım uygulanması gerekiyor. Çalışanda da kimi zaman kusur ve hatalar var. Ama meseleye bütünleşik yaklaşmak gerekiyor.
"3 saatlik eğitim ile bir yere varılamaz"
İnşaat-İş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür, iş güvenliği eğitim konusunda ciddi sıkıntılar olduğu kanaatinde:
Eğitim anlamında sıkıntı var. Büyük, mega şantiyeler dahil bir çok şantiyede göstermelik eğitimler veriliyor. 3 saat bir eğitim veriliyor. (...) Doğru düzgün bir eğitim verilmez. İş güvenliği çalışanları zaten patrona bağlıdır. Çünkü maaşını patrondan alıyor. Mesela geçtiğimiz gün Balıkesir'den bir iş güvenliği uzmanı arkadaşım söylediklerini patronuna yaptıramadığı için işten ayrılmak zorunda kaldı. İş güvenliği uzmanları devlet tarafından görevlendirilmiş denetçi statüsünde biri değil yani. Maaşını şantiye patronundan alan bir işçi.
Özgür, inşaat iskelelerinin güvenli olmadığını, kemer kullanılmadığını söylüyor:
Normalde özel uzman iskele kurucular vardır. İşçi intihar etmeye çalışsa bile o iskeleden düşememeli. Öylesi bir iş güvenliği esas alınmalı. Rusya'da yapılan kimi büyük şantiyelerde iskelenin ön cephesi tamamen kapatılıyor. Türkiye'deki düşmeler ve iş kazaları emniyet kemeri ve iskeleler kadar aynı zamanda taşeronluk sisteminin bir ürünü. İşi bitireceksin baskısı yüzünden bunlar oluyor. İşçi kemer taktığında iş yavaşlıyor. Formenler (ekip başı) sürekli baskılıyor.
© The Independentturkish