El-Burhan ve yardımcısının Çad'a yönelik ziyaretlerinin maksadı ne?

Fransa ve Rusya’nın Orta Afrika’da rejim değişikliği meselesine müdahil olduklarına dair haberler gelirken Moskova, Wagner’i kullanmakla tehdit ediyor

El-Burhan, Çad Geçiş Konseyi Başkanı Muhammed Debi ile görüşmek için Çad'ı ziyaret etti / Fotoğraf:  Sudan Haber Ajansı

General Muhammed İdris Debi'nin, 20 Nisan 2021'de babası öldürüldükten sonra hükümet ve parlamentonun dağılmasının ardından Çad'daki geçiş dönemine başkanlık ettiği iki yıldan az bir sürede, kendisi ve 21 Ağustos 2019'da kurulan Sudan Geçici Egemenlik Konseyi başkanı ve yardımcısı arasındaki mekik ziyaretleri yoğunlaştı. Açıklandığı üzere Korgeneral Abdülfettah el-Burhan'ın son ziyareti, Debi ile görüşmek üzere gerçekleştirildi.

Görüşmenin ana mevzusu da Sudan'ın Çad Ulusal Diyaloğunun sonuçlarına ve Çadlı taraflar arasında varılan uzlaşmaya verdiği destek çerçevesinde, ortak işbirliği ve Hartum ile N'Djamena arasındaki ikili ilişkilerin güçlendirilmesi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sudan, ortak öneme sahip bölgesel ve uluslararası meselelerde Çad ile birlikte hareket etme konusunda isteklilik gösterdi.

Konsey Başkanı Yardımcısı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo Hamidti'nin bir hafta içinde Çad'a yapılan son ziyareti ilk ziyaret değildi, nitekim geçen yıl dört ziyaret daha gerçekleşti.

Bu ziyaretlerin sonuncusu, Darfur bölgesindeki Sudanlı gözetleyiciler ile Sudan sınırlarının ötesine geçen Çadlı silahlı milisler arasında sınır bölgesinde çıkan çatışmaları kontrol altına almak içindi. 

Hamidti, son ziyaretinin Egemenlik Konseyi'nde Çad ve komşu ülkeler dosyasının sorumluluğunu üstlenmesi dolayısıyla aynı amaç doğrultusunda gerçekleştiğini açıkladı.

İki ülke arasında ve Libya ve Orta Afrika ile sınır meselesi, kabile çatışmaları, bölgedeki bazı gerilimlerin sonuç verdiği güvenlik durumları, söz konusu dosyalar kapsamında. 

Sudan'ın, Aralık Devrimi ve Ömer el-Beşir rejiminin düşmesinden sonraki dönemde mevcut ilişkisi, öncekinden çok farklı değil.

Nitekim hedefler ve özellikler, iki ülkedeki dahili ve bölgesel zorlukların yanı sıra ikisi arasında değişkenlik gösteren ve Çad'dan ziyade Sudan'a yönelik dış baskıların artması ile belirginleşiyor.

Her iki ülke bir geçiş dönemi yaşıyor olsa da bu dönemi seçim ve bir sivil hükümet oluşumunun takip etmesi bekleniyor.  


Etnik mozaik

Sudan ve Çad arasında birkaç kabileden oluşan etnik dinamikler etkileşim halinde. 90'ların başından beri iktidarda olan Debi ailesinin mensup olduğu Zegava kabilesi ve onların Çad'dan Darfur'a giden takipçileri; Çad ve Sudan arasındaki Orta Afrika Cumhuriyeti sınırlarına yakın es-Senyar, el-Mesalit, Kuymir ve et-Tama kabileleri; yeni otlaklar bulmak için göç eden, Muhammed Hamdan Dagalo Hamidti'nin mensubu olduğu er-Ruzeykat, el-Mehamid ve el-Mesiriyye gibi Arap toplulukların da dahil olduğu başka birçok etnik grup; ed-Dajo, et-Tenger, Borgo, et-Tama, el-Borno, el-Bula ve el-Fellate gibi Zenci gruplar bu mozaiğin birer parçasını teşkil ediyor.

Bu topluluklar, sömürge döneminden beri vergilerden kaçarak iki ülke arasında hareketi alışkanlık haline getirmiş, sonrasında da ticareti meslek edinmiştir.   

Zegave nasıl kendine has bir konuma sahipse Doğu Çad ile Batı Darfur vilayeti arasında iki kısma ayrılmış Dar-ı Mesalit bölgesindeki el-Mesalit de öyle özel bir konuma sahip.

Doğu Çad, 1922'de lideri es-Sultan Bahreddin'in Çad'ı Fransız Ekvator Afrika'sının bir parçası olarak işgal eden Fransız Hükümeti ve Sudan'ı yöneten Britanya Yönetimi ile imzaladığı bir anlaşmadan doğdu.

El-Mesalit, Fransız ordusunun doğuya doğru genişlemesine imkân vermedi; işgale maruz kalmayan bu bölgenin, zikredilen anlaşmaya göre 75 yıldan sonra, yani 1994'te Sudan sınırları içinde kalmak, Çad'a katılmak veya bağımsız olmak arasında kaderini tayin etmek için bir halk oylaması yapması gerekiyordu, ancak böyle bir şey olmadı. 

Geçen yıl Hızlı Destek Güçlerinin sorumlu tutulduğu mükerrer saldırılara maruz kalmasından sonra kendi kaderini tayin etmek için referandum konusu tekrar gündeme gelmeye ve Sultan Saad Bahreddin başta olmak üzere bölge liderlerinin çoğunun Çad'a katılma eğilimi gösterdiği el-Mesalit'in peşine düşmeye başladı. 


Çekişmenin ihracı

Süregelen gerçeklik, Sudan Hükümetinin, Çad ile istisnai bir ilişkiye ulaşma çabası altında toplayarak meseleler arasında ayrım yapmamasını gerektiriyor.

Bu iki ülke, iç çekişmelerle besleniyor, bu çekişmeler bir süre kontrol altına alınsa da hiç bitmiyor, zira ateşleyici unsurları bünyesinde barındırdığı için başka zaman yine ortaya çıkıyor. 

Her iki ülke de etnik mensubiyetin karmaşıklığının ve bunun, iki taraftaki isyancı gruplar meselesine bir son vermeyi engellediğinin farkında.

Tarihin bir döneminde Çad, Sudan rejimine karşı isyan eden bazı grupları destekledi ve onlara para ve teçhizat yardımı sağladı.

Sudan ise İdris Debi rejimine karşı ayaklanan bazı grupları bünyesinde barındırdı; ancak iki rejim arasındaki uzlaşmadan sonra Debi, Sudanlı hareketleri kovdu ve bu hareketler Libya'ya başvurdu.

Aynı şekilde el-Beşir rejimi Çadlı isyancılara karşı temkinli bir tavır aldı, sonra Darfur'daki, şimdi “Hızlı Destek” olarak adlandırılan, Cencevid güçlerinin çoğunu kendine çekti.

Bu güçler, Çad'da aynı Arap topluluktan geliyor ve İdris Debi ile ittifak halindeler. 

Darfur'daki çekişmenin Cencevid güçleri vasıtasıyla Doğu Çad'a ihraç edildiği tasavvuru, kasıtlı olarak Çad'daki etnik dinamiğin etkisini basitleştirme ve oradaki siyasi krizi görmezden gelme yönelimi gösterdiğinden, diğer çekişme etkenlerinden bağımsız olarak istisnai bir odak noktası haline geldi.

Buna, el-Beşir rejiminin, 2003 yılında Darfur çekişmesinin patlak vermesinden sonra benzer operasyonlara giriştiğinde Çadlı isyancıları kötüye kullanma çabası ve 2005 yılında durumun daha da kötüleşmesi dikkat çekti. 

Bu ilişki köprüsünün altından çok sular aktıktan sonra, önce el-Beşir dönemindeki Sudan ile İdris Debi dönemindeki Çad arasındaki ilişkinin gerilmesine, sonra da uzlaşmaya davetiye çıkaran sebeplerin, halefleri olan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve yardımcısı ile Çad Geçiş Konseyi Başkanı arasındaki işbirliği sebeplerine dönüştüğünü görüyoruz. 


Arka üs

Bu iki komşu ilişkisinde Fransa'nın rolü, Darfur'daki savaş esnasında belirginleşti. Fransa Çad'dan Darfur'a insani koridorlar ve bir hava köprüsü açmak için kendi yönetiminde bir askeri ve insani müdahale operasyonu başlatmak adına Çad'ı, yaklaşık 1000 Fransız askerden oluşan güçleri yoluyla bir arka üs olarak kullandı.

Bununla birlikte insani sivil toplum kuruluşlarının Darfur içinde yardım sunduğu göz önüne alınarak, dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, öncelikle şiddet kurbanlarını hedefleyen barışı koruma çabalarının Darfur yerine Doğu Çad'da sarf edilmesini önerdi.

Ancak dikkati Darfur'dan Doğu Çad'a kaydırdığı için eleştiriye maruz kaldı. Bu değişime bakarak, Darfurlu mülteciler ile Çad'da ülke içinde yerinden edilmiş kişiler arasında bir iç içe geçme meydana geldi, bu da Çad'daki Barışı Koruma Operasyonu ile Afrika Birliği-BM Darfur Hibrit Operasyonu (UNAMID) misyonlarının karıştırılmasına yol açtı. 

Başka yerlerde Çad ile Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki siviller arasında, Darfur'da devam eden şiddet eylemlerinin kurbanı olduklarına dair bir karışıklık meydana geldi.

Bu noktada Darfur-Çad-Orta Afrika üçgeni, kurbanlarının bu üç ülkeden hangisine mensup olduklarını belirlemenin zor olduğu bir şiddet yuvası olarak belirdi.

Bu yuvanın temelleri üzerindeki sığınma ve yerinden edilme alanı, el-Beşir rejimi tarafından desteklenen Çadlı isyancılarla İdris Debi rejiminin desteklediği Darfurlu isyancıların yürüttüğü şiddet eylemleriyle sınırlandırıldıktan sonra genişledi ve Sudan ile Orta Afrika sınırlarındaki etnik çekişmeler, ikincil bir rol oynadıktan sonra önem kazandı.  


Şiddet senaryoları

Bu üç ülkenin yönetimleri şu an bu tecrübeye dönmek istemiyor, özellikle de AB gücü ve BM Misyonu Orta Afrika Cumhuriyeti ve Çad'da etkisiz olmuş ve krizin yalnızca bir yönüyle ilgilenip bunu Darfur krizine bağlama girişimleri nedeniyle bir dizi soru ve eleştiriye maruz kalmışken.

O yüzden, kendilerine hükmeden kaygıyla hareket eden Sudan ve Çad liderleri arasındaki çabanın, Orta Afrika'daki durumun neticesinde ortaya çıktığı bir sır değil.  

Özellikle bu ülkelerin sınırlarına kök salmış siyaset ve güvenlik istikrarsızlığı, kırılgan bir güvenlik ve bu bölgelerde tüm şiddet senaryolarına karşı bir sosyal hazırlık hali doğurdu.

Bu bölgelerin sakinleri, silah taşıyan ve hükümetleri ile mücadelelerinde sivilleri yakıt olarak kullanan yurttaşlarının kurbanı olarak nitelendi.

Buna ilaveten Orta Afrika, geçtiğimiz yılın sonunda bazı Sudanlı silahlı hareketlerin suç ortaklığıyla bir askeri darbe üzerinden yönetimi değiştirme çabasına sahne oldu.

Bundan dolayı Sudan, ordu ile Hızlı Destek güçlerinden oluşan askeri güçlerini konuşlandırdı ve herhangi bir gelişmeyi önlemek adına Orta Afrika ile sınırlarını kapattı.
 

1.jpg
Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı, geçen yıl Çad'a dört ziyaret gerçekleştirdi / Fotoğraf: Sudan Haber Ajansı

 

Paris, Fransa ve Rusya'nın, Orta Afrika'daki rejim değişikliği meselesine müdahil olduklarına dair haberleri teyit ederken Moskova bu haberlere karşı çıkarak Çad'dan çıkan herhangi bir güce karşı Wagner güçlerini kullanmakla tehdit etti.

Bu nedenle Hamidti'nin son ziyareti belki de sınırların tekrar açılması ve kontrolü için ortak güçlerin etkinleştirilmesi hakkında Fransız yetkililerle anlaşmaya varmak içindi. 

Bu ziyaretlerde, Libya'daki gelişmeler ve bunun Sudan ve Çad'a yayılmasının yanı sıra, iki ülkenin sınırlarına yansımalarının etkisi ve getirebileceği uluslararası müdahalelerin bazı olayları tetikleyip tetiklemeyeceği meselesi de ele alındı.  

Çad'ın 3 Ekim 2020'de Geçiş Dönemi Hükümeti ile silahlı hareketler arasında imzalanan Cuba Barış Anlaşması'nın garantörü kabul edilmesine ek olarak, Darfur'dan gelen ve Çad'ın ev sahipliği yaptığı Sudanlı mülteciler meselesi de masadaydı. 

Taraflar ayrıca, aşırılık ve insan kaçakçılığıyla mücadele için strateji geliştirme, ardından altyapı ve tarımsal faaliyetler alanında işbirliği ve yatırım konusunda da mutabık kaldı.

Bu yatırım projeleri, Çin tarafından Sudan'da ve bir noktaya kadar Çad'da üstlenildi; bu girişimler, Çin tecrübesini yeniden canlandırmayı hedefliyor olabilir.


Gerilim üçgeni

Hartum'un N'Djamena ile ilişkisi özelinde gerçekleştirmeye çalıştığı en büyük hedefi, her iki tarafın isyancı hareketlerini, her ülkedeki barışı destekleme sürecine ortak etmek.

Bu bağlamda Sudan'daki Geçiş Dönemi Hükümeti, lideri Erko Minni Minnavi'yi Darfur genel valiliğine tayin ettiği Sudan Kurtuluş Hareketi ile aynı zamanda Maliye Bakanı olan ve geçen hafta Darfur'u ziyaret eden Cibril İbrahim liderliğindeki Adalet ve Eşitlik Hareketi gibi bazı hareketlere özel önem atfediyor.

Bir yanda Sudan Kurtuluş Hareketi ile Adalet ve Eşitlik güçleri, diğer yanda Hızlı Destek güçleri olmak üzere taraflar, bu şekilde uyum içindeymiş gibi görünmeye devam edecek gibi durmuyor.

Bu hareketlerin liderleri, yürütme makamında oldukları ve güçlerin durumlarını iyileştirmeye yaklaştıkları sürece sivil bileşenin bazı güçlerine karşı ittifak için kalacaklardır.

Buna karar verecek olan kendilerinden başkasını getirme veya başka bir iktidar paylaşımı düzenlemesinde onları bu makamlardan çıkarma ihtimali olan seçimlerin yapılmasıdır, işte o zaman Cibril ve Minnavi hareketleri, rejime karşı isyana geri dönecektir. 

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve yardımcısı; Debi ve Çadlı muhalefet güçleri arasındaki vaziyeti uzlaştırmak için çabalıyor. Ayrıca, Zegave kabilesinde, özellikle Debi ailesi içindeki dar bir kapsamda Egemenlik Konseyi Başkanı ile öldürülmesinden Askeri Meclisi sorumlu tuttukları İdris Debi meselesini gündeme getiren amcaları arasında meydana gelen gizli bir çekişmeyi de sakinleştirme vazifesi üstlendiler.

Bu sorunlar önlenemez ve kontrol altına alınamazsa Çad'da, batıdan başlayarak Sudan'ı doğrudan etkileyecek bir siyasi değişime yol açabilir ve böylece Sudan, Çad ve Orta Afrika'daki üç sınır noktasındaki gerilim üçgeni, yeniden gün yüzüne çıkabilir. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU