İhvan Örgütü (Müslüman Kardeşler) birkaç sendelemeden sonra dünya çapında gerileme kaydediyor. Tunus'taki Nahda Hareketi'nin düşüşü de bu sendelemelerin sonuncusu olmayacak.
Zira İhvan Örgütü, Libya'da cumhurbaşkanının halktan seçilmesi korkusuyla karşı karşıya. Bu mesele Libya'daki örgütün liderlerini ve komutanlarını kaybedeceklerini önceden bildikleri için rahatsız ediyor.
Bu yüzden içlerinde ikiye ayrıldılar. İlk grup seçimleri onları boğulmaktan kurtaracak bir saman çöpü olarak görüyor.
Bu yüzden şeklen "bağımsızlar" ancak içerik bakımından İhvancılar ve hile ile olsa da içeriye sızarak seçimlerde kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar.
Diğer grup ise seçimleri engellemeye çalışıyor ve seçimleri bozacak bir savaşa hazırlanıyor.
Libya'nın önünde aralık ayında, iktidarı gasp eden fiili "hükümetten" kurtulmak ve ülkedeki ekinleri ve nesilleri bozan ve herhangi bir denetleyen veya hesap soran yokken devletin kasasındaki fonları neredeyse boşaltan peş peşe gelen geçiş hükümetlerinden kurtulmak için bir seçim var.
Birçok Libyalı ve Birleşmiş Milletler (BM) seçimleri, demokrasiyi ve kanunları ihlal eden bir mekanizma ile ve anayasa onaylanmadan önce cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini yaparak da olsa krizi çözmek için Libyalıların önündeki "tek" seçenek olarak görüyorlar.
Ancak güvenlik koşulları uygun değil, başkent alıkonulmuş bir halde ve ülkedeki büyük bölünme ve kutuplaşmadan dolayı adayların ülkenin dört bir yanında seçmenlere ulaşma ve onlarla iletişim kurma fırsatları yok.
Bu ise, acınacak yeni bir geçiş aşaması anlamına değil ama şeffaflığın ve seçme özgürlüğünün olmadığı anlamına geliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bununla birlikte zorluklar devam ediyor. Zira başkent Trablus'ta milisler varken seçimlerin adil bir şekilde yapılması mümkün değil.
Çünkü adil seçimlerin şartlarından biri, özgür bir seçim süreci başlatılması ve fırsat eşitliğini sağlamak için seçmenin ve adayın özgürce hareket edip baskı, şantaj veya tehdit olmadan seçim yapılmasına izin verecek bir güvenlik ortamının oluşturulmasıdır.
Libya'nın başkenti Trablus'ta olduğu gibi bir başkent milislerin esiriyken böyle bir şeyin sağlanması güç. Şu anda Trablus'ta milisler kendilerini korumak için iki milyondan fazla insanı canlı kalkan olarak tutuyor.
Libya kendisini buharlaştıran, istimlak eden ve çıkarları için özelleştiren silahlı milislere sığınan yanlış yola sapmış bir grubun tekelinde olan bir ülke değil.
Libya bazılarının diğerleri olmadan elde etmeye çalıştığı, partizan hesaplarının ulusun yüksek maslahatlarının önüne geçtiği ve muhalefet partisinin siyasi rakibini herhangi bir diyalog, proje veya yasada saf dışı bırakmak için ulusun çıkarlarını ve toplumsal barışını feda ettiği bir mal değil.
Ülkesini partisinin ve üyelerinin büyüklüğüne göre bölenler var. Bunun nedeni düşünce ve siyasi söylemin bozulması, üst tabakanın başarısızlığı, particilik kültürü ve başkalarına bağlılığın kökleşmesi sonucu vatan, vatandaşlık ve ulusal maslahat hakkında yanlış kavramların miras kalması.
Seçimler bu dar ve boğucu tünelden çıkmak için bir şans olabilir, ancak sosyal sözleşme gibi kamuya açık ulusal yetkilerle uğraşırken, partizan veya hizipçilik mantosundan kurtulmanın yanı sıra, bunlardan önce gelen ulusal gereklilikler vardır.
Bunların başında yoruma ve çarpıtmaya kapalı net bir dille yazılması gereken anayasa gelmektedir. Bu, tüm Libyalıların oybirliği ile ve kabul edilen siyasi çerçevede parti rekabetinin devam etmesini sağlarken, özellikle anayasadaki herhangi bir ulusal hak hususunda partizan veya hizipçi düşünceden sıyrılmak anlamına geliyor.
Anayasa, sadece ulus devlete veya vatanın coğrafyasına inanmayan bir örgütün mürekkebiyle yazılmış bir belge olmamalı, bilakis herkesin olmalı.
Eski rejimin destekçilerinin (Albay Kaddafi'nin eski destekçileri) herhangi bir seçime katılması, medeni haklarından yararlanan her Libya vatandaşı gibi onların da doğal bir hakkıdır.
Ancak katılımları sıkıntılara ve trajedilere rağmen Libya'da gerçekleşen değişimi ne kadar idrak edebildiklerine bağlı. Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi'ne dönülmesi mümkün değil. Zira eylül bitti ve Libya miras malı değil medeni bir devlettir.
Gerçek, bize Libya'nın Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi'ne dönmeyeceğini, IŞİD'in mandası olmayacağını ya da Kaddafi'nin hilafetinin bir parçası olmayacağını gösteriyor.
Sayın Muhammed el-Hasan er-Rıda es-Senussi, hatta sayın Seyfu'l İslam Muammer Kaddafi isterlerse, parlamento ve demokratik sivil devlet çatısı altında Libya'nın hükümdarının belirlenmesinde hakem olan seçim sandığına gitsinler.
Nitekim Libya, Libya'ya hükmetmiş olan bazı ailelerin almak için birbiriyle didiştiği bir miras değil. Seçimler halis ulusal bir Libya istihkakı olmalı, mavi mürekkeple renklendirilmiş uluslararası ve bölgesel bir dövüş arenası değil.
Ayrıca seçimler Kaddafi'nin oğullarının ve mağlup olmuş siyasal İslamcı grupların geri dönüşü için bir pencere olmayacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
© The Independentturkish