Ortak yayın öncesinde İsmail Küçükkaya'nın Ekrem İmamoğlu ile görüştüğü iddiasını HT yazarı Nagehan Alçı ortaya attı. Ardından tartışma büyüdü, A Haber, Sabah, Yeni Şafak gibi medya organlarında günün konusu haline geldi.
Konu bugün çok sayıda köşe yazarının da gündemindeydi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Konuyu gündeme taşıyan Nagehan Alçı "Türkiye'nin konuştuğu otel haberinin hikayesi" başlıklı yazısında o bilgiye nasıl ulaştığını anlattı ve şunları yazdı:
Dün siyasi liderlerin bu açıklamalara verdikleri tepkileri görmüşsünüzdür. Bütün Türkiye benim ilk kez gündeme getirdiğim habere kilitlenmiş durumda. Herkes bu mevzuyu konuşuyor.
Ortada çok ciddi bir çelişki var: İsmail iki tarafla da görüşme talebinde bulundu mu? Binali Bey oteldeki görüşmeden neden haberdar değildi?
Bu kördüğüm haline gelmiş mesele ile ilgili benim düşüncem şu: Bir moderatörün kim ne derse desin, yöneteceği bir soru-cevap formatına, bu kadar müdahil olunmasını kabul etmesi yanlıştır.
Bu durum, Türkiye’de televizyonculuk ve siyasal tartışma kültürünün cenaze namazının çoktan kılındığını gösteriyor.
İmamoğlu cephesinin, her ne kadar karşı tarafa da ulaşıyoruz denmiş olsa bile Binali Bey ile yüz yüze bir görüşme olmadan bu buluşmayı gerçekleştirmiş olması tam bir acemilik. Hem Küçükkaya hem İmamoğlu hiç de akıllıca olmayan amatörce bir iş yaparak iktidar kanadının ekmeğine yağ sürmüş vaziyete düştü.
Karar yazarı Akif Beki, "İsmail'in suçu ne" başlıklı yazısında konuyu ele aldı.
Bir dakika yahu; maçtan fazlasıyla memnun ayrılan tarafın yapacağı şey midir 'hakem yanlıydı' demek!
İmamoğlu-Yıldırım karşılaşmasından hem galip çıktığınızı söyleyeceksiniz. "Yıldırım çarptı" başlıkları atacaksınız. Hem de hakkınızın yendiğinden, moderatörün taraf tuttuğundan, rakip adayı kayırdığından dem vuracaksınız... Yok mu bir propaganda karmaşasası, seçmen hangisine inansın?
Yıldırım taraftarları, 'hangisi tutarsa' mantığıyla şanslarını deniyor. Kendi iddialarını sakatladıklarını, bir dediklerini öbürüyle çürüttüklerini, ikili dilin kafa bulandırmaktan başka bir halta yaramayacağını da göremiyorlar.
Hürriyet Yazarı Abdülkadir Selvi, iddiaları "Bu tür ilişkiler hem İsmail Küçükkaya'ya hem de Ekrem İmamoğlu'na zarar verir" sözleriyle değerlendirdi.
İsmail Küçükkaya’yı çarmıha germek istemem. Ama bu işlerin ilacı şeffaflıktır. Programın açılışında bu konuda bilgi verebilirdi. Daha önemlisi ise Ekrem İmamoğlu ile görüşmesi hakkında Binali Yıldırım’ı önceden bilgilendirmesi gerekirdi. Şeffaflığa özen gösterilse, Binali Yıldırım’ın “Küçükkaya ile İmamoğlu’nun bir otelde yüz yüze buluşması gayriahlakidir” diye tepki göstermesine gerek kalmazdı. İsmail Küçükkaya’yı çarmıha germek istemem demiştim ama tür ilişkiler hem kendisine hem de Ekrem İmamoğlu’na zarar verir.
Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök, meseleye Küçükkaya'nın otele giriş görüntülerinin medyaya servis edilmesi üzerinden baktı ve oteli boykot edeceğini söyledi.
Bunu sızdıranlar... Ve bu ülkede yaşayan vatandaşlar, bu ülkeye gelen yabancılar, otellerini düzgün şekilde işleten turizmciler adına sormak istiyorum.
BİR: Otel bu kamera görüntülerini medya mensuplarına kendi mi vermiştir?
İKİ: Kendi vermediyse hangi emniyet veya savcılık istemiştir de vermiştir?
ÜÇ: Savcılık veya emniyet bunu resmi yollardan mı istemiştir?
DÖRT: Yani Türk otelciliğine, Türk adalet sistemine, vatandaşın mahremiyet hakkına, Türk turizmine, Türk demokrasisine ve hepimizin mahremiyet hakkına bu büyük ihaneti kim yapmıştır?
Bu sadece o otelin de değil... İçişleri Bakanlığı’nın, Turizm Bakanlığı’nın, bütün otel sahiplerinin meselesidir.
Bütün Türkiye’nin meselesidir...
Buradan ilan ediyorum...
Otel bu konuda bir açıklama yapıncaya kadar, bir daha o otelde ne yemek davetini, ne bir görüşmeyi asla kabul etmeyeceğim...
Ortak yayın konusunda moderatörlük teklifini reddeden Uğur Dündar ise, yazısında böyle bir yayın öncesi taraflarla görüşmenin olağan olduğu yazdı, "2002'deki yayın öncesi ben de görüşmüştüm" dedi.
Hemen belirteyim tarihi önemdeki bir yayından önce, moderatörün taraflarla görüşüp, programın prensiplerini konuşmasından daha doğal bir davranış olamaz. 2002'deki Tayyip Erdoğan-Deniz Baykal tartışmasına hazırlanırken iki tarafın kurmaylarıyla ayrı ayrı buluşup görüştüm.
Hatırlarsınız İmamoğlu-Yıldırım arasındaki açık oturumdan önce de İsmail Küçükkaya'nın Binali Yıldırım'ı tutacağı yönünde iddialar ortaya atılmış ve yine korkunç bir linç yapılmıştı.
Spekülasyonlar havada uçuşurken program, herkesin gözü önünde ve şeffaflık içinde gerçekleşti. Bitiminde iki aday da tarafsız yönetimi nedeniyle moderatöre teşekkür etti. Ama sonra yandaşlar onun kumpas kurduğunu öne sürerek lince başladılar!..
HT yazarı Fatih Altaylı, "Yapmayın Allah Aşkına" başlıklı yazısında "Kimse bu yayın üzerinden sorular verildi mağduriyeti yaratmasın" dedi
Bu iş namus, haysiyet işi. Öyle bir niyeti olsa, soruları telefonla da verir, whatsapp’la da, maille de.
Kim engelleyebilir ki, kendi namusundan başka. Ayrıca da sorularda önceden verilecek ne var ki, verilsin. Aylardır sorulan, konuşulan, beylik konular. Belli ki, adaylar bu konuları istemişler.
Ona göre hazırlanmış, malzeme getirmişler yanlarında, Küçükkaya da sormuş. İki soru da sosyal medya baskısı ile ya da meslektaş önerisi ile son anda eklendi.
Şimdi hiç kimse buradan "Sorular verildi" mağduriyeti yaratmasın. Hele Binali Yıldırım’ın ekibi hiç yaratmasın.
Eğer bunda çok ısrarcı olurlarsa birisi de çıkar “Bu işi yapabilecek onlarca gazeteci arasından İsmail Küçükkaya’yı siz seçtiniz. Demek ki, seçmeyi bilmiyorsunuz" deyiverir!
Sabah yazarı Salih Tuna, "İmamoğlu neyi hesaba katmayı unuttu?" diye sorduğu yazısında şunları yazdı:
Oteldeki İmamoğlu - Küçükkaya görüşmesinden tam 2 gün önce Ağrı'nın çiçeği burnunda belediye başkanı sevgili dostum Savcı Sayan twitter marifetiyle "Sizce, İsmail Küçükkaya soruları önceden muhatabına verebilir mi?" şeklinde sormuştu.
Bu soruya 11 Haziran'da vurgu yaparak ben de şöyle sorayım demiştim: "Sizce Ekrem İmamoğlu soruları önceden İsmail Küçükkaya'ya verebilir mi?"
Kimin kime soru verdiği bence hâlâ meçhul. Ben soruları İmamoğlu'nun vermesinden hâlâ kuşkulanıyorum.
Peki, her şeye rağmen mezkûr tartışmadan CHP adayı neden hezimetle ayrıldı?
Sizin cevabınız nedir bilmiyorum ama bana bu, üniversitedeki vize sınavlarında kopya çekmesi serbest olduğu halde başarısız olan o arkadaşımızı fena halde hatırlattı.
Soru şudur:
CHP adayı siyaset sahnesine kimin paraşütüyle indi?
Independent Türkçe