Ekonomik zorluklar, aile içi sıkıntılar, gelecek kaygısı, belirsizlik, pandemi, savaş, doğal kaynakların azalması gibi durumlardan etkilenenlerin başında çocuklar ve gençler geliyor.
Bu kişiler arasında depresyon, anksiyete, öz kıyım (intihar) düşüncesi ve hatta kimi zaman buna yönelik eylemler de artış gösterebiliyor.
Independent Türkçe'nin görüş aldığı çocuk ve ergen psikiyatristleri Doç. Dr. Veysi Çeri ve Doç. Dr. Sevcan Karakoç, çocuk ve gençlerin ruh hallerine ilişkin şüpheli durumları fark edip erken harekete geçmenin kritik önem taşıdığı görüşünde.
Bu nedenle aileler ve eğitmenlerin tetikte olması, çocuklar ve gençlerin ruh hallerine ilişkin farklı bir durum sezildiğinde ivedilikle hekime başvurulması gerekiyor.
Tedavide ilaç kullanıp kullanılmaması merak konusu. Twitter'da da yürüyen bir tartışmada bu durumu destekleyenler de karşı çıkanlar da oldu.
Ancak Doç. Dr. Çeri ve Doç. Dr. Karakoç'a göre bazı durumlarda çocuk ve ergenlerde de antidepresan tedavisine başvurmak gerekebiliyor.
"Oyun ve sosyal medya bağımlığı katlandı"
Günümüzde her iki gençten birinde depresyon başta olmak üzere anksiyete bozuklukları (ayrılık anksiyetesi, sosyal fobi vb) ya da zarar verici madde (alkol, esrar) kullanımı olmak üzere psikiyatrik hastalıkların bulunduğunu ifade eden Çeri, sosyal medya ve oyun bağımlığının arttığını söyledi.
Denetimi kaybeden bir çocuğun 1 saat yerine 6 saatini bilgisayar başında geçirdiğini, dikkatinin dağıldığından konsantre olamadığını, kafasının sürekli bağımlı olduğu şeyde kaldığını belirten Çeri, aileler müdahalede bulunduğunda ise çocukların yoğun öfkesi ile karşılaşıldığını aktardı.
"Gençlerin yüzde 35'inde depresyon görüldü, öz kıyım düşüncesi arttı"
Geçen yıl kendilerinin yaptıkları bin kişi katılımlı bir araştırmaya göre gençlerin yüzde 35'inde depresyon görüldüğünü kaydeden Çeri, bu kişilerin bazılarında orta ve ileri derece depresyona rastladıklarını vurgulayarak "Öz kıyım düşüncelerinin eşlik ettiği durumlar da arttı" uyarısında bulundu.
Gençlerde uzun zamandır görülmeyen disosyatif kişilik bozukluğu vakalarının da öne çıktığını dile getiren Çeri, yoğun stres altında depresyonla birlikte birden fazla kişiliğin olmaya başladığı durumlar, sinirli, gergin, mutsuz hallerin ya da aşırı mutlu, sevecen olabilme şeklinin görülebildiğini vurguladı.
"Gençlerde anksiyete bozukluğu ve depresyon 3-4 kat arttı"
Çocuklarda depresyondan çok anksiyete bozukluğuyla karşılaştıklarını, çocuk ve gençlerde genel olarak geçmişe göre anksiyete bozukluğu ve depresyonun 3-4 kat arttığını ifade eden Çeri, "Gençlerde yüzde 7-8 olan oran, yüzde 30-35'lere yükseldi. Aile içi sıkıntılar ve maddi sorunlar, çocuklar ve gençlerde anksiyete, depresyon gelişmesinde çok etkili" dedi.
"Tedavi geciktikçe iyileşme zaman alıyor ve yeni hastalıklar geliyor"
Doç. Dr. Veysi Çeri'ye göre en önemli noktaların başında bu durumun erken fark edilerek profesyonel yardıma başvurulması geliyor.
Çocukların 1-2 yıl gibi sürelerde depresif şekilde gezmesinin sakıncalarına değinen Çeri, şunları kaydetti:
Beynin işleyişi, normali buymuş gibi algılanıyor ve tedaviye karşı beyin savaş veriyor. Uyumsuzluk çıkıyor. Velilerin anksiyete, depresyon tanılarını bilmesi ve tedavi için erken dönemde arayışa girmesi şart. Tedavi geciktikçe iyileşme zaman alıyor ve hastalık şiddetlenince yanına yeni hastalıklar geliyor. Artan bağımlılığın en büyük nedeni, tedavisiz kalınan depresyon. İçine kapanma, olumsuzluğa odaklanma, paylaşımların azalması, karamsarlık, sürekli gergin, huzursuz, keyifsiz olma, iletişimden kopma, dışarı çıkmak istememe, sosyal izolasyonda kalma gibi durumlar.
"Gençlerin çoğu umudunu kaybetmiş"
Gençlerin çoğunun umudunu kaybetmiş durumda olduğunu ileri süren Çeri, bir hastasının "Doktor, öğretmen ya da vali olsam ne olacak? Bir ev milyonlarca lira olmuş, 20-30 bin lira maaş alsam bile neye yeter? Evimi, arabamı alamam. Bir ev milyonlarca lira" dediğini aktardı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Bazı çocuklarda anti depresan kullanılması hayatî önem taşıyor"
Çocuk ve gençlerin ruh sağlıklarına ilişkin tedavide hangi yöntemlerin kullanıldığını ve özellikle küçük yaştakilerde ilaç tedavisi yapılıp yapılmadığı da merak konusu.
Doç. Dr. Çeri, "Gerekmedikçe ilaç kullanılmamalı" dese de bazı durumlarda bunun şart olabildiğini ve antidepresan kullanımının hayati önem taşıdığını belirtti.
Psikiyatrik hastalıkların biyolojik ve psikososyal (ekonomük kriz, evdeki sorunlar, zorbalık, arkadaş baskısı vs.) faktörlerin dinamik etkileşimi sonucunda ortaya çıktığını belirten Çeri, hastalığın gelişiminde biyolojik faktörler ön planda ise ilaçtan fayda görme oranının yükseldiğini, psikososyal durumlarda ise ilacın etkisinin düştüğünü belirtti.
Ancak Çeri, bu durumlarda da terapiler ve ailesel düzenlemelerle yol alınabildiğini ifade etti.
"Harekete geçilmezse çocuk intiharları artabilir"
Günümüzde araştırmaların terapi ve ilaç kullanımı birlikte olduğunda etkinin de arttığına işaret ettiğini kaydeden Çeri, "antidepresanların bağımlılık yapar mı" sorusuna "10 farklı tür ilaç var, çocuk ve geçlerdeki kullanılan antidepresanların bağımlılık yapma durumu yok" diye cevap verdi.
Gençler arasında en büyük ikinci ölüm nedeninin intihar olduğunu ileri süren Doç. Dr. Çeri, harekete geçme çağrısı yaptı.
"Okullardaki ders yükü azaltılsın"
Aksi takdirde çocuk intiharlarının artabileceği uyarısı yapan Çeri, şöyle konuştu:
"Okullar günün büyük bölümünün geçtiği yerler, çocuklar ve gençler günde 8-9 saat buradalar. Çocuklar ve gençlerin kendilerini okula ait hissetmeleri, okul takımlarına katılımları, yarışmalar önemlidir. Okulların duygusal boşalım sağlayacağı, daha keyifle vakit geçirilecek bir yer olması şart. Devlet desteği, çocukların hobi sahibi olmalarına imkan tanınması da kritik önemde. Sanat, müzik ve spor aktiviteleri, stres azaltır anksiyeteye iyi gelir. Okullardaki ders yükü azaltılsın, aileler çocuklarla beraber daha kaliteli vakit geçirsin. Veliler, ders başarısından çok çocukların iç dünyasına odaklansın, çocuklar aileleri tarafından sevildiğini, kabul gördüğünü hissetsin. Ailecek akşam yemeği yenilmesi, piknik yapılması, doğa yürüyüşleri, telefon, bilgisayardan yani teknolojiden uzak zamanlar önemli."
"Tedaviyi ertelemek beyin ve sinir hücrelerine zarar veriyor"
Benzer görüşleri paylaşan Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Sevcan Karakoç, sosyoekonomik sorunların çocuklar ve gençlerin ruhsal durumunu olumsuz etkilediğini söyledi.
Karakoç, çocuklarda daha çok anksiyete, gelecek derdi, kaygı, temel ihtiyaçların engellenmesi, yiyecek ya da oyuncak alamama, ebeveynler çalışıyorsa onlarla yeterli vakit geçirememe gibi sorunlara rastlanırken buna ek olarak ergenlerde, ailenin ekonomik sıkıntıları kaynaklı davranış bozukluğu, madde kullanım bozuklukları, öğrenme sorunları ve suça yatkınlığın arttığını belirtti.
Doç. Dr. Karakoç, beslenmenin de etkilenmesiyle fiziksel ve zihinsel şekilde olumsuzlukların artabildiğini de aktardı.
Tüm tedavi kılavuzlarının dünyada psikoterapi, psikoeğitim, aile ve çocukla çalışmayı önerdiğini belirten Karakoç, "Kişinin depresyonu ömür boyu sürmez, nasılsa büyüyünce geçer" hatasına düşüp tedaviyi ertelemenin sakıncalarına değindi.
Hastalık süresi ilerledikçe beyin ve sinir hücrelerine verilen zararın büyüdüğüne dikkati çeken Karakoç, bireye göre uygun tedavi yönteminin erken dönemde uygulanmasının hızlı yol almada önemli olduğunu aktardı.
"Gerekli şartlarda tedavi için çocuklarda da antidepresan kullanılabiliyor"
Ailelerin kimi zaman "Çocuğuma ilaç verilmesin, antidepresan kullanmadan tedavi edilsin" görüşünü savunduğuna da değinen Doç. Dr. Karakoç, "İlaç değil terapi talep ediliyor ve kimi zaman maddi sıkıntılar nedeniyle terapi sürdürülmediğinde çocuk hem ondan hem de ilaç tedavisinden mahrum kalmış oluyor. Oysa ilaç tedavisinin kullanıldığı, doğru sonuç alındığı durumlar var" ifadelerini kullandı.
"6 yaştan itibaren kullanım onayı almış antidepresanlar var"
6 yaştan itibaren kullanım onayı almış antidepresanların bulunduğunu belirten Karakoç, intihar düşünceleri, kendine zarar verme gibi durumlarda ilaç tedavisinden faydalanılabildiğini de sözlerine ekledi.
© The Independentturkish