Ruh sağlığı bireylerin genel sağlığının ayrılmaz bir parçası.
Ruhsal bozukluklarda kimi zaman genetik faktörlerin payı olsa da uzmanlar; çevresel, ekonomik ve sosyal nedenlere de dikkat çekiyor.
Son yıllarda artış gösteren psikolojik sıkıntılar, bireylerin ilaç kullanımına da yansıyor.
Bakan Koca: Son 3 yılda 61 milyon kişi sinir ilacı, 12,3 milyon kişi de antidepresan kullandı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın paylaştığı bilgilere göre, son 3 yılda 61 milyon kişi sinir ilacı, 12,3 milyon kişi de antidepresan kullandı.
Psikiyatri bölümlerine başvuran hasta sayısındaki artışa dikkat çeken hekimlere göre ruh sağlığını bozan en büyük neden belirsizlik.
Pandemi, artan işsizlik, ekonomik sıkıntılar, aile ve iş hayatındaki olumsuzlukların yanı sıra yangın, sel, deprem gibi olaylar, toplumun bir bölümünde kaygıyı tetikledi ve yaşananlar nedeniyle güven sıkıntısı doğdu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Asıl sorun belirsizlik; dayanışma ağları ve güven duygusunun zayıflaması da etkili"
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan, yaşanan belirsizlikler karşısında bireylerin destek alacağı sosyal dayanışma ağlarının zayıflamasının toplum genelinde kaygı düzeyinin yükselmesine neden olduğunu söyledi.
Deprem, sel, orman yangını gibi olayların her zaman yaşanabileceğini belirten Erdoğan, buradaki kilit noktanın ise insanların içinde yaşadığı sosyal çevreye ve kurumlara güven duyup duymaması olduğunu savundu.
"Sosyal desteğin olması, kurumların kendilerinden beklenilen görevleri yerine getirmesi durumunda insanlar içinde yaşadıkları toplumda huzur içinde olurlar" diyen Erdoğan, "Başlarına bir sıkıntı dahi gelse parçası olduğu toplum tarafından korunup kollanacağını bilmek bireye güven verir. Zira sosyal bir varlık olan insan yaşamını devam ettirebilmek için bir başkasına muhtaçtır. Kır toplumundan modern şehir yaşamına doğru geçtikte birbirimize olan ihtiyacımız tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar artmıştır. Modernleşmeyle beraber aile, cemaat gibi informel dayanışma ağlarının yerini de resmi kurumlar almaya başlamıştır. Bu nedenle Toplumsal hayatın içinde patolojik olarak adlandırabileceğimiz kriz dönemlerinde sosyal destek ağlarının ve kurumların bireylere güçlü destek sunması kaygı durumunu azaltır, bireyi topluma bağlar" diye konuştu.
"Giderek daha fazla insan riskli durumda"
Bireylerin kendi kontrolleri dışında pek çok riskle karşı karşıya olduğunu dile getiren Barış Erdoğan, işini iyi yapan, sağlığına dikkat eden birinin dahi -belki de hiç olmadığı kadar- işsiz kalma, öldürücü bir virüs kapma riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekerek, "İnsanların günümüzdeki en büyük beklentisi sosyal çevre ve kurumlara güven" dedi.
Doç. Dr. Erdoğan, bireylerin işsiz kalsalar bile aç kalmayacaklarını, yerel ya da merkezi idareye bağlı kurumların ya da bir yakınlarının onlara bakacağı yani bir şekilde gelirlerinin olacağını bilirlerse, güven duyabileceklerini ve böylelikle kaygılarının da azalabileceğini belirtti.
"Kişiler gibi toplumlar da yoruluyor"
Barış Erdoğan, "Salgının neden olduğu belirsizlik, gündelik yaşam ve iş pratiklerindeki keskin değişimler, kaygılarımızı artırıyor. Bir de formel ve informel ağlardan destek alınamazsa, antidepresan ya da benzeri ilaçlara müracaat edenlerin sayısında artma oluyor" ifadelerini kullandı.
"En büyük etken belirsizlik"
Avrupa Şafak Hastanesi'nde görev yapan Psikiyatrist Doğan Işık da benzer görüşleri paylaştı.
Özellikle son iki yıldır psikiyatri bölümüne başvuruların çok arttığını ifade eden Işık'a göre en büyük etken belirsizlik.
"Toplumun psikolojisi ciddi şekilde bozuluyor”
Genetik etkenlerin yanı sıra yaşamsal koşulların da ruh sağılığı üzerinde etkili olduğunu belirten Doğan Işık; yangın, sel, deprem, ekonomik zorluklar ve pandeminin uzaması gibi durumları sıraladı.
"Stres verici olaylar artıyor, toplumun psikolojisi ciddi şekilde bozuluyor, ruh sağlığımız etkileniyor" diyen Işık, Bakan Koca'nın da milyonlarca kutu ilaç kullanıldığına ilişkin açıklamasını da hatırlattı.
Psikiyatrist Doğan Işık, yurtdışında "En mutsuz ülke", "En sinirli bireylerin yer aldığı ülke" gibi çeşitli çalışma ve anketlerde de Türkiye'nin üst sıralarda yer aldığını ve toplumun ruh sağlığının alarm verdiğini öne sürdü.
Uzun süre evde kalmanın kaygı bozukluklarını artırdığını ve panik atakların yükseliş kaydettiğini dile getiren Uzman Dr. Işık, "Tüm psikiyatrik durumlar stresle beslenir. Stresin nedeni belirsizlik, maddi sıkıntılar, doğal felaketler gibi durumlar. Uzun süredir vardı sıkıntılar ama son dön emde daha da arttı. Bu durumdan en çok etkilenenler ise yaygın kaygı bozukluğu olanlar hastalar oldu" şeklinde konuştu.
"Kadınlarda daha fazla görülüyor"
Hastalarının ağırlıklı olarak kadınlardan oluştuğunu belirten Doğan Işık'a psikiyatrideki tedavi yöntemlerini de sorduk.
Genel olarak kaygı bozukluğu, depresyon gibi hastalıklarda tedavinin ömür boyu sürmediğini belirten Işık, stres devam ederse ilaç ve terapinin devam ettirildiğini ve ortalama 1-1,5 yıllık planlama yapıldığını söyledi.
"Pandeminin bitişi ruh sağlığına da olumlu etki eder"
Pandemide işlerin bozulması, evlere kapanma ve çocukların okula gitmemesi gibi durumların da bireylerin etkilediğini belirten Işık, salgının sona ermesiyle ruhsal durumlarda nispeten iyileşme olabileceğini savundu:
"'Çocuklar okula gitse de kafam rahatlasa, salgın sona erse de işler açılsa' gibi düşüncelerde milyonlarca kişi var. Pandeminin bitişi ruh sağlığına da olumlu etki eder çünkü böylelikle bazı kişilerin yaşadığı belirsizlik ve gelecek kaygısı azalabilir."
© The Independentturkish