Osmanlı modernleşmesi bir yandan siyasi alanda alınan kararlar, eğitim kurumlarında modern bilimsel sistemin benimsenmesi ve tıbbiyelerin, mühendishanelerin kurulması, kamusal anlamda da postanelerin açılmasıyla ilk adımlarını atmaya başlamıştı.
Ancak günlük yaşamda da modernleşmenin ilk adımları atılıyordu. Bunun öncüsü de Osmanlı kadınındaki değişikliklerdi.
Bu değişikliğin öncüsü Beyaz Köleler olarak bilinen ve önce Osmanlı Haremi'nde yer alan, ardından da Osmanlı zenginlerinin evinde köle olarak yaşayan ve Osmanlı'nın önde gelenlerinin çocuklarını büyüten Çerkes, Gürcü, Abaza, Rus, Ukraynalı, Kozak hizmetlilerdi.
Öncelikle, Osmanlı kadınındaki güzellik algısını değiştirdiler. Şişman kadının 'güzel' kabul edildiği Osmanlı toplumuna Beyaz Köleler'in dahil olmasıyla zayıf, ince, beyaz kadın makbul ve güzel olarak kabul görmeye başlandı.
Bu durum, diyet yapmayı Osmanlı kadının gündemine taşıdı. Kadın modasını etkiledi. Zira çarşaflı, peçeli ve şalvarlı kadın artık alternatif giysilerle karşımıza çıkacak, kadının yüzünü saklayan peçe Osmanlı kadınından çıkacak, zayıf görünmek için korse takılacak ve feraceye benzeyen daha liberal giysiler güzel Osmanlı kadınlarının tercihi olacaktı.
Osmanlı'nın önde gelen ailelerinin çocuklarını da büyüten Beyaz Köleler, ileride bu çocukların da daha liberal yaşamı seçmelerini sağlayacaklardı.
Osmanlı köle haritası
Osmanlı köle alım haritası imparatorluğun askerî akınları ve fetihlerinin tarihsel rotasını izleyerek 14'üncü yüzyılda Güney Slavları ve Yunanlardan 16 ve 17'nci yüzyıllarda Avusturyalı, Macar, Ukraynalı, Polonyalı, Rus, İranlı ve Sahra-altı Afrikalılarına uzanırken, 18 ve 19'uncu yüzyıllarda güzergâh, Beyaz Köleler olarak da adlandırılan ve çoğu Çerkeslerden oluşan Abaza, Gürcü ve diğer Kafkasyalı halklara kaymıştır.
Ortadoğu ve Akdeniz dünyasındaki toplumsal algılara göre kuzeyden gelen beyaz ırka mensup halklar diğer güneydeki halka göre daha çok tercih ediliyordu.
Osmanlı'da güzellik algısı neydi, Beyaz Köleler'den sonra ne oldu?
Osmanlı'da 'güzel kadın' genellikle iri ve şişman kadındı. Beyaz Köleler, zamanla halk arasında güzellik algısını da beyaz tenli, renkli gözlü, hokka burunlu, sarışın-kumral, uzun boylu, ince belli, uzun parmaklı, az konuşan, temiz ve de sahibine sadık efsanevi bir "Çerkes güzeli" tipine dönüştürmüştü.
Aksoy'un tespitine göre, yerli Müslüman kadınlara göre daha liberal sayılacak İslam algısından, harem-selamlık uygulamalarını yumuşatan kendi sosyalleşme pratiklerine kadar, çarşaf yerine giydikleri dış elbiselerinden esinlenerek, sonunda ferace modasına dönüşecek kıyafetleriyle, güzel görünmek için takılan korseleri ve peçe takmayarak tesettürü hafifleten yorumlarıyla bu kadınlar bir döneme damgasını vuracaktı.
Osmanlı günlük hayatındaki kadınlar, İslami kaidelere önem verir ve dışarı çıkarken çarşaf gibi tüm vücut hatlarını saklayan kıyafetler giyerlerdi.
Beyaz Köleler'in Osmanlı sosyal hayatında etkin olmalarıyla beraber daha liberal sayılabilecek ve İslam algısını yumuşatan dış giysisiler tercih edilmeye başlanmıştı.
Çarşaf yerine giydikleri dış elbiselerden esinlenilerek sonunda Osmanlı kadının dış giysisini feraceye dönüştürmüştü.
Serpil Çakır'ın "Osmanlı Kadın Hareketi" kitabında yer verdiği bilgiye göre, 1791 yılında padişah tarafından bir ferman yayımlanıyor.
Fermana göre Osmanlı kadının ince kumaştan ferace giymesi ve terzilerin bu türden ferace dikmesi yasaklanıyor.
Tarihçi Donald Quataert, "Osmanlı İmparatorluğu 1700-1922" kitabında konuyla ilgili "1792'de kadınların üstlerine aldıkları feracelerin neredeyse şeffaf denecek kadar ince olduğu söyleniyor ve bunun giyilmesi yasaklanıyordu" diyor.
Beyaz Köleler'in kendileri için seçtikleri dış kıyafetlerin sonunda Osmanlı modasına ferace olarak dönüştüğü anlaşılıyor.
Beyaz Köleler'in Osmanlı modasına etkisi bununla da sınırlı kalmıyordu.
Peçe takmayarak ve yüzleri açık şekilde dışarı çıkarak Osmanlı toplumunda tesettürlü giyimden uzaklaşıyor ve peçesiz, ak yüzünü gösteren, vücut hatlarını ince ve uzun şekilde belli eden feraceyle Osmanlı'da kadın modasın liberalleştiriyordu.
Tarihçi Donald Quataert, bu dönemi şöyle özetleyecekti:
19'uncu yüzyıl ilerledikçe, kentli seçkin kadınlar evde yeni moda giysiler giymeye başladılar, kabarık etekler giydiler, ince belli görünmek için korseler taktılar ve saclarını topuzlarla topladılar. Sonra bu yeni giysileri, bedenlerinin her yerini örten uzun etekli çarşafın altına gizlemeye özen göstererek kamusal alanda giydiler. Zamanla bu uzun etekli çarşaf, Avrupalı kadınların paltolarına benzer bir şeye dönüştü ve peçe giderek şeffaflaştı.
Osmanlı'da "güzel kadın" algısını değiştiriyorlar: Şişman kadından zayıf kadına
Osmanlı'da "güzel kadın" olarak şişman kadınlar kabul ediliyordu. 1640 yılında ağabeyi IV. Murad'ın ölümünün ardından 25 yaşında ve 18. padişah olarak Osmanlı tahtına çıkan Kösem Sultan'ın oğlu Deli İbrahim olarak da anılan Sultan İbrahim, M. Çağatay Uluçay'ın "Padişahların Kadınları ve Kızları" kitabında yer alan bilgiye göre kadınlara ve iri ve şişman kadınlara merakıyla tanınıyordu.
Padişahlığı döneminde İstanbul'daki en iri kadının kendisi için bulunmasını emrettiği de rivayet ediliyor.
Şişman kadının güzel kabul edilmesi saraya kadar dayanıyordu. Bu durum Osmanlı mutfağına da yansıyordu.
Üç öğünden oluşan yemek alışkanlığı, bıldırcın yumurtasına kadar çeşit çeşit ürünlerden oluşan kahvaltı, aşure gibi bol kalorili tatlısına varıncaya kadar günlük öğünlerde yer alan tatlılar Osmanlı kadınını besliyor, şişman ve güzel olması için gerekli şartları sağlıyordu.
Beyaz Köleler'in Osmanlı güzellik algısında aktif rol oynaması bu aşamadan sonra başlıyordu. Zira Beyaz Köleler zayıf görünmek için korse takıyor, şişmanlamamak için diyet yapıyor ve az yiyorlardı.
Bu durum, Osmanlı'daki "güzel kadın" algısını şişman kadından, beyaz tenli, az yiyen, diyet yapan, korse takan, ince ve endamlı kadına dönüştürüyordu.
Kesbi Haşim Mehmet Efendi'nin "Ahval-i Anapa ve Çerkes, Anapa ve Çerkesya Hatıraları" adlı eserinde yer anekdota göre, "Bütün Çerkes kabilelerinin kızları beş altı yaşına geldiklerinde bağır yeleği gibi meşin ve sahtiyandan imal edilen korseyi bellerine takarlar, bir erkekle evlenmedikleri sürece onu çıkarmazlardı. Güzellik ve endamlarına zarar gelmesinden çekindikleri için az yemek yerlerdi."
Osmanlı İmparatorluğu'nun en mahrem alanı olan haremi adeta zapteden Çerkes, Gürcü ve Abaza olduğu iddia edilen kadınların bu kültürel hâkimiyeti, zamanla Saray'dan taşıp İstanbul'un zengin hanelerinde de uzun süre etkisini gösterecek bir Beyaz Köleler iktidarına dönüşmüştü.
Osmanlı erkeklerinde geleneksellikten modernliğe
Gelenekçi toplumlar eş seçimlerini önemli ölçüde aile büyüklerinin referansıyla yaparlardı. Osmanlı erkekleri de büyüklerinin tavsiyelerine uyarak aileler kurmuşlardı.
Ancak Beyaz Köleler'in yetiştirdiği çocuklar artık geleneksel yapıyı istemiyorlardı.
Elbruz Aksoy "Beyaz Köleler" kitabında konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
Dede ve babalarının evlilik hayatını beğenmeyen bu yeni nesil, romantik ilişki ve aşk özlemiyle kendileri gibi eğitilmiş eşler arıyordu. Eskiyi beğenmeyen ve değişimi savunan reformcu erkeklerin çoğu aynı zamanda Hâkim-i Mutlak olan Sultan'ın kulları da olmak istemiyor, kulluk yerine anayasal bir rejim altında yurttaş olmayı talep ediyordu.
Elbruz Aksoy, Beyaz Köle mirasının emperyal aile geleneğinin merkezinde ve onu zayıflatarak geliştiğini vurgularken, aynı zamanda Beyaz Köleler'in elinde büyüyen Osmanlı erkek çocuklarının, ileride harem-selamlık uygulamasına riayet etmemeye başladığını belirtiyor ve şu tespiti ekliyor:
20'nci yüzyılın başında yeni nesil artık müşterek hayatın merkezi olan konak yerine özel hayatı esas alan apartmanlara, çok eşlilik ve cariyelik yerine de aşk ve arkadaşlık üzerine kurulmuş tek eşliliğe dayanan çekirdek aileye yönelmişti. Çoğu Beyaz Köleler tarafından yetiştirilmiş seçkin ailelere mensup kadın ve erkeklerin harem-selamlık âdetini değiştirmeye yönelik ilk denemeler bu üst sınıf hanelerde yapıldı ve eski âdetler önce buralarda yıkıldı, çiftler yakın arkadaşlarına birlikte gitmeye ve aynı mekânlarda oturmaya başladılar. Devrin yenilikçi seçkinleri, geleneksel Osmanlı hayatının baskıcı kurallarından kurtulmak, özgür olmak derdindeydiler.
Sonuç olarak, Osmanlı'da Beyaz Köleler, Osmanlı Haremini ve önde gelen varlıklı ailelerin günlük hayatını çekip çevirerek düzenlerken, diğer yandan da Osmanlı'nın günlük hayatını, giyim tarzlarıyla modasını, yeme, içme alışkanlıklarıyla da hem sofra kültürünü, diyeti ve zayıf kalmayı başararak Osmanlı kadınında 'güzellik' algısını güncellemiştir.
Beyaz Köleler'in öznesi olduğu bütün bu gelişmeler Osmanlı toplumunda yaşanan modernleşmeye sebep olmuş ve toplumsal modernleşmenin öncüsü olmuştur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish