Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ve muhafazakâr partiler

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter - @CHPfotograf

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın sosyal medya hesabından birkaç gün önce yaptığı paylaşımda cumhurbaşkanı adayının "altılı masa içinden çıkması gerektiğini" ifade etmesi, masanın cumhurbaşkanı adayının artık kesinleşmeye yakın olduğunu gösteriyor.

Hatırlanacağı üzere Uysal, geçtiğimiz nisan ayında cumhurbaşkanı adayının "geçmişte AKP'de görev yapan birisi olmaması" yönünde kanaatini belirten bir tweet daha atmıştı.

Bu tweeti esasen altılı masada yer alan ve daha önce AKP'de görev yapan iki lidere "üstü pek de örtülü olmayan" bir mesaj içeriyordu.

Bu tweetle beraber, "altılı masada kriz mi var?" sorusu gündeme gelmiş ve birkaç hafta boyunca "kırgınlıklar" giderilmeye çalışılmıştı.

Bu sürecin ardından yapılan ilk altılı masa toplantısından birkaç gün sonra ise DEVA Partisi masadaki işbirliğini sürdüreceğini ancak seçimlere tek başına gireceğini ilan etmişti.

Bu iki gelişme birlikte okunduğunda, Uysal'ın yalnızca kendi kanaatlerini değil, altılı masanın büyük partilerinin ortak kanaatlerini de yansıtan mesajları kamuoyuna "üstü örtük biçimde" deklare ettiği düşünülebilir.

Kılıçdaroğlu uzun sayılabilecek bir süreden beri kendi adaylığını öne çıkaracak bir program yürütüyor.

Bu programın görünen iki odak noktası var. Birincisi büyük mitingler düzenleyerek arkasındaki toplumsal desteği görünür kılmak; ikincisi ise CHP'ye kategorik karşıtlık içinde olan kitlelerle iletişim kurmak/desteğini almak.

Şüphesiz karşıt kitlelerin başında gelen muhafazakâr-dindar seçmenleri temsil eden partilerle bir arada olmak da bu programın önemli bir parçasını teşkil ediyor.

Altılı masada yer alan Deva, Gelecek ve Saadet Partilerinin varlığı bile bu konuda oldukça önemli.

Bir başka ifadeyle, sınırlı desteğe sahip bu üç muhafazakâr partinin toplumsal karşılıklarının boyutundan öte, 6'lı masanın üyeleri olarak yalnızca varlıklarının bile Kılıçdaroğlu'nun adaylığı(nın imajı) açısından kritik önemde olduğu düşünülüyor.

Burada ortaya çıkan en önemli soru şu:

Deva, Gelecek ve Saadet açısından Kılıçdaroğlu'nun muhtemel adaylığı nasıl karşılanacak?


Şüphesiz siyasette etkili olmanın birincil yolu, toplumsal karşılığının ya da seçmen desteğinin büyüklüğünden geçmektedir.

Bu sebeple, üç partinin, "masada" CHP ve İYİ Parti ile eşit oya sahip olmaları, ortaya çıkacak kararları eşit ölçüde etkileyecekleri manasına gelmiyor.

Bu siyasi çevrelerde bilinen bir gerçek. Ne var ki mevcut hükümet sistemi içinde, tek başlarına etkili olma şanslarının olmadığı da bir diğer gerçek.

Bu sebeplerle, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kerhen destekleyerek ya da en azından "doğrudan karşı çıkmayarak" yeni kurulacak hükümette etkili pozisyonlar elde etmek ilk kertede makul bir strateji gibi görünüyor.

Bu noktada karşılaşılabilecek en önemli engel ise parti tabanlarını ve parti teşkilatlarını ikna edebilmek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öte yandan, bu üç parti açısından cumhurbaşkanlığı seçiminde nispeten kolay bir tercih söz konusu iken, meclis seçimlerinde tercihler biraz daha zorlu olacak gibi durmaktadır.

Daha önce altılı masada CHP'nin belirleyiciliğini dengelemek adına Davutoğlu ve Karamollaoğlu'nun DEVA Partisi'ni de ikna ederek "güç birlikteliği" arayışları biliniyor.

Çeşitli gerekçelerle bu çabalar şu ana kadar sonuç vermedi.

Ancak seçimler yaklaştıkça iş birliklerinin, güç birliklerine dönüşme ihtimalinin artacağı da göz önünde bulundurulmalı.

Zira mevcut koşullarda bu partilerin tek başlarına (çok sayıda) milletvekili çıkarmaları oldukça zor görünüyor.

Güç birlikteliğinin önündeki en büyük engel ise ortak liste konusu.

Zira Saadet ve DEVA Partisi'nin kendi logolarıyla seçime girme yönündeki güçlü iradeleri kamuoyunda biliniyor.

Bu durumda, herhangi bir seçim bölgesinde diğer parti lehine aday çıkarmama yöntemi tek seçenek gibi görünüyor.

Bu yöntemin parti tabanı ve teşkilatlarını ikna edecek biçimde yapılıp yapılamayacağını ise zaman gösterecek.


Sonuç olarak, üç muhafazakâr parti açısından, altılı masada Kılıçdaroğlu'nun adaylığını destekleyerek, yeni kurulacak hükümette etkili pozisyonlar elde etmek; meclis seçimlerinde ise güç birlikteliği yaparak mümkün olan en çok vekil sayısına ulaşmak şu anda en rasyonel seçenek olarak görünmektedir.

Ancak siyasette rasyonalitenin her zaman kolayca işletilemediği aşikârdır.

Siyasi dengeler, kişisel hırslar, dış etkenler gibi değişkenler de en az rasyonalite kadar belirleyicidir.

Bu sebeple muhafazakâr partiler açısından zor kararların verileceği bir dönemin yaklaşmakta olduğu söylenebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU