Rusya'nın Ukrayna'yı istilası dünya kamuoyunda bir numaralı gündem maddesi olunca dünya solu da bu konu hakkındaki tavrını ortaya koydu.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) 1991'de dağılmasıyla pek çok bölgenin kontrolünü kaybederek Rusya adını alan Moskova yönetimi, daha önce Çeçenistan, Dağıstan, Gürcistan, Abhazya ve Güney Osetya'ya saldırmıştı. Şimdi tüm bu yönetimlerden çok daha güçlü olan Ukrayna'ya askeri operasyon düzenlemesi ve NATO'nun Kiev yönetimine desteği, solun tavrını belirleyen temel unsurlar oldu.
Kimileri bu istilayı "Rus emperyalizmi" olarak nitelerken kimileri de kapitalist Batı bloğunun Moskova'ya oynadığı oyunun kaçınılmaz sonucu olarak gördü.
Dünyanın önde gelen sosyalistlerinin gelişmeleri nasıl yorumladığını derledik.
Amerikalı sosyalistler ne düşünüyor?
Rusya'ya karşı en çok sesi çıkan ülkede yaşayan Amerikalı sosyalistlerin ne dediğine bakmakta fayda var.
ABD Komünist Partisi (CPUSA) kendi sitesinden yayımladığı açıklamaya şöyle başladı:
ABD halkına Biden yönetiminin hemen rota değiştirmesini talep etmeleri için sesleniyoruz. Savaş hiçbir zaman kabul edilebilir bir çözüm değildir ve en sert şekilde reddedilmelidir. Bu sebeple Rusya'ya da askerlerini çekme çağrısında bulunuyoruz. Tüm yaptırımlar sona erdirilmeli ve sınırlar güvenli hale getirilmeli.
Parti, Ukrayna'nın NATO'ya alınma ihtimali sürdüğü sürece kalıcı barışın mümkün olamayacağını da savundu.
Benzer bir tutum alan Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi (PSL) Ukrayna krizinin çözümü için NATO'nun yayılmacılığının sona ermesi gerektiğini ifade etti.
Rusya'nın endişelerinin haklı olduğu belirtildi. "NATO'nun varlığı dünyada barışa karşı çok ciddi bir tehdit oluşturuyor" ifadelerinin yer aldığı açıklamada, örgütün "dağılmasının hem Doğu Avrupa'daki patlamaya hazır tansiyonu ortadan kaldıracağı hem de dünya barışına karşı tarihi bir adım niteliğinde olacağı" savunuldu.
Sosyalist Parti (SPUSA) ise ateşkes çağrısı yaparken daha Moskova yanlısı bir tavır gösterdi. Konuyla ilgili açıklamada gelişmeler "ABD, AB ve NATO'nun Rusya'ya karşı provokasyonlarıyla" açıklandı.
Ana akımdaki siyasiler, bu radikal partilere göre Rusya'ya daha yüksek dozda eleştirilerde bulundu. Ülkenin en büyük sosyalist örgütü Amerikan Demokratik Sosyalistleri (DSA) "Rusya'nın Ukrayna'yı istilasını kınıyoruz" diye başladığı açıklamada acil diplomasi vurgusu yaptı.
Savaşın yükünü bölgedeki işçi sınıflarının çekeceği belirtilerek Moskova'ya askerlerini derhal tamamen çekme çağrısında bulunuldu. Örgüt, ABD'nin NATO'dan çekilmesi ve "bu krize yol açan emperyalist yayılmacılığın bitirilmesi" çağrılarını yineledi.
Örgütün komünist kanadı, açıklamaya tepki gösteren liberalleri "ABD liberallerinin pratikte başardığı tek şey savaş çıkarmak" diye eleştirdi.
Hem DSA hem de Demokrat Parti üyesi olup ABD Kongresi'nde yer alan isimlerden Alexandria Ocasio-Cortez ise şu ifadeleri kullandı:
Rusya'nın Ukrayna'yı istilası savunulamaz. ABD, Putin ve oligarklarına yaptırım uygulamakta haklı. Devasa ölçekteki bir mülteci krizine karşı müttefiklerimizle birlikte çalışmalıyız. Son olarak, herhangi bir askeri eylem Kongre'nin onayıyla gerçekleşmeli.
Russia's invasion of Ukraine is indefensible. The U.S. is right to impose targeted sanctions on Putin & his oligarchs. We also must work with our allies to prepare for a refugee crisis on a massive scale. Finally, any military action must take place with Congressional approval. https://t.co/XpQqwEKlN0
— Rep. Alexandria Ocasio-Cortez (@RepAOC) February 23, 2022
Ocasio-Cortez'le aynı kanatta yer alan Rashida Tlaib de "Şimdi Putin'in şiddetli saldırısından kaynaklanan ölçüsüz tehditle karşı karşıya kalan milyonlarca masum Ukraynalıların hayatlarını korumaya tamamen odaklanmalıyız" dedi.
Minnesotalı Temsilciler Meclisi üyesi Ilhan Omar da Moskova'yı hedef alan yaptırımları destekledi.
Diğer yandan Ayanna Pressley, yaptırımların ve askeri yardımların diplomasinin yolunu kestiğini ifade etti.
I agree with @RepBarbaraLee & @Repjayapal. There is no military solution in Ukraine. Harsh sanctions & massive increases in military aid will only raise tensions and hurt our chances of reaching a diplomatic solution.
— Congresswoman Ayanna Pressley (@RepPressley) February 5, 2022
We can and must prioritize diplomacy and de-escalation. https://t.co/kMJuHyPonK
Son seçimlerde Demokrat Parti'nin başkan adaylığı için yarışan Vermont Senatörü Bernie Sanders ise perşembe günü paylaştığı video mesajında "Bu saldırganlık kabul edilemez. Dünya ulusları demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunmak için sert bir karşılık vermeli" dedi. Yaptırımları savunan Sanders, Rusya'daki savaş karşıtı göstericileri övdü.
ABD'deki sosyalistlerin önde gelen dergisi Jacobin'de Ukrayna'daki krizi tartışan pek çok yazı yayımlandı. Putin'in Washington'daki şahinlere tam da istedikleri şeyi verdiğini savunan da oldu, sıradan Rus vatandaşlarının bu savaşı istemediğini vurgulayan da… Rusya'daki savaş karşıtı göstericilerin iyi bir örnek teşkil ettiği, dergide sıklıkla vurgulanan argümanlardan biri oldu.
With Putin’s Ukraine incursion, hawks in Washington got exactly what they wanted. https://t.co/XUBpWYk5Vs
— Jacobin (@jacobin) February 23, 2022
ABD'nin güneyine indiğimizde iktidardaki sosyalist partilerin Rusya'yı desteklediği görülüyor.
Küba: Havana yönetimi, Moskova'nın alacaklarını 2027'ye kadar ertelediğini bildirmesinin üzerinden henüz birkaç saat geçmişken bir açıklama yayımladı. Soğuk Savaş'ın zirve noktalarından biri olan 1962'deki füze krizi sırasında SSCB'nin nükleer silahlarını kabul ederek kurduğu rejimi muhafaza etmeye çalışan sosyalist ülke, ABD'yi suçladı.
Dışişleri Bakanlığı'nın salı günü yayımladığı açıklamada Washington ve NATO'nun Rusya'nın güvenliğiyle ilgili meşru endişelerini ciddiye alması gerektiği vurgulandı. NATO'nun genişlemesinin bölgesel ve uluslararası barışı tehdit ettiği belirtildi.
Venezuela: Venezuela'daki Maduro yönetimi de sıkı ilişkiler içinde olduğu Moskova'yı savundu. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada 2014'te Kiev'in Rusya yanlısı ayrılıkçılarla imzaladığı Minsk Protokolü'nü NATO ve ABD'nin destekleriyle ihlal ettiği bildirildi.
Nikaragua: 1979-1990'da devlet başkanlığı yaptığı dönemde Sovyet desteği alan ve 2007'den bu yana aynı görevi yeniden üstlendiği dönemde de Rusya'yla yakın ilişkiler sürdüren Daniel Ortega da tarafını belli etti. Ortega, Donetsk ve Luhansk'ta bağımsızlık ilan eden Rus ayrılıkçıları Putin'in tanımasını haklı gördü. Burada yaşayanların Kırım'daki gibi bir referandumla Rusya'ya bağlanmak isteyeceğini savundu.
Asya'da kim ne dedi?
Çin: Kendini sosyalist olarak tanımlayan yönetimlerin en büyüğüne bakıldığında Pekin'in operasyonu "istila" diye nitelemekten kaçındığı görülüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rusya'nın en büyük ticaret ortağı unvanına sahip Çin, BM Güvenlik Konseyi'nde Moskova'nın Ukrayna'daki saldırılarını kınayan karar tasarısının oylamasında çekimser kaldı.
Çin'in Ukrayna Büyükelçisi Fan Şianrong'un pazar günü Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını belirtmesi, şimdiye kadar Moskova'yı kınamayan Pekin'in taraf değiştirebileceğine işaret ediyor.
Ülkedeki milliyetçilerse, "yüzyılın en büyük stratejisti" diye niteledikleri Putin'in hamlesi sayesinde "Tayvan'ı geri almak" için bir zemin oluşabileceğini düşünüyor.
Kuzey Kore: Pyongyang yönetimiyse beklendiği gibi doğrudan ABD'yi suçlayarak tarafını netlikle ortaya koydu. Dışişleri Bakanlığı imzasıyla yayımlanan açıklamada Washington'ın "gelişigüzel zorbaca davranışlarla" Rusya'nın kaygılarını ciddiye almadığı belirtildi. Ukrayna'daki krizin asıl sebebinin ABD olduğu ve Washington'ın üstünlüğünün geride kaldığı iddia edildi.
Vietnam: 1955'ten 1975'e kadar savaşarak ABD ve müttefiklerine yenilmeyen Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti, Ukrayna krizindeki taraflara itidal çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada taraf tutmaktan kaçınılarak uluslararası hukuka uymanın önemi vurgulandı.
Laos: Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti de 26 Şubat tarihli Dışişleri açıklamasında da barış ve diplomasi vurgusu yaptı.
Hindistan: İktidarda olmasalar da bir milyar 400 milyona yakın kişinin yaşadığı Hindistan, Çin Komünist Partisi'nden sonra en fazla üyesi olan iki komünist partiye birden sahip.
Hindistan Komünist Partisi (CPI) durumdan ABD'nin yayılmacı politikalarını sorumlu tutarak "NATO'yu doğuya ve dünyanın diğer bölgelerine doğru genişletme çabaları dünya barışına sonsuz tehdit oluşturuyor" dedi. Bu partiden ayrılanların kurduğu Hindistan Komünist Partisi-Marksist (CPIM) ise Rusya'nın istilasını "talihsizlik" olarak nitelendirdi. Dünya'yı Moskova'nın güvenliğiyle ilgili endişelerini tanımaya çağıran parti, Donbas'ta yaşayanların sıkıntılarının da kale alınması gerektiğini vurguladı.
Japonya: Ülkedeki Komünist Parti (JKP) Moskova'yı suçladı. Rusya'nın öz savunma argümanının bağımsız bir ülkeye saldırmak için yeterli olmadığı ifade edilen açıklamada NATO ya da ABD'ye yönelik herhangi bir eleştiri yer almadı.
Avrupa solunun tavrı
Avrupa ülkeleri Rusya'ya yönelik yaptırımlarını ardı ardına açıklarken sosyalistler ve komünistler de sözünü söylüyor.
Birleşik Krallık: Britanya Komünist Partisi (CPB) savaşı "Bir tarafında Rusya'nın diğer tarafında Ukrayna ve yayılmacı NATO güçlerinin yer aldığı, kapitalist güçler arasında bir çatışma" olarak tanımladı. İki tarafı da eleştiren parti, acil ateşkes ve diplomasi çağrısında bulunurken mevcut durumdan petrol ve silah şirketlerinin para kazandığını vurguladı.
Ülke siyasetinin en güçlü örgütlerinden İşçi Partisi, her ne kadar sosyal demokrat olsa da iç çatışması yüzünden burada anılmayı hak ediyor.
Partinin lideri Keir Starmer'ın Ukrayna konusunda hükümeti desteklediğini açıklaması örgütteki radikal solcu gençleri kızdırdı. NATO ve Starmer'ın partinin resmi Twitter hesabından eleştirilmesi üzerine yönetim radikal solcu gençlerin elinden hesabı aldı.
Ayrıca partinin eski lideri Jeremy Corbyn'in NATO'yu eleştiren bir açıklamaya imza atması da gündeme damga vurdu.
Avrupa Solu: Avrupa'da faaliyet gösteren demokratik sol, sosyalist ve komünist partilerden oluşan Avrupa Solu Partisi (PEL) Putin'in askeri operasyon kararını kınayarak bunun yalnızca Ukrayna değil, tüm Avrupa ve dünya için tehlikeli olduğunu vurguladı. Ukrayna'nın bağımsızlığının korunması gerektiği ifade edilirken Rus saldırısının hiçbir şekilde meşru görülemeyeceği belirtildi. NATO'nun Avrupa'daki agresif tavrının buna yol açtığı da aynı açıklamada bildirildi.
Fransa Komünist Partisi (PCF), Almanya'daki Sol Parti (Die Linke), Yunanistan'dan SYRIZA, İtalya'daki Komünist Yeniden Kuruluş Partisi (PRC), İspanya'dan Birleşik Sol (IU) ve Komünist Parti (PCE) bu ittifakta yer alan kuruluşlar arasında.
Portekiz Komünist Partisi'nin (PCP) açıklamasında ABD, NATO ve AB'nin tansiyonu artırma stratejisi izlediği öne sürüldü. Rusya'nın elitlerinin çıkarları için uğraşan bir yönetime, Ukrayna'nınsa yabancı düşmanı bir rejime sahip olduğu ifade edildi. Acil ateşkes çağrısı yapılarak müzakere yolunun açılması gerektiği savunuldu.
Aralarında Ukrayna Komünistler Birliği'nin (SKU) de bulunduğu 20 sosyalist parti, ortak bildiriye imza attı. Yunanistan Komünist Partisi (YKP), İtalya Komünist Gençlik Cephesi (FGC), Fransa Komünist Devrimci Partisi (PCRF) ve İspanya İşçileri Komünist Partisi'nin (PCTE) de imzacılar arasında yer aldığı bildiride "Ukrayna'daki gelişmeler, ABD, NATO ve AB'nin planları, piyasaları, hammaddeleri, ulaştırma ağları gibi kapitalist Rusya ile ağır rekabeti bağlamında bölgeye müdahalesidir" ifadeleri kullanıldı.
Rusya'nın bölge halkını korumak için değil, çıkarları için Donetsk ve Lugansk'ın bağımsızlığını tanıdığı belirtildi. "İşçi sınıfı, emperyalist savaşa karşı sınıf mücadelesini güçlendirmelidir" denilerek bağımsız bir yol çizilmesi gerektiği öne sürüldü.
Diğer toplu açıklamalara katılmayan İsveç Komünist Partisi (SKP) ve Finlandiya Komünist Partisi'nin (KTP) yaptıkları ortak açıklamadaysa "Biz emperyalistler arası seçim yapmıyoruz, sosyalizmi seçiyoruz" vurgusuna yer verildi.
Ukrayna Komünist Partisi (UKP) Genel Sekreteri Petro Simonenko ise, üç hafta önce yaptığı açıklamada ABD ve NATO'nun Avrupa topraklarının yeniden paylaşımı için harekete geçtiğini savundu. Birleşik Krallık, ABD ve Polonya'nın askeri bir ittifak kurarak "Ukrayna'daki Nazi oligarkların rejimiyle" birleştiğini savunan isim, Ruslarla Ukraynalıların birbirine kırdırılmak istediğini söyledi.
Operasyon başladıktan sonra partinin internet sitesinde net bir tavır alınmadığı görülüyor.
Rusya'daki komünist partiler
450 kişilik Duma'da 57 sandalyeyle ana muhalefet konumunda olan Rusya Federasyonu Komünist Partisi (RFKP) istilayı destekliyor. Partinin lideri Gennadi Zyuganov, 14 Şubat'ta yayımlanan yazısında Putin'in argümanlarını tekrarladı: Ukrayna'yı Washington'ın kuklası olmakla suçlayan Zyuganov, Donetsk ve Luhansk'taki Rusya vatandaşlarını faşist çetelerden korumaları gerektiğini savundu.
Seçimlerde yarışması yasaklanan Rusya Komünist İşçi Partisi (RKİP) ise "Faşizme hayır! Emperyalist savaşa hayır!" başlıklı bir bildiri yayımladı. 27 Şubat tarihli yazıda, Putin'in bu hamleyle "emperyalist Rusya'nın dünya piyasalarındaki rekabette güçlendirmeyi" amaçladığı belirtildi. Donbas'taki kişilerin korunması argümanı meşru olsa da, Moskova'nın bunu kendi çıkarları için kullanacağı ifade edildi. "Ne Rus yetkililer ne de ABD ve AB liderleri işçileri önemsiyor" dendi.
Zizek ve Chomsky'nin tavırları ne?
Dünya solunun yakından takip ettiği iki düşünür; Slavoj Zizek ve Noam Chomsky de güncel gelişmelerle ilgili sözlerini esirgemedi.
Dünyaca ünlü filozof Slavoj Zizek, "Rusya'nın Ukrayna'ya ‘tecavüzü' kaçınılmaz mıydı?" başlıklı yazısıyla tartışmaya dahil oldu.
24 Şubat'ta yayımlanan yazıda şu sorular dikkat çekiyor:
Tüm bu öngörülemez tehlikelere sahip çatışmanın arkasında ne yatıyor? Peki ya bu çatışma iki eski süpergücün artan kudretini gösterdiği için değil de, tam aksine artık gerçek küresel güçler olmadıklarını kabul edemediklerini kanıtladığı için bu kadar tehlikeliyse?
Zizek yazısını şöyle bitirdi:
Ukrayna'ya üzücü bir şekilde tecavüz edilmesini izleyen ülkelerden olan bizler, yalnızca gerçek bir hadımlaştırmanın tecavüzü önleyebileceğinin farkında olmalıyız. Bu yüzden tavsiyemiz uluslararası toplumun Rusya'ya karşı kısırlaştırma operasyonu düzenlemesi olmalıdır. Onları elimizden geldiğince, sonrasında küresel otoritelerini yeniden tesis edemeyecekleri şekilde gözardı etmeli ve yalnız bırakmalıyız.
93 yaşındaki Noam Chomsky de 16 Şubat'ta yayımlanan röportajında konuya değindi. Ukrayna'nın yakın gelecekte NATO üyesi olmasının mümkün olmadığını ve bu konunun yalnızca teorik bir tartışmaya temel oluşturabileceğini belirtti.
Rusya'nın güvenliğiyle ilgili endişelerini, ABD'ninse bağımsız bir ülkenin NATO'ya katılma hakkının korunmasını öne sürdüğünü hatırlatan Chomsky, Washington'ın kendi nüfuzunu sürdürmek için hareket ettiğini söyledi.
© The Independentturkish