Son günlerde bölgede siyasi ve askerî alandaki gelişmeler ve bunların kendi güvenlik durumuna yansımalarıyla yüzleşmenin yollarını incelemekle meşgul olan İsrail, bu gelişmelerin, varlığına yönelik kalıcı ve artan bir tehdit olduğunu iddia etti.
Gazze Şeridi'nin güneyindeki güvenlik durumu, Lübnan'a bakan kuzey sınırındaki duruma paralel olarak güvenlik meselelerinde ön plana çıkarken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ürdün'e bakan doğu sınırının İsrail'in güvenliği için diğerleri kadar tehlikeli olduğunu düşünüyor.
Bu nedenle Netanyahu, buradaki sınır güvenliğini artırmak için bir plan geliştirilmesi çağrısında bulundu.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve güvenlik gelişmeleriyle mücadele yolları ararken öncelikle Alman mevkidaşı Boris Pistorius ile ortak bir deklarasyon hazırladı.
Gallant, güvenlik ilişkilerini güçlendirmek ve Almanya'ya Arrow-3 (Hetz-3) anti-balistik füze sistemi satışına ilişkin en büyük anlaşmayı imzalamak amacıyla Almanya'ya geldi.
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) ise İsrail'deki karar mekanizmalarına, uzun vadeli ilişkileri güçlendirmek ve gelecekte karşılaşılabilecek zorluklara stratejik yanıt vermek için ABD ile bir savunma anlaşması imzalamalarını tavsiye etti.
İsrail'e, radikal ve varoluşsal tehditlere maruz kalması durumunda söz konusu anlaşmaya uyulması önerildi.
Özellikle de İran'a karşı nükleer silahlanma yarışı durumunda bu husus dile getirildi.
Ayrıca İsrail'in bölge dışındaki Amerikan savaşlarına katılmaması koşulunun atlanmaması gerektiği de ifade edildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İsrail'in caydırıcılık kapasitesi
İsrail ile ABD arasında bir savunma anlaşması imzalanması önerisi, özellikle sağcı hükümet ve onun yerleşim projeleri ile Filistinlilere yönelik politikası doğrultusunda geldi.
Bu öneri, aynı zamanda Amerikan yönetiminin birden fazla kez geri çekilme çağrısında bulunup hükümetten cevap alamadığı 'yargı reformu' planı nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan gerginlik esnasında, uzun vadeli bir ilişkinin güçlendirilmesini sağlamak için geldi.
Bu gerilimin Washington ve Tel Aviv yönetimi arasındaki ilişkilere etkisinden korkan İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nün eski üst düzey güvenlik araştırmacıları, İsrail hükümetlerinin ABD'ye karşı alacakları her türlü kararda onları da bağlayacak bir savunma anlaşması imzalanması gerektiğine inanıyor.
Bu tavsiyeleri kaleme alanlar, şu anda bu ilişkilerin geleceğini tehdit eden şeyin, İsrail'in Filistin meselesine ilişkin politikasının biriken olumsuz etkisi ve ABD'nin tanık olduğu derin demografik ve siyasi dönüşümler olduğuna dikkat çektiler.
Tavsiyelerin yazarlarına göre, böyle bir anlaşma her iki ülkenin ulusal politikasının bir parçası olacak ve uzun vadeli ilişkileri geliştirecektir.
Buna ek olarak, ABD ile bir savunma anlaşması imzalanması İsrail'in düşmanlarına karşı caydırıcılık kapasitesini artıracaktır.
Ayrıca İran'ın nükleer bir devlete dönüşmesi veya Ortadoğu'da birçok nükleer güç ortaya çıkması durumunda Amerikan desteğine ihtiyaç duyabilecek olan İsrail'in güvenliğine yönelik uzun vadeli Amerikan taahhüdünü tüm tarafların zihninde pekiştirecektir.
Anlaşmaya ilişkin endişeler
İsrail'in ABD ile böyle bir anlaşmaya duyduğu büyük ihtiyaca rağmen, karar mekanizmaları ve güvenlik servislerinin liderleri, bu durumun İsrail'in kendi güvenliğini savunmak için herhangi bir adım atma veya eylemde bulunma özgürlüğü üzerindeki etkilerini tartıştılar.
INSS'ye göre anlaşmaya karşı çıkmak, her şeyden önce İsrail'in hareket özgürlüğünü kaybetme korkusuna ve karşılıklılık talebine, yani ABD'yi dünya çapında savunmada ve küresel politikasını desteklemedeki yardım talebine dayanıyor.
Ancak pratikte de İsrail ile ABD arasındaki iş birliği o kadar derin ki İsrail, ABD'ye danışmadan ve onayını almadan nadiren büyük askeri veya siyasi eylemlerde bulunabiliyor.
Tavsiyelerin yazarları, İsrail'in resmi bir müttefik olarak ABD'nin küresel politikasını desteklemesi gerektiğini ve bu nedenle bir savunma anlaşması imzalanmasının, İsrail'in gelişmiş Amerikan silahlarına ve niteliksel askeri üstünlüğünü koruyacak benzersiz teknolojilere erişimini garanti altına alacağını vurguladı.
İsrail hükümeti ve güvenlik birimlerinin savunma anlaşmasından faydalanarak ABD'nin bölgesel yapılarını güçlendirmesini tavsiye eden INSS araştırmacıları, "Bu sayede çok taraflı bir stratejik uzlaşı sağlanacak ve ABD müttefiklerinin ABD'nin bölgedeki etkinliğinin azalmasına yönelik endişeleri giderilecektir" dedi.
INSS tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
İsrail'in sadece 'terörizm', 'Hizbullah' ve 'Hamas' gibi tehditlerle başa çıkmak için ABD ile bir savunma anlaşmasına ihtiyacı yoktur. Zaten ABD bu tehditlerle başa çıkma taahhüdünde bulunmak istemeyecektir. Bu nedenle İsrail'in hareket özgürlüğünü koruyabilmesi ve ABD için dünya savaşlarına girmemesi gerekmektedir. Anlaşma, ABD'nin İsrail'in niteliksel avantajına olan bağlılığını pekiştirmeli ve şimdiye kadar olduğu gibi ona hareket özgürlüğü sağlamalıdır.
ABD'nin yanı sıra İsrail de başta kendisi tarafından satın alınan, en gelişmiş ve hassas olarak kabul edilen gemiler de dahil olmak üzere büyük silah anlaşmaları imzaladığı Almanya gibi çeşitli ülkelerle yakın güvenlik ilişkilerini sürdürmeye istekli.
Gallant ile İsrail'deki güvenlik güçleri ve askeri servisler, Arrow-3 füze anlaşmasının büyüklüğüne rağmen, Tel Aviv ve Berlin arasındaki güvenlik ilişkilerini güçlendirmeye yönelik ortak deklarasyonu 'bölgedeki etkileşimli koşullar ışığında son derece tehlikeli' olarak değerlendirdiler.
Arrow-3 füze savunma sisteminin, hedefle çarpışarak onu vurmak amacıyla çıkarılabilir bir savaş başlığı ile donatılmış olması dikkat çekicidir.
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanlığı'na göre bu sistem, balistik füzeleri dünya atmosferinin dışında, konvansiyonel olmayan savaş başlıklarının güvenli bir şekilde imha edilmesine olanak tanıyan bir yükseklikte durdurmak üzere tasarlanmış bir sistemdir.
İsrail Füze Savunma Teşkilatı (IMDO) Direktörü Moşe Patel, "Bu anlaşmanın tek olmayacağını, bunu başka anlaşmaların izleyeceğini ve sistemin 2030 yılında Almanya'da tam kapasite çalışmaya başlayacağını" açıkladı.
Yurtiçi güvenlik savunması
İsrail'in güvenliğini korumaya ve dış ilişkilerini güçlendirmeye yönelik uluslararası çabalar karşısında Netanyahu, güvenlik araştırmalarına katılan bakanlar ve yetkililerle birlikte güvenlik bilgilerinin sızdırılması olgusu ışığında son derece hassas bir şekilde iç güvenliği sağlamaya çalışıyor.
Netanyahu, sızıntıları önlemek için bir plan geliştirdi. Ancak bazı yetkililer ve bakanlar bu planı toplantılara katılanlara karşı büyük bir hakaret olarak değerlendirdi.
Planın en belirgin özelliği, bakan yardımcılarının hassas toplantılara ve kabine toplantılarına (mini güvenlik kabinesi) katılmayacak olmasıydı.
Ayrıca Netanyahu, hassas toplantılara katılan her bakan için özel bir not defteri hazırlanmasını, notların bu deftere kaydedilmesini ve toplantıdan sonra bu defterin Başbakanlık ofisine iade edilmesini istedi.
Netanyahu'nun bu talebi, güvenlik veya hassas toplantılardan bilgi sızmasını engellemeyeceği için alay konusu oldu.
Ancak konu hakkında bilgi sahibi kaynaklar, kabine görüşmeleri de dahil olmak üzere hassas güvenlik toplantılarına katılanların kişisel not defterleriyle girdiklerini, toplantılarda konuşulanları yazdıklarını ve daha sonra bunları sızdırdıklarını söyledi.
Ayrıca Netanyahu, güvenlik birimlerine Ürdün sınırı boyunca bir duvar inşa etmeleri talimatını vererek "İsrail doğu sınırlarını kapatmazsa bir Yahudi devleti olarak kalmayacaktır" dedi.
Netanyahu'nun konuşması, İsrail'in güvenlik tehdidi kadar ciddi bir tehdit olarak gördüğü kaçak göçmen sızma girişimleri esnasında geldi.
İsrail Başbakanı duvar inşa etme planını sunarken, sınır bölgeleri boyunca bir duvar inşa ederek Ürdün sınırını sıkıca kapatmamanın sonucunda İsrail'in karşı karşıya kalacağı tehlikeler konusunda uyarıda bulundu.
Independent Arabia