Bu yılın son büyük olayı şüphesiz Afganistan'daki şaşırtıcı dönüşüm ve ardından Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin yardımcısı Amrullah Saleh, kendisinin hala ülkenin meşru başkanı olduğunu açıklamasıydı.
Bol şans. Bu kolay bir iş değildir. Çoğu büyük hadiselerde trajedinin komedilerle karıştığı hikayeler çok olur. Biz buna kısaca, iki çelişkili durumun birleşimi olarak "trajikomik" diyelim.
Bu yıl içinde, ABD'de başkanlık seçimleri ve Vladimir Putin'in görev süresinin 2036'ya kadar uzatılması yasası gibi bazıları normal ve rutin olan birçok olaya tanık olduk.
Birleşik Krallık'ın Avrupa'dan çıkışı başladı, tarihin nükleer olmayan en büyük üçüncü patlaması Beyrut limanında yaşandı, Dünya Bankası Lübnan halkının üçte birinin akşam yemeği yemeden uyuduğunu açıkladı ve Lübnan, on dokuzuncu yüzyıldan bu yana dünyanın en kötü üçüncü ekonomik krizine tanık oluyor.
Siz bu satırları okurken tarihin en önemli olayı gerçekleşebilir ve Lübnan'da hükümeti kurmakla görevli Başbakan Necip Mikati, Baabda Sarayı'ndan çıkarak bakanlar konusunda cumhurbaşkanı ile anlaştığını duyurabilir.
Öte taraftan Mikati, cumhurbaşkanını ve anayasanın koruyucusunu, Lübnan'ı 'beklentilerini ve sözleşmeye bağlılığını temsil eden bir hükümet olarak görmesi için' zamanın geldiğine ikna etmeyi nasıl başardı?
Bu muhtemelen Mikati'nin yüce gönüllüğünden ve sabrı cemilinden kaynaklanıyor.
Kendinize şunu soracaksınız:
Normal hayatın tüm unsurlarını kaybetmiş bir ülkenin cumhurbaşkanının, hükümet kurmak için onlarla anlaşmadan başbakan adaylarını 30 defadan fazla çağırması nasıl mümkün olabilir? Sizce bunu engelleyen sebep veya kusurlar nelerdir?
Lübnan gibi bir ülke, devlet veya halk, en ağır yüklerini ve tarihi trajedilerini yüklenmişken, görevlendirilen başbakanın seçilmiş cumhurbaşkanını bakanlık, bakanlıklar ya da yarı bakanlık için 30 defa ziyaretini kaldırabilir mi?
Baabda'da tartışmalar sürerken, Çin komünist yönetime geçmesinden bu yana Asya'daki en önemli olay üstü örtülü olarak hazırlandı.
Görevlendirilen başbakanlar, bir veya iki bakanlık için cumhurbaşkanlığı sarayına çağrılıyor. Her bir parçası yolsuzluk ve yozlaşmanın bombardımanına uğrayan ülkede, reforma, değişime ve yolsuzlukla mücadeleye layık bir hükümet aranıyor.
Bu "trajikomedi", cumhurbaşkanının sorumluluğunda mıdır? Asla.
Bu, hiçbir kıymeti olmayan konuları görüşmek amacıyla 3 defadan fazla cumhurbaşkanlığı sarayına giden başbakanların sorumluluğudur.
Görevlendirilmiş başbakanların -her anayasa ve sözleşmeye aykırı şekilde- 20 kez cumhurbaşkanının ayağına çağrılması esneklik değildir, bilakis kişisel ve ulusal bir hakaretin kabulüdür.
İster birey isterse de bir toplum olsun hiçbir şey haysiyete denk değildir. Cumhurbaşkanları ve başbakanlar iki veya üç toplantıda nasıl olur da anlaşamazlar?
Burada, insanların hayatlarıyla hastalıklı bir şekilde oynamaktan daha değerli bir vatan vardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil
© The Independentturkish