Rusya'nın Ukrayna'yı istilasıyla birlikte nükleer silah tehditleri tüm dünyaya korku salarken en kötü senaryolar da düşünülmeye başlandı. Atom bombaları, dünya savaşları, kıtlık, açlık, evinden olma, yakınlarını kaybetme gibi korkuların arasında konuşulan başlıklardan biri de ülkelerin askeri kapasitesi oldu. Yıllardır bütçelerini bundan sonra hiçbir zaman savaşa girmeyecekmiş gibi ayarlayan Avrupa devletleri dahi harekete geçti.
13 Ekim'de Almanya, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çekya, Estonya, Hollanda, Letonya, Litvanya, Macaristan, Norveç, Romanya, Slovakya, Slovenya'dan oluşan 14 NATO müttefiği ve Finlandiya'nın bir araya gelerek Avrupa Gök Kalkanı Girişimi'ni başlatması da hava savunma sistemlerinin önemini vurguladı.
Kısa menzilli basit uçaksavar sistemlerinden menzili yüzlerce kilometreye varan, hızları ses hızının 5-10 katına çıkan güdümlü füzeler fırlatan savunma sistemlerine evrilen hava savunma sistemleri; artık uçaklar, helikopterler, insansız hava araçları, havadan karaya, denizden karaya veya karadan karaya atılan çeşitli tiplerdeki füzeler ve roketleri yok edebiliyor.
Bu sistemler komuta kontrol araçları, mühimmat taşıma ve yükleme araçları, radarlar ve lançer denilen atıcı araçlardan oluşan komplike bir yapıyı ifade ediyor.
Havacılık, uzay, savunma politikaları ve teknolojileri uzmanı Arda Mevlütoğlu, hava savunma sistemlerinin menzil, irtifa ve kullanım amaçlarına göre farklı kategorilere ayrıldığını belirtiyor. En alt katmanda omuzdan ateşlenen ve MANPADS (Man Portable Air Defense System) olarak bilinen füze sistemleri, en üst katmandaysa THAAD, SM-3 gibi uzay ortamında balistik füzelere önleme yapan sistemler bulunuyor.
"Karşılaştırma yapmak yanıltıcı olacaktır"
Mevlütoğlu, Batı yapımı sistemlere bakıldığında kara konuşlu hava savunma sistemlerinde en yaygınlarını PATRIOT ve SAMP-T şeklinde sıralarken Doğu'da Rus yapımı S-300 ve S-400 ailesiyle Çin yapımı HQ-9'un uzun menzil ve yüksek irtifa segmentindeki diğer sistemlerin ön plana çıktığını ifade ediyor. Diğer yandan "Mevcut sistemlerin birbirlerine karşı üstünlükleri veya zayıflıkları nelerdir?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Hava savunma sistemlerinin yeteneklerini, bağlı oldukları erken ihbar ve komuta kontrol ağı, kullanılan sensörlerin ve füzelerin performansları belirler. Bu nedenle doğrudan sistemler arasında karşılaştırma yapmak yanıltıcı olacaktır.
Arda Mevlütoğlu, hangi teknolojiler üzerinde çalışıldığı konusundaysa şu ifadeleri kullanıyor:
Halen özellikle seyir füzeleri ve küçük drone'lara karşı yönlendirilmiş enerji silahları (lazerler) için yoğun bir şekilde çalışılıyor. Dünyada bu tür sistemlere yönelik çok sayıda geliştirme projesi var. Rusya – Ukrayna Savaşı da, seyir füzeleri ve kamikaze drone'ların tehdidinin hatırlanmasına vesile oldu.
Türkiye'nin arayışı
Diğer yandan Türkiye zaten uzun bir süredir hava savunma sistemlerini konuşuyor. Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın ardından Ankara, balistik füze tehdidine karşı hava ve füze savunma sisteminin takviye edilmesi amacıyla NATO'dan talepte bulunmuştu. Bu kapsamda ABD, Almanya, Hollanda, İspanya ve İtalya gibi NATO müttefikleri, Türkiye'ye kendi Patriotları ve SAMP-T'lerini gönderseler de kalıcı çözüm arayışı hâlâ sürüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Washington, Patriotları satmayı önerdi fakat ortak üretim ve teknoloji transferi isteyen Ankara, yüksek maliyeti de gerekçe göstererek farklı ülkelerden hava savunma sistemi satın alımı için çalışmalarını başlattı.
2013 sonunda ilk ihale sonuçlandı ve Çin'in CPMIEC şirketinin geliştirdiği FD-2000 savunma sistemlerinde karar kılındı. ABD'nin yaptırım listesinde olan şirkete NATO da itiraz edince geri adım atıldı. Türkiye, yaklaşık iki yıl sonra ihalenin iptal edildiğini açıkladı.
Bu arayış, Ankara'nın Moskova'yla S-400 satın almak üzere anlaştığını Aralık 2017'de duyurmasıyla sonlandı. Bunun üzerine Washington, proje ortağı Türkiye'yi yeni nesil savaş uçağı F-35'in üretim sürecinden çıkardığını Temmuz 2019'da duyurdu. Ekim 2020'de S-400 hava savunma sistemlerinin Sinop'ta test edildiğinin duyurulmasıyla birlikte ABD, Türkiye'ye yönelik bir dizi yaptırım kararı aldı.
Türkiye bir taraftan da yerli sistemlerle katmanlı bir hava savunması oluşturmaya da çalışıyor. Korkut, Sungur, Siper ve Hisar hava savunma sistemleri adım adım geliştiriliyor.
Savunma sanayiimizden Büyük Taarruz ve Malazgirt'in yıldönümünde ecdadın şanına yakışır bir başarı!
— Ismail Demir (@IsmailDemirSSB) August 26, 2022
Uzun menzilli hava savunma füze sistemimiz #SİPER adım adım yükseliyor. SİPER son test atışında yüksek hızlı hedeflerde 100 km'yi gözüne kestirdiğini gösterdi.@aselsan@roketsan pic.twitter.com/r34CHPEoSB
Arda Mevlütoğlu, Türkiye'nin çok katmanlı hava savunmasını inşa etmek için bir dizi geliştirme projesi başlattığını belirtirken bunları uçaksavar topçu modernizasyonu, Korkut kundağı motorlu namlulu uçaksavar sistemi, Hisar alçak ve orta irtifa hava savunma füze sistemiyle Siper uzun menzilli hava savunma füze sistemi olarak sıralayarak şöyle diyor:
Son 10 yılda hayata geçen bu projelerle ve ayrıca milli hava savunma erken ihbar ve komuta-kontrol sistemleriyle Türkiye'nin hava savunma alanında çok ciddi bir aşama kaydettiğini söyleyebiliriz.
Odağımızı Türkiye'den kaydırıp tekrar dünyaya baktığımızda ABD, Rusya, Çin, İsrail ve Avrupa devletlerinin sürdürdüğü projeleri görmek gerekiyor.
ABD'nin Yıldız Savaşları
ABD Başkanı Ronald Reagan, Sovyetler Birliği'nin muhtemel nükleer saldırısına yönelik korkuları 1983'te sıradışı görülen bir fikirle dindirmeye çalışmıştı. Aslen Stratejik Savunma Girişimi adı konsa da Yıldız Savaşları (Star Wars) ismiyle bilinen bu fikir, kıtalararası balistik füzelerin uzaydan kontrol edilen lazer ışınlarıyla yok edilmesini öngörüyordu.
Aradan geçen yaklaşık 40 yılda 200 milyar doları aşkın para harcandı. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının nükleer savaş endişelerini yeniden büyüttüğü şubatta yayımlanan bir rapor, bu miktarın sanıldığı kadar çok işe yaramadığını ortaya koyuyor.
Dünyanın en büyük fizikçi örgütlerinden ABD merkezli Amerikan Fizik Topluluğu (American Physical Society/APS) Washington'ın muhtemel Kuzey Kore saldırısını önleme konusundaki mevcut kabiliyetinin yetersizliğini belirtirken "Bu muhtemelen gelecek 15 yıl içinde de böyle olmayı sürecek" diyor.
Gözler 20 nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin edilen Pyongyang'dan Moskova'ya çevrildiğindeyse daha karanlık bir tablo çiziliyor. Uzmanlara göre, bu kalemdeki cephanesi 6 bini bulduğu öngörülen Rusya saldırırsa ABD'nin hava savunma sistemleri neredeyse hiçbir işe yaramıyor.
MIT Nükleer Güvenlik ve Politika Laboratuvarı'ndan Laura Grego, baş yazarlarından biri olduğu rapordan yola çıkarak "Devasa cephaneye sahip Rusya'nın füzelerine karşı delinemeyecek bir kalkan fikri yalnızca bir fantezi. Bunu sağlamak çok zor" diyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) da bu fikre katılıyor gibi. Resmi politikalar, Kuzey Kore ve İran gibi "haydut devlet" tanımlamasına sokulan ülkelerin nükleer füzelerine karşı korumayı öngörüyor. Rusya gibi bir süpergüçse ABD'nin 5 bin 400'ü bulan nükleer savaş başlıklarıyla korkutuluyor. İşin aslı, en az iki tarafın karşılıklı olarak birbirini tümüyle ortadan kaldırmasını öngören karşılıklı kesin yıkım (MAD) doktrini iki ülkenin yanı sıra tüm dünyayı diken üstünde tutuyor.
Pentagon'un 2019 tarihli Füze Savunma İncelemesi'nde "Birleşik Devletler, Rusya ve Çin'in büyük ve gelişmiş kıtalararası balistik füze kabiliyetlerini karşılamak için nükleer caydırıcılığa bel bağlıyor" deniyor.
11 Eylül 2001'de başta ABD olmak üzere tüm dünyayı sarsan saldırıların ardından dönemin başkanı George W. Bush'un yaptığı işlerden biri 1972'de Sovyetler Birliği'yle imzalanan Anti-Balistik Füze Antlaşması'nı feshetmek olmuştu. ABD'nin ulusal füze savunma sistemi kurmasının önündeki engellerin kalkmasıyla birlikte bu konudaki çalışmalar arttı.
GMD
2004'te karada konuşlu 30 önleme füzesi (GMD) Alaska ve Kaliforniya'ya yerleştirilerek program başlatıldı. Radar ve uydu sensörlerinin tespitiyle düşman füzelerinin atmosfer dışında imha edilmesi amaçlandı. Sonrasında 2017'de Barack Obama döneminde Alaska'daki Fort Greely üssüne 14 füze daha eklendi. 2019'da da Donald Trump yönetimi yeni nesil 20 füzesavar sistemini 2028'e kadar konuşlandırma sürecini başlattı.
AEGIS
ABD'nin daha küçük alanları korumak için başka balistik füze savunması sistemleri de var. Hem deniz hem de kara tabanlı, adını bilgelik ve savaş tanrısı Athena'nın kalkanı Aegis'ten alan yeni sistem, önceki Aegislerden farklı olarak donanma gemilerinin ve karaya konuşlandırılmış fırlatıcıların kısa ve orta menzilli balistik füzeleri hedef almasını sağlıyor.
Kara bazlı Aegislerden biri 2016'dan beri Romanya'da konuşlu. Polonya'daki sistemin faaliyete başlamasıysa ilk başta açıklanan 2018'i bir hayli aştı, son açıklamalara göre inşaatın tamamlanması 2023'ü bulacak gibi duruyor. Washington, bunların Avrupa'yı muhtemel bir İran saldırısından korumayı amaçladığını ve Rusya'ya tehlike oluşturmadığını öne sürüyor. Vladimir Putin ise bu sistemlerin saldırı amacıyla da kullanılabileceğini iddia ediyor.
2023 sonunda ABD'nin 50 adet balistik füze savunma sistemine sahip gemisinin olması planlanıyor.
Karaya konuşlandırılacak Aegis sisteminden, vatandaşlarının baskısıyla 2020'de vazgeçen Japonya, şimdi iki gemi üreterek bu sistemin gemiden havaya füze fırlatan versiyonunu kullanmak istiyor. Ülke topraklarında güvenlik konusunda sorun yaratabileceği endişeleriyle iptal edilen ilk planın 4 milyar doları aşkın maliyeti olacağı tahmin ediliyordu. 2027 ve 2028'de göreve başlaması planlanan iki gemi için 7 milyar dolar gözden çıkarıldı. 210'a 40 metrelik boyutlarıyla Japon donanmasının en büyük gemileri yapılacak.
Halihazırda 8 destroyerde Aegis BMD sistemine sahip olan Japonya, bu gemilerin diğer deniz çatışmalarına karşı daha etkin kullanılabilmesi için bu hamleyi yaptı.
THAAD
Patriot ve Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması (THAAD) sistemleriyse mobil karadan havaya sistemleri. THAAD sistemi de Aegis gibi Amerikan Lockheed Martin şirketi tarafından üretiliyor. Aegis'ten farklı olarak yükseliş değil, orta seviyede ya da düşüş sırasında balistik füzeleri imha eden sistem, atmosfer içinde de bu işlemi gerçekleştirebiliyor.
Washington yönetimi, THAAD'ı Hawaii, Guam, Romanya, İsrail, BAE, Güney Kore ve Japonya'da konuşlandırdı. Amerikalı yetkililere göre, Türkiye'de de sistemin parçası olan AN/TPY-2 radarı 10 yıldır bulunuyor.
2022 başında Yemen'deki Husilerin Abu Dabi'ye attığı balistik füzenin BAE'nin satın aldığı sistem tarafından engellendiği duyurulmuştu. Bu, sistemin tatbikatlar dışında başarıyla çalıştığı ilk örnek oldu.
Suudi Arabistan'ın da 2026 ila 2028'de bu sistemi alması bekleniyor.
Patriot
PAC-3 (Patriot Advanced Capability) sınıfındaki MIM-104F füze savunma sistemi de ABD'nin önde gelen sistemlerinden biri. THAAD sisteminden de düşük irtifaları hedef alabilen sistem, kısa ve orta menzili füzeleri yok edebiliyor.
Patriot sistemleri dünyanın pek çok ülkesinde yaygın olarak bulunuyor. Anlaşmaya varmış veya sahip olan ülkeler, satın alma sırasıyla şöyle:
Hollanda, Almanya, Japonya, İsrail, Suudi Arabistan, Kuveyt, Tayvan, Yunanistan, İspanya, Güney Kore, BAE, Katar, Romanya, İsveç, Polonya ve Bahreyn
Ayrıca Almanya, BAE, Bahreyn, Güney Kore, Irak, Japonya, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Türkiye ve Ürdün arasında dolaştırılan Patriot sistemleri de var.
Türkiye'ye de NATO müttefikleri bu bataryalarını geçici olarak verse de ABD'nin bir türlü satışı onaylamaması, Ankara'yı S-400 almaya sevk eden gerekçelerden biri olmuştu.
Rusya
Soğuk Savaş sırasında hava savunma sistemlerine büyük yatırımlar yapan Sovyetler Birliği'nin halefi Rusya hala bu konudaki en yetkin ülkelerden biri. Washington DC merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) Moskova'nın hava savunma doktrinini üç aşamalı bir yaklaşımla özetliyor. Bu aşamalar, Rusya'nın girilmesi çok zor bölgeler yaratmasını hedefliyor.
S-200, S-300 ve S-400 gibi uzun menzilli sistemler, 800 kilometre çapa sahip olabilen hava savunma çemberleri yaratıyor.
Bu çemberleri 9K37 Buk ve benzeri sistemler güçlendirerek orta menzilli savunmayı sağlamlaştırıyor.
Üçüncü aşamada 9K33 Osa ve S-125 Neva gibi kısa menzilli sistemler var. Bunlar askeri üsler gibi kilit önem taşıyan yerlere ekstra savunma sağlıyor. Sahada 9K37 Buk gibi mobil sistemlerle birleştirilerek karadaki güçlerin korunması sağlanıyor.
Birinci ve ikinci savunma sistemleri, alçaktan uçan seyir füzelerine karşı etkisiz kalabileceği için genelde bunlar da nokta savunması sağlayan Tor (SA-15 Gauntlet) ve Pantsyr-S1.1'lerle korunuyor.
Rusya dışında Tor sistemine sahip ülkeler Azerbaycan, Belarus, Çin, Ermenistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İran, Mısır.
Pantsir S-1'lerse şu ülkelerde bulunuyor:
Brezilya, BAE, Cezayir, Irak, İran, Libya, Rusya, Slovenya, Suriye, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün, Vietnam
Türkiye'nin de aldığı S-400 sistemi, 250 ila 400 kilometre menzile sahip ve hava araçlarıyla seyir füzelerini de vurabiliyor. Antibalistik özellik sergilemesi içinse hedefteki balistik füzenin maksimum 60 kilometre içinde olması gerekiyor.
2007'de başkent Moskova'da hizmete sokulan sistem, şu anda Avrupa'nın ortasındaki Rusya toprağı Kaliningrad'da da ülkenin hava sahasını koruyor.
2015'te Suriye'nin Tartus bölgesine de konuşlandırılarak Esad rejimi ve Rus askerlerinin korunması sağlandı.
Ukrayna'dan ilhak edilen Kırım bölgesinde de bu sistem var.
2015'te Çin 6, 2016'da Hindistan 5 adet batarya almak için Moskova'yla anlaşmaya vardı. Türkiye ve bu iki ülkeyle birlikte yalnızca Belarus sistem konusunda son anlaşmaları sağladı.
Suudi Arabistan, İran, Mısır, Irak, Katar, Sırbistan da dönem dönem ilgilendiklerini bildirse de bu konuda hiçbir zaman son imzalara dair resmi açıklama yapılmadı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 1997'de Rusya'dan aldığı S-300'ler Ankara'nın baskısı ve ABD'nin yönlendirmesiyle 1999'da Yunanistan'ın Girit adasına yerleştirilmişti. S-300'ler de anti balistik özelliğe sahip ancak kısa menzilli.
Ankara da Türkiye'nin S-400 kullanımında "Girit modelinin" müzakere edilmesi gerektiğini söylüyor. Girit'teki S-300'lerin sürekli operasyonel olmadığı, çoğunlukla depoda tutulduğu hatırlatılan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Sürekli kullanacağız diye bir şey yok ki. Bu sistemler tehdit durumuna göre kullanılır. Ona biz karar veririz" yanıtını vermişti.
Ayrıca Azerbaycan, Belarus, Cezayir, Çin, Ermenistan, İran, Mısır gibi pek çok ülkede de S-300 bulunuyor. Bunlardan Bulgaristan ve Slovakya da Yunanistan gibi NATO üyesi.
Ancak S-400'lerin daha gelişmiş teknolojiye sahip olması ve geliştirilen F-35'lerin özelliklerini Rusya'ya sunabilecek olması gibi nedenler ABD'de rahatsızlık yaratıyor.
Rusya'nın bir de S-500 projesi var. Moskova, 2018'de 482 kilometre uzaktaki bir hedefi vurarak dünyanın en uzun mesafeli karadan havaya füze testini gerçekleştirdiğini duyurmuştu. Bu sistem, halefinin menzil ve isabetliliğini artıracak. 2021 haziranında Rus medyası, hipersonik silahlara karşı etkili olacağını öne sürmüştü.
İhracat için üretilecek S-500 tipini Çin ve Türkiye'nin de almak istediği bildiriliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019'da "S-400'den sonra bir de S-500 söz konusu. S-500'de de yine bir ortak üretim söz konusu olacak" diyerek bu projede de Ankara'nın gözü olduğunu bildirmişti.
Çin
Rusya'yla birlikte ABD'nin Güney Kore'ye THAAD yerleştirmesine karşı çıkan Çin, hava savunma sistemleri konusunda Moskova'nın yardımını alıyor. ABD Savunma Bakanlığı'nın sitesinde 2020 temmuzunda yayımlanan analizde, Pekin yönetiminin Rusya'ya bu konuda büyük ölçüde bağımlı olduğu bildiriliyor.
Rus S-300'lerinden yola çıkarak geliştirilen karadan havaya HQ-9 füzeleri, 2000'li yılların başında yaygın şekilde kullanılmaya başlandı. Antibalistik HQ-19 versiyonunun bin ila 3 bin kilometre menzili olduğu tahmin ediliyor. Orta menzilli olarak görülen HQ-19'lar, 500 kilometrelik balistik menzile sahip HQ-9'lardan sonra büyük bir sıçrama olarak görülüyor.
THAAD'la karşılaştırılan HQ-19, Pentagon'un tahminlerine göre 2018'de kullanıma alınmış olabilir.
20 Temmuz'da Çin, balistik füzeleri tek seferde yok ettiği tahmin edilen bir anti balistik füze denemesiyle dünyada gündem oldu. Çin devletine bağlı Global Times'a konuşan bir uzman, balistik füzeleri yolun ortasında yakalayan füzenin küçük ama etkili olduğunu belirtti.
Çin Savunma Bakanlığı, karadan fırlatılan anti balistik füzenin hiçbir ülkeyi hedef almadığını ve denemenin ülke sınırları içinde gerçekleştiğini bildirdi. Pekin yönetimine bağlı yayın organları, 2010'dan beri iki yılda bir bu testlerin yapıldığını ve bunun 6. deneme olduğunu belirtti. Diğer yandan hangi füze sisteminin test edildiği konusunda bilgi verilmedi.
ABD merkezli Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Tong Zhao, o dönem şu ifadeleri kullandı:
Çin pek çok bileşenden oluşan çok katmanlı bir füze savunma sistemi oluşturmaya çalışıyor. Askeri teknolojik yarışın bu önemli kısmında geride kalmayı kabul edemezler. Çin diğer büyük güçlere bakıyor. ABD birincil endişe kaynağı ama Rusya da gittikçe daha yetkinleşen füze savunma teknolojileri geliştiriyor.
Zhao, kısa ve orta menzilli füzeler için HQ-9 ve HQ-19'ların geliştirildiğini belirtirken, Pekin yönetiminin uzun menzilli veya kıtalararası balistik füzeler konusunda ne yapıldığını resmi olarak açıklamadığını vurguladı.
Son olarak da 8 Ekim'de başarıyla gerçekleştirilen benzer bir testin videosu yayımlandı.
China carried out a land-based mid-course missile interception test within its territory, which has achieved its expected purpose, according to the Ministry of National Defense. pic.twitter.com/WcDWEhlUbp
— Global Times (@globaltimesnews) October 8, 2022
Çin, Pakistan'a HQ-9 sisteminin Pakistan için ürettiği modelini sattı. HQ-9/P sistemi geçen sene bu zamanlarda İslamabad yönetimi tarafından duyuruldu. Sistemin balistik füzelere karşı menzilinin 100 kilometreyi aştığı ifade edildi.
Ayrıca Cezayir, Fas, Özbekistan, Türkmenistan HQ-9 füzelerine sahip olduklarını açıklamıştı.Türkiye'nin de Çin'den balistik füze teknolojisi transferi konusunda destek aldığı bildirilse de bu durum şu an büyük ihtimalle sürmüyor.
Pekin yönetimi ABD'nin Aegis balistik füze savunma sisteminde kullanılan, denizden havaya fırlatılan SM-3 füzesinin muadili HQ-26 ve Patriotlarda kullanılan PAC-3'e karşılık gelen HQ-29'u da geliştiriyor.
İsrail
Hava savunma sistemine en çok ihtiyaç duyan ülkelerden biri de İsrail. Toprağını işgal ettiği Filistinliler, tüm yaptırımlara rağmen el yapımı yüzlerce füzeyi bir anda Tel Aviv yönetiminin kontrol ettiği topraklara gönderebiliyor.
Son olarak 5-7 Ağustos'taki gergin haftasonunun ardından açıklama yapan Birleşmiş Milletler (BM) Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, Filistinlilerin saldırılara karşılık bini aşkın roket attığını bildirmişti. Bunlardan 354'ünün İsrail'e doğru fırlatıldığı aktarılan açıklamada, Gazze'den atılan roketlerden 81'inin yine Gazze Şeridi'ne, 14'ünün de denize düştüğü belirtildi.
Üç gün boyunca süren saldırılar yüzünden 49 Filistinli ölürken hiçbir İsrailli ölmedi ya da ciddi şekilde yaralanmadı.
Gazze ve Batı Şeria'dan gelebilecek roket ya da diğer hava saldırılarına karşı oluşturulan Demir Kubbe sistemi, İsrail'in en alt düzeydeki savunmasını sağlıyor. 4 ila 70 kilometre menzile sahip bu sistem, 2011'den beri kullanılıyor.
Lübnan Hizbullahı'nın 2006'daki 34 gün süren çatışmalarda 4 bine yakın füze atmasından sonra geliştirilen Demir Kubbe, tatbikat dışında en fazla test edilen hava ve füze savunma sistemi niteliğine sahip.
2006'da geliştirilmeye başlanıp 2017'de hizmete alınan Davud Sapanı, seyir füzeleri ve alt düzeydeki balistik füzelere karşı işe yarıyor.
Yine 2017'de sahaya sürülen Arrow-3 füzesine sahip sistemse 2 bin 400 kilometreyi bulduğu tahmin edilen menziliyle en üst düzeydeki savunmayı sağlıyor. İsrail, bu yolla özellikle İran'dan gelebilecek balistik füzeleri engellemeyi hedefliyor. İsrailli yetkililer bu füzelerin hem kıtalararası balistik füzeleri hem de uyduları vurabileceğini öne sürüyor.
Bu konuda ABD'den hem maddi hem de teknik destek alan İsrail, henüz bilindiği kadarıyla dışarıya satış yapmış değil. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik istilasının ardından ordusunu güçlendirme kararı alan Almanya son dönemde bu füzelere yeniden talip oldu.
Ancak Washington, ABD tarafında Boeing'in olduğu projeyle üretilen Arrowların satışı konusunda Almanya'yı engelledi. ABD'nin Almanya'yı engellemesinin ardından THAAD sistemini satmaya çalışmasının olduğu yorumları yapılıyor.
Avrupa
Almanya, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çekya, Estonya, Hollanda, Letonya, Litvanya, Macaristan, Norveç, Romanya, Slovakya, Slovenya'dan oluşan 14 NATO müttefiği ve Finlandiya, 13 Ekim'de bir araya gelerek Avrupa Gök Kalkanı Girişimi'nin (European Sky Shield Initiative/ESSI) gelişimi için niyet mektubu imzaladı.
Dahil olan ülkeleri koruyacak ESSI'nin henüz nasıl adımlar atacağı net olarak açıklanmasa da İsrail'den Arrow 3, Almanya'dan IRIS-T, ABD'dense Patriot sistemlerini alabileceği konuşuluyor.
Almanya'nın Ukrayna'ya gönderme sözüyle dikkat çeken IRIS-T sisteminin son versiyonunun final testleri henüz 2021 sonunda yapıldı. Alman ordusu dahi bu sistemden almış değil. Eski versiyonlarsa İsveç ve Norveç'e satılmıştı.
Almanya'da üretilen sistemin, küçük kentler ve ordular için orta menzilli ve yüksek irtifalı koruma sağladığı bildiriliyor. Sistemi üreten Diehl şirketi, daha yüksek irtifalarda koruma sağlayan Patriot PAC-3 gibi sistemlerle kullanıldığında "katmanlı hava savunması" sağlandığını ve IRIS-T'nin daha etkili olduğunu belirtiyor.
Ayrıca ABD, Almanya ve İtalya ortaklığıyla üretilen MEADS hava savunma sistemi var. Sistemde Patriot sisteminin PAC-3'ü ve Almanya'nın IRIS-T'leri kullanılıyor. MEADS'in THAAD ve Stinger sistemleri arasındaki boşluğu kapatması hedefleniyor.
Avrupa'da öne çıkan bir başka sistemse SAMP/T. Bu hava savunma sistemini Fransa ve İtalya ortak geliştirdi. Son olarak martta "Türkiye, SAMP/T hava savunma sistemi projesine geri mi dönüyor?" soruları yeniden sorulmaya başlandı. Türkiye-Fransa-İtalya grubunun yeniden toplanacağı en üst düzeydeki isimler tarafından zikredildi.
Türkiye, Fransa ve İtalya, 2017 senesinde Fransız-İtalyan konsorsiyumu EuroSam ile hem karadan hem de denizden operasyon yürütebilen SAMP/T'nin birlikte üretilmesini de içeren bir çalışma başlatmıştı. Türkiye'nin Moskova'yla S-400 anlaşması imzalamasından hemen sonra bu adım atılmış, 2018 başında 18 aylık bir ön çalışma yapılması için karar verilmişti. 2019 sonuna doğru Türkiye'nin Suriye'de Barış Pınarı Harekatı'nı başlatması, NATO sistemlerine entegre edilebilen SAMP/T hava savunma sistemi için yapılan çalışmaların askıya alınmasına neden olmuştu.
Radarıyla 360 derece izleme yapan SAMP-T, 100 kilometre mesafeyle 20 kilometre yükseklikteki balistik füzelere, 30 kilometre yükseklikteki hava soluyan uçak gibi hedeflere karşı angajman kabiliyetine erişebiliyor.
Fransa en az 7, İtalya'ysa en az üç bataryaya sahip. 2016 haziranda İtalya'nın bataryalarından biri Türkiye'nin talebiyle Suriye tehdidine karşı ülke topraklarına, bölgeden ayrılan Alman Patriotları yerine konuşlandırılmıştı.
Birleşik Krallık, Cezayir, Fas, Katar, Singapur, Suudi Arabistan, Yunanistan gibi 11 ülkede ya SAMP-T ya da sistemin kullandığı Aster füzeleri var.
© The Independentturkish