Bilime saygı yalnızca bir iddia

Gerçek şu ki, bilim, bir açıklama veya yorum olsun, gerçekliğin bir kanıtıdır. Bu nedenle, herhangi bir yasal konuda kabul edilebilir bir argüman olmalıdır ki, böylece din gerçekle bağlantılı kalsın

Fotoğraf: Pixabay

Kıymetli bir arkadaşım -kendi ifadesiyle- sanki dünyada bundan başka mesele kalmamış, sanki bütün şartlarımız düzelmiş de bundan başka bir sorun yokmuş gibi, hüküm koymada aklın rolüne ilişkin anlamsız ısrarımdan dolayı beni hafifçe payladı.  

Açıkçası arkadaşımın bu sitemine verecek uygun bir cevap bulamadım. Ama akıl ve nakil tartışması yüzyıllardır devam etmesine rağmen, bana bu siteminin sebebini merak ettim.

Başta cevabı bulamadım. Daha sonra, arkadaşımın hukuk bilimi akademilerinde alışılageldiği gibi 'aklın rolünden' bahsetmediğini, bunun yerine özellikle benim iddia ettiğim bilim ve din arasındaki çelişkiye odaklandığını fark ettim.

Bana göre akıl ve nakil probleminin odak noktasının tam da burası olduğunu hatırlatmak isterim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Din ve bilim arasındaki ilişki, halkın geneline yerleşmiş gibi görünüyor. Ancak gerçekte sanrısal varsayımlar tarafından yönetilir.

Burada bunlardan birine bir örnek sunacağım. Bu, bilim ve din arasında hiçbir çelişki olmadığı hipotezidir.

Kanıtı, bilimi ve bilim adamlarını öven ayetler ve hadisler, ayrıca kadim İslam tarihinin tanıdığı bilim adamlarına saygı duymamızdır.

Bu hipotez, tamamen teorik düzeyde, gerçeklerden bir paya sahiptir. Ancak her zaman teori karşıtı konumda kullanılır.

Bu nedenle illüzyon olarak nitelendirilir. Çünkü soyutlamalar düzeyinde değil, insanların günlük gerçekçi eylemleri düzeyinde konuşuyoruz.

Değerli okuyucularımızın da bildiği gibi dini toplum sadece şer'i ilimleri inceleyen kişilere 'alim' adını verir.

Doktor, mühendis, filozof, fizikçi, dilbilimci ve benzeri meslekler, dini geleneğe göre alim olarak görülmez.

Peki... Bu göndermenin amacı nedir?

Bu önemli bir işarettir. Çünkü şer'i ilim okulları, bilgiyi sahibine karşı bir argüman olarak görmektedir.

Mesela kıblenin yönünü biliyorsan, herkes seninle aynı fikirde olmasa bile namazda kıbleye dönmelisin. İlmin otoritesi fıkıh ilkelerinde bilinen kurallardan biridir.

Ancak -burada yukarıda bahsettiğimiz geleneğin rolü devreye girer- bu delil, şer'i ilimler öğrencilerinin aşina olduğu çok az sayıda bilimle sınırlandırılmıştır.

En önemlilerinden biri dil bilimidir. Dilbilimciler, metnin anlaşılmasında delil olarak kabul edilir. Çoğu insan, hüküm konularına tanı koymada diğer bilim insanlarının görüşlerini kabul etmeye isteklidir, ancak hüküm kanıtlarında değil.
 


Örneğin, hastanın oruç tutup tutamayacağının tespitinde doktorun görüşünü kabul ederler. Ancak, eski İslam hukukçuları tartıştığı konularda, örneğin hamilelik yıllarının sayısı, ergenlik ve reşit olma yaşı, namaz vakitlerini belirleme, hilali belirleme ve yargıda tanıklık gibi konularda diğer bilim insanlarının veya modern bilimlerin görüşlerini kabul etmezler.

Hüküm kanıtlarına ilişkin görüşleri de kabul etmezler. Bu nedenle, dilbilimci veya filozofun metni yorumlama veya anlama görüşünü kabul etmezler.

Finansal ve bankacılık işlemlerinin faydalı ve zararlı yönlerini belirlemede iktisatçının görüşünü de kabul etmezler.

Ayrıca, kadın-erkek eşitliği, haklar ve yükümlülükler gibi konularda modern bilimin standartlarını ve yöntemlerini kullanan herhangi bir araştırmayı prensipte reddederler.

Pek çok misalden sadece birkaçı olan bu örnekler, tartışmamızın başladığı meseleyi açıklar.

Din işlerinde aklın rolü üzerine tartışmamız, çoğu insanın anladığı gibi akıl ve nakil arasında dengeleme ile ilgili değil, bazılarının ilim sahibi olduğunu ve bilim insanlarını yüceltme iddiasından ancak öğrendikleri ve alıştıkları ilim dışındaki her ilimi reddetmelerinden kaynaklanan çelişkiyle ilgilidir.

Gerçek şu ki, bilim, bir açıklama veya yorum olsun, gerçekliğin bir kanıtıdır. Bu nedenle, herhangi bir yasal konuda kabul edilebilir bir argüman olmalıdır ki, böylece din gerçekle bağlantılı kalsın.

Bu kuralı kabul edersek, dini düşüncede ve hukukta büyük gelişmelere yol açacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU