İyileştirme nasıl gerçekleşir? Kültür tarihinin önemi…

Geçmişe dönüş yoktur ve hiçbir şekilde mümkün değildir. Ama bugünün ve geleceğin uğruna geçmişi değil, tarihi yeniden okumak lazım

Görsel: Nino Carè/Pixabay

Alman Profesör Thomas Bauer, doğubilimcilerin ve modern zamanlardaki Arap düşünürlerin alışık olduğundan farklı tarzlarla, Arap ve İslam medeniyetinin fikrî ve edebî tarihi üzerinde 30 yılı aşkın bir süredir çalışıyor.

Doğubilimcilerin İslam medeniyetine yönelik kapsamlı yaklaşımları, Edward Said tarafından sömürge dönemindeki egemenlik ve tahakküme hizmet eden Batılı bakış açısına eğilimli olmakla itham edilirken Bauer bu yaklaşımları eksik ve yanlış yerden başlayan bir yorum olarak görüyor.

Bundan dolayı Batı'nın, Batı medeniyetine bakışından başlamak lazım...

Bunu şundan anlarız: Batı kültürüne sahip doğubilimciler elbette İslam medeniyetinde milattan sonra 12'nci yüzyıldan modern zamanlara kadar uzun bir gerileme dönemi yaşandığı sonucuna vardı.

Bu, 5 ila 15'inci yüzyıllar arasında yaşanan ve Orta Çağ diye adlandırılan çöküş ve karanlık çağlarında Batı medeniyetinin gerileme yaşadığı yönündeki düşüncenin aynısıdır.

Bu yüzden işe söz konusu Orta Çağ görüşünü eleştirel olarak incelemekle başlamalı.

Bunu, Fransız Annales Okulu 20'nci yüzyılın 20'li yıllarında başlattı ve on asrın seyrini ve ürünlerini yeniden okumak suretiyle 15'inci yüzyıldan sonraki medeni dirilişin ya da kalkınmanın, gerileme ile suçlanan "Orta Çağ" dönemlerinde başlayıp geliştiği sonucuna vardı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunun için doğubilimciler, İslam medeniyetinde gerilemeden bahsederken, Batı'nın kendi medeniyetlerine dair onların zamanındaki algısını aktarıyor ya da taklit ediyorlardı.

Bu yüzden onların kınanması veya karşılarında durulması gereken şey (Edward Said, Batılı kalkınma kıstaslarından ötürü onları yüzeysel de buluyordu), İslam medeniyeti hakkındaki "bilimsel" yaklaşımlarını yazarken, Avrupa Orta Çağı'nın yeniden okunması yönündeki büyük tarihî hareketin farkına varamamış olmalarıdır.

Böylece önlerinde İslam medeniyetinin büyük fikrî ve ilmî ürünleri dururken, Arap ve İslam medeniyetinin varlığı ve değerlendirmelerine dair başka yorumlara meylettiler.

Bu nedenle Arap düşünürlerin modern ve çağdaş iyileştirme adına benimsemeleri gereken reformcu bakış, kadim İslam medeniyeti ile kopuşa değil, bilakis ona müracaatla anlayışı yenilemeye dayanmaktadır.

Tıpkı Batılıların taklit için değil, bugünkü çıkmazı anlamak ve ondan çıkış yolunu bulmak adına yenilenme için kendi Orta Çağ dönemlerine karşı benimsedikleri tutum gibi...


Thomas Bauer, çalışmalarına miladi 12'nci yüzyıl sonrası gerileme çağları olarak adlandırılan dönemdeki Arap edebi olgulara yönelik bakışı yenileyerek başladı.

İleriki adımlarda klasik İslam medeniyetindeki entelektüel ve doktriner görüşleri ele aldı.

Şiir ve nesirdeki edebi olgular ve akımlardan sonra Bauer, "Müphemlik Kültürü ve İslam" adıyla meşhur olan kitabını yazmaya girişti.

Klasik zamanlarında (hicri 1 ila 5'inci yüzyıllar arasında) Arap İslam medeniyeti, ileri kültürlerin tanıdığı pek çok akımla doludur ve bunda dinî, felsefî ve edebî düşünce arasında hiçbir fark yoktur.

Aynı dönemde Grek, Fars ve Hint kökenli temel ve uygulamalı bilimler de gelişerek oldukça yaygınlaştı ve üretim aşamasına geçildi.

Avrupalılar, üniversitelerinde MS. 17'nci yüzyılda İbn Sina, Razi ve İbn Şâtır'ın eserlerine ulaşana kadar da öyle kaldı.

Peki, neden o dönemde dinî ve edebi düşüncede gerilemeden bahsediliyor?

Kitaba başlık olarak seçilen müphemlik, Goldziher'in iddia ettiği gibi muhafazakârlar ve özgürlükçüler arasında kadim ilimlere dair yaşanan çekişmeden ileri gelmiyor.

Aksine doktriner ve entelektüel akımlar arasındaki farklılık, yeni ile ilerinin üretiminde ve hatta Kur'an-ı Kerim  tefsirinde ilerlemenin çoğulculuğu yönünde aşılmıştı.

O büyük medeniyette gelişen çoğulculuk kültürünün ardından "Neden İslam'ın Orta Çağı Yoktu?" adlı küçük kitabı geldi.

Doğubilimcilerin ve onların ardından Avrupalı medeniyet tarihçilerinin benimsediği anlamıyla tabii…

Batılı (ve şarkiyatçı) görüş, İslam kültür ve medeniyetlerine muhafazakârların hâkim olması sebebiyle İslam medeniyetinde hicri 5'inci yüzyıldan sonra klasik medeniyetlerle bir kopuşun yaşandığı kabulüne dayanıyordu.

İşin aslı, medeni süreklilik ortaya çıktığı zamanda da klasik zamanda da her şeyde hâkim olmaya devam etti; sadece temel ve uygulamalı bilimlerde de değil, aynı zamanda kültür, şehircilik, dinî düşünce akımları, felsefe ve ahlakta da...

Anlayıştaki fark şu ki Müslümanlar, tüm büyük medeniyetlerde olduğu gibi belli bir aşamada artık taklit ve alıntı yapmaya gerek duymadı.

Muhafazakârlar ve diğerleri tarafından bir özümseme ve temsilin ardından kültürün yolları ve patikaları özel üretim ve icatla döşenir oldu.

Ve yalnızca bilimlerde değil, aynı zamanda felsefi ve kelamî düşüncede, dinî düşünce yönelimlerinde, tefsirde, Kur'an-ı Kerim, hadis ve kelam ilimlerinde, önce ve sonra dil ilimlerinde, şiir ve nesir kuramlarında, iyi konuşma ve dilbilimde de.


Arap entelektüeller, hicri 4'üncü yüzyıldaki Greklere dayalı ilerlemeyi övdükten sonra dinî ve fikrî geleneğin gerilediği konusunda doğubilimciler ve Batılı yazarlarla aynı görüşü paylaşıyorlar!

Sonra da bu gerilemeden kurtuluşun, gerici mirastan koparak asrın medeniyetine ve dünya çağına yönelmekten geçtiği sonucuna varıyorlar!

Yönelimleri daha sonra bir akım haline gelen Thomas Bauer, bu tasavvuru salt bir hata ve her iki medeniyetteki uyanış ve aşırılık taraftarlarının görüşlerine boyun eğmiş olarak görüyor.
 


Ona göre aksine, medeniyetin gerçeklerini ve akışlarını yeniden okuyarak krizi aşmak gerekir.

Çoğu doğubilimci ve birkaç medeniyet tarihçisi, nasıl ki Avrupalılar ve genel olarak Batılılar kendi Orta Çağ dönemlerini terk ettikleri gibi bizim de Orta Çağ'ımızı terk etme yolunu seçtiler.

Bizim gerilememizden çıkışın da kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar. Halbuki onlar bunu 17'nci ve 18'inci yüzyılda yalnızca kısmen yaptılar.

Hatta henüz medeni zamanlarına dair kadim görüşteyken bile kalkınma, kimliği yeniden tanımlama ve yüzyılların gündem ve köklerine bakmada bir temel olarak aldıkları Grek ve Roma medeniyetlerini diriltmek niyetiyle yola çıktılar.

Kültürel ve medeni gelişme, bilimsel gelişmeye benzer. Belki tıp veya mühendislik tarihini yeniden ele almak gerekli olmayabilir (ki aslında olur) ama insan benliği ile insani ve kültürel hafızayı anlamak için kültür ve medeniyet tarihi gereklidir.

Mesela Muhammed Abid el-Cabiri bunu denedi ve bu yolda adımlar attı. Ancak Fransız epistemolojisinden ödünç aldığı kopuş eğilimi onda baskın geldi.

Dinî ve kültürel çevrelerimizdeki gelgitler, yabancılaşma akımları ve bir aşırılık doğurdu.

Ancak Batılılar ve aynı şekilde Japonlar, Çinliler ve Hintler bakışı yeniledi ve yeniliyor.

Yeni bir kültür tarihi üzerinden bakışı yenileme, bugün ve gelecek için gerekliliğini koruyor.

Geçmişe dönüş yoktur ve hiçbir şekilde mümkün değildir. Ama bugünün ve geleceğin uğruna geçmişi değil, tarihi yeniden okumak lazım.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU