Libya'da yakın zamanda olası bir uzlaşma görünmüyor

Memet Aksakal Independent Türkçe için yazdı

Fethi Başağa, hükümetinin Sirte'den çalışmalara başlayacağını açıkladı / Fotoğraf: AA

Libya'da Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi tarafından ocak ayında yeni Başbakan olarak atanan Fethi Başağa'nın ikinci Trablus'a giriş denemesi de başarısızlıkla sonuçlandı. 

Salı günü erken saatlerde hükümet binalarını ele geçirmek için Libya'nın başkenti Trablus'a bakanları ile giren Başağa'nın konvoyuna, mevcut Başbakan Dibeybe'yi destekleyen milis gruplar tarafından ateş açıldı ve iki taraf arasında çatışma çıktı.

Çatışmada bir kişi hayatını kaybetti ve Başağa Trablus'u terk ederek Sirte'ye gitti. 

Başağa Sirte'de yaptığı açıklamada, Abdülhamid Dibeybe hükümetinin görev süresinin bittiğini, Dibeybe'nin başbakan olarak meşrutiyetinin olmadığını, kan akmasını istemediği için Trablus'tan döndüğünü söyledi.

Kan akmamasını garanti etmeden bir daha Trablus'a gitmeyeceğini sözlerine ekleyen Başağa, hükümetinin Sirte'den çalışmalarına devam edeceğini açıkladı. 


Libya'nın doğusunda hükümet görevi yapan Libya Temsilciler Meclisi'nin merkezi şimdiye kadar doğudaki Tobruk'taydı.

Temsilciler Meclisi'nin Başbakan olarak atadığı Fethi Başağa'nın başbakanlığındaki hükümetin doğudaki Tobruk'ta değil, Trablus'a sadece 450 kilometre mesafedeki Sirte'de çalışmalarına devam etmesi, istifa etmemekte direnen Dibeybe'yi daha fazla baskı altına alacaktır.

Eski Dışişleri Bakanı ve milis komutanı olan Başağa'nın Sirte'de olması, Misrata ve Trablus'ta Dibeybe'yi destekleyen milisleri kendi safına çekmeye çalışması da daha kolay olacaktır.


Trablus'ta bunlar olurken, Libya Temsilciler Meclisi ile Libya Devlet Yüksek Konseyi'nin yeni anayasa taslağı ve seçimlerin tarihini belirleme konusunda Mısır'ın başkenti Kahire'de yaptıkları görüşmeler de beşinci gününe girdi.

Yapılan açıklamalar, görüşmelerde ilerleme sağlandığı yönünde ama henüz taraflar arasında bir anlaşmaya varılamadı.

İki taraf arasında bir anlaşmaya varılırsa bile, bunun uygulanıp uygulanmayacağı belli değil; zira şu ana kadar Libya'da varılan anlaşmalar ya kısmi uygulandı ya da hiç uygulanmadı.

Müslüman Kardeşler'in Libya'daki partisi olarak bilinen Adalet ve İnşa Partisi'nin önde gelen adamlarından Halit el-Mişri'nin başkanlığını yaptığı danışma kurulu olarak görev yapan Libya Devlet Yüksek Konseyi ile Tobruk'ta bulunan Temsilciler Meclisi arasında yeni anayasa ve seçimler konusunda bir anlaşmaya varılırsa bile, bunun istifa etmemekte direnen ve güç kullanarak Başağa'nın Trablus'a girmesini engelleyen Dibeybe tarafından uygulanması şüpheli.

Libya'da artık iki taraf değil üç taraf mevcut, Mart 2021'de göreve gelen Başbakan Dibeybe, hem Tobruk Merkezli Temsilciler Meclisi'nin kararlarını tanımıyor hem de Libya Yüksek Devlet Konseyi'nden bağımsız olarak karar alıyor.

Dibeybe iki taraftan da istenmiyor ama Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, Başağa'nın hükümetinde General Halife Hafter'e yakın kişiler olduğu için, Başağa hükümetini desteklemek yerine, isteksiz de olsa seçime kadar Dibeybe hükümetinin görevde kalmasını tercih ediyor.


Dibeybe, çarşamba akşamı yaptığı bir açıklamada, Libya'da seçimlerin yakında yapılacağını ve seçimlerin yapılmasının garantörünün kendi hükümeti olduğunu söyledi.

Halid el-Mişri, Katar'ın finansal desteği ile Türkiye'den yayın yapan Müslüman Kardeşler yanlısı "Libya Al-Ahrar" kanalına yaptığı açıklamada, Dibeybe hükümetinin ülkenin güneyini, doğusunu hatta batsının bir kısmını kontrol edemediğini ve bundan dolayı hükümetin seçim garantörü olamayacağını, söyleyerek cevap verdi.

Halid el-Mişri, bu konudaki açıklamasının devamında şunları söyledi: 

Libya meselesi Libyalıları ilgilendiriyor ama Libya meselesinde iç içe geçmiş bir durum var ve sahada etkili bir şekilde var olan endişeleri olan ülkeler var.

Libya'ya sahnesinde Mısır'ın ve Türkiye'nin etkisi var, Libya'nın çıkarlarıyla örtüşen seçimlere ulaşmak için yerel, bölgesel bir konsensüs ve uluslararası sponsorluk durumu olması gerekiyor. Sadece bir partiyi temsil eden bir hükümet seçimlere garantörü olamaz.


El-Mişri, açıklamasında isim vermeden Halife Hafter ve ona yakın olan kişilerin seçimlerde aday olmalarını kabul etmeyeceklerini de belirtti.

El-Mişri'nin bu konudaki sözleri de şöyle:

Vazgeçemeyeceğimiz temellerimiz ve ilkelerimiz var, hareketimizin amaç ve ilkelerinden vazgeçemeyecek geniş bir akımın parçasıyız. Askeri ve suçlu adaylarının adaylığını hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz.


Libya Devlet Yüksek Konseyi bir danışma organı olarak görev yapıyor ama seçim konusunda alınacak konseyin onayı gerekiyor.

Dibeybe gibi, Yüksek Devlet Konseyi de Temsilciler Meclisi'nin kararlarını tanımıyor.

Müslüman Kardeşlerin başını çektiği Yüksek Devlet Konseyi'nin onayı olmadan yapılacak bir seçime, Müslüman Kardeşler'in partisi Adalet ve İnşa Partisi katılmaz, seçimin meşru olmadığı iddia edilir ve seçim Müslüman Kardeşler'e yakın hakimler tarafından iptal edilebilir.

Temsilciler Meclisi'nin seçimlerde Hafter ve Hafter'e yakın kişilerin aday olabilmesini şart koşarken, Müslüman Kardeşler'in Libya'daki lideri olarak bilinen el-Mişri'nin, seçimlerde Hafter ve ona yakın olanların adaylıklarını kesinlikle kabul etmeyeceklerini söylemesi, seçimler konusunda iki taraf arasında bir uzlaşmanın mümkün görünmediğini gösteriyor.

Bu durumun farkında olan Dibeybe, kendi kontrolünde bir seçim yapıp en azından kendi kontrol ettiği bölgelerde kendi adamlarını seçtirip konumunu güçlendirmek istiyor.

Temsilciler Meclisi'nin onayı olmadan yapılacak bir seçimin hala ülkenin çoğunu elinde bulunduran Temsilciler Meclisi'nin desteklediği Hafter'in kontrolündeki bölgede yapılması mümkün değil.

Seçimler konusunda bir uzlaşma olmayacağını ve Dibeybe'nin de istifa etmeyeceğini ve yakın zamanda Trablus'a gidemeyeceğini gören Fethi Başağa'nın hükümetini Sirte'ye taşıyarak daha uzun vadeli bir mücadele başlatmaya karar verdiği anlaşılıyor.

Artık Libya'da biri doğuda, biri batıda iki hükümet değil, biri Trablus ve yakın çevresini kontrol eden, biri de ülkenin doğusu, batısı, güneyi ve orta kesimini kontrol eden batıda iki hükümet bulunuyor. 
 


Orta ve uzun vadede Dibeybe'nın görevde kalma şansı yok.

Daha önce Temsilciler Meclisi'nin Tobruk'ta hükumeti sadece Hafter'e bağlı Libya Ulusal ordusu tarafından desteklenirken, Başağa hükumeti, hem Hafter'e Bağlı Libya Ulusal Ordusu tarafından hem de Libya'nın batısında bulunan bazı milis grupları tarafından destekleniyor.

Yine Dibeybe'ye bağlı Libya ordusunun içinde de Başağa'ya ciddi bir destek var.

Başağa'nın Trablus'tan ayrılmasından kısa süre sonra, Dibeybe, askeri istihbarat şefi Usame el-Cuvaili'yi görevden aldığını açıkladı.

Başağa ise yaptığı açıklamada, kendisinin Trablus'a gitmesindeki rolünden dolayı Usame el-Cuvaili'ye teşekkür etti.

Libya basını, Usame el-Cuvaili'nin Başağa'nın Trablus'a geleceğini bildiği halde Dibeybe'ye haber vermediği için Dibeybe tarafından görevden alındığı yönünde haberler yer alıyor.


Libya'da bir türlü anlaşma sağlanamaması ve seçimlerin yapılmamasının en önemli sebebi, Müslüman Kardeşler yanlılarının hiçbir şekilde Hafter ve Hafter'e yakın kişilerin seçimlere katılması ve yönetimde yer almalarını kabul etmemeleridir.

Bir anlaşmazlıkta çözüme ulaşmak için iki tarafın da geçmişteki pozisyonlarından taviz verip ortak bir noktada buluşması gerekiyor.

Bir anlaşma ve el sıkışmanın olması için düşmanlığın bitmesi gerekir, aksi halde bir anlaşma mümkün değil.

Müslüman Kardeşler'in Libya'daki lideri olarak bilinen Libya Yüksek Devlet Konseyi'nin Başkanı Halid el-Mişri, hala iç savaş devam ediyormuş gibi karşı tarafı teröristlik ve katil olmakla suçlayıp, "Seçime katılmalarını kabul etmiyoruz" diyor.

El-Mişri, kafasında iç savaşı bitirmemiş görünüyor; bu da uzlaşma önündeki en büyük engel olarak duruyor.


Demokratik ortamda seçim yapılacaksa, halkın oy vereceği kişiler iş başına gelecektir, dolayısı ile halkın desteklemediği kişiler zaten seçilemeyecektir.

Kimlerin aday olamayacağı yerine güvenli ve demokratik bir ortamda seçimin yapılmasına odaklanmak en doğrusu olacaktır. 

İki taraf arasındaki anlaşmazlık çatışmaya dönerse, Dibeybe, TSK ve Türkiye hükümetinin Libya'da bulundurduğu Suriyeli paralı askerlere güveniyor.

Libya, tekrar çatışma ortamına dönerse, Mısır bu sefer TSK'nın Libya'daki çatışmalarda taraf olmasını seyretmeyecektir ve Libya'ya müdahale edecektir.

Ocak 2020'de Türkiye'nin TSK ve Suriyeli paralı askerlerin yardımı ile GNA güçlerince bozguna uğratılan Hafter'e bağlı güçler, Trablus'taki kuşatmayı sonlandırıp geri çekildikten sonra Trablus'un doğusundaki Cufra ve Sirte kentlerini ele geçirdi.

Ateşkes konusunda görüşmeler yapılırken, o zamanki Başbakan Serrac ve Türkiye hükümeti yetkilileri, ateşkesin kabul edilmesi için Hafter'e bağlı güçlerin Sirte ve Cufra'dan çekilmesi şart koştu.

Bunun üzerine Mısır devreye girerek, Sirte'ye bir saldırı olması durumunda Libya'ya askeri müdahalede bulunacağını açıkladı ve sınıra asker gönderdi.

Mısır'ın bu hamlesinden sonra GNA hükümeti ve Türkiye ateşkesi kabul etti.


Türkiye hükumeti, Libya'da yeniden çatışmalar başlarsa, Mısır'ın müdahalede bulunacağının ve bu durumda Mısır ile Türkiye'nin karşı karşıya geleceğinin farkında olduğu için, Türkiye'nin Trablus Büyükelçiliği, sık sık iki tarafın sorunlarını diyalogla çözme çağrısı yapıyor. 

Türkiye hükümeti ayrıca, Libya'da bir tarafı destekleyip öbür tarafı terörist ilan ederek bir uzlaşma olamayacağını ve yeniden çatışma çıkması durumunda bunun Türkiye'nin aleyhine olacağını da anlamış durumda ve bu konuda Temsilciler Meclisi ile Halife Hafter konusunda bir yumuşama göze çarpıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, General Halife Hafter için sık sık söylediği "terörist", "darbeci" söylemlerine son verdi.

Ayrıca, geçen haftalarda Libya basınında Hafter'in bir oğlunun Türkiye'ye gelip görüşmelerde bulunduğu yönünde haberler çıktı ve bu haberler Türkiye'de hükümet tarafından yalanlanmadı. 


Birleşmiş Milletler Libya Misyonu, Libya'da bir an önce seçim yapılmasını istiyor ama bu gerçekçi mümkün değil.

Libya'da yakın zamanda olası bir uzlaşma görünmüyor, şu anki dağınık durumda sağlıklı bir seçimin yapılması da imkansız.

Sağlıklı bir seçim ancak ortak bir yönetimin ülkenin her tarafına hakim olup seçim güvenliğini sağlaması ile mümkün olur. Dibeybe hükümetinin bunu yapma imkanı bulunmuyor.

Yapılacak en mantıklı şey, önce tüm tarafların temsil edildiği bir hükümet kurmak, yeni bir anayasa ve seçim kanunu ile seçimlere gitmek.

Başağa'nın kurduğu hükümet, bunun için bir başlangıç olabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU