İnsan tabiatı ile ilgi tartışmaya dönüş

Bizler sıradan insanlar olarak, neyin bizim için daha iyi olduğuna baktığımızda, kanunların bizi huzur içinde yaşamak isteyen iyi insanlar olarak mı yoksa dünyamızı bozmak için bir boşluk arayan kötü insanlar olarak mı görmesini isteriz?

İllüstrasyon: MatiasEnElMundo

Bu yazıyı, geçen haftaki yazımda gözden kaçırdığım bazı noktaları açıklığa kavuşturmak için kaleme alıyorum.

Geçen haftaki yazımda, bazı arkadaşlarımın fikrin ikna edici olmadığını ve başkalarının da bu tür "eski hikayelerin" önemini sorguladığını fark ettim.

Doğrusu, insanın tabiatı meselesi, yani insanın özünde iyi mi yoksa kötü mü olduğu sorusu çok eski bir sorudur.

Bu, bundan 2 bin 300 yıl önce yaşamış olan Platon’un yazılarında değindiği bir konu. Daha sonra, 11'inci yüzyılda Müslüman fakihler ve filozoflar tarafından ele alındı.

Orta Çağ'da filozoflar ve siyaset bilimciler tarafından tekrar tekrar tartışıldı. Ancak bu soru, modern zamanlarda da önemini kaybetmedi.

Hatta, Amerikalı siyaset bilimci Gary Madison, siyaset felsefesindeki herhangi bir teorinin, doğrudan veya dolaylı olarak insanın doğası hakkında bir teori olduğunu savunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Daha önceki bir çalışmamda, Profesör Madison'ın görüşüne bir ekleme yaparak, herhangi bir siyasi, hukuki veya yasal teorinin, insan doğası hakkında önceden var olan bir tavır üzerine inşa edilmesi gerektiği görüşünü dile getirmiştim.

Yasa koyucu, üzerine inşa edeceği temele karar vermesi gerekiyor. Yani yasalarını özünde iyi ve erdemli insanlar için mi yoksa tam tersine, özünde kötü ve bencil insanlar için mi çıkardığını belirlemelidir.

Bunun anlamı şudur: Kanun koyucu yasayı çıkarırken, yasanın amacını göz önünde bulundurur. İnsan doğası hakkında iyimser bir bakış açısına sahip olan bir yasa koyucu, yasayı insanların haklarını elde etmesini ve korumasını kolaylaştırmak için yumuşak bir şekilde çıkarır.

Yasa koyucu veya fakih kötümser bir görüşe sahip olduğunda, yani insanların kötülüğe eğilimli olduğuna inandığında bunun tersi olur.

O zaman kanunun amacı asıl olarak, kötü ve uçarı insanların yararlanabileceği boşlukları daraltmayı amaç edinecektir.

Netice itibarıyla insanların haklarını ancak bin bir tahkikat ve araştırmadan sonra elde edebilecekleri kadar katı ve karmaşık olacaktır.

Diğer bir deyişle, birinci tip yasa koyucu insanların iyi olduğunu, bir hak iddia ettiklerinde genellikle dürüst olduklarını ve yasanın onlara yardım etme rolü olduğunu varsayar.

İkinci tip yasa koyucu ise insanların kötü olduğunu, bir hak iddia ettiklerinde genellikle başkalarının haklarını gasp etmek için çabaladıklarını veya açgözlülüğün onları haklarının ötesinde bir şeyler almaya ittiğini varsayar.

Bu nedenle, insanlara hak iddia etme fırsatı vermeden önce, hak iddialarının doğruluğunu araştırmak ve doğrulamak gerekir.

Biliyorum ki birçok insan ikinci görüşe meyillidir. Okurlarım ve dostlarımın bu görüşü desteklediği onlarca örnek okudum.
 


Ben ise birinci görüşe meyilliyim ve bir tek kanıtım var, o da senin görüşün sevgili okuyucu. Sizi bir an durup kendinize iki soru sormaya davet ediyorum. Bu soruların cevaplarını biliyorsunuz ve bu iki cevapta iddiamın kanıtı bulunuyor.

Birinci soru: Tanıdığınız ahlaksızların sayısı ile tanıdığınız erdemlilerin sayısı arasında varsayımsal bir karşılaştırma yapsanız, yozlaşmış insanların sayısı mı yoksa tam tersinin mi daha fazla olacağını düşünüyorsunuz?

İkinci soru: Bin yıllık insanlık tarihine bir bakın; hukuk, teknoloji, gıda ve ilaca ulaşılabilirlik, çocuk ve yaşlı bakımı, iletişim, bilim ve bilginin yayılması vesaire açısından ilerliyor mu yoksa geriliyor mu?

Kötüler bu büyük dönüşümleri yapabilir mi?

Cevabınız evet ise bilim ve buluşun kaynağı üniversiteler, araştırma merkezleri, fabrikalar ve laboratuvarlar değil, hapishaneler olmalıdır.

Peki, gerçekte olan bu mu?

Peki, çıkarlarımız açısından bakalım.

Bizler sıradan insanlar olarak, neyin bizim için daha iyi olduğuna baktığımızda, kanunların bizi huzur içinde yaşamak isteyen iyi insanlar olarak mı yoksa dünyamızı bozmak için bir boşluk arayan kötü insanlar olarak mı görmesini isteriz?

Siz, ben ve tanıdığımız onlarca insan, bu gezegende yaşayan milyonlarca insanın örneklerini mi temsil ediyoruz, yoksa Allah yarattıklarının geri kalanını dışlayarak, sizi ve tanıdıklarınızdan birkaçını özel olarak mı seçti?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU