ABD'li ve Britanyalı bilim insanlarından oluşan uluslararası bir ekip, yaygın kanının aksine görme kaybı, ampütasyon ya da felç sonrasında beynin kendini yeniden yapılandırma yeteneğine sahip olmadığını öne sürdü.
Birleşik Krallık'taki Cambridge Üniversitesi'nden nörolog Prof. Tamar Makin ve ABD'de Johns Hopkins Üniversitesi'nden John Krakuer'in konuyla ilgili araştırmaları, 21 Kasım'da hakemli bilimsel dergi eLife'da yayımlandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Çalışmaya göre bilim insanları, beynin herhangi bir yaralanma ya da tıbbi duruma reaksiyon olarak kendini yeniden yapılandıracağına dair genel kabulün temelden kusurlu olduğunu savunuyor.
Bilim insanları, bunun yerine beynin halihazırda var olan ancak gizli olan yetenekleri ortaya çıkardığını öne sürüyor.
Bilimsel yayınlarda sık sık dile getiriliyor
Bilimsel ders kitaplarında beynin bazı bölgelerinin yeni işlevler için kendini yeniden yapılandırdığı sık sık dile getirilir.
Örneğin birçok kişi, bir kişi görme yeteneğini kaybettiğinde beynin, sesleri işleyecek şekilde görsel korteksi yeniden yapılandırabildiği ve bu sayede yön bulmayı kolaylaştırdığına inanıyor.
Buna insanların cisimlerden gelen yankıları hissedip o cisimleri tespit etmesini sağlayan ekolokasyon kabiliyeti deniyor.
Araştırmada bu duruma bir başka örnek olarak, felç geçiren bir kişinin başlangıçta uzuvlarını hareket ettiremediği zaman beynin bazı kısımlarının kendini düzenleyerek kontrolü yeniden kazandığı fikri gösteriliyor.
Yeni yetenekler mucize değil, her zaman oradaydı
Krauker, insan beyninin kendini yeniden yapılandırma ve düzenleme konusunda müthiş bir yeteneğe sahip olduğu fikrinin çok çekici olduğunu dile getirdi ve ekledi:
Özellikle de körlerin neredeyse insanüstü ekolokasyon yeteneği geliştirdiğine ya da felç geçirenlerin kaybettikleri motor becerilerini mucizevi bir şekilde geri kazandıklarına dair hikayeler umut veriyor.
Bu düşüncenin basit bir uyum sağlama ya da plastisitenin (beynin yapısal veya fizyolojik değişikliklere uğrama yeteneği) ötesine geçtiğini aktaran Krauker, "Bu, beyindeki bölgelerin komple yeniden tasarlanması anlamına geliyor. Bu hikayeler doğru olsa bile, aslında orada olan biten yanlış açıklanıyor" dedi.
Daha önce yapılan çalışmalar, beynin uyum sağlama yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor.
Fakat Makin ve Krauker, beynin daha önce öne sürüldüğü gibi aktif olarak yeni işlevler yaratmadığını, kullanılan alanların aslında doğumdan beri var olduğunu söyledi.
Daha önceki araştırmalar da incelendi
1980'lerde yapılan bir çalışmada, parmak ampütasyonun vücuda etkisi incelendi.
Araştırmaya göre beynin daha önce parmağa verdiği uyarının parmak kesildikten sonra yeniden görüldüğünü belirtti.
Ekip, bunun beynin değişime tepki olarak kendini nasıl yeniden yapılandırdığını gösterdiğini savundu.
Fakat Prof. Makin 2022'de yaptığı bir çalışmada bu durumun böyle olmayacağına dair kanıtlar ortaya koymuştu.
İşaret parmağının kesilmesinin etkisini geçici olarak taklit etmek için sinir engelleyicileri kullandı.
Makin, ampütasyondan önce, diğer parmaklardan gelen sinyallerin beynin işaret parmağından sorumlu olduğu söylenen bölgesiyle eşleştiğini gördü.
Buna göre beynin bu bölgesinin ilk olarak işaret parmağından gelen sinyalleri işlediği ancak bunu tek başına yapmadığı ortaya kondu.
Çalışmada, simülasyonun ardından, diğer parmaklardan gelen mevcut sinyallerin de arttığı görüldü.
Bu bölgelerde yeni bilgilerin baştan ortaya çıkmadığını belirten Makin, "Beynin incelenen bu bölgesinde diğer parmaklara ilişkin yetenekler ampütasyondan önce de vardı" dedi.
Bilim insanları makalelerinde, kendi araştırmalarının yanı sıra başka çalışmaları da inceleyerek yaygın kabullerin doğru olduğunu kanıtlayan hiçbir sonucun olmadığını belirtti.
"Bizler bilim insanıyız, sihre inanmıyoruz" diyen Makin, beynin belli işlevleri yerine getirmek için temelden bu yeteneklere sahip olduğunu belirtiyor.
Independent Türkçe, Newsweek, Science Alert