Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Türkyie İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yıllık enflasyonu yüzde 61 olarak açıklamasıyla ilgili bir köşe yazısı kaleme aldı.
Kılıçarslan bugünkü “Sert gerçek: Yüzde 61” başlıklı köşe yazısında enflasyon rakamlarıyla ilgili olarak şunları yazdı:
İşte bu sabah da TÜİK’in açıkladığı %61 enflasyon rakamının detaylarına bakıyorum. Geçen yılın mart ayına göre en büyük artış %99,12 ile ulaşımda olmuş. Ulaşımı, %70 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubu, %69 ile ev eşyası takip etmiş. Bu rakamların peşine İngiltere’de artan enerji rakamlarını protesto etmek için sokağa dökülen insanların haberini okudum ve Makron’a “4.000 Euro kazanıyor ve geçinemiyorum” diyen o Fransız’ın videosunu izledim. Hayır hayır. “Sadece Türkiye’ye mahsus değil, hayat pahalılığı tüm dünyada devasa bir soruna dönüştü” demeyeceğim çünkü zaten bunu biliyor olmalısınız. En fazla “bilmez gibi yapabilirsiniz” ama bu da sizi hayat pahalılığını değil iktidarı hedef alan biri haline getirir. Neyse, bu bir başka bahis.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“İki hususu çok merak ediyorum” diye devam eden Yeni Şafak yazarı, şu ifadeleri kullandı:
Birincisi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bu yıl ülkemizde turizmi nasıl etkileyeceği. Dünyanın en dengesiz finansal girdilerinden biri olan turizm girdisi bu yaz kötü giderse ülkemiz adına doğuracağı sonuçlar tartışmasız can sıkıcı olacak. Bu ekonomik düzlemde durgun geçeceği az çok belli olan yaz mevsiminde bir de turist gelmezse sonbaharda her şey çok sertleşir. Merak ettiğim ikinci husus ise şu: Yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, göreve gelir gelmez verdiği “ilk hedefimiz vatandaşımızın ihtiyacını karşılamak” sözünde durabilecek mi? Biliyorsunuz, geçtiğimiz iki yaz Türkiye’de yetişen tahıl, sebze ve meyvenin kahir ekseriyeti ihracata gidince fiyatlar bir türlü bir dengeye oturmamış, hatta alt-orta sınıflar için bazı gıdalara erişim ciddi sıkıntı olmuştu. Hayır. O çok şey bildiğini zanneden komedyen-şaklaban arası arkadaşın 600 lira olan erik fiyatı üzerinden iktidara sallamasıyla karıştırmayın bu dediğimi. Patlıcanı, domatesi, biberi kastediyorum. Zaten bu yıl üretim maliyetlerinin epeyce arttığını düşündüğüm meyve-sebze fiyatları bir de piyasa arzı bakımından kısıtlı hale gelirse ekonomisi daralan millet daha da zorlanacak demektir.
Kılıçarslan, ekonomiye dair öngörülerini de şu ifadelerle paylaştı:
Bana “ne olacak peki?” diye soranlara biri tespit, diğeri temenni olan iki şey söylüyorum bu ara. Temenniden başlayayım. Turizmin başına bir şey gelmez, ihracat rakamları da planlandığı istikamette devam ederse makro planda zaten yükselişte olan ekonomimiz hane halkı gelirlerine de yansır sonbaharda. Aksini ise düşünmek istemem. Allah muhafaza buyursun.
Tespitim ise daha önce yaptığımda çok tepki aldığım bir tespit, ama üzülerek belirteyim ki gerçek olan bu. Dünyada 2000’li yılların ana ruhu olan “orta sınıf kalkınmacılığı” fikrinin sonuna pandemi ile gelmiş bulunmaktayız. Petrol fiyatları ve Rusya-Ukrayna Savaşı da bu sona tuz-biber oldu.
İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Türkiye’de vd. “orta sınıf masalı”nın bittiği, ekonominin çok yeni dengelerle tekrar düzenleneceği; bu yeni düzleme uyumlanamayan ülkelerin patır patır döküleceği yeni bir dünya burası. Ve kabul edelim ki bu yeni dünyaya karşı orta sınıfların hiçbir hazırlığı ve pratiği yok.
Tabii ki kehanet sayılabilir söylediğim ama yeni düzenin başat sınıfları lümpenler ve fazlasıyla şişmiş prekarya olacak bence. Bunu, bir başka yazıda uzun uzadıya konuşabiliriz sanki. Bitirirken “işin kötüsü”nü de söyleyeyim. İşin kötüsü, bütün bunları sükûnetle ele alabileceğimiz bir vasatımız kalmış görünmüyor. Sert gerçeklerin dünyasında politik kavgalar da sertleşiyor çünkü. Ben dahil herkes elindekini karşısındakinin kafasına atmanın derdinde. Çıkışı böyle bulamayacağımız ise çok açık.
Yeni Şafak, Independent Türkçe