Afrika çalışmaları hakkında daha önce yazmıştım. Bugün ise Afrika çalışmalarının, Afrika'nın bir disiplin olarak algılanmasındaki rolüne ve meydana getirdiği dezavantajlarına değineceğim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Herhangi bir Afrika çalışmaları disiplininde en başından "Afrika'yı nasıl anlayacağız" ya da "Afrika'yı nasıl anlamalıyız?" sorularını sormamız gerekiyor.
Avrupa-merkezci ya da Türkiye-odaklı Afrika çalışmaları ne ifade eder?
Bugün Afrika'yı anlamak, Afrika'daki geçmişi görünür kılmak mıdır yoksa?
Türkiye'deki Afrika çalışmalarına baktığımızda, daha çok uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi ışığında öğretilen Afrika var karşımızda.
En temel sorun elbette ki Afrika çalışmalarının kuruluşundan itibaren Batı merkezci olmasıdır.
Afrika'nın disiplin olarak varlık göstermediği ve üzerine fikirler üretilen bir programın kıtaya dahil olması ne kadar mümkündür?
Şu da bir gerçek ki Türkçe Afrika çalışmalarının akademik yönünü belirleyen en temel mihenk noktası yerelliktir, yerel bakış açıları aşılmadığı sürece Afrika'yı doğru çalışmanın imkânı yoktur.
Bunun üç veçhesi vardır:
Birincisi, Afrika kıtasına uzaklık ve kıtaya önyargı (Avrupa merkezcilik).
İkincisi, Afrika bilgisi yetersizliği.
Üçüncüsü de metodoloji ve referans sorunu.
Kaldı ki Türkçe Afrika çalışmalarını besleyecek bir literatürden de bahsedemeyiz.
Dediğim gibi yerel bakış açısından yazılan Afrika izlenimleri ya da Osmanlı Afrika'sını merkeze alan okumalar, çeşitli politik amaçlara katkı sağlayabilir ancak Afrika çalışmalarını özünde beslemez.
Afrika çalışmaları Avrupa merkezci ya da dini-muhafazakâr odaklı olduğu sürece kıtayı anlamak bir yana ötekileştirme tehlikesi de barındırır.
Aslında bu global bir mesele aynı zamanda. Sözgelimi, Kongo'yu konuşurken gelişmemişlik söylemini öne süren akademisyenler kıtayı çağlar öncesine hapsedip üstelik "vahşetle" anmaları Avro-merkezci bir yaklaşımın gücünü gösterir.
Afrika'yı bir şiddet platformu olarak gören akademik bakışların insani olanı bir türlü kıtaya atfetmemesi zihinsel bir kötürümlüktür aynı zamanda.
Afrika söz konusu olunca hukuksuzluk, özgürlük, demokrasi konularının az gelişmişlikle beraber sunulması sorunu Avrupa-merkezci Afrika söyleminin insan-dışılığına da vurgu yapılmaktadır.
Achille Mbembe'nin Postkoloni Üzerine çalışmasından habersiz olan akademisyenler Afrika'yı bilinçli ya da bilinçsiz biçimlerde ötekileştirirken, Afrika'nın bir insan kültürü olduğunu göremiyor.
Yıllar önce Hece dergisinde "Afrika Özel Sayısını" hazırlarken Afrika çalışmaları disiplininde okunmasını elzem gördüğüm metinlerin bazılarını Türkçe olarak yayımladık.
1000 küsur sayfayı bulan hacimli sayıda amaçladığımız Afrika'yı kuramsallaştıran önemli makalelerden bir derleme yapıp bu konuda çalışmak isteyenlere kapı aralamaktı.
Yayımladığımız isimlerin çoğu bugün Afrika'yı içerden okuyan, analiz eden akademisyen ve entelektüellerden oluşmaktaydı.
Dergide makalesine yer verdiğimiz isimlerden bazıları anmak istiyorum. Kongolu Antropolog V. Y. Mudimbe, Johannes Fabian, Harry Garuba, Achille Mbembe, Mahmood Mamdani, Wole Soyinka, Kofi Kouakou ve Nick Shepherd.
Bugün Mudimbe, Mamdani, Mbembe, Simon Gikandi, Ato Quayson, Abiola Irele, Frantz Fanon, Walter Rodney, Kwame Anthony Appiah, Ali Mazrui, Ngũgĩ wa Thiong'o ve Wole Soyinka'nın Afrika çalışmaları programlarında kesinlikle okutulması gerekir.
Afrika çalışmaları disiplinindeki en büyük eksiklik kıta üzerinde yetkin isimlerin azlığı.
Sömürgeciliğin çocuğu olan Afrika ya da Bölge Çalışmaları programlarında Afrika söyleminin sorunsallaştırılmadığını söyleyebilirim.
Bu tarz programlar/disiplinler başta antropoloji disiplini olmak üzere tarihyazımı, sosyoloji ve edebiyat perspektiflerinden Afrika çalışmalarının yüzyılı aşan serüvenini ve kapsamını bugün tartışmaya açmadığı sürece, kalıplaşmış bir "ötekiye dair bilgi" sisteminden öteye gitmez.
Aslında bu ötekiyi bilme arzusu tam da bu disiplinin ortaya çıkış gerekçesini vermektedir bize.
Afrika üzerine yapılan çalışmaların sorunsallaşmadığı bir disiplinin Afrika'ya dair söyleyeceği hiçbir şey yoktur.
Mahmood Mamdani 1988 yılında yazdığı yazıda Afrika çalışmalarını şöyle tanımlar:
Tarihsel olarak, Afrika çalışmaları kıtanın dışında gelişti. Afrikalı olmayanların Afrika üzerine çalışmaları. Bu gelişmenin bağlamını da sömürgecilik, Soğuk Savaş ve apartheid oluştururdu. Bu dönem Batı akademisindeki toplum bilimlerin örgütlenmesini belirledi. Buradaki ana ayrım disiplinler ile bölge çalışmaları arasındadır.
Mamdani'nin de belirttiği gibi, Afrika çalışmaları sömürgeciler tarafından bir gerekçe üzerine kurulmuştu.
Bugün Afrika ve Bölge Çalışmalarının müfredatının değiştiğini söyleyemeyiz. Bu müfredata dair sorgulamaların da yapıldığını söylemek zor.
Mandani'ye göre Bölge Çalışmaları da bir ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi meydana getirmektedir.
Şöyle der Mamdani:
Disiplinler Beyaz deneyimini insani ve evrensel bir deneyim olarak sunarken, bölge çalışmaları siyahların deneyimini etnik deneyim olarak öneriyordu. Afrika çalışmaları esasen Bantu idaresi, örfi hukuk, Bantu dilleri ve antropolojiye odaklandı.
Harry Garuba da Bölge Çalışmalarını "uzaktan inşa edilen bir bilgi" olarak saptar.
Bugün Afrika çalışmaları, mevcut Afrika birikimini sorgulamadığı sürece kıtaya dair bir şey söyleme salahiyetine sahip olamaz.
Aslında Afrika çalışmaları disiplinin Afrika için olmasının güçlüğünü belki tartışmak lazım.
Afrika düşüncesinin yeniden Avrupa merkezci biçimlerde inşa edilmesi üzücüdür.
Sanırım Mudimbe'nin Invention of Africa [Afrika'nın İcadı] olmadan bu konuda adım atmak bile imkânsız hale gelmektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish