Geçen hafta uçakla iki kez seyahat edebildim. Her ikisinde de Usame bin Ladin'in ismini nahoş ifadelerle tekrar tekrar andım. Çünkü havaalanlarında güvenlik prosedürlerinin karmakarışık olmasının ve belki de azımsanmayacak derecede seyahat etme zevkinin mahvolmasının nedenlerinden birinin Usame bin Ladin olduğunu asla unutmadım.
Bu her zaman böyledir. Örneğin hava taşımacılığı sektörü akılcı, açık ve iyimser değerlerle çalışmalarına başlar, ardından insanları oradan oraya taşır ve herkes kolaylıktan ve rahatlıktan faydalanır. Ta ki uyuşturucu tüccarları ve para kaçakçıları gelip bu açık değerleri istismar edene kadar.
Bu yüzden güvenlik önlemleri bu kişilerin suç işlemesini engellemek için karmaşıklaştırılır. Sonra Usame bin Ladin -ve onun destekçileri ve onun gibiler- gelir bu değerlerden geriye kalanları sömürür ve durum değişir. Uçuş eğlenceli bir seyahat olmak yerine artık lüks bir vergi olur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Açılım her zaman başarı ve kalkınmaya yardımcı olan olumlu bir değerken aşırı düzenlemeye gitmek seyahate getirilen bir kısıtlama ve sınırlama olmuştur. Bunu kabul etmekle birlikte düzenin olmaması güvenlik ve hayati çıkarlar için doğrudan bir tehdit oluşturduğunda hiç kimse düzenlemeleri güçlendirmenin gerekliliğine itiraz etmez.
Buna benzer bir şey internet için de oldu. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra ABD'de icat edilen bu ağ, bireyler, gruplar ve uluslar arasında açılım, özgürlük ve aktif etkileşime dayalı bir ideoloji benimseyerek şaşırtıcı ve yaratıcı çalışmasına başladı.
İnternet, insanlığa büyük faydalar getirip bilgi ve iletişim konusundaki asırlık çalışmaları yıllara indirmiş olsa da buna paralel olarak dört tehlike ortaya çıktı.
İlki bir dizi ABD merkezli şirketin tekelci eğilimine teslim olan ağa yüksek derecede bağımlı olunması. İkincisi, bireysel güvenlik ve gizlilik açısından zararlı ve yıkıcı eylemlerden etkilenme ihtimalinin yüksekliği.
Üçüncüsü kısıtlama ve kontrol etme çabalarına yönelik açıktan yürütülen direniş. Dördüncüsü de internetin savaş, çatışma ve devletlerin iç işlerine müdahalelerde bir araç haline gelmesi.
Bu tehlikeler, dünyanın birçok ülkesindeki ulusal otoriteleri internet hizmetini düzene sokmak için önlemler alınması gerektiği hususunda ikna etti. Böylece internet üzerinde dolaşan içeriklere kısıtlamalar getirmeyi ya da dev şirketlere 'ihlaller' gerçekleştiğinde ciddi meblağlarda para cezası vermeyi veya istenmeyen eylemlerde kullanıcıları takip edip sorumlu tutmayı amaçlayan yerel kanunlar çıkarıldı.
Bu 'savunma' önlemlerinde ne kadar aşırıya kaçıldıysa internetteki faaliyetlerin büyümesi de bir o kadar engellendi. İnternetin açılım ve özgürlüğe dayalı ideolojisi, kontrol, sansür ve karartmaya yönelik yeni bir ideolojiye dönüştü.
Ancak söz sahibi güçler arasındaki çatışmalar kızıştığında ve ağın bu çatışmaları dindirmeye rol oynama ihtimali arttığında söz konusu önlemler yeterli gelmedi. İşte 'Bağımsız İnternet' (Sovereign Internet) terimi de bu noktada ortaya çıktı. Bu terim aslında Pekin'in internet faaliyetlerini kamulaştırıp onları ulusal egemenlik altına almaya karar verdiği zaman ortaya çıkan bir Çin gerçekliğidir.
İnternete düşkünlüğü ve boşluklarını manipüle etme ustalığı ile bilinen Rusya da interneti kamulaştırma girişiminden uzak kalamadı. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 2019 yılında 'Bağımsız İnternet' adı altında bir yasaya imza attı. O zamandan beri Moskova kendi ağının yönetimini küresel ağın etkilerinden ve yöneticilerinin müdahalelerinden uzak tutacak şekilde tekelleştirmeye çalışmayı sürdürdü.
Facebook hizmetlerinde geçtiğimiz yıl ani bir şekilde meydana gelen arıza ile Rusya istediğini gerçekleştirme fırsatı yakaladı. "Yaşananlar kendi sosyal ağlarımıza ve internet platformlarımıza ihtiyacımız olup olmadığı sorusunun bir yanıtıdır" açıklaması yapıldı.
Şu an Batı merkezli düşünce kuruluşlarının koridorlarında açılım ve özgürlükten kontrol ve kısıtlamaya doğru internetin değerlerinde yaşanan değişim ve 'bireyleri ve milletleri birbirine bağlayan uluslararası bir ağdan', 'fırsatlardan yararlanan, risklerle çevrili ve hükümet yönetimi gerektiren karmaşık bir yola doğru' yavaş yavaş değişen algı hakkında önemli tartışmalar yapılıyor.
Bu tartışmalar zamanla gelişiyor ve özellikle internet modern savaşın bir parçası ve siber çatışmalar için önemli bir aracı haline gelmişken, interneti kontrol etme yöntemleri üzerinde anlaşmaya varılan alan gittikçe küçülüyor. Uluslararası toplum, interneti düzenlemek ve yaydığı riskleri sınırlamak için net ve üzerinde uzlaşılmış bir mekanizma geliştirememişken internet ideolojisinin değişmek zorunda olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.
İnternette genişlemeye başlayan boşlukların kapatılması hususundaki başarısızlık devam ederse, 'bağımsız internet' önümüzdeki 10 yıl içerisinde önemli bir rol oynayacak ve başta içine kapanık veya despot olarak tanımlanan ülkeler olmak üzere birçok ülke 'bağımsız interneti' benimseyecek. Bu noktada internetin ideolojisi 'özgürlük ve açılımdan' 'devletin dijital alanını hayati çıkarlarına göre yönetme hakkı' olan ulusal dijital egemenliğe boyun eğmeye dönüşecektir.
Bu, internetin merkezi olmayan bir ağ olacağı, ışıltısı ve yarattığı derin şoklarla ortaya çıkışından önceki koşulları bize hatırlatacağı anlamına gelecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu