Irak 2014 yazında uçurumun kenarına kadar geldi. Ülkenin üçte biri IŞİD'in kontrolüne girdi ve ordu çöktü. Ortada karşı saldırıya liderlik edebilecek tek bir savaş gücü vardı.
Irak'ın "Altın Tümen" olarak bilinen seçkin Terörle Mücadele Servisi (CTS), IŞİD'in son kalesi Musul'u alana kadar köy, kasaba ve şehirleri tek tek ele geçirmeye yönelik taarruza öncülük etti.
Bu zafer korkunç bir bedelle kazanıldı. Eğitimini alarak uzmanlaştıkları baskınlar yerine muvazzaf piyade görevi üstlenen tümendeki savaşçıların neredeyse yarısı, Musul savaşı sırasında ya yaralandı ya da yaşamını yitirdi.
Bugün için halifelik mağlup edilmiş olabilir ancak IŞİD zaten tekrar organize oluyor.
Keza Altın Tümen de öyle ve önümüzdeki birkaç yılda ortaya koyacakları çabalar, IŞİD'in dünyayı bir kez daha tehdit eden bir güç olup olamayacağı konusunda hayati önem taşıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bunun gerçekleşmemesini sağlamaktan sorumlu kişi, Altın Tümen'in komutanı Talib Şeghati Kenani adında bir general. Geçmişte İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı'nda bulunan general, IŞİD’e karşı düzenlenen operasyonlar sırasında düzenli olarak televizyona çıkıp savaş hakkındaki son gelişmeleri paylaştığı günlerde tanınmış bir sima haline geldi.
Terör örgütünün yıkılması ve dönüşünün önlenmesi konusunda daha büyük bir paya sahip olduğunu iddia edebilecek belki bir-iki kurum vardır. Bağdat'ta bulunan Yeşil Bölge'deki karargahında The Independent'a konuşan General Kenani, zamanında 10 bin kişilik kuvvetini IŞİD'le savaşmaya göndermekle mantıklı bir karar aldığını söylüyor.
Kenani, “IŞİD alışılagelmiş bir düşman değil. Polis ve ordu onlarla başa çıkmak için eğitilmedi. CTS’nin uzmanlık alanı terörle mücadeledir” diyor.
Iraklı general, “Güvenlik kuvvetlerinin özellikle de Musul'un çöküşünden sonra daha fazla morale ihtiyacı vardı. Bu iyi eğitimli savaşçılar benim komutam altındaydı. Bir sorumluluğum vardı” diye ekliyor.
Altın Tümen, sahada danışmanların, gökyüzünde de jetlerin eşlik ettiği ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun desteğiyle Bağdat’ın dışına doğru ilerlerken bir dizi hızlı zafer kazandı. IŞİD'le Tikrit, Ramadi ve Felluce gibi meskun bölgelerde ta Musul'a kadar savaştılar. Yeni şekillenen ve çoğunluğu Şii milisler olmak üzere 60 bin kadar savaşçıdan oluşan çatı örgüt Halk Seferberlik Güçleri'yle takviye edildiler.
CTS ne kadar savaş kazandıysa o kadar popüler hale geldi. Bu, vakti zamanında “Alçak Tümen” diye anılan bir kuruluş için çarpıcı bir dönüş demekti.
Irak işgalinden kısa süre sonra ABD ordusu tarafından kurulan bu tümenin askerleri, diğer güvenlik birimlerinin en iyilerinden seçildi ve Yeşil Bereliler adlı özel kuvvetlerin nezaretinde yoğun bir eleme sürecinden geçirildi. En başından beri terörle mücadele baskınları ve istihbarat operasyonlarıyla görevlendirildiler ve bunları başarıyla icra ettiler.
Ancak ABD 2007'de güçlerini Irak'tan çekmeye başladığında her şey dağılmaya başladı. Yolsuzluk ve kötü yönetimde diğer güvenlik birimlerinden geri kalmayan CTS, bu iki meseleyle özdeşleşir halde geldi.
IŞİD'in yükselişinde büyük rol oynamakla suçlanan son derece mezhepçi Şii başbakan Nuri Maliki, CTS'yi siyasi rakiplerini cezalandırma çabalarına alet etmekle itham edildi.
ABD ordusunda özel kuvvetlerden emekli albay ve CTS’nin eski danışmanı David Witty, “2009’da CTS Maliki’nin muhafız kıtası, başkanlığın bir tür suikast timi olarak görülüyordu” diyor.
“Siyasi rakiplerin hedef alındığı bazı vakalar olmuştu” diyen Witty, “Amerikalı danışmanlar oradayken bile bunlar yaşanıyordu. Onların düşünce yapısına göre şayet bir emir başbakandan geliyorsa onu yerine getirmek zorundaydılar” diye ekliyor.
Irak’ta vazifelendirildiği iki görev süresi boyunca General Kenani’nin danışmanlığını yapan Witty’ye göre IŞİD gelince tüm bunlar değişti.
Witty, “1960'lardaki NASA astronotları gibi popüler hale geldiler” diyor.
Sünni, Şii ve Kürtlerden oluşan savaşçıları ve komuta kademesiyle CTS, Irak'ta mezhepçi olmayan yegane kurumlardan biri olarak görülmeye başladı. Mezhepçilikle parçalanmış bir ülkede, bu tablo birçok Iraklıya rahat bir nefes aldırıyordu.
Savaş meydanlarından gelen olağanüstü cesaret hikayeleri sık anlatılır oldu. General Kenani, ailesi IŞİD tarafından katledilen bir Altın Tümen askerinin üstlendiği özel görevi anımsıyor.
“Kimsesi kalmamıştı” diyen Kenani, “O da gizlice IŞİD'e sızmaya karar verdi. Sakal bıraktı ve onlar gibi giyindi. Bir hafta onlarla kaldıktan sonra tüm alanı havaya uçurdu. Altın Tümen'in kahramanları pek çok iş başardı" diye anlatıyor.
Ne var ki çatışmalar çok geçmeden büyük zararlar vermeye başladı. Altın Tümen, Musul şehrini yeniden ele geçirmek için zorlu sokak muharebelerinde çarpışarak ağır zayiatlar aldı.
Witty “Neredeyse hiç subayları kalmadı” diyor ve şunları ekliyor:
Onlar bütün operasyonlara liderlik eden vurucu birlikler oldu. CTS'nin bu şekilde kullanılacağını hiç öngörmemiştik. Bu iş SAS komandolarını bir şehri temizlemeye göndermeye benziyordu. Bu, ordunun işi.
CTS verdiği kayıplar konusunda suskunluğunu korurken, ABD Savunma Bakanlığı'na (Pentagon) ait bir bütçe belgesindeyse CTS'nin askerlerinin yüzde 40'ının öldüğü ya da yaralandığı tahminleri yer aldı. Bazı analistlere göreyse bu oran yüzde 60'a kadar çıkabiliyor.
General Kenani, askerlerinin Musul'u ele geçirmesinin ardından geçen iki yılda Altın Tümen'in kayıplarını telafi edip 2014'teki gücüne tekrar kavuştuğunu belirtiyor.
Kenani, “Bir keresinde bin asker daha talep ettik ancak 312 bin başvuru aldık. Çünkü CTS'yi seviyor ve onun IŞİD'i yenen güç olduğunu biliyorlar” diyor.
ABD ordusu da aynı şeyi düşünüyor. Washington yönetiminin, IŞİD'e karşı mücadelede kilit bir silah olarak gördüğü Altın Tümen'in kapasitesini ikiye katlayarak birlikteki asker sayısını 20 bine çıkarmayı istediği söyleniyor. Ancak görev değişiyor ya da daha doğrusu Altın Tümen köklerine dönüyor.
“Şehirlerdeki yenilgisinden sonra IŞİD varlığını çölde, Musul civarında ve dağlarda küçük gruplar halinde sürdürüyor” diyen General Kenani, “Bu hücreler hakkında sürekli istihbarat topluyor ve onları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Terörle mücadeleye dönüyoruz” diye konuşuyor.
Washington Enstitüsü’nün üst düzey isimlerinden Irak uzmanı Michael Knights’a göre CTS de bu tür bir mücadele için kurulmuştu.
Knights, “Onlar ABD ve bazen de Irak helikopterleri kullanarak ücra bölgelerde IŞİD liderliğine ait hedeflere genelde gece vakti saldırıda bulunan birincil derecede terörle mücadele akıncı gücü. Başka hiçbir güç rutin olarak bu görevi yerine getirmiyor” diyor.
İsyancılar Irak ordusunun ‘temizleme operasyonları’nı kolayca fark edip kaçabiliyorken, (CTS) sürpriz istihbarat baskınları başlatıyor.
Bugünlerde CTS, Irak genelinde IŞİD'in uyuyan hücrelerinin avlanmasını amaçlayan büyük bir operasyonda yardımcı rol oynuyor. Operasyon, yüzlerce IŞİD militanının Anbar vilayetindeki hücrelere katılmak için Suriye'den Irak'a döndüğüne dair haberlerin ortaya atıldığı bir sırada gerçekleşiyor.
Musul 2017'de geri alındığında ve halifeliğin son parçası olan Suriye'nin doğusundaki Bağoz Köyü mart ayında düştüğünde, yalnızca birkaç askeri planlama uzmanı IŞİD'in ortadan kaldırıldığı yanılgısına kapıldı.
Aslına bakılırsa IŞİD karada halifeliğinin çöküşüne zaten bir süredir hazırlanıyordu. IŞİD savaşçıları, Irak çöllerinin uzak noktalarında bir araya gelip isyanı tekrar başlatmak adına bazı önemli çatışmalarda hatları aşarak kaçmayı başarmıştı.
2014'te hızlı yükselişinin başlarında yaptığı gibi örgüt, bir süredir suikastlar düzenleyerek yerel siyasi liderleri, güvenlik birimlerinin şeflerini, aşiret reislerini ve dahası Irak hükümetiyle işbirliği yaptığını düşündükleri herkesi hedef alıyor.
Savaş Çalışmaları Enstitüsü'nün IŞİD'in gücüne dair haziran ayında yayımladığı bir raporda, örgütün 2018'in ilk 10 ayında Diyala, Anbar, Selahaddin ve Bağdat'ta en az 148 suikast düzenlediği belirtiliyor.
Raporun yazarları IŞİD'in bugün “kendisinden önce gelen El Kaide'nin 2011'de ABD'nin Irak'tan çekildiği zamanki haliyle karşılaştırıldığında daha güçlü olduğunu" ve bir sonraki çıkışının “2014'teki savaştan daha yıkıcı olabileceğini” vurguluyor.
“IŞİD muhtemelen Irak ya da Suriye'de başka bir büyük şehir merkezini ele geçirme kabiliyetine sahip” ifadelerinin yer aldığı raporda, "Bunun yerine IŞİD, ileride daha büyük ve potansiyel olarak daha fazla toprak parçasını ele geçirmesini ve elinde tutmasını sağlayacak siyasi ve güvenlik şartlarının peşinden koşmayı seçti" değerlendirmesi yapılıyor.
Gel gör ki General Kenani buna şüpheyle yaklaşıyor. IŞİD'in 2014'teki başarısının kilit etkenlerinden biri, hoşnutsuz çok sayıda Sünni'den aldığı büyük destek olmuştu. Bugün durum böyle değil.
Kenani, “Hiç destekçileri yok. Yurttaşlar onlardan hoşlanmıyor. Çölde saklanıyorlar ve hiçbir şey başaramadılar” diyor.
General Kenani, IŞİD'in yenilgisini garantilemenin önündeki en büyük tehdidin, ilk yükselişlerini mümkün kılan koşulların tekrar yaratılmasına neden olabilecek siyasi istikrarsızlık olduğunu ifade ediyor.
“IŞİD, siyasal sorunlardan, ekonomik sorunlardan ve mezhepçilikten faydalanıyor ve bunlardan besleniyor” diyen Kenani, “Bu sorunların sayısı arttıkça, onlar için daha güvenli bir ortam oluşuyor. Demokrasinin gelişmesi hoşlarına gitmiyor. Vahhabilik ideolojisi, aşırılık ve IŞİD'in yenilmesi için daha fazla zaman gerekiyor. Meselenin üstesinden gelmek için politik bir tedaviye, ekonomik bir tedaviye ihtiyaç var" diye ekliyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world/middle-east
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent