Koronavirüs (Kovid-19) salgınının ekonomi başta olmak üzere birçok olumsuzluğu oldu.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal hareketi ise tabiri caizse ekonomiye darbe vurdu.
Hem korona hem de Ukrayna savaşı nedeniyle neredeyse tüm dünyada enerji ve emtia fiyatları yükseldi.
Kimi daha az kimisi de daha çok olmak üzere birçok ülke yüksek fiyatlardan etkilendi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
En çok etkilenen ülkelerin başında da Türkiye yer aldı.
Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre enflasyon nisan ayında yüzde 8,68 artarken, 12 aylık artış ise yüzde 69,97 gerçekleşti.
Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre ise Tüketici Fiyat Endeksi nisanda yüzde 8,68 artış olurken, yıllık bazda da yüzde 156,86'yı buldu.
TÜİK oranları bile baz alındığında Türkiye, enflasyon oranlarının en yüksek olduğu dünya ülkeleri sıralamasında ilk 6'ya girdi.
Yani enflasyon oranı Türkiye'den daha yüksek olan sadece Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye ve Zimbabve var.
Avrupa ülkeleri sıralamasında ise Türkiye birinciliği kimseye kaptırmadı.
Enflasyon oranları düşürülebilir mi bilinmez ama birçok siyasetçi ve ekonomist, hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren paylaşımlarda bulundu.
"Enflasyon çalmaktan farksızdır"
Gelecek Partisi Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi ekonomist Prof. Dr. İbrahim Turhan, enflasyonun en büyük ekonomik suç olduğuna dikkati çekerek tepki gösterdi.
Konuyla ilgili sosyal medya hesabında paylaşımda bulunan Turhan, enflasyonun ahlaksızlık olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi:
"Enflasyon, harcama eğilimi yüksek olan yoksul kesimlerin gelirini aşırmaktır. Enflasyon ahlaksızlıktır. Enflasyon bir hükümetin halkına karşı işlediği en büyük ekonomik suçtur. Enflasyon kanunsuz vergidir. Enflasyon toplumun cebindeki parayı fark ettirmeden çalmaktan farksızdır."
Enflasyon, harcama eğilimi yüksek olan yoksul kesimlerin gelirini aşırmaktır.
— Ibrahim M. Turhan (@ibrahimmturhan2) May 5, 2022
Enflasyon ahlaksızlıktır.
Enflasyon bir hükümetin halkına karşı işlediği en büyük ekonomik suçtur.
Enflasyon kanunsuz vergidir.
Enflasyon toplumun cebindeki parayı fark ettirmeden çalmaktan farksızdır. pic.twitter.com/txQRxp8cWM
"90'larda bile sıralamamız daha iyiydi"
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara da Türkiye'nin 1990'larda bile sırlamasının daha iyi olduğunu anımsattı.
"Türkiye'nin enflasyonda dünya sırlaması" başlığıyla sosyal medya hesabı Twitter'da bir grafik paylaşan Kara, "Enflasyonda dünya sıralamasında dördüncüyüz. ‘Kayıp yıllar' sayılan 90'larda bile sıralamamız daha iyiydi" ifadelerine yer verdi.
Enflasyonda dünya sıralamasında dördüncüyüz. “Kayıp yıllar” sayılan 90’larda bile sıralamamız daha iyiydi. pic.twitter.com/ByM5fYJGcb
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) May 5, 2022
Independent Türkçe'ye konuşan ekonomistler, yüksek enflasyon oranlarının hükümetin yanlış politikalarından kaynaklandığı görüşünü dile getirdi.
"100'ü geçecek rakamlara ulaşması büyük olasılık"
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölümü Başkanı ve Ziraat Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, Türkiye'nin hiperenflasyona doğru gittiğini söyledi.
Gerekli önlemlerin alınması için birçok defa çağrılarda bulunduğunu hatırlatan Babuşçu, "Ocakta minimum olarak ülkede enflasyonun yüzde 80'i geçeceğin, hatta yüzde 100'ler seviyesine ulaşabileceğine ilişkin defalarca uyarıda bulundum. Şimdi 100'ü geçecek rakamlara ulaşması çok büyük olasılık" dedi.
Enflasyonla mücadele adı altında icraat olmadığı dile getiren Babuşçu, para politikası uygulamayan Merkez Bankası'nın devre dışı kaldığını Hazine ve Maliye Bakanı'nın da sadece konuşmakla yetindiğini belirtti.
"Yetkililer ve hükümet seyretmekle meşgul"
6 aydır neredeyse hiçbir şeyin yapılmadığını, ekim ayına kadar düşüş beklemediği gibi zirve yapacağını öngördüğünü aktaran Babuşçu, şimdi bile yüksek enflasyonun önlenebileceğini aktardı.
Babuşcu, şunları kaydetti:
"Elbette gidişat engellenebilir. İktisat kitaplarındaki para ve maliye politikasına dönersek olur. Yani sıkı para ve maliye politikasıyla enflasyon önlenebilir. Mesela Amerika Birleşik Devletleri işi ne kadar sıkı takip ettiğini faiz artırımı ile gösterdi. Biz ise sadece seyretmekle yetiniyoruz. Dolayısıyla iktisat teorilerindeki politikaları uyguladığımız takdirde rahat bir şekilde yüksek enflasyonun önüne geçilebilir. Bu uygulanmış olsaydı bugün yüksek oranlara maruz kalmazdık. Bugüne kadar ilgilenmedikleri gibi bugünden sonra da ilgileneceklerini düşünmüyorum. Birey olarak bizler nasıl seyrediyorsak, yetkililer ve hükümet de seyretmekle meşgul."
"Hükümetin beklentileri vatandaşı yanılttı"
İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal da Babuşçu ile benzer görüşte.
En başından beri enflasyondaki tırmanışın beklenen bir durum olduğunu kaydeden Prof. Birdal, "Sadece burada Merkez Bankası ve hükümetin dile getirdiği beklentilerin vatandaşı yanılttığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Hükümetin mart veya nisan ayları gibi enflasyonda yüzde 50'ler gibi bir zirvenin görüleceğini ve ondan sonra düşüşe geçeceğini açıklamalarını hatırlatan Birdal, "Ancak şöyle bir durum var. Öncelikli olarak geçen kasım-aralık aylarında kurda görülen sert hareketin yansımaları ilerleyen aylara dağılacaktı. Öyle denildiği gibi 1-2 ay içerisinde bitmiyor. Mesela TÜFE'de konut harcamalarına baktığımızda bunun özellikle kira bileşeni sözleşme süreleri geldiğinde yenileniyor. Yani fiyat artışları yıl içerisine yayılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın yine aynı şekilde enerji fiyatlarına yansımalarının olduğunu ve bunun TÜFE'ye yukarı yönlü bir baskı oluşturduğuna değinen Birdal, "Ve tabii ki hem ülkemizde hem de dünyada sürdürülen genişlemeci politikalar ve küresel talep ile bir artış yarattığını ve bunun fiyatları yukarı çektiğini görüyoruz. Gıdada da benzer şekilde fiyatların yukarı yönlü hareketini sağlıyor" diye konuştu.
"Tüketiciye yansıma boyutu hala tam anlamıyla gerçekleşmiş değil"
Yılın ilk yarısı bitmeden TÜİK verilerine göre enflasyonun yüzde 70 dolayında olduğunu anımsatan Birdal, "Gerek ENAG'ın açıkladığı rakamlarla TÜİK'in rakamları arasındaki bu uçurumun büyümesi gerekse de yurtiçi ÜFE ile TÜFE arasındaki marjın büyümesi hem bir yandan rakamlara dönük güveni azaltıyor hem de üretici fiyatlarındaki artışın hala da tüketiciye yansıma boyutunu tam anlamıyla gerçekleşmediğini gösteriyor" dedi ve şunları ekleyerek sözlerini noktaladı:
"Dolayısıyla bu bize TÜFE'nin yönünün yukarı yönlü olduğu gösteriyor. Önümüzdeki aylarda bu artış trendinin sürdüğünü göreceğiz. Zaten hükümette son olarak beklentiyi aralık ayına çekti. Yani aralık ayından itibaren enflasyonun gerileyeceğini söyledi. Bilindiği gibi kurdaki hareketten kaynaklı geçen aralık ayında çok ciddi bir artış yaşanmıştı. Baz etkisiyle birlikte belki bir nebze gerilediğini görebiliriz ama o tarihte kadar yukarı yönlü yükselişin süreceği söylenebilir."
© The Independentturkish